Alem nedir? Âlem ne demektir? Alem ile ilgili deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0

alem:


Topkapı Sarayı Babüssaade kubbesindeki hilal ay ve güneşli altın yaldızlı alem
Alem (2)
(Babüssaade, Topkapı Sarayı)
  1. Bayrak, sancak: Dünyada iyi nam ile anılalım. Ahirette Peygamberimizin alemi dibinde toplanalım... (Ö. Seyfettin)
  2. Minare, kubbe, sancak direği gibi yüksek şeylerin tepesine yerleştirilen madenden yapılmış hilal ay, ay yıldız ya da lale biçiminde süslü tepelik: Kubbesinin alemindeki ay ve güneşi öyle her yerde göremezsiniz. Alelade bir simge değildir o... (H. Şancan)
  3. (mecazi) Simge, sembol, alamet, nişan: Allah'ı zikretmek, imanın alemidir. (Hadis-i Şerif)
  4. (dilbilim) Özel isim, özel ad, has isim: Adn, onun alemi, ruhanî ismidir. (Y. A. Bican)


  • Alem olmak: Simge, sembol olmak, alamet, işaret durumuna gelmek: Cihân Serveri Efendimiz (s.a.s.)'in sancağı Ukab, Osmanlı'ya intikâl edince halîfeliğin alemi oldu. (Keşkül)


âlem:


  1. Kainat, evren: Âlemlerin¹ Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah (c.c.)'a hamd olsun. Salatü selam, âlemlere¹ rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ve tüm inananlar âleminin³ üzerine olsun.
  2. Dünya, cihan: Minarenin alemi² / Kaşlar kudret kalemi / Sana güzel dedikse / Yak mı dedik âlemi?² (Türkü)
  3. Aynı düşünce ve konu üzerindeki insanların meydana getirdiği çevre: Sanat ve edebiyat âleminin³ bir çok adamları için bu âlem² bir sahnedir: Hususî âlemlerinde³ yaşarlar, bu sahnede ise oynarlar. (F. Tevetoğlu)
  4. Hal, durum ve koşullar: Ne âlemdesin yahu?
  5. El gün, herkes, başkaları, insanlar: Âlemin ne diyeceğini hiç düşünmedin mi?
  6. (mecazi) Zevk ve sefa meclisi, eğlence: ... erkekler bir tarafa, kadınlar bir tarafa ayrılıp kendi aralarında âlemlere başladıkları zaman... (S. Ali)
  7. Kendine özgü birçok nitelikleri bulunan (şey ya da kimse): Halbuki bir kelime başlı başına bir âlemdir (C. S. Tarancı). Pazardaki dondurmacı dükkanları bir âlem (Ç. Altan). Senin arkadaş bir âlem.
  8. Aynı özellikleri taşıyan şeylerin meydana getirdiği grup: Bitkiler âlemi. Hayvanlar âlemi. İnsanlar âlemi. Cinler âlemi. Melekût âlemi. Ruhlar âlemi.


  • Bir âlem: Kendine özgü bir niteliği olan: Tevfik bir âlemdi doğrusu. En büyük özelliklerinden biri, ufacık bir olayda bile hemen istifa etmeye kalkışmasıydı. (A. Tekin)
  • Cümle âlem: Herkes: Bu cümleyi cümle âlem duysun istedim. (F. Şakacı)
  • Devriâlem: Dünya'yı dolaşma, Dünya'nın etrafını dolaşma: Serüvenciliğe gelince; eğer içinizde 80 Günde Devriâlem ruhu yeşeriyorsa, varsa, taşıyorsanız... (Ö. Karabulut)
  • Dünya âlem: Herkes, tüm insanlar: Dünya âlem bilsin ki, ümitsiz değiliz. (A. E. Kavaklı)
  • El âlem: Herkes, yabancılar: "El âlem değil, elli âlem konuşsa da arkandan, sen kendi yüzünden eminsen; el alkışlar, âlem izler." (A. Uzun)
  • İbret-i âlem: Başkalarına örnek olan şey: Şimdi bunun ayağına taş bağlayıp denize mi atmalı, yoksa ibret-i âlem için ipte mi sallandırmalı?.. Ama öyle yapmadı Hızır Reis... (İlgili cümle kaynağı: E. B. Merdivan)


Alem ile ilgili atasözü ve deyimler


İçinde "âlem" kelimesi geçen atasözü deyimler ve açıklamaları:

  • Âlem yapmak: Sazlı sözlü topluca eğlenmek: Yemişler, içmişler ve ta gece yarısını geçinceye kadar âlem yapmışlar.
  • Âleme maskara olmak: Herkesin eğlendiği, alaya aldığı kimse durumuna gelmek: Fakat söylediği hezeyanlarla/saçmalıklarla bütün âleme maskara oldu, gülünç duruma düştü. (İ. Mutlu)
  • (... etmenin) Âlemi var mı?: Uygun olur mu, yakışık alır mı?: Evime paldır küldür girip olay çıkarmanın âlemi var mı? (İ. İlif)
  • Âlemin ağzı torba değil ki büzesin: Dedikodunun önüne geçilemeyeceğini anlatır: Âlemin ağzı torba değil ki büzesin. Kıskanıyor, çekemiyor, hasetlerinden çatır çatır çatlıyor, diyorlar da diyorlar! (Y. Koray)
  • Âlemin ağzına sakız olmak: Herkesçe dedikodusu yapılmak, her zaman hakkında konuşulan kimse olmak: Eğer İsmet'le dans etseydin el âlemin ağzına sakız olurduk, her gün dişlerlerdi bizi. (M. Çuhacı)
  • Âleme verir talkını (telkini), kendi yutar salkımı: (atasözü) Herkese öğüt verip kendisi verdiği öğüt üzere olmayan kimseler için söylenir.