- İki ya da daha çok şey bir araya gelerek birbirinin içinde dağılmak, karışım durumu almak. Kum toprakla karışır, yağ suyla karışmaz.
- Düzeni bozulmak. Bu kitaplık pek karışmış.
- İlgilenmek, engellemek, araya girmek. İşimize karışmak istiyor.
- Kavuşmak. Tuna nehri Karadeniz'e karışır.
- Katılmak. Lafa karışmak.
- Bakmak, iş edinmek, işi olmak. Bu işe bölge zabıtası karışır.
- (Birinin) Karışanı görüşeni olmamak: (deyiminin anlamı) İşe karışan kimse olmamak.
Soru/Yorum Formu