Karizmatik Kelimeler Entelektüel Sözcükler ve Anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 19
Bir erkek konuşurken onu dinleyen bayanların bir konuşma balonu içindeki görüntüsü
Güzel ve etkili konuşma
Konuşmanıza güzellik katacak, söylendiğinde kulağa hoş gelen, dikkat çeken, entelektüel, günlük hayatta pek fazla kullanılmayan, yersiz kullanıldığında da karizmanıza zarar verebilecek yabancı ve Türkçe karizmatik kelimeler.


Karizmatik Kelimeler Entelektüel Sözcükler


  • abesle iştigal: Yersiz, yararsız işlerle vakit öldürmek
  • absorbe: (Enerji, kuvvet vb. için) Soğurma, yutma, içine alma, yutma.
  • adaptasyon: Uyarlama
  • adapte: Uyum
  • afaki: Belli bir konu üzerine olmayan, dereden tepeden (konuşma)
  • ajitasyon: Duygu sömürüsü yapma
  • ajite: Duygu sömürüsü, kışkırtmak, körüklemek
  • akabinde: Arkasından, hemen arkadan
  • akustik: Yankı bilimi.
  • aktivite: Etkinlik, faaliyet
  • aktüalite: Güncellik. Günün olayı veya konusu
  • aktüel: Güncel
  • aleyhtar: Karşıtçı, karşı görüşlü
  • alicenap: Cömert, onurlu, şerefli
  • almanak: Yıllık.
  • ambiyans: Durum, ortam, çevre, atmosfer, hava.
  • amorf: Biçimsiz.
  • anbean: Her an, zaman ilerledikçe
  • anekdot: Kısa öykü, hikayecik. Olağanüstü olaylarla ilgili anlatı
  • angaje: Bağlamak
  • angaje etmek: Bağlanmak
  • anomali: Belli bir ölçüye, belli kurala uymama durumu.
  • antipatik: Sevimsiz, itici, soğuk.
  • antrparantez: Söz arasında, sırası gelmişken. Ayrıca.
  • araf: Cennet ile cehennem arasında bir yer. Mecazi olarak "ara"
  • arafta kalmak: Arada kalmak
  • aranje: Düzenlemek.
  • arena: Alan. Siyasi çekişmelerin geçtiği yer
  • argüman: Delil, kanıt, tez, iddia, sav
  • arketip: İlk (kök) örnek, ilk ve özgün biçim
  • aroma: Hoş koku
  • arz etmek: Sunmak, saygı ile bildirmek
  • asimile: Benzeşmek, kendine uydurmak
  • asparagas: Uydurma
  • atıf: Gönderme, ilişkili bulma, bağlantı
  • avangart: Öncü, yenilikçi
  • ayrışmak: Birbirinden ayrılmak, birliği bozulmak
  • ayrıyeten
  • aysberg: Buz dağı
  • badire: Birdenbire ortaya çıkan tehlikeli durum
  • bağlam: Herhangi bir olguda olaylar, durumlar, ilişkiler örgüsü veya bağlantısı
  • bendeniz: Alçak gönüllülük ile "ben" anlamında kullanılır
  • betik: Yazılı olan şey, kitap, yapıt
  • beyanat: Demeç, bildiri
  • beyhude: Yararsız, anlamsız, boşuna
  • beynelmilel: Herkes tarafından kabul edilen
  • bienal: İki yılda bir yapılan, yılaşırı.
  • bilahare: Sonra, sonradan, daha sonra
  • bilakis: Tam tersine, aksine
  • bilhassa: Özellikle
  • bilmukabele: Birinin söylediği söze karşılık söylenen "ben de, size de, sizlere de" anlamında kullanılan bir söz
  • binaen: Dayanarak, -den ötürü, -den dolayı
  • binaenaleyh: Bundan dolayı
  • bu bağlamda
  • bundan mütevellit: Bundan meydana gelmiş, ileri gelmiş
  • çağrışım: Bir düşünce, görüntü vb.nin bir başkasını hatırlatması
  • çıkarım: Belli önermelerin kabul edilen ya da gerçek olan doğruluklarından ya da yanlışlıklarından, başka önermelerin kabul edilen ya da gerçek olan doğruluk ya da yanlışlıklarını çıkarmak.
  • data: Veri.
  • defaatle: Defalarca, tekrar tekrar
  • defakto: Bilfiil, fiilen, hakikatte, gerçekte veya pratikte
  • defans: Savunma
  • defaten: Bir defada
  • dejenerasyon: Bozulma
  • dejenere: Bozulmuş, soysuzlaşmış
  • deklarasyon: Bildiri
  • deklare: Bildirmek
  • demagoji: Laf ebeliği, lafazanlık
  • demo: Tanıtım için olan
  • departman: Bölüm
  • desise: Aldatma, oyun, düzen, hile
  • despot: Buyurgan, zorba.
  • destinasyon: Gidilecek yer.
  • determinist: Bir olgunun aynı koşullar ve aynı bileşenler dahilinde her zaman aynı sonucu vereceğini ve bu durumun her zaman öngörülebileceğini söyleyen görüş, belirlenimcilik.
  • detone: Ses kayması, ses tonunu bulamama
  • devinim: Zaman içinde durum değiştirme. Hareket
  • deyim yerindeyse: Söylenen sözün uygun olması umuduyla
  • dezenformasyon: Yanıltma, bilgi çarpıtma.
  • diaspora: Azınlıklar ve bunların yaşadıkları yer veya yurt.
  • dikte: Birine isteklerini zorla kabul ettirmek. Bir başkasına söyleyerek yazdırma ve yazdırılan yazı
  • dogma: Belli bir konuda ileri sürülen bir görüşün sorgulanamaz, tartışılamaz gerçek olarak kabul edilmesi.
  • doğaçlama: Önceden düşünüp hazırlanmadan içe doğduğu gibi söyleme veya bir şey yapma
  • doktrin: Öğreti
  • doküman: Belge
  • donatı: Teçhizat, araç gereç
  • done: Veri, bilgi.
  • duayen: Alanının uzmanı, işinin erbabı
  • duyumsamak: Duyular aracılığıyla bir şeyi algılamak
  • edinim: Kazanma, kazanç
  • efor: Çaba, gayret, güç
  • efsun: Büyü
  • egale: "Bir rekoru yinelemek" anlamındaki egale etmek sözünde geçer
  • ego: Ben.
  • egoist: Bencil.
  • egzotik: Yabancı bir ülkeden gelme, bulunduğu yörede bulunmayan, yabancıl
  • ehemmiyet: Önem anlamında, ehemmiyetli önemli olarak da kullanılabilir
  • ekarte: Saf dışı etmek, konu dışında tutmak
  • ekoloji: Çevre bilimi.
  • ekipman: Donanım
  • eklektik: Her sistemin sunduğunun en iyisini almak denilebilir felsefi olarak. Seçmeci
  • ekseriyet: Çoğunluk, çokluk
  • ekstrem: Aşırı, uç, sıradışı.
  • elimine: Eleme
  • elzem: Zorunlu
  • empati: Aynı duyguları paylaşma, duygudaşlık
  • empoze: Dayatmak
  • enformasyon: Bilgilendirme, danışma, tanıtma. Haber alma, haber verme, haberleşme
  • enstantane: Anlık. Bir fotoğrafın çekildiği kısa süre.
  • enstrüman: Çalgı. Mali belge.
  • entegre: Bütünleşmiş
  • entrika: Bir işi sağlamak veya bozmak için girişilen gizli çalışma
  • entropi: Enerjinin tesadüfen, düzensiz ve geriye dönüşümsüz olarak dağılması
  • epik: Destansı
  • ergonomik: Kullanışlı
  • esasen: Zaten
  • esasında: Aslında demenin farklı bir yolu
  • estetik: Güzellik duygusuna uygun olan, sanatsal.
  • etik: Ahlaki, ahlakla ilgili
  • etnik: Bir topluluğun oluşturduğu, kültürel gruba özgü her türlü özellik
  • ezoterik: Gizemli. Yalnızca sınırlı, dar bir çevreye aktarılan (her türlü bilgi, öğreti).
  • farazi: Varsayımsal
  • farkındalık
  • fenomen: Olağanüstü şey, harika
  • fikstür: Yarışma veya karşılaşmaların zamanını ve sırasını belirleyen çizelge
  • filhakika: Gerçekten, doğrusu, hakikaten
  • fizibilite: Herhangi bir yatırımın sağlayacağı kazanca değer olup olmadığının saptanması için yapılan çalışmalardır
  • flora: Bitki örtüsü.
  • fonetik: Ses bilgisi
  • format: Biçim
  • fraksiyon: Parti içi karşıt grup, parça.
  • fütursuzca: Önemsemeyerek, aldırmayarak
  • fütürist: Gelecekçi.
  • garantör: Güvence veren
  • gark olmak: Gömülmek, batmak, boğulmak
  • gayri ihtiyari: İstemeyerek, düşünmeden, elinde olmayarak
  • gayri tabii: Olağan dışı
  • gelgelelim: Ne var ki
  • gıyabi: Bir kimse bulunmadığı sırada yapılan, verilen. Uzaktan, görüşmeden olan
  • global: Küresel, dünya çapında
  • haddizatında: Aslında
  • hakikaten: Gerçekten
  • handikap: Engel
  • harikulade: Eşi görülmemiş, şaşkınlık oluşturan, olağanüstü
  • hiç şüphesiz
  • hinterlant: İç bölge, arka bahçe.
  • hipotez: Varsayım
  • hiyerarşi: Aşama sırası. Sıralanım. Makam sırası, basamak, derece düzeni, aşama sırası
  • husus: Konu
  • hülasa: Özetle, kısacası
  • içselleştirme: Etrafta olan biteni kabullenmek, yadırgamamaya başlamak; çıkan sonuçları yorumlayıp, içe aktarmak anlamında kullanılır
  • idol: Kayıtsız şartsız bağlanılan ve sevilen şey.
  • ilinti: İki şey arasında ilgi, ilişki, bağ.
  • ilintilemek: Bir şeyle ilgili kılmak, bağ ve alaka kurmak.
  • illüstrasyon: Resimleme.
  • imaj: Görüntü
  • imge: Düş, hayal. Genel görünüş, izlenim, imaj
  • imitasyon: Taklit
  • inisiyatif: Öncelik, üstünlük
  • inovasyon: Yenilik
  • ironi: Söylenen sözün tersini kastederek kişiyle veya olayla alay etme
  • ironik: İroniye dayalı
  • irrite: "Sinirlendirmek, rahatsız etmek" ve tıp alanında "tahriş etmek, kaşındırmak" anlamında irrite etmek birleşik fiilinde kullanılan bir söz
  • ismi ile müsemma: İsminin içerdiği manayı karakter olarak bulundurma hali
  • istinaden: Bir görüşe, bir düşünceye dayanarak. Bir söyleme göre
  • jakoben: Demokrasi yanlısı. Tepeden inmeci
  • jakuzi: Yıkanma havuzu.
  • jaluzi: Şeritlerden oluşan perde.
  • jargon: Belli bir zümreye veya meslek grubuna özgü günlük konuşmada kullanılan kelimeler bütünü, ağız
  • jenerasyon: Kuşak, nesil
  • jenerik: Tanıtma adı ya da yazısı.
  • kadim: Eski zamanlara ait
  • kadirşinas: Değerbilir.
  • kampüs: Yerleşke
  • kalibrasyon: Ölçümleme.
  • kalifikasyon: Ustalık kazanma, vasıflı nitelikli olma.
  • kanalize olmak: Tek bir hedefe kilitlenmek, odaklanmak
  • kanıksamak: Çok tekrarlama sebebiyle etkilenmez olmak, alışmak
  • kaos: Karışıklık
  • kaotik: Kaos, karmaşık olma durumu, kargaşa hali.
  • kapı aralamak: Bir konuya giriş yapmak, karşısındakini hazırlamak
  • karakteristik: Bir kimse veya nesneye özgü olan (ayırıcı nitelik), tipik.
  • kariyer: Meslek, uzmanlaşma
  • karizma: Büyüleyici özellik
  • karşın
  • keza: Nitelenecek herhangi iki ayrı şeyde nitelemenin tekrarlanmaması için ilk şey nitelendikten sonra ikincinin niteliğinin de aynı olduğunu belirtmek için "oda öyle, aynı biçimde" anlamlarında kullanılır
  • kırılma noktası: Bir olay veya gelişmenin ulaştığı en duyarlı an, değişmeye en müsait olduğu durum
  • klasifikasyon: Sınıflandırma
  • klon: Kopya.
  • kombinasyon: Birleştirme.
  • kompanse: Dengelenmiş
  • kompetan: Uzman, yetkili.
  • kompleks: Karmaşık
  • komplike: Karmaşık, çözülmesi ve anlaşılması güç
  • konfirmasyon: Doğrulama, geçerleme, onaylama
  • konjonktür: Bir ülkenin ekonomik ve siyasi durumunu ifade eden bir kelime
  • konsantrasyon: Yoğunlaşma
  • konsensüs: Görüş birliği, bir noktada anlaşma, uzlaşı
  • konsept: Kavram. Tarz. Anlayış, görüş
  • konsültasyon: Doktorların fikir alışverişi, danışım.
  • kontrast: Karşıt, karşıtlık
  • koordinasyon: Eşgüdüm, uyum
  • koordine: Çeşitli işler arasında bağlantı, uyum ve düzen sağlama, eş güdüm
  • kozmik: Evrensel
  • kozmopolit: Farklı etnik kökenlerden insanları içinde bulunduran
  • kripto: Gizli, saklı, şifreli.
  • kriter: Ölçüt, kıstas
  • kuvvetle muhtemel: Büyük bir ihtimal
  • kümülatif: Toplam
  • lakırdı: Laf, söz. www.lafsozluk.com
  • lakin: Ama, ancak
  • lanse etmek: Öne sürmek, sunmak
  • lansman: Tanıtım.
  • literatür: Edebiyat, kaynak, yazın
  • makro: Büyük, geniş
  • malayani: Boş ve yararsız, saçma
  • mamafih: Ama, ancak
  • mantalite: Anlayış, zihniyet
  • marjinal: Aykırı, sıra dışı
  • markaj: Tutma, gölgeleme.
  • maruzat: Mevki, makam veya yaş bakımından büyük birine sunulan, bildirilen dilek veya bilgi, sunuş
  • mecmua: Dergi
  • menfi: Olumsuz, negatif
  • mental: Zihinsel
  • meta: Mal, ticaret malı, sermaye
  • metafor: Mecaz. Bir şeyi başka şey ile benzetmeye, kıyaslamaya, anlatmaya yarayan mecazlar
  • metamorfoz: Başkalaşma.
  • metropol: Büyükşehir, anakent
  • mevzubahis: Söz konusu ile benzer anlamda
  • mezkur: Adı geçen, sözü edilen
  • mikro: Küçük, dar
  • milenyum: Binyıl.
  • minval: Biçim, yol, tarz
  • misyon: Özel görev
  • monoton: Tekdüze, sıkıcı
  • motivasyon: İsteklendirme, güdüleme
  • motive: İstek
  • motto: Slogan, özdeyiş
  • mönü: Menü
  • muallak: Asılı, sonuca bağlanmamış, sürüncemede kalmış
  • muamma: Anlaşılmayan, bilinmeyen şey, bilmece
  • muazzam: Çok büyük, çok iri, koskoca
  • muğlak: Anlaşılması güç
  • muhammen: Oranlanan, tahmin edilen
  • mutedil: Ilımlı
  • mutlak: Kendi başına var olan, hiçbir şeye bağlı olmayan, bağımsız, saltık, salt, arı
  • mübalağa: Abartma
  • mükellef: Sorumlu, vergi yükümlüsü
  • mülahaza: Düşünce
  • mülemma: Alaca renkli, renk renk. Bulaşmış, sıvanmış
  • müspet: Olumlu, pozitif
  • müsterih: Bütün kaygılardan kurtulup gönlü rahata kavuşan, içi rahat olan
  • müstesna: Dışında, ayrı, hariç tutularak
  • mütebessim: Gülümseyen güleç
  • mütedeyyin: Dindar
  • müteessir: Üzüntülü
  • mütemadiyen: Ara vermeden, sürekli olarak
  • naçizane: Önemsiz, değersiz
  • namütenahi: Sonsuz, ucu bucağı olmayan bir biçimde
  • natürel: Doğal
  • ne var ki
  • nitekim: Sonuç olarak
  • norm: Kural olarak benimsenmiş
  • nüans: İnce ayrım, ayırtı
  • nükte: İnce anlamlı söz, düşündürücü espri
  • objektif: Nesnel, tarafsız
  • obsesif: Takıntılı.
  • ofansif: Atak yapmaya dayalı.
  • olgu: Birtakım olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç, vakıa
  • oportünist: Fırsatçı.
  • opsiyonel: Seçmeli, isteğe bağlı
  • optimist: İyimser
  • optimizasyon: En iyi duruma getirmek
  • optimum: En elverişli, en iyi olan.
  • orijin: Köken, başlangıç, kaynak, soy, sop
  • oryantasyon: Yönlendirme. Uyumlanma. Eğitme.
  • otantik: Eskiden beri mevcut olan özelliklerini taşıyan
  • otokritik: Öz (kendini) eleştiri
  • öngörü: Bir işin ilerisini kestirme veya bir işin nasıl bir yol alacağını önceden anlayabilme.
  • öykünmek: Birinin yaptığı gibi yapmak, birine veya bir şeye benzemeye çalışmak, taklit etmek
  • özgün: Yalnız kendine özgü bir nitelik taşıyan, orijinal.
  • paradigma: Değerler dizisi, dizi
  • paradoks: Çelişki, aykırı düşünce
  • parametre: Değişken
  • partikül: Parçacık
  • pejmürde: Eski püskü, dağınık, perişan
  • pek tabi
  • periyodik: Süreli, dönemli
  • periyot: Süreli
  • perküsyon: Vurmalı çalgı.
  • perspektif: Bakış açısı
  • plankton: Sularda yaşayan mikroskobik canlılar.
  • platform: Alan
  • plaza: İş merkezi
  • polemik: Tartışma
  • potansiyel: Gizli kalmış, henüz varlığı ortaya çıkmamış olan, gizil. Gelecekte oluşması, gelişmesi mümkün olan
  • pragmatik: Yararcı, faydacı, çıkarcı, menfaatçi.
  • prensip: İlke
  • prezantabl: Sunulabilir durumda olan. Derli toplu, düzenli. Olumlu özellikleri bir arada bulunduran
  • prezantasyon: Sunum, tanıtma, takdim etme
  • profil: Kimlik
  • prosedür: İşlem. Yöntem
  • proses: Süreç
  • prototip: İlk örnek
  • provoke: Kışkırtma
  • prömiyer: İlk gösteri
  • rantabl: Gelir getiren, kâr sağlayan, verimli, getirimli.
  • rasyonel: Akılcı
  • reaksiyon: Tepkime
  • realite: Gerçeklik
  • reel: Gerçek
  • referans: Kaynak, kaynak gösterme.
  • rekreasyon: Eğlence ve spor amacıyla yapılan etkinlik, bu etkinliklerin yapılması için hazırlanan yer.
  • retorik: Güzel söz söyleme, hitabet sanatı.
  • retrospektif: Geriye dönük, geçmişi ele alan.
  • reverans: Sahnede selam vermek için dizleri kırarak yapılan hareket
  • revize: Yenileme, düzeltme
  • rezidans: Konut
  • rezonans: Frekansların ya da titreşimlerin başka frekans ve titreşimi etkileyerek kendine benzetmesi, frekansların uyumu.
  • rutin: Alışılagelen, sıradan, sıradanlık.
  • safsata: Gereksiz söz
  • salık vermek: Tavsiye etmek, önermek
  • salt: İçinde yabancı bir öğe bulunmayan, yabancı bir şey karışmamış, arı, mutlak
  • sansasyonel: Çarpıcı
  • sarkastik: Acıtıcı bir şekilde alay eden, ironik.
  • sav: İleri sürülerek savunulan düşünce.
  • seans: Oturum
  • segment: Bölüm
  • seleksiyon:
    1. Seçim.
    2. Ayıklanma. Doğal seleksiyon vb.
  • semantik: Anlamları inceleyen bilim, anlambilim
  • sempozyum: Belli bir konuda çeşitli konuşmacıların katılımıyla düzenlenen bilimsel ağırlıklı toplantı, bilgi şöleni
  • semptom: Bulgu, belirti
  • senkron: Eş zamanlı, aynı anda, aynı şekilde hareketle
  • sentez: Düşüncenin ayrı öğelerini, ya da ayrı düşünce veya ideolojileri mantıksal bir tarzda bir araya getirme işlemi
  • sentezleme: Bir araya getirme, birleştirme
  • serzeniş: Yakınma.
  • sığ: Ayrıntıya inmeyen, yeterli olmayan, yüzeyde kalan.
  • simya: Elementleri altına çevirmek isteyen bir öğreti alanı.
  • sinerji: Görevdaşlık, eş etkime, birliktelik. Birkaç insanın bir araya gelip herhangi bir konuda fikir yürütmeleri
  • skala: Gösterge çizelgesi.
  • skolastik:
    1. Düşünmeyi ve düşünerek ortaya çıkan özgür düşünceleri reddederek sadece belli bir kesimin dediklerinin doğru olduğunu kabul eden düşünce sistemi.
    2. Orta Çağ yöntemlerine uygun, eski
  • slayt: Sunu
  • sofistike: Karmaşık, yapmacık, yanıltıcı
  • son tahlilde: Sonuç olarak
  • söylem: Kalıplaşmış, klişeleşmiş söz, ifade, söyleyiş, telaffuz
  • söz konusu: Bahse konu, konu edilen
  • spekülatif: Kurgusal, saptırıcı, yanıltıcı
  • spesifik: Özellikli, yalnız bir türe özgü olan
  • spesiyal: Özel
  • sponsor: Destekleyici
  • spontane: Anlık. Kendiliğinden. Doğaçlama
  • stabil: İstikrarlı, sabit
  • stabilize: İstikrarlı. Kararlı bir duruma getirmek, sağlamlaştırmak
  • statüko: Süregelen düzenin korunması durumu. Yürürlükteki antlaşmaya göre olması gereken veya süregelen durum
  • stokastik: Değişken, rastlantısal.
  • suistimal: Görev, yetki vb.ni kötüye kullanma
  • sularında: Saat gibi kelimelerle birlikte yaklaşık zaman bildiren bir söz, raddelerinde, civarında.
  • sübjektif: Bireyin düşünce ve duygularına dayanan, öznel
  • sübvanse: Para yardımı yapmak, desteklemek
  • süje: Konu, özne.
  • sürrealite: Gerçeküstü
  • sürrealizm: Gerçeküstücülük
  • sürünceme: Bir işin sonuçlanıncaya kadar boş yere uğradığı gecikmelerin tümü.
  • şayet: Eğer
  • şerh: Açma, ayırma
  • şöyle ki: Açıklama cümlesi başlangıcında söylenir
  • takdire şayan: Takdir edilmeyi hak eden
  • temaşa: Hoşlanarak bakma, seyretme. Seyredilecek görüntü, görülmeye değer şey
  • tenzih: Kusur kondurmama
  • teori: Kuram, nazariye
  • terminoloji: Terimler dizgesi, terim bilimi
  • tevatür: Bir haberin ağızdan ağıza yayılması, yaygın söylenti
  • teveccüh: Bir yana doğru yönelme, yüzünü, çevirme. Güler yüz gösterme, yakınlık duyma, hoşlanma
  • tezat: Çelişki, karşıtlık.
  • tını: Söyleniş biçimi, ses özelliği, vurgu
  • trajedi: Facia. Acıklı sonuçlarla bağlanan bir tür tiyatro eseri, ağlatı
  • trajikomik: Hem acıklı hem güldürücü özelliği olan olay ya da durum
  • trend: Eğilim
  • türbülans: Bir sıvının ya da gazın hareket halindeki düzensizliği, çalkantı
  • ütopik: Ütopyaya dayanan, imkansız
  • ütopya: Gerçekleştirilmesi imkânsız tasarı veya düşünce.
  • varyasyon: Değişim biçim, değişim, çeşitleme
  • veciz: Kısa ve etkili söz
  • veçhe: Yön
  • velev ki: İster, isterse, olsa da, kaldı ki, hatta, "-hadi diyelim öyle oldu" anlamlarında kullanılır
  • vesselam: "İşte o kadar, son söz şudur, kısacası" anlamlarında kullanılan bir söz
  • yadsımak: İlgili, bağlı bulunduğu bir şeye yabancı kalmak
  • yakamoz: Denizdeki parıltı.
  • yaşanmışlık
  • yazın: Edebiyat
  • yordam:
    1. Yatkınlık, alışkanlık, yeti, yetenek, meleke
    2. Kılavuz, yöntem, bir şeyin aracılığı. El yordamıyla vb.
  • zaruret: Zorunluluk, gereklilik
  • zikretme: Adını söylemek, anmak

Soru ve Yorumlar: 19


Anonim:
sibernetik: canlılarda ve makinelerde kontrol, iletişim ve işleyişi inceleyen bilim.
6/7/17 19:53
Anonim:
destinasyon : Varılacak olan yer
24/10/17 23:00
Anonim:
tektonik: bir yerbilim kolu
20/12/17 23:01
Anonim:
çok işime yaradı türkçe ödevim için hemen hemen hepsini yazdım
1/5/18 21:58
Anonim:
sürdürülebilir(lik): sürüp gitme sürekli olma anlamında.
12/5/18 23:08
Anonim:
Çok faydalı oldu Allah razi olsun
7/6/18 04:28
Anonim:
Faydasını gördüm,teşekkür ederim.
31/7/18 02:54
Anonim:
Acil cevap verebilirsiniz sevinirim. Kültürüne bağlı olan insanlara denilen bir kelime var mı? Biliyorsanız paylaşabilir misiniz?
18/4/19 23:29
Can Vala:
Çok faydalı bir site, başarılarınızın devamını dilerim :)
30/5/19 17:37
Anonim:
Ayrıyeten:Ayrıca
26/1/20 00:29
Anonim:
Sukütuhayal:Hayal kırıklığı
26/1/20 00:33
Anonim:
Müstehzi:Alaycı yüz ifadesi(Bıyık altından gülmek deyimi)
26/1/20 00:36
Anonim:
SUİMİSAL:Kötü örnek(suimisal misal teşkil etmez:Kötü örnek örnek değildir.)
26/1/20 00:40
Anonim:
"Elzem"kelimseni "zorunlu"diye çevrilmiş.Fakat,elzem arapça bir kelimedir ve lâzım,lüzum dan gelir ve "en lüzumlu" demektir.Bu kalıpta yazılan başka kelimelere örnek olarak:
Esved = en siyah
Ekber = en büyük
Eşref = en şerefli
Ehemm(iyet) = en mühim
Eftal = en faziletlisi
13/2/20 01:18
Murad Sunar:
çok yararlı oldu teşekürler :)
1/1/21 14:38
Anonim:
Faydalı bir içerik olmuş. Ayrıca erinmek kelimesini de kullanabilirsiniz.Üşenmek anlamına gelir.
25/3/21 04:28
Mustafa Kocagöz:
Teşekkürler. Emeğinize sağlık
12/9/21 23:51
Anonim:
Bence yararlı olmuş. O kadar satır yazmışlar ve çoğunu bilmemem çok kötü ama şimdi öğrenmiş oldum.
27/4/22 22:25
Anonim:
👍👍👍😜
21/6/22 10:59