![]() |
Nal |
- At, eşek, öküz gibi gezici binek hayvanlarının tırnaklarını korumak için üzerindeki deliklerden mıh adı verilen çivilerle tırnaklarına çakılan ucu kapalı "U" şeklinde demir parça: Çarptıkça kara nallar taşa, / Uçuşan alevli kıvılcımlar, aydınlatıyor avluyu. (A. H. Neyzi)
- Bastonun ucuna geçirilen metal halka ya da yüksük.
- Sabanın ucundaki demir parça.
- Nal çakmak: Hayvanın ayağına nal çakmak, nallamak: Nurullah dayının kır atına nal çakıyordu. (H. Açıkgöz)
- Nal vurmak:
- Atların bir çeşit hızlı yürüyüş şekli olan "tırıs" şeklinde giderken arka ayak nallarının ön ayak nallarına çarpması.
- Nal çakmak.
- Çakılan nal atın ayağını rahatsız etmek.
- Nalbant: Hayvanların ayağına nal çakan kimse: Biraz sonra bir nalbant dükkanının önüne gelmişlerdi. Köşede pırıl pırıl yanan ocağın başında nalbant bir atı nallıyordu... (K. Nadir)
Nal ile ilgili deyimler ve anlamları
![]() |
Bir atın ayağındaki nallar |
İçinde "nal" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Nal deyip mıh dememek: Bir düşüncede direnmek: Şaban Efendi çok dil döktü, bin sekiz yüz makaradan, beş yüze, iki yüze indi. Terzi Bekir nal deyip mıh demeyince, öteki mallara geçti. (K. Tahir)
- Nal toplamak:
- Yarışta sonlara kalmak veya sonuncu olmak: Bir ara senin kamyonetle kapıştıralım benim arabayı. Ama söyleyeyim nal toplarsın. (B. Aksu)
- (mecazi) Geride kalmak, başkalarından geri olmak, başkalarının başarılarının kırıntılarıyla geçinmek: Üstelik kendisi albaydan iki devre de önce olduğu halde, şimdi onun gerisinde nal toplamak hoşuna gitmiyor olabilir. (A. Yurdakul)
- Nalını sökmek için ölmüş eşek aramak: Çaba harcamadan sağlanacak çıkar ardında koşmak.
- Nalları dikmek: (argo) Hayvan ya da sevilmeyen bir kişi ölmek: Günün birinde bir de bakmış ki hayvan nalları dikmiş açlıktan (Nasreddin Hoca). Nabzını yokladı, hareket yoktu. "Nalları dikmiş," diye söylendi. (K. Bilbaşar)
- At nalı kadar: (alay yollu) Pek büyük (nişan, madalya, elmas, plaka vb. şeyler): Hafız Paşa'nın göğsünde at nalı kadar bir madalya sallanıyordu. (H. F. Gözler)
- Atlar nallanırken kurbağa ayağını kaldırmış: Haddini, seviyesini bilmeyip kendini adam yerine koyanlar için kullanılır.
- Deve nalbanda bakar gibi: (alay) Hiç görmediği, bilmediği bir şeye bakar gibi: Ben ders anlatıyorum, o deve nalbanda bakar gibi bakıyordu.
- Dörtnala kaldırmak: Binek hayvanını dörtnal koşturmaya başlamak: Atını çevirdiği gibi dörtnala kaldırdı. Girdiğinden daha hızlı, kapıdan çıktı. (Y. Bahadıroğlu)
- Dörtnala kalkmak: Binek hayvanı dörtnal koşmak: Dörtnala kalktı atım sevincinden, / Uçaraktan gidiyorum sılaya. (Gençliğin sesi)
- Hem nalına, hem mıhına (Bir nalına bir mıhına) vurmak: Birbirine karşıt iki yanı da destekleme ya da birbirine karşıt iki yanı da aynı anda hırpalama tutumu: Böylece Kurt Mehmet hem nalına hem mıhına vurarak, işin yumuşamasını sağlamış. Sonunda nikah yapılmış. (A. Yıldız)
- İş üç nalla bir ata kaldı: (bir at sahibi olmak isteyen yoksul birinin sadece bir nal bulmasına atıfla) Gerçekleştirilecek bir işle ilgili olarak elde edilen olanağın önemsizliğini ve işin gerçekleşmesi için daha önemli diğer şeylere gereksinme duyulduğunu alay yollu anlatır: Eh, ihtilâlin yemini de, eski örgütlerden hazır sayılırdı... Parolası da bulundu mu, gerisi üç nalla bir ata kalıyordu... (Ö. Öymen)
- Yok devenin nalı: Çok abartılı bir söz karşısında kullanılan bir söz: — İşi maliyet fiyatına yapacaklarmış. — Yok devenin nalı!
Nal ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "nal" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Acemi nalbant gavur eşeğinde dener kendini*: Ustalaşmamış, iyi yetişmemiş bir kimse, deneyimlerini önemsiz, varlığıyla yokluğu bir olan şeyler üzerinde yapar.
- Acemi nalbant (gibi) kah nalına kah mıhına vurur: Bir işi yeni öğrenen kişi, önce zorluk çeker, hata yapabilir.
- Adamın ağzına bakarlar atına ona göre nal çakarlar: İnsanlara davranışları ve görünüşlerine göre değer verilir.
- Aksak eşeğin kör nalbandı olur: Kötü ve yanlış yapılan bir işten, o işi yapan kişi sorumludur.
- At ölür nalı (meydan) kalır, yiğit ölür namı (şanı) kalır*: Kişi yaşarken iyi ve olumlu işler yapmalı, ardında iyi bir ad bırakmaya çalışmalıdır.
- Ata binen nalını mıhını arar*: Kişi, kullanacağı şeyin ayrıntılarını da hesaplamalı, eksik bir şeyi kalmamasına özen göstermelidir.
- Atlar nallanırken kurbağalar ayak uzatmaz*: İnsanlar büyüklerin yanında hadlerini bilmelidir.
- Avradın malı eşeğin nalı: Erkek kadınla malı için evlenirse evde her konuda kadının dediği olur.
- Bir at dört nalın üstünde daima kişneyip durmaz: İnsanların her zaman aynı durumda veya aynı duygusal hali sürdüremeyeceğini ifade eder (?).
- Bir mıh bir nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır*: Herhangi bir olayı, bir işi, bir ödevi küçümsememek, önemle ele almak gerekir.
- İt, nalbant/demirci dükkanından ne çalacak: Kimse ihtiyaç duymadığı, işine yaramayacağı bir şeyi elde etmeye uğraşmaz.
- Nalbandın eşeği nalsız gezer: Başkaları için bir şey üreten kimseler çoğu kez ürettiği şeyden kendileri faydalanmazlar.
- Ölmüş at arar, nalını sökmeye: Hiç olmayacak durumda bile çıkarcı davranan kişileri anlatır.
- Ölmüş eşeğin nalını söker: Çıkarına düşkün kimseler giriştiği her işten mutlaka bir kazanç elde ederler.
- Ölü beygir nalı aramağa gider: Bazı kimseler en küçük bir menfaatin peşini bırakmaz.
Soru/Yorum Gönder