- Kendisinde bulunan bu kabiliyeti daha hayatta iken, kendisinde böyle bir kabiliyetin varlığını hissettiği bir başkasına öğretip aktarmak ve yapmasına izin vermek: Ölürken el vermiş ona, oda o gün bugündür bu işi yapardı. (derleme cümle)
- Bir sanatı yapması için ustanın izin vermesi: El vermek ustasının yanında iyice yetişmiş bir kalfaya, ustasınca "artık yetiştin oğul" demektir.
- (tasavvuf) Mürşit, artık yetişmiş olan müridine mürşitlik izni vermek.
- (tasavvuf) Dini-tasavvufi edebiyatta kullanılan "el vermek" deyimi belli bir şeyhin bir şahsı tarikatına kabul edip ona görev, ders vermesine denir. Tasavvuf yoluna kabul edilmeye de el vermek denir.
- (tasavvuf) Manevi olarak bir başkasını kendi yerine uygun görmek: Binaenaleyh her ele el vermek doğru değildir. (Mevlana Hazretleri)
- Bazı hastalıkların tedavisinde kullanılan usulleri bir başkasına öğretip, uygulama ve duaları okuyarak hasta tedavisine müsaade etmek: Yani anneme de annesi el vermiş. Annemin anlattığına göre, "Annem bana el vermeden önce ona heveslenerek birkaç kez sarılık için okumuş fakat iyi edememiştim. Ama annemden el aldıktan sonra (o öldükten sonra), bu işi başarabildim.
- Bir liderin yerini, yetkilerini bir başkasına bırakması.
- Birine bir konuda yetki vermek.
- Yardım etmek: Kırk nasihatten bir el vermek iyidir.
El vermek nedir ne demektir? Anlamı
( 0 soru/yorum )
Soru/Yorum Formu