Kasa |
- Güvenlik kilidi ya da karışık açma düzeniyle donatılmış, para ve değerli eşya gibi şeylerin saklanmasına yarayan çelik dolap.
Para kasası. - Ticarethanelerde para alınıp verilen yer.
Kasada ücreti ödeyip çıktım. - Bazı oyunlarda oyunu yönetme ya da para karşılığında fiş verme işi.
- (Kimi şeyler için) Sandık.
Üç kasa süt. - Dizgi harfleri için göz göz tabla.
- (denizcilik) Halatın ucunda ya da bedeninde yapılan halka kıvrım.
- Kapı kanatlarının bağlı bulunduğu kapı ya da pencere çevresi.
Ahşap kapı kasası. - (spor) Jimnastikte, yüksekliği ayarlanabilen beş ayrı parçadan oluşmuş atlama aracı.
- (ticaret) Gelir, satış miktarı.
Günlük kasamız yüz bin lira. - Masaüstü bilgisayarlarda ekrandan ayrı olan anakart ve işlemcinin bulunduğu metal kutu.
- Kasa açığı: Kasa hesabına göre bulunması gereken parayla var olan para arasındaki eksiklik.
- Kasa avansı: Çok kısa bir zaman sonra ödenmesi gereken bir para yerine alacaklıya ödeme gününden önce ödenen para.
- Kasa çeki: Bir bankanın kendi üzerine düzenlediği çek.
- Kasa defteri: Kasaya giren ve çıkan paraların yazıldığı defter.
- Kasa hesabı: Kasa giren ve çıkan paraları ve bunların toplamlarını saptamaya yarayan hesap.
- Kasa tazminatı: Sürekli para alıp verme işinden dolayı, veznedarlara açık verme olasılığına karşı yasal olarak ödenen aylık ya da yıllık tazminat.
- Kasa tutması: Kasada bulunan paranın, kasa defterinde görülen değere uygun olması.
Küçük çelik kasa |
İşletmelerde kullanılan orta boy çelik para kasası |
Mücevher kasası |
Deri kaplama ofis kasası |
Şifreli büyük boy çelik para kasası |
Soru/Yorum Formu