alem:
Alem (2) (Babüssaade, Topkapı Sarayı) |
- Bayrak, sancak: Dünyada iyi nam ile anılalım. Ahirette Peygamberimizin alemi dibinde toplanalım... (Ö. Seyfettin)
- Minare, kubbe, sancak direği gibi yüksek şeylerin tepesine yerleştirilen madenden yapılmış hilal ay, ay yıldız ya da lale biçiminde süslü tepelik: Kubbesinin alemindeki ay ve güneşi öyle her yerde göremezsiniz. Alelade bir simge değildir o... (H. Şancan)
- (mecazi) Simge, sembol, alamet, nişan: Allah'ı zikretmek, imanın alemidir. (Hadis-i Şerif)
- (dilbilim) Özel isim, özel ad, has isim: Adn, onun alemi, ruhanî ismidir. (Y. A. Bican)
- Alem olmak: Simge, sembol olmak, alamet, işaret durumuna gelmek: Cihân Serveri Efendimiz (s.a.s.)'in sancağı Ukab, Osmanlı'ya intikâl edince halîfeliğin alemi oldu. (Keşkül)
âlem:
- Kainat, evren: Âlemlerin¹ Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah (c.c.)'a hamd olsun. Salatü selam, âlemlere¹ rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) ve tüm inananlar âleminin³ üzerine olsun.
- Dünya, cihan: Minarenin alemi² / Kaşlar kudret kalemi / Sana güzel dedikse / Yak mı dedik âlemi?² (Türkü)
- Aynı düşünce ve konu üzerindeki insanların meydana getirdiği çevre: Sanat ve edebiyat âleminin³ bir çok adamları için bu âlem² bir sahnedir: Hususî âlemlerinde³ yaşarlar, bu sahnede ise oynarlar. (F. Tevetoğlu)
- Hal, durum ve koşullar: Ne âlemdesin yahu?
- El gün, herkes, başkaları, insanlar: Âlemin ne diyeceğini hiç düşünmedin mi?
- (mecazi) Zevk ve sefa meclisi, eğlence: ... erkekler bir tarafa, kadınlar bir tarafa ayrılıp kendi aralarında âlemlere başladıkları zaman... (S. Ali)
- Kendine özgü birçok nitelikleri bulunan (şey ya da kimse): Halbuki bir kelime başlı başına bir âlemdir (C. S. Tarancı). Pazardaki dondurmacı dükkanları bir âlem (Ç. Altan). Senin arkadaş bir âlem.
- Aynı özellikleri taşıyan şeylerin meydana getirdiği grup: Bitkiler âlemi. Hayvanlar âlemi. İnsanlar âlemi. Cinler âlemi. Melekût âlemi. Ruhlar âlemi.
- Bir âlem: Kendine özgü bir niteliği olan: Tevfik bir âlemdi doğrusu. En büyük özelliklerinden biri, ufacık bir olayda bile hemen istifa etmeye kalkışmasıydı. (A. Tekin)
- Cümle âlem: Herkes: Bu cümleyi cümle âlem duysun istedim. (F. Şakacı)
- Devriâlem: Dünya'yı dolaşma, Dünya'nın etrafını dolaşma: Serüvenciliğe gelince; eğer içinizde 80 Günde Devriâlem ruhu yeşeriyorsa, varsa, taşıyorsanız... (Ö. Karabulut)
- Dünya âlem: Herkes, tüm insanlar: Dünya âlem bilsin ki, ümitsiz değiliz. (A. E. Kavaklı)
- El âlem: Herkes, yabancılar: "El âlem değil, elli âlem konuşsa da arkandan, sen kendi yüzünden eminsen; el alkışlar, âlem izler." (A. Uzun)
- İbret-i âlem: Başkalarına örnek olan şey: Şimdi bunun ayağına taş bağlayıp denize mi atmalı, yoksa ibret-i âlem için ipte mi sallandırmalı?.. Ama öyle yapmadı Hızır Reis... (İlgili cümle kaynağı: E. B. Merdivan)
Alem ile ilgili atasözü ve deyimler
İçinde "âlem" kelimesi geçen atasözü deyimler ve açıklamaları:
- Âlem yapmak: Sazlı sözlü topluca eğlenmek: Yemişler, içmişler ve ta gece yarısını geçinceye kadar âlem yapmışlar.
- Âleme maskara olmak: Herkesin eğlendiği, alaya aldığı kimse durumuna gelmek: Fakat söylediği hezeyanlarla/saçmalıklarla bütün âleme maskara oldu, gülünç duruma düştü. (İ. Mutlu)
- (... etmenin) Âlemi var mı?: Uygun olur mu, yakışık alır mı?: Evime paldır küldür girip olay çıkarmanın âlemi var mı? (İ. İlif)
- Âlemin ağzı torba değil ki büzesin: Dedikodunun önüne geçilemeyeceğini anlatır: Âlemin ağzı torba değil ki büzesin. Kıskanıyor, çekemiyor, hasetlerinden çatır çatır çatlıyor, diyorlar da diyorlar! (Y. Koray)
- Âlemin ağzına sakız olmak: Herkesçe dedikodusu yapılmak, her zaman hakkında konuşulan kimse olmak: Eğer İsmet'le dans etseydin el âlemin ağzına sakız olurduk, her gün dişlerlerdi bizi. (M. Çuhacı)
- Âleme verir talkını (telkini), kendi yutar salkımı: (atasözü) Herkese öğüt verip kendisi verdiği öğüt üzere olmayan kimseler için söylenir.
Soru/Yorum Formu