Çalışmak ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
3d adamlar kırmızı renkteki çalışmak kelimesini iki ucundan tutup götürüyor
Koluna kuvvet kesene bereket

Çalışmak ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "çalışmak" kelimesi geçen veya o anlama gelen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )

  • Çalışıp çabalamak: Çok gayret göstermek: Gecesini gündüzüne katarak çalışıp çabaladı. İmtihandan alnının akıyle çıktı.
  • Arı gibi:
    1. Çok çalışkan: Arı gibiydi her zaman, yine kalkmış, hemen çalışmaya başlamış. (S. Yeşildağ)
    2. Hızlı ve sürekli bir biçimde: Harman yerinde köylü, karı erkek, çoluk çocuk arı gibi çalışıyordu. (K. Tahir)
  • Ateş gibi:
    1. Çok sıcak
    2. Zeki, çalışkan ve becerikli: Hem de kendi kendini yetiştirmiş çocuk!.. Ateş gibi! İyi oyuncu üstelik. (P. Celal)
    3. Kıpkırmızı.
  • Ateş kesilmek:
    1. Çok kızgın davranışlarda bulunmak, ateş püskürmek
    2. Sonradan çok çalışkan, hareketli ve becerikli olmak: Çocuk ateş kesildi, böyle giderse birinci olur. (A. Püsküllüoğlu)
  • Bileğinin hakkıyla: (deyiminin anlamı) Kendi gücü ve kendi çalışması ile: "O çocuk bunu bileğinin hakkıyla, çalışarak kazandı. Söyleyecek hiçbir sözün olmamalı," dedi. (F. Bahtoğlu)
  • (Bir işte) Saç sakal ağartmak: O işte uzun zaman çalışmış, emek vermiş olmak: Bu tahsil uğrunda saç sakal ağartmış profesör hocalarımızın hayranlıkla anlattığı dersleri hayretle, ağzımız açık dinlerdik. (A. Sert)
  • Bomba gibi:
    1. İyi, sağlam, göz alıcı, gösterişli
    2. İyi hazırlanmış, çok çalışmış (öğrenci): Sınavıma bomba gibi girmek istiyordum. (A. Bozkurt)
  • Çaba göstermek: "Bir işi başarmak için çalışmak, uğraşmak, gayret göstermek" anlamında söylenen bir deyim: Sinan Paşa, üstün bir çaba gösterdi ve zaferin kazanılmasında büyük payı oldu. (M. Seyrek)
  • Dirsek çürütmek:
    1. Okumak için yıllarca çalışmak: Senin işçiliğin kadar Üniversitede dirsek çürüttüm ben; Amerika'sında Avrupa'sında ömür tükettim. (Ö. Yağcı)
    2. Öğrenimde veya meslekte uzun yıllar geçirmek: Okumuş, dirsek çürütmüş, yarım asır'a yakın emek vermiş, ter dökmüş, çalışmış, çabalamış, çoluğa çocuğa, hatta torunlara karışmış koskoca adam... (R. Tamer)
  • Dur durak yok: Durup dinlenmeden sürekli çalışmayı anlatan bir deyim: Adam fırının başına geçti, dur durak yok. Fırında yatıp kalkıyor, dışarı da çıkmıyor. Gecesi gündüzü yok! (E. Demirel)
  • Ekmeğini çıkarmak: Çalıştığı işten geçimini karşılayacak kadar kazanç sağlamak: "Bak," dedi, "bu yaşında ekmeğini çıkarıyor. Kocası hastalandı, bir aydır büfeyi işletiyor. İnsanlar çalışacak, çakallar yiyecek, öyle mi? Yok öyle yağma." (H. Edemir)
  • Ekmeğini taştan çıkarmak: Ekmeğini her şekilde çalışarak kazanmak: Yaşlı karısıyla birlikte yaşıyorlar, deyim yerindeyse ekmeğini taştan çıkarıyor bu çalışkan adamcağız. (İ. İlif)
  • Ekmeğini kazanmak: Çalışarak geçimini sağlamak: Çalışıp kimseye muhtaç olmadan ekmeğini kazanıyor, hem de okuyordu. (A. Kahraman)
  • Emek çekmek: Bir işte çok çalışarak yorulmak: Çocuk gayret sarf etti, emek çekti, doğru davranışta bulundu. Hakkını teri kurumadan vereceğiz. (M. Ürkmez)
  • Emek vermek: Bir şeyin meydana gelmesi için özenle ve çok çalışmak: Yürekten ister, yeteri kadar emek verirsen başarırsın, biliyorsun bunu (Ç. Sezer). Zira inanınca ve emek verince yapılamayacak bir şey yoktu. (Şebnem)
  • Eşek gibi çalışmak: Çok fazla çalışmak: Kafalarını kaşıyacak vakitleri olmadan eşek gibi çalışmışlardı.
  • Faaliyet göstermek:
    1. Çalışmak: Uzun yıllar eğitim sektöründe faaliyet gösterdi. (M. Can)
    2. İşler durumda olmak, etkinlik göstermek
  • Faaliyete geçmek:
    1. Çalışmaya başlamak, çalışır duruma geçmek, işlemeye başlamak: Fabrika, 1746 yılında faaliyete geçti. (O. Çetinoğlu)
    2. İşler duruma gelmek, etkin duruma gelmek
  • Gayret göstermek: "Çaba harcamak, başarmak için çalışmak" anlamında kullanılan bir deyim: Çalıştı, gayret gösterdi, sabretti, kötü işlerden uzak durdu. Allah da onun yüzüne baktı ve kazananlardan oldu. (M. Uslu)
  • Gecesini gündüzüne katmak: Aralıksız, gece gündüz çalışmak, büyük çaba göstermek: Aylarca çalıştı. Gecesini gündüzüne kattı. Padişahın adını taşıyacak olan camiin planlarını hazırladı. (F. F. Tülbentçi)
  • Hizmet etmek:
    1. İş görmek, çalışmak: Yıllarca devlete ve millete hizmet etti. Çok çalıştı. (S. Ulutürk)
    2. (mecazi) Birinin amaçlarının gerçekleşmesini sağlamak: Yanından ayrılmayıp gece gündüz hizmet etti. Verilen emirleri en güzel şekilde yerine getirerek hayatını davasına adadı. (A. Kara)
  • Irgat gibi çalışmak: Çok ağır bir işte çalışmak: Zeytinlikte, bağda bahçede ırgat gibi çalışıyor, yorulduğunda kitaplara dalıyordu (O. Baydar). Canla başla çalışmış ırgat gibi, hiçbir zaman halinden şikayet etmeden, üstelik yıllar boyu... (C. Suavi)
  • İcraata geçmek: Uygulamaya veya çalışmaya başlamak: Yarından tezi yok düsturuyla icraata geçti.
  • İş yapmak: Çalışmak: İşi nedense hiç yapmak istemeyiz. Ama yaşamak için iş yapmak, geleceğimizi ve geçimimizi kazanmak zorunda olduğumuzu düşünmeyiz. (E. Sarı)
  • İşinin adamı: Çalıştığı işte başarı sağlayan, işinin gerektirdiği nitelikleri taşıyan kimse: Tam işinin adamıydı. Sabanın çelik kulağını Öyle ustaca daldırırdı ki toprağa, toprak hiç dağılmadan bir yana devrilirdi. (Ş. Altınel)
  • İşten güçten vakit bulamamak: Çok yoğun çalıştığı için zaman ayıramamak: İşten güçten vakit bulursa gelebilir de, belli olmaz yani... (C. Aktaş)
  • İt gibi çalışmak: Çok çalışmak, yorulmak: Onların iyiliği için it gibi çalışıyorsun. Ne isterlerse alıyorsun... (N. Önderoğlu). Borçlarını ödeyebilmek için canlarını dişlerine takıp it gibi çalışıyorlardı. (A. Nesin)
  • Kafası çalışmak: Aklı, zekâsı yerinde olmak, bir konu üzerinde iyi düşünebilir olmak: "Bak! Aramızda bir onun kafası çalışıyordu! Bir tek o, durumu apaçık gördü." (E. Zola)
  • Karınca gibi çalışmak: Durmadan çalışmak: Onlarca işçi karınca gibi çalışıyordu, kimi lastik taşıyor kimi metalleri ayrıştırıyor, kimi kamyonlara bir şeyler yüklüyor, kimi de kamyonlardan bir şeyler boşaltıyordu.
  • Kendi hesabına çalışmak: Uğraştığı işi sadece kendisi için yapmak: Fakat bugün köylü kendi hesabına çalışıyor, artık kendi hesabına kanıyor, kendi idaresini kuruyor. (M. Aksoy)
  • Saçını süpürge etmek: "Kadın özveri ile çalışıp hizmet etmek" anlamında söylenen bir deyim: Saçını süpürge etti bizlere, / Arkasına sardı gitti işlere. / Bir yerin ağrısa canını vere / Yazar, yanı körpe kuzulu anam... (P. Beyaz)
  • Serbest çalışmak: Bir işverene bağlı olmadan kendi adına kazanç sağlamak: Oğlu Kemal serbest çalışıyordu. Atılacak işi yoktu. (A. Kahraman)
  • Soluk aldırmamak: Ara vermeden çalıştırmak, vakit bırakmamak: İşçileri nerdeyse soluk aldırmadan çalıştırıyorum. Hatta içlerinden daha yavaş olanları işten atmakla bile tehdit ettim; fakat ne yaptıysam üretimi artıramadım. (E. Alemdağ)


Çalışmak ile ilgili atasözleri ve anlamları


İçinde "çalışmak" sözcüğü geçen ya da o anlama gelen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Çalışan dağ aşmış, çalışmayan yol şaşmış (Çalışkan dağları aşar, tembel düz yolda şaşar): Çalışkan insan girdiği işi mutlaka tamamlar, zor işlerin üstesinden gelir; tembel insan ise yarıda bırakır, hatta eline yüzüne bulaştırır.
  • Çalışan ekmeğini taştan çıkarır: Çalışkan insan işsiz kalmaz. Ne yapar eder kendine bir kazanç kapısı bulur.
  • Çalışan el dilenmez: (atasözünün anlamı) "Çalışkan insan başkalarına muhtaç olmaz" anlamında kullanılır.
  • Çalışan el, tok karın üzerindedir: Çalışkan kişi her zaman rahat ve huzurlu yaşar.
  • Çalışan kazanır: "Çalışan insan her işten kazançlı çıkar" anlamında kullanılan bir atasözü.
  • Çalışan kol bükülmez: Çalışkan insan sağlıklı ve güçlü olur. Sıkıntıya düşmez.
  • Çalışan kul mahrum kalmaz: Çalışmayı seven kişi yokluk içinde yaşamaz.
  • Çalışanı Allah sever (Çalışkan kula Allah yardım eder): Allah dürüst ve çalışkan insanları korur, onlara yardımcı olur. Çalışkan insanın işleri her zaman rast gider.
  • Çalışmak ibadetin yarısıdır: Dürüst, namuslu ve yararlı işlerde çalışan insan, aynı zamanda hayır işlemiş sayılır.
  • Çalışmakla her iş biter: Bir işi başarmak için gerekli olan en önemli şey "çalışmaktır."
  • Çalışmaya utanan aç kalır: İnsan namusuyla yaptıktan sonra kazanç getiren hiçbir işten utanmamalıdır. Aksi halde sıkıntı çeker, başkalarına muhtaç olur.
  • Çalışmayanın kazanı kaynamaz: Çalışmayı sevmeyen kimseler yoksulluk içinde yaşarlar.
  • Ağanın alnı terlemezse ırgadın burnu kanamaz (Ağa terlemedikçe hizmetkâr kımıldanmaz)*: İşveren işçisi ile birlikte çalışmazsa işçi işe var gücüyle sarılmaz.
  • Açı çalıştırma, toku depreştirme: Aç insanın elinden pek bir iş gelmez.
  • Ağustosta beyni kaynayanın zemheride kazanı kaynar*:
    1. Yazın çalışan kışın rahat eder, gençken çalışan yaşlılıkta rahat eder.
    2. Zamanını iyi ayarlayan insan sıkıntıya düşmez.
  • Ağustosta gölge kovan, zemheride karnın ovar*: Zaman ve fırsat varken geleceğini düşünmeden çalışmayıp keyfine bakan, güç günler gelince sıkıntı çeker.
  • Ağustosta yatanı zemheride büvelek tutar*: Koşullar uygunken çalışıp kazanmayan kişi, elverişsiz koşullarda sıkıntıya düşer.
  • Ak akçe kara gün içindir*: Çalışarak kazandığımız para, dar zamanımızda bizi sıkıntıdan kurtarır.
  • Akan su yosun tutmaz*: Tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini yitirir, çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.
  • Akarsu pislik tutmaz*: Bir insan ne kadar çok çalışırsa o kadar kötü düşünceden ve kötülük yapmaktan uzak olur.
  • Allah boş duranı sevmez: Allah çalışmayan, tembellik eden kimselerin yardımcısı olmaz.
  • Allah gayret edenin yanındadır: Allah çalışmak isteyen insana ihtiyacı olan gücü ve aklı verir.
  • Allah ilmi dileyene, malı dilediğine verir: Çalışan herkes ilim sahibi olabilir, zenginlik ise ancak Allahu Teâlâ'nın nasip etmesiyle ele geçer.
  • Alın terlemeyince mal bulunmaz: Çalışıp emek harcamayan insan mal sahibi olamaz.
  • Ara, aramanın sonu para: İnsan çalışkan ve azimli olursa her zaman iyi bir kazanç kapısı bulabilir.
  • Arı gibi çalış, aslan gibi ye: Çalışmadan kazanç elde edilmez. Sıkıntılı bir yaşam istemiyorsan iyi bir iş bul ve sıkılıp yorulmadan çalış.
  • Arı gibi eri olanın, dağ kadar yeri olur*: Çalışkan kişileri olan aile ve toplumlar her yerde bol kazanç elde ederler.
  • Arıdan bal almak herkesin karı değildir: Baz şeyleri elde etmek zordur; azimli ve çalışkan insanlar her işte başarılı olurlar.
  • Ata dost gibi bakmalı, düşman gibi binmeli*: Çalışanınızı iyi beslerseniz onun gücü artar ve daha verimli işler yapar.
  • Ata malı mal olmaz, kendin kazanmak gerek*: Babadan kalan mal kalıcı değildir, çabuk biter; kişinin gerçek malı, kendi çalışmasıyla elde ettiği maldır.
  • Avrat gayreti gütmemeli, er gayreti itmeli: Bir işte çalışırken kadın gibi nazik olma. Erkeğe yaraşır şekilde, bütün gücünle, yılmadan çalış.
  • Aylak aylak oturmaktansa aylak aylak gezmek daha iyidir: Hiçbir iş yapmadan oturmaktansa gezip vücudu hareket ettirmek daha faydalıdır.
  • Azimle yüce dağlar devrilir (Azmin elinden ne uçan kurtulur ne kaçan): Kararlı ve çalışkan insanın hayatta ulaşamayacağı başarı yoktur.
  • Baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana*: Babasının malına güvenip iş güç sahibi olmayan çok çabuk sıkıntıya düşer. İnsan çalışıp kazanmayı mutlaka öğrenmelidir.
  • Bağ dua değil, çapa ister (Bağ istemez dua, ister kazma): Bir şeyi elde etmek için dilemek yetmez; çalışıp çaba sarf etmek gerekir.
  • Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun (Bağ da üzüm olsun, yemeye yüzün olsun)*: İnsan işine gereken özeni gösterince o işten iyi bir sonuç beklemeyi hak eder.
  • Benim oğlum bina okur, döner döner yine okur*: Çok çalışmasına karşın belli bir düzeyden öteye gidemiyor.
  • Berberin solumazı, tellağın terlemezi, kahvecinin söylemezi*: Çalışan kişinin kötü özellikleriyle müşterilerine rahatsızlık vermeyeni makbuldür.
  • Beşe çalış, üçe çalış, hiçe çalış (ama çalış): İnsan elbette bir şeyler kazanmak için çalışır. Fakat bir şey kazanamıyorum diye de boş oturmak olmaz. Çalışıp bir şeyler öğrenmekte bir kazançtır.
  • Bileğin getirdiğini dilek getirmez: Bir şeyi elde etmek için yalnızca istemek yetmez, çaba da harcamak gerek.
  • Bir gönüllü iki gönülsüzden iyidir: Bir işte isteyerek çalışan kimse gönülsüz çalışan birkaç kişiden daha verimli olur.
  • Bir günlük rızık için iki gün çabalamalıdır: Çalışmadan hiçbir şey kazanılmaz. Bazen bir günlük ihtiyaç için birkaç gün çalışmak gerekebilir.
  • Borç yiğidin kamçısıdır*: Borçlu insan borcunu ödeyebilmek için daha gayretli ve çalışkan olur.
  • Boş çuval ayakta (dik) durmaz*:
    1. Karnı doymayan kimse çalışamaz.
    2. Bilgisiz ve yeteneksiz bir kişi, kendisine verilen görevlerde tutunamaz.
  • Boş gezmekten bedava çalışmak yeğdir (Boş durmadan beleş işlemek iyi)*: Çalışmak insanı tembellikten kurtarır.
  • Boş oturan şeytana çalışır: Boş zamanların veya işsizlik dönemlerinin, kötü alışkanlıklar edinme veya zararlı faaliyetlerde bulunma riskini artırabileceğini vurgular.
  • Bugün çalışan yarın kazanır: Çalışkan, başarılı kişi ilerde bu çabalarının karşılığını alır.
  • Cehdeden dağlar aşmış: Çalışkan, gayretli kişi yapılması çok zor gibi görünen işleri bile zorlanmadan yapar (Cehd: Çalışıp çabalama, büyük gayret sarf etme, uğraşma).
  • Cehd eyle, malını etme israf; düşmana kalırsa da dosta olma muhtaç: Çalışıp kazandığına ihtiyacın olmasa da tembellik etme. En azından başkalarına muhtaç olmazsın.
  • Çek deveyi güt koyunu, gittikçe beylenirsin: Bıkmadan, yılmadan çalışan emeline kavuşur.
  • Çok bereket çok hareketten: Kişi ne kadar çok çalışırsa, o kadar çok gelir elde eder.
  • Çok çalıştım senin için, şimdi oldu benim için: Kişi başkaları için çalışır, yorulur ama öğrendikleri kendine kalır.
  • Devlet adama ayağıyla gelmez*: Zenginlik ve talih kişiyi kendiliğinden gelip bulmaz, çalışıp çabalamakla elde edilir (devlet: Mutluluk, saadet, talih, baht).
  • Dokuz günlük ömre on günlük nafaka lazım: Kişi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için çalışıp para kazanmak zorundadır.
  • Doyuncaya kadar değil, ölünceye kadar çalış: Bir süre çalışıp kazandıktan sonra artık ihtiyacım yok diye çalışmayı bırakmamalı. Çünkü ilerde neler olacağı hiç belli olmaz.
  • Ekin biçe biçe deste olur, insan gide gide usta olur: Kişi, öğrenerek, zamanla ustalaşır, işler düzenli çalışmayla bitirilir.
  • El işler kol övünür: "Becerikli ve çalışan kişi emeğinin karşılığını mutlaka alır" anlamında söylenen bir atasözü.
  • Emek olmadan yemek olmaz*: Yaşayabilmek, harcayabilmek için çalışıp kazanmak gerekir.
  • Emek yerde kalmaz: Çalışan kişi emeğinin karşılığını mutlaka alır.
  • Er eline tükürürse, dere tepe düz olur: Çalışkan kişi bir işi yapmaya bir kere başladı mı o işi mutlaka bitirir (ameleler kürek, kazma, balta vb. tahta saplı gereçleri kullanırken sapı elden kaymasın diye tutmadan önce ellerine tükürerek el içini ıslatırlar).
  • Er güvenince erimeyen dağ olmaz: Çalışkan ve kendine güvenen kişi iş ne kadar zor olursa olsun yarıda bırakmaz.
  • Er olan ekmeğini taştan çıkarır*: Dürüst ve çalışkan insan her türlü güç koşullarda geçimini sağlayacak bir iş bulur.
  • Erinenin (utananın, üşenenin) oğlu kızı olmamış*: Bir şeyi elde etmek için çalışmalı, tembel tembel oturmamalıdır.
  • Erkek getirmeyi, kadın yetirmeyi bilmeli*: Erkek çalışıp kazanmakla, anne tasarruflu olmakla yükümlüdür.
  • Eşek gibi kazan, at gibi ye: Kişi geçimini sağlamak için ne iş bulursa yapmalı. Ama kazandığını da iyi değerlendirmelidir.
  • Eşek yükü olunca anırmaz: Ağır işlerde çalışan kimseler konuşup çene çalmaya vakit bulamazlar.
  • Evvel zahmet çeken sonra rahat eder: Çalışan, emek harcayan mutlaka karşılığını alır.
  • Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıp*: "Yoksulluk utanılacak bir şey değildir, çalışmamak en büyük ayıptır" anlamında söylenen bir atasözü.
  • Gayret edenin Allah yardımcısıdır: Allah çalışkan insana her zaman kolaylık sağlar.
  • Gayret her müşküle galebe eder: Zor işin üstesinden ancak çok çalışarak gelinir.
  • Gayrete dağlar dayanmaz: Çok çalışıp gayret sarf edersek en zor işlerin bile üstesinden gelebiliriz.
  • Gençlikte para kazan, kocalıkta kur kazan (Gençlikte taş taşı, kocalıkta ye aşı)*: Kişi gençliğinde çalışıp para biriktirmelidir ki ihtiyarlığında çalışamadığı zaman onunla rahat rahat geçinsin.
  • Hamallıkla tembellik bir arada olmaz: Çalışma veya fiziksel çaba gerektiren işlerin tembellikle bağdaşmadığını, bu tür işlerde çalışmanın ve çabanın önemli olduğunu belirtir.
  • Hareket olmadıkça bereket olmaz (Hareket berekettir): Çalışmak insana bolluk getirir. İnsan boş durarak geçimini sağlayamaz.
  • Harman döven öküzün ağzı bağlanmaz*: Çalışanın emeğinin karşılığı verilmelidir.
  • Hazıra dağ (dağlar) dayanmaz*: Yenisini kazanmaksızın hazırdan tüketmeye ne kadar çok kaynak olsa yine de dayanmaz.
  • Her er kişi işi ile ölçülür: Dürüst, çalışkan insan yaptığı işten belli olur.
  • Irgat gibi kazan, bey gibi ye: İnsan bazen güç koşullarda çalışarak para kazanır. Ama kazandıkları ona çalışırken çektiklerini unutturur.
  • İhtiyaç insanın kamçısıdır: İnsan tembel bile olsa, bir takım ihtiyaçları onu çalışıp çabalamaya zorlar.
  • İlim yumuşak döşekte yatmaz: Çalışmadan, hiçbir emek sarf etmeden bilgi ve kültür sahibi olunmaz.
  • İş bitirenin işi biter: "Çalışkan insan her işin üstesinden gelir ve bitirir" anlamında bir atasözü.
  • İş bitirenin kötüsü olmaz: Bir insan bir işi iyi kötü bir şekilde halledebiliyorsa, yarıda bırakmıyorsa, bu yine de iyi bir şeydir.
  • İş ibadettir: İnsan, çalışmayı kutsal bir görev olarak bilmelidir.
  • İşlemeyen dişlemez: Çalışmadan hiçbir şey kazanılamaz.
  • İşleyen demir pas tutmaz (ışıldar)*: Tembel tembel oturan kimse hantallaşır, iş yapma yeteneğini yitirir, çalışan kimse gittikçe açılır, daha yararlı işler yapar.
  • İşleyene iş yetmez, işlemeyenden kaygı gitmez: Çok çalışmaya alışmış kişi boş durmaz. Çalışmayı sevmeyen kimseler ise işten kaçmak için her yolu denerler.
  • İyi bak da karıncadan iş öğren: Başarılı bir kişi olmak istiyorsan çok çalışkan, yetenekli kimseleri kendine örnek al.
  • Kadın eli kaşık sapından kararır: Ev işlerini ihmal etmeyen çalışkan kadının elleri diğer kadınlara oranla daha kırışık ve bakımsız olur.
  • Karıncadan ibret al, yazdan kışı karşılar*: Kişi çalışıp kazanabildiği zamanı boş geçirmemeli, çalışamayacağı günler için geçimini sağlayacak varlık edinmelidir.
  • Kazanan çöreğini kabartır, kazanmayan yüreğini: Çalışkan kişi geçim sıkıntısı çekmez. Tembel işten kaçan kişi ise sıkıntı içine girer.
  • Kazananın malı artar, kazanmayanın derdi: Çalışan kişi mal sahibi olur, ihtiyaçlarını rahat karşılar, kazanmayan geçim zorluğu içinde üzüntü çeker.
  • Kazanmayanın kazanı kaynamaz*: Çalışıp kazanmayan kişi, geçimini sağlayamaz, aç kalır.
  • Kısmet gökten zembille inmez*: Çalışmayanın kısmeti olmaz. Kişinin nasibi çalışmadan, durduğu yerde gelmez.
  • Koluna kuvvet, kesene bereket: "Ne kadar çok çalışırsan o kadar çok kazanırsın" anlamında bir atasözü.
  • Koşan ata mahmuz vurulmaz: Canla başla çalışan kişiye daha fazla çalışması için baskı yapılmaz.
  • Köpeğin iyisi leş başında, insanın iyisi iş başında: Değersiz, tembel kimseler boş oturmayı hazıra konmayı severler. Dürüst, çalışkan kimseler ise vaktini boşa harcamaz, her zaman kendilerine yapacak bir iş bulurlar.
  • Kul çalışır, Allah verir: İnsanların çalışıp çaba gösterdiğinde Allah'ın onların emeklerini zayi etmeyeceğini, onları işsiz ve rızıksız bırakmayacağı ifade eder.
  • Kuldan hareket, Mevla'dan bereket: İnsanların çalışıp çaba gösterdiklerinde Allah'ın onlara bolluk ve bereket sağlayacağını ifade eder.
  • Lokma çiğnenmeden yutulmaz: Emek verilmeden, çalışmadan hiç bir şey kazanılmaz.
  • Nerde hareket, orda bereket*: Çok emek harcanan yerde verim çok olur.
  • Okumayı öğrenmeyen çuval taşımayı öğrenir: Okuma yazma bilmeyen kişi doğru dürüst iş bulamaz. Geçimini sağlamak için de kalitesiz işlerde çalışmak zorunda kalır.
  • Olmadık şey olmaz, çalışana güçlük kalmaz: İnsan, yaşamında her türlü olayla karşılaşabilir Çalışkan ve kararlı kimse de istediği şeyi mutlaka elde eder.
  • Öküz, yem bitince çifte gideceğini bilir*: Çalışmanın önemini kavramak için aç kalmak gerekmez.
  • Paranın anası iştir: "Para kazanmanın tek yolu çalışmak, emek harcamaktır" anlamında kullanılan bir atasözü.
  • Sabanın tutağına yapışan el aç kalmaz*: Çiftçilik yapan veya çalışan aç kalmaz.
  • Sade pirinç zerde olmaz, bal gerektir kazana; baba malı tez tükenir, evlat gerek kazana*: İnsan yalnızca baba malına güvenmemeli, kendisi de çalışıp kazanmalıdır. Aksi halde baba malı çabuk tükenir ve bir anda yoksulluğa düşer.
  • Sanatı ustadan görmeyen (öğrenmeyen) öğrenmez*: Kişi tek başına ne kadar çalışırsa çalışsın işin inceliklerini bir bilenden öğrenirse o işi daha çabuk ve kolay yapabilir.
  • Sanatına hor bakan, boynuna torba takar*: İşine önem vermeyen, gerektiği gibi çalışmayan kişinin sonu dilenciliktir.
  • Sen işi bırakmayınca iş seni bırakmaz: İnsan çalışmak isterse her zaman yapacak bir iş bulabilir.
  • Sen işlersen mal işler, insan öyle genişler: İnsan çok çalışırsa çok kazanır, böylelikle mal mülk sahibi olur.
  • Sen işten korkma, iş senden korksun*: Her iş, doğacak engelleri yenmeye kararlı olmakla, direnmekle başarılır.
  • Sen kazan da (isterse) düşmana kalsın: Geride malını bırakacağım kimsem yok diye insan kazanç sağladığı işi bırakmamalıdır.
  • Söz avratlarındır, iş erkeklerin: İş yapmak yerine boş gezen kimselerin dedikodu yapan kadınlardan farkları yoktur. Akılı ve çalışkan kişiler ise boşa zaman harcamaz, sürekli iş yapmak isterler.
  • Tarlanın verdiğini baban vermez (Kötü tarlanın verdiğini, yiğit kardeş vermez): Ancak çalışmanın ve sürekli çabanın kalıcı kazançlar sağlayabileceğini, miras gibi geçici desteklerin ise sınırlı olabileceğini anlatır.
  • Tembel efendinin hizmetçisi (uşağı) çalışkan olmaz: Liderlik pozisyonundaki kişi görevlerine karşı ilgisiz ve tembel bir tavır sergilerse, bu tutumunun ona bağlı olan kişilere de yansıyabileceği ve onların da aynı şekilde tembel olmalarına yol açabileceği vurgulanır.
  • Terlemeden Allah insana yardım etmez: Allahu Teala çaba göstermeyen insana bol kazanç vermez.
  • Terlemeden para kazanılmaz (solumadan can verilmez)*: Çaba harcamadan, boş durarak hiçbir kazanç elde edilemez.
  • Toprağı işleyen, ekmeği dişler*: İşini yapması gerektiği biçimde yapan kişi, çalışmasının verimlerinden yararlanır.
  • Yarın ölecekmiş gibi ibadet et, hiç ölmeyecekmiş gibi çalış: İbadet sürekli yerine getirilmeli, çünkü ölüm pek yakın olabilir. Aynı şekilde çok uzun süre yaşayacakmış gibi çalışıp kazanmaya devam edilmelidir.
  • Yatan aslandan (kurttan) gezen tilki yeğdir (iyidir)*: Az güçlü olup çalışan, çok güçlü olup çalışmayandan daha değerlidir.
  • Yatanın yürüyene borcu var*: Çalışmadan yan gelip yatanlar, rahatlarını, kendilerine bu kolaylığı sağlayanlara borçludurlar.
  • Yazın başı pişenin, kışın aşı pişer*: Zamanında çaba gösteren, emek veren ileride güç duruma düşmez, önceki çalışmalarının karşılığını görür.
  • Yazın çalışan, kışın gülüşür (Yazın yorulmayan, kışın kurulmaz)*: Yazın çalışan kışın rahat eder.
  • Yazın gölge hoş, kışın çuval boş (Yazın gölge kovan, kışın karın ovar)*: İyi ve güzel günlerde çalışmayıp sadece rahatına bakan kişi, kötü günler geldiğinde güç durumlara düşer.
  • Yazın yanmayan, kışın ısınmaz (Yazın sıcakta terleyen, kışın soğukta üşümez)*: Gençliğinde tembellik edip çalışmayan yaşlandığında rahat bir yaşam süremez.
  • Yazın yorulmayan, kışın rahat edemez: Elinde fırsat varken çalışıp kazanmayan fırsat elden gittiğinde başkalarına muhtaç kalır.
  • Yol gitmekle tükenir: Bir işte ilerlemek, yükselmek için çalışkan ve başarılı olmak gerekir.
  • Yürük at yemini kendi artırır (Yürük ata kamçı olmaz)*: Yetenekli, çalışkan kimseler bu özellikleri sayesinde bol kazanç elde ederler.
  • Yumurtlayan tavuk bağırgan olur*: Çalışkan ve verimli kişi kendini göstermek ve yaptığı yararlı işi herkese duyurmak için sesini yükseltir.
  • Yürüyen yol alır, yürümeyen yolda kalır: Çalışkan, yetenekli kişi işinde çabuk ilerler, tembel kişiler ise ya geç bitirir, ya da yarıda bırakırlar.
  • Zahmetsiz rahmet olmaz*: "Sıkıntı, güçlük çekmeden iyi ve güzel işler başarılamaz" anlamında kullanılan bir söz.