- Özgü, has: Elbette dünyevi musiki ile dini musikinin her birine mahsus hususi üslubu olmalıdır...
- Biri veya bir şey için ayrılmış, münhasır: Burası da kadınlara mahsus küçük bir sanayi merkezi halindedir. (S. Ayverdi)
- Özel: Kayseri'nin sayın valisine, mahsus selam ederim. (İlgili cümle kaynağı: B. R. Eyuboğlu)
- (zarf) Özellikle, sırf, bilhassa: Oraya, mahsus onun için gitti.
- (zarf) Bilerek, isteyerek, kasten: Kasayı mahsus açık bırakmıştı.
- (zarf) Şakadan: Mahsus öyle söylüyor, sen ona bakma.
- (sıfat) Duyulan, anlaşılan, hissedilen.
- Belli, ortada, aşikar.
Mahsus nedir ne demektir? Anlamı
( 0 soru/yorum )
Soru/Yorum Formu