Süngü nedir ne demektir? Süngü ile ilgili deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Bir tüfek ucuna takılı olan süngü
Süngü
  1. Eskiden savaşta tüfek namlusunun ucuna takılarak mermi bittiğinde tüfeğin bir kılıç gibi kullanılmasına imkan sağlayan uzun bıçak, kasatura: Mermileri tükenince, süngü hücumuna kalktılar. Nice nice kara dinli kafir canını, cehenneme gönderdiler. (İlgili cümle: Koçaklar 1915 - Çanakkale)
  2. Eskiden mezar başına işaret olarak dikilen sırık.
  3. Isıtma kazanlarında yanan kömürün karıştırılmasını sağlayan demir çubuk.
  4. Madencilikte tavan ve duvarlarda gevşemiş ve düşebilecek kaya parçalarını düşürmek için kullanılan sivri uçlu uzun çelik çubuk.
Süngü hücumuna kalkmış Kahraman Çanakkale askerleri
Süngü hücumu
  • Süngü tak!: (askeri terim) Yakın bir tehlike durumunda kullanılmak, süngü hücumuna hazırlık olmak üzere kasaturaların tüfeklere takılması için verilen komut: Süngü tak, hücum! Hemen arkasından "Allah Allah" sesleri bütün ovaya yayıldı. Kahraman Türk askeri şimdi süngüsüyle, boğaz boğaza çarpışmaktaydı. (K. Yusufoğlu)
  • Süngü yerine!: (askeri terim) Süngü takılmış tüfekten süngüyü çıkarıp palaskadan asılı kılıfına geçirmek için verilen komut.
  • Süngülemek:
    1. Süngü batırmak.
    2. Süngü denilen demir çubukla ateşi karıştırıp külün ızgaradan aşağı dökülmesini sağlamak.

Süngü ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "süngü" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Süngü süngüye gelmek: Karşılıklı olarak göğüs göğse süngülerle savaşmak: Sonunda süngü süngüye geldik. Osmanlı ne demekmiş, gösterdik. (N. Kemal)
  • Süngüsü depreşmesin: "Öldü gitti, kötü bir yanını anlatacağım, ruhu incinmesin" anlamında kullanılan bir deyim: Kötü adam değildi ama bana, ablama kötülük etmiş. Süngüsü depreşmesin amma kötülük etmiş. Bilmem belki o zamanla öyleydi... (D. Şenol)
  • Süngüsü ağır: (mecazi) Uyuşuk, pısırık, hantal, sevimsiz, kanı sıcak olmayan: Hakkın var, pek süngüsü ağır bir kadın, bir dakika konuşsa insana sıkıntı geliyor. (Halk bilgisi)
  • Süngüsü düşmek: (mecazi) Cesaretini yitirmek, neşesini, gücünü kaybetmek, sinmek: Süngüsü düşmüş görünüyordu, bir zamanlar tanıdığı adamın yalnızca bir suretiydi.
  • Süngüsü düşük:
    1. Sağlığı, esenliği bozuk: Uzunca bir süre dünyaya meydan okuyan o sonsuz güçlü dünyanın birinci adamı, süngüsü düşük, hasta bir et ve kemik külçesi halinde, kenara çekildi. (Varlık)
    2. Eski ataklığı, cesareti, etkinliği, neşesi kalmamış: Vah vah, zavallı kız o süngüsü düşük adamla ne yapacak acaba...
  • Surata bak süngüye davran: Birinin çirkinliğine ya da asık suratına işaret etmek için söylenir: Birader, bizdeki surata bak, süngüye davran. Ama, elden ne gelir, ben onu seviyordum.