( * yaygın bilinen )
- Fakir adam hazır şeytan: Yoksulluk bazen insanı o kadar çaresiz bırakır ki kötü yollara düşmesine ve kötü işler yapmasına neden olabilir.
- Fakir dost çabuk unutulur: Çıkarcı kişi fayda görmediği arkadaşını aramaktan kaçınır.
- Fakir eline bakarsa sen kesene bak: Bir yoksul senden yardım istediği zaman durumun iyiyse onu boş gönderme.
- Fakir tavuğu tek tek yumurtlar*: Destekçisi olmayan, dayanağı olmayan kimsenin işleri yavaş yürür.
- Fakir zenginin malını hesap ederken bir kutu çıra yakmış: Başkalarının servetiyle ilgilenmenin, insanın kendi kaynaklarını boşuna tüketmesine neden olacağını ifade eder. Kişi, başkalarının zenginliğiyle uğraşacağına kendi işine odaklanmalıdır.
- Fakire itibar yoktur: Maddi durumu kötü olan insanların toplum içinde genellikle saygı görmediklerini ifade eder. İnsanların, maddi güce ve statüye dayalı bir itibar anlayışı geliştirdiği, fakirlerin ise bu yüzden göz ardı edildiği vurgulanır.
- Fakiri bir kahve ile savarsın, ya zengine ne ikram edersin?: Misafir gelen kimse yoksul biriyse onu ağırlamak için fazla masraf gerekmez ama varlıklı biriyse onu hoşnut etmek için epey masraf gerekir.
- Fakiri doyur da ne yapacağını düşünme: Kamını doyurmak zorunda olan insan başka bir şey düşünemez. Onun için aç insanları doyurmak yardımların en güzelidir.
- Fakirin arkası yoktur: Varlıklı kişiyle yoksul kişi anlaşmazlığa düşse, yoksul kişi haklı da olsa onun tarafını tutan az olur.
- Fakirin ekmeği çavdar, ineği keçidir: Fakirlerin daha basit ve düşük maliyetli şeylerle yetinmek zorunda olduklarını ifade eder. Çavdar ekmeği ve keçi, daha ucuz ve erişilebilir gıda kaynaklarıdır; bu, yoksul insanların yaşam koşullarını ve bütçelerini yansıtır.
- Fakirin gönlü yufkadır: Zorluklarla yaşamış yoksul insanların, başkalarına karşı daha merhametli ve anlayışlı olduğunu ifade eder. Kendi acılarını tecrübe eden bu kişiler, başkalarının dertlerine karşı daha duyarlı olurlar.
- Fakirin tesellisi ölümdür: Yoksul insan çektiği sıkıntılardan bıkınca ölsem de kurtulsam der.
- Fakirin yüzü siyahtır, ama heybesi doludur: Fakir insanların dışarıdan değersiz ya da kötü görünseler de içlerinde dürüstlük, erdem ve iyi niyet gibi değerli özellikler taşıdıklarını ifade eder. Fakirlik, sadece dış görünüşü etkilerken, zenginlik ise insanın içindeki değerlerle ölçülür.
- Fakirlik ateşten gömlektir: İnsan aç kalınca para için tehlikeli işlere bile kalkışabilir.
- Fakirlik ayıp değil tembellik ayıp*: Yoksul ve az para kazanıyor olmak utanılacak bir şey değildir ama tembellik yüzünden yoksul olmak ya da varlıklı olup da çalışmamak utanılacak bir durumdur.
- Fakirlik pencereden (Yoksulluk kapıdan) girince aşk bacadan kaçar: Yoksulluk ve geçim sıkıntısı içine düşen insanlar aşktan ve sevgiden zevk alamaz hale gelirler.
- Fakirsen dostun yok, zenginsen ahbabın çok: Varlıklı kimselerin, fakirlere nazaran daha çok dostları vardır. Para diğer insanları onlara yönelmekte ve birçok sahte dostlar edinmektedirler.
- Fukara onsa da gülmez: Yoksul kişilere bir gün talih gülse bile, elde ettikleri mutlulukları geçici olarak görebileceklerini ve eski zorlukların korkusunu yaşayacaklarını ifade eder (onmak: daha iyi bir duruma gelmek, feraha ermek).
- Fukaraya veren Allah'a verir (Fukaraya veren Mevla'ya ödünç verir): Yoksul, muhtaç durumdaki insanlara yardım eden kişi, büyük sevap kazanır ve işleri hep yolunda gider.
- Fukarayı yaşatan mali hülyadır: Yoksul kişiler hep zengin olmanın hayaliyle yaşarlar.
- Fukaranın açtığı kuyudan su çıkmaz: Fakirin imkanları olmadığı için, başladığı işlerde de başarılı olamaz.
- Fukaranın ahı, tahttan indirir şahı: Güçsüz, yoksul kişiye kötülük eden, belasını mutlaka bulur.
- Fukaranın cebi boş, kalbi doludur: Yoksul kimsenin parası olmasa da gönlü zengindir.
- Fukaranın düşkünü, beyaz (hasa) giyer kış günü*: Elindeki imkanlar yetişmediği için giyimini mevsime göre ayarlayamayan, kışın incecik giyinen kimseler için kullanılır.
- Fukaranın kalbine her kim dokuna, sinesi Allah okuna (Her kim fakire dokuna, sinesi mevla okuna): Fakirin, garibin kalbini kıran kişi, Allah'ın sevmediği kuludur.
- Fukaranın tavuğu tek tek yumurtlar* (Fukara tavuğu bir yumurtlar): Talih, fakire hiç gülmez; aynı sermaye zengine daha çok, fakire daha az gelir getirir.
- Fukaranın tavuğu, zenginin atı kıymetli olur*: Yoksul geçimini, varlıklı keyfini düşünür.
- Yoksul âlâ ata binse selam almaz*: Yoksul kimse geçici olarak bile iyi bir duruma gelse herkese yüksekten bakar, kimseye selam bile vermez olur.
- Yoksul rençperin ziraatı da yoksuldur: Yoksul kimsenin imkanları olmadığından üretimi de fazla olmaz.
- Züğürt olup düşünmektense uyuz olup kaşınmak yeğdir*: Uyuz olup kaşınmak insanı çok rahatsız eder ama züğürtlükten dolayı ne yapacağını düşünmek daha çok rahatsız eder.
- Züğürtlük, zadeliği bozar*: Soylu kimse fakirleşince soyluluğu unutulur.
- Adamın (insanın) kötüsü olmaz, meğer züğürt ola*: İnsanlar, özünde kötü değildirler ama onları kötülüğe iten elverişsiz koşullar ve yoksulluktur.
- Akıllı züğürt kara gün görmez: Akıllı ve tedbirli bir insanın, maddi olarak zayıf durumda olsa bile çok zorlu ve sıkıntılı günler yaşamayacağını ifade eder.
- Allah zengine mal verir, fakire çocuk: Zenginler genellikle maddi varlıklara sahipken, fakirler çocuk sahibi olma konusunda daha şanslı olabilir. Herkesin farklı nimetlere ve zenginliklere sahip olabileceği anlatılır.
- Arkası yufkadır fakirin: Yoksul insanların genellikle güçlü bir destek ya da sağlam bir çevreye sahip olmadıklarını ifade eder.
- Atalar demiş; "Hak Teâlâ kulunu gurbette sağlıktan, ihtiyarlıkta yoksulluktan saklıya": Hayatın iki zor döneminde, sağlık ve maddi güvenceye sahip olmanın önemi vurgulanır; çünkü bu durumlar insanı en çok zorlayan hallerdir.
- Beyler buyruğu yoksula kan ağlatır*: Halkı yönetenlerin ve güçlülerin verdiği buyruklar halkı ezer, bütün çileyi halk çeker.
- Borç en kötü yoksulluktur: Borç insanı sıkıntıya sokan en ağır yüktür.
- Borçsuz çoban, yoksul beyden yeğdir*: Borçsuz ve kendi halinde yaşayan bir kişinin, borç içinde olan zengin veya yüksek mevki sahibi bir kişiden daha iyi olduğunu ifade eder.
- Buğdayım var deme ambara girmeyince, oğlum var deme yoksulluğa ermeyince (düşmeyince)*: İnsan, sahiplik koşulları tam oluşmadıkça bir şeye "benimdir" diyemez. Evladının nasıl biri olduğunu da ancak yoksulluğa düşünce anlar.
- Dilden gelen elden gelse, her fukara padişah olur (herkes zengin olur)*: Kişi her söylediğini yapamaz, her dilediğini elde edemez.
- Devletli yanını kaşısa yoksul para verecek sanır*: Bir isteğin yerine getirilmesini ilgililerden bekleyen kimse, onların bu işle ilişkisi bulunmayan davranışlarını, isteğini karşılamak için yapılıyor diye yorumlar (devletli: Osmanlılarda paşa, vezir gibi devlet adamları için kullanılan bir hitap sözü).
- Eksiklikle büyüyenin yalımı alçak olur: Yoksulluk ve bunun getirdiği eziklikle yetişenler kendilerini başkalarının yanında önemiz hissederler.
- Eli sıkı varlıklının konuğu olmaktansa eli açık yoksulun konuğu olmak yeğdir: Zengin fakat cimri kişi. kimseye yardım etmez, evine gelen misafire bile ikramdan kaçınır; yoksul fakat eli açık kimse ise, elinden geldiği kadar herkese yardım eder, konuğunu imkanları elverdiğince doyurur.
- En fena züğürtlük, akıl eksikliğidir: Parasızlık gelip geçicidir ama akılsızlık insanı sürekli zora sokar.
- Eşek atın ne yoldaşı, yoksul beyin ne kardeşi: Sosyal ve ekonomik farkların, insanlar arasındaki ilişkileri belirlediğini ve bu farkların ortadan kalkmasının zor olduğunu ifade eder. Tıpkı eşek ile atın yoldaş olamayacağı gibi, yoksul ile zenginin de eşit ve uyumlu bir ilişki kurmalarının mümkün olmadığını anlatır.
- Ev satan bir yıl bey olur, ev alan bir yıl züğürt: Para bulmak için evini satan kimse, o parayla ancak bir süre rahat yaşar, ama borçlanarak ev sahibi olan kimse belli bir süre sıkıntı çeker.
- Gençlikte ölüm, ihtiyarlıkta yoksulluk/açlık güçtür: Genç yaşta ölüm ne kadar üzücü ve acıysa, yaşlılıkta fakir ve muhtaç durumda kalmak o kadar zordur.
- Hayvanda arıklık, insanda züğürtlük ayıptır: Yoksul insan parasızlığın verdiği utanç içinde kıvranır durur (arıklık: zayıflık).
- İhtiyara yoksulluk güçtür: Yaşlı insanların maddi sıkıntılarla başa çıkmasının daha zor olduğunu ifade eder. Yaş ilerledikçe güç azaldığından, geçim derdi bu dönemde daha ağır ve yıpratıcı hale gelir.
- İşsizlik fakirliğin anahtarıdır: Yoksulluğun en önemli nedeni işsizliktir.
- İyi günde yağlı ekmeği beğenmeyen fakirlikte kuru ekmeğe selam durur: Kişi beğenmediği veya aşağıladığı bir şeyin gün gelir çok daha kötüsüne razı olmak zorunda kalır.
- Malını yemesini bilmeyen zengin her gün züğürttür*: Elindekilerden yararlanmasını bilmeyen zenginin züğürtten farkı yoktur.
- Ne dilenecek hali var ne zekat verecek malı var:
- Bazı insanlar öyle çaresiz durumdadırlar ki, kendi zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılamakta güçlük çekerler.
- Bir kişinin fakir olmadığını ama zengin de sayılmadığını ifade eder (?).
- Ne zengine borçlu ol, ne züğürtten alacaklı: Zengin insanlar alacaklarının peşinden koşar mutlaka tahsil ederler. Fakir insanlar ise isteseler de borçlarını ödeyemezler.
- Tembellik yap yap gider, amma fakirliğe erişir: İnsan bir kere tembelliğe alışırsa bunu devam ettirir, sonunda da yokluk ve sıkıntı içine düşer.
- Umut fakirin (garibin) ekmeğidir*: Yoksullar hep, kısa süre sonra bolluğa, rahata kavuşma umudu içinde yaşarlar.
- Yokluk taştan katıdır: Maddi veya manevi sıkıntıların, taş gibi sert şeylerden bile daha zorlayıcı ve dayanılmaz olabileceğini ifade eder. Yokluğun, kişinin hayatını ciddi şekilde zorlaştırabileceğini ve dayanılması güç bir durum olduğunu anlatır.
- Zengin arabasını dağdan aşırır, fakir düz ovada yolunu şaşırır* (Zenginin kağnısı dağdan aşar, fakirin eşeği düz yolda şaşar): Zengin, parasının gücüyle en büyük engelleri aşar. Fakir en basit durumlarda bile çaresiz kalır, şaşkına döner.
- Zengin deveye binmiş, "Kadem ola" demişler; fukara eşeğe binmiş "Nereden buldun?" demişler: Zengin kişi her şeye sahip kişidir. Bu nedenle sahip olduğu şeyler yadırganmaz. Oysa fakir kişi, bir şey aldığı zaman hemen dikkat çeker ve sorgulanır (kadem: uğur).
- Zengin helvasını baldan pişirir, züğürt derman için pekmez bulamaz: Zenginler servet içinde yüzerken yoksullar hastalandıklarında ilaç bile bulamazlar.
- Zengin kesesini döver, züğürt dizini*: Zengin kesesine güvenerek her işi görür, züğürt dövünür durur.
- Zengin olsa "hoppa", fakir olsa "deli" derler: Zenginler arasında geleneksel ahlak anlayışları göz ardı edilirken, bunları çiğneyen yoksullar ayıplanırlar.
- Zengin ölürse mezarına taş dikilir, züğürde çalı nişan ederler: Yoksullar öldüklerinde kendilerine mezar taşı bile diktiremezler.
- Zengin urba giyse, "Güle güle giy" derler, fakir palas giyse "Nerden buldun?" derler: Zengin çeşit çeşit giyinse göze batmaz, alacak durumu olduğu bilinir, oysa fakirin üzerinde değişik bir şeş görünce merak konusu olur (urba: elbise, giyecek, palas: eski aba veya çul).
- Zengin silkinse fakir bay olur: Zengin bir kişinin elindeki malın küçük bir kısmını bile verse, fakir birinin zenginleşebileceğini ifade eder. Bu, zenginlik ve fakirlik arasındaki büyük uçurumu ve zenginlerin sahip olduğu maddi gücün etkisini vurgular (bay: paralı, malı mülk sahibi).
- Zengin, züğürdün halinden ne bilir: Zenginlerin genellikle yoksul kişilerin yaşadığı zorlukları ve sıkıntıları anlamadığını ifade eder. Zenginlerin, yoksulluk ve sınırlı imkânlar konusunda deneyimsiz olmaları nedeniyle, bu durumların ne kadar zorlayıcı olduğunu kavrayamayabilirler.
- Zengine şekerli helva basarlar, züğürde değil ki bal, pekmez bile bulunmaz: Zengin insan her yerde iyi karşılanır ve iyi ağırlanır. Fakir kişiye kimse ilgi göstermez ve her şey ondan esirgenir.
- Zenginin ayakucunda uyuyacağına, fakirin başucunda uyu: Fakirlerin zor şartlarda yaşamasına rağmen dost ve samimiyet açısından daha içten ve güvenilir olabileceğini, zenginlerin ise bu güveni her zaman sağlayamayacağını ifade eder.
- Zenginin ayıbı, fukaranın hastalığı meydana çıkmaz: Zenginlerin mali güçleri sayesinde kusurlarını gizleyebildiklerini, fakirlerin ise maddi imkânsızlıklar yüzünden sağlık sorunlarını çözemediklerini ve dolayısıyla bu sorunların fark edilmediğini ifade eder.
- Zenginin gönlü oluncaya kadar züğürdün (fukaranın) canı çıkar*: Zengin bir kişinin yardım etmeye karar verene kadar, fakir kişinin büyük zorluklar ve acılar çekmiş olacağını ifade eder.
- Zenginin gözü az görürse fukaranın gözü de çok görür: Zengin kişi bolluk içinde yaşadığından her şeyin çoğunu ister. Fakir ise hep azla yetinmek zorunda kaldığından küçük şeyler bile ona çok görünür.
- Zenginin malı züğürdün çenesini yorar*: Birinin zenginliğini üzerine uzun uzadıya konuşmak gereksizdir.
- Zenginin malı züğürdün evladı var: Yoksulun serveti çocukları ve onlardan bekledikleri parlak gelecek umududur.
- Zenginin malıyla züğürt eğlenir: Yoksullar vakitlerini zenginlerin ne kadar serveti olduğunu anlatmakla geçirirler.
- Zenginlik insana yürüyüş, züğürtlük döğüş öğretir:
- Zengin insanın başı kolay kolay derde girmez. Parasız kişi ise sık sık para için tartışır, kavga etmek zorunda kalır.
- Zengin insan imkanlarıyla her istediğini yapar; fakir insansa para kazanmak için mücadele verir.
Soru/Yorum Formu