|
Kemer |
- Pantolon etek gibi giysilerin beli daha iyi kavraması için bazen de aksesuar amaçlı kullanılan, bele bağlanan uzun deri şerit.
- Bele bir bez dolayıp tokayla tutturulan ve kalın kumaş, metal, deri gibi sertçe şeylerden yapılan bel bağı, kayış.
- Don, pantolon, etek gibi giysilerin bele gelen bölümü.
- Eskiden, daha çok yolculuklarda kullanılan, üzerinde sıra sıra altın para yerleştirmeye yarar gözleri olan meşin kuşak.
- Kapı, pencere, geçit, köprü gözü gibi açmaların, oyuğu aşağıya bakan yay biçiminde üst eşiği.
- (anatomi) Kemiklerden oluşmuş kemer biçiminde tavan: Ayak kemeri.
- Yay gibi tümsekli: Kemer burun.
Kemer ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları
İçinde "kemer" sözcüğü geçen atasözleri, deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
|
Kemer |
- Kemer bağlamak: (deyim) Hizmete hazır olmak: Varlığı bir kenara koymuş, yalnız memleketi var etme yolunda kemer bağlamıştır. (S. Ayverdi)
- Kemeri dolu olmak: (deyim) Çok zengin olmak: Herifin kemeri dolu, dünyanın öbür ucuna kadar götürür onu! (E. C. Güney). Bugün bakarsın, hepsinin kemeri altınla doludur, yarın bakarsın, çorba içecek akçası bulunmaz. (Z. Hanhan)
- Kemerleri (kemerini) sıkmak: (deyim) Giderek tutumlu bir yaşantıya alışmak: Borca girdi mi yandı, borçtu, borcun faiziydi, taksitti, şuydu buydu derken, hayatı kayar zavallının, bulabileceği tek kurtuluş çaresi de nedir, elbette 'kemerleri sıkmak': Evinde üç ampul yanıyorsa birini söndürür, küçük oğlana büyük oğlanın eskilerini, büyüğüne kendisininkileri giydirir, karısının ruj pudra parasını keser, filtreli cigaradan filtresiz cigaraya geçer... (A. İlhan)
- Av avlayanın, kemer bağlayanın: (atasözü) Bir şey, onu elde etmek yolunu bulanın, ondan yararlanmayı ve onu kullanmayı bilenin, becerebilenin hakkıdır.
- Ya kemer dolusu, ya hendek dolusu: (atasözü) İnsanın risk alarak bir iş yapması gerektiğini, her şeyin ya çok kazanılacağını ya da tamamen kaybedileceğini ifade eder (?).
Kemer ile ilgili birleşik fiil ve kelimeler
|
Mimari taş kemer |
- Kemer açıklığı: Mimarlıkta, kemerin oturduğu iki ayak ya da duvar arasındaki boşluk.
- Kemer alnı: Mimarlıkta, kemerin şerit biçiminde görünen profili.
- Kemer ayağı: Mimarlıkta, kemerin bindiği ayak ya da sütun.
- Kemer bağlama:
- Aile büyüğünün, gelinin beline altın ya da gümüş kemer bağlaması töreni.
- (tasavvuf) Tekke şeyhinin, tarikata girenin bileni, kendine bağlanması ve yasaklardan uzak durması simgesi olarak kuşak bağlaması ve bu nedenle yapılan tören. Kimi tarikatlar bu törene şet derler.
- Kemer kaburgası:
- Mimarlıkta, kemerin iç kısmında yapılan silme biçimi çıkıntılı, yuvarlak çubuklar.
- Gotik mimaride sivri kemerlerin iskeletini oluşturmada yontma kısımlar.
- Kemer karnı: Mimarlıkta, kemer ya da tonozun iç yanında kemer taşlarının oluşturduğu içbükey yüzey.
- Kemer kilidi: Kemeri ayakta tutan ve yıkılmasını engelleyen kemerin iki yarı yayının tam ortasındaki kilit taşı.
- Kemer sırtı: Kemer taşlarının üste gelen kavisli dış yüzeyi.
- Kemer tablası: Bir kemerin yayıyla üzengi çizgisine konulmuş bir düz atkı arasındaki yüzey.
- Kemer tacı: Büyük kapı kemerlerinin üst tarafına yerleştirilen sivri ve kalkan biçimli taş.
- Kemer taşı: Kemer yapımında kullanılan kama gibi konik taş.
- Kemer yatağı: Duvarın, kemerin oturduğu kısmı.
- Kemerleri sıkmak: Ekonomik kriz ve enflasyon gibi durumlarda, halkın yaşam standardını düşürmeye yönelik özverilerde bulunmayı öngören politika için kullanılır: Kemerleri sıkma politikası.
Soru/Yorum Gönder