kar
Kar yağışı |
- Atmosferde soğuk hava etkisiyle beyaz ve hafif billurlar biçiminde donup kristalleşerek yağan su buharı. Gün yavaş yavaş sona ererken yeniden lapa lapa kar yağmaya başladı. (F. Kumkaya)
kâr
Kâr etmek |
- Alışveriş sonucu elde edilen parasal kazanç.
- (mecazi) Yarar: Bu işten benim hiçbir kârım yok.
- (iktisat) Malların ya da hizmetlerin maliyet fiyatıyla satış fiyatı arasındaki farka eşit olan gelir.
- (hukuk) Ticaret hukukunda, bir kuruluşun ekonomik çalışmaları sonunda sağladığı gelirden, tüm giderler çıktıktan sonra artakalan miktar.
- (müzik) Türk müziğinde, dinsel olmayan biçimlerden biri olan ve fasılda peşrevle beste arasında yer alan güfteli yapıt.
Kar ve kâr ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "kar ve kâr" kelimeleri geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Kâr bırakmak: (Alışveriş için) Kazanç bırakmak: Tanesi on beş kuruşa on bin nüsha satıldı ve bin lira kâr bıraktı. (S. Tevfik)
- Kâr etmek: (ticaret)
- Kazanç elde etmek yarar sağlamak: İşi bize yaptırdılar, şirket kâr etti.
- Etki yapmak: Ayrılık hasreti kâr etti cana.
- Kâr etmemek: Yararı olmamak, etki yapmamak: Bu adama söz kâr etmiyor.
- Kâr getirmek: Bir şey para kazandırmak: Yemin, alışverişte kâr getirir ama bereketi götürür. (Hadis-i Şerif)
- Kar gibi: Temiz, beyaz: Oğlanlar kar gibi birer beyaz gömlek giymişlerdi.
- Kâr koymak: Bir şeyin maliyet fiyatı üzerine kâr payını katmak, kazanç koymak: Bakkallar gelip bizden mal alıyorlar ve üzerine kâr koyup veresiye satıyorlar. (D. Ceyhun)
- Kar tutmak: Kar erimeyip yerde birikmek, yeri kaplamak: Sokaklar kar tutmuştu geceden. (E. Altunay)
- Karda gezip izini belli etmemek: (deyiminin anlamı) Kimsenin sezemeyeceği biçimde iş çevirmek: Seni karda gezip izini belli etmeyen kara düşman seni! (E. C. Güney)
- Kârı olmamak: Bir iş birinin yapabileceği bir iş olmamak: Bu işi benim kârım değil.
- Kârına kesat gelmek: İşi bozulup zarar eder duruma gelmek: Refik gibi adamların kârına kesat geldi. İş arıyor, bulamıyorlardı. (R. Nur)
- Kârını tamam etmek: İşini bitirmek, öldürmek: "Tez bunların kârını tamam edin, başları vurulsun!" diye idamlarına ferman etti. (E. B. Şapolyo)
- Akıl kârı olmamak: Akıllı bir kişinin yapacağı iş olmamak, o işin sonu zararlı olmak: Buna itiraz etmek akıl kârı değil.
- Al kiraz üstüne kar yağmış: Düşünülmeyen, beklenilmeyen şeylerin de olabileceğini anlatan bir söz.
- Ettiği yanına (kâr) kalmak/kalmamak: Ettiği kötülüğün cezasını görmemek/görmek: O marsık suratlı Belma'nın ettiği yanına kalmıştı işte. Yüreği yağ bağladı (S. Saygı). Bana ettiği yanına kalmadı, kendisi de meyhane peykesinde can verdi gitti. (H. R. Gürpınar)
- Güvendiği dağlara kar yağmak: Yarar umduğu kimseden ya da şeyden iyilik gelmemek, umduğunu bulamamak: Zaten her vakit garblı dostlarından medet umardı. Ama bu defa güvendiği dağlara kar yağmıştı. (Hanzâde Sultanefendi)
- Kısa günün kârı: "Hiç yoktan iyidir, bu da olmasaydı" diyerek kabul edilen ve yeterli bulunan kazanç: Enişte kısa günün kârı demiş, mahkemeye gitse seneler sürecek, git gel dünyanın parası, iyisi mi al traktörü, otur aşağı. (A. Tunç)
- Kulağına kar suyu kaçmak: Rahatını kaçıran bir haber almak: Senin bakkal Haydar'ın kulağına kar suyu kaçtı, bilir misin? Altı yüz lira Gelir Vergisi biçmişler, tarlalar ve Ereğli'deki dükkân elden gitti. (M. Seyda)
- Kulağına kar suyu kaçırmak: Dolaylı olarak duyurmak: Fısıltılar kulağına kar suyu kaçırdı imamın. (D. Akçam)
- Saçına (Sakalına) kar yağmak: Sakalı aklaşmaya başlamak: Yüzü çizgi çizgi gamdı. Rengi hayli solmuştu. Gözleri ağlamaklı bakıyordu. Sakalına kar yağmıştı, bembeyazdı (A. E. Kavaklı). Senin saçına kar yağmaya başlamış; benim ağzımda dişlerim oynamaya...
- Yüreğine kar yağmak: Kıskançlık duyup bundan ötürü üzülmek, kıskançlık duyarak üzülmek.
Kar ve kâr ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "kar ve kâr" sözcükleri geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Kar çiftçinin yorganıdır: Kışın yağan kar toprağın zararlı etkenlerden korunmasını ve dinlenmesini sağlar.
- Kâr eden ar etmez* (Kâra ar olmaz): (atasözünün anlamı) Ticarette kazanç sağlamak insanı utandıracak bir şey değildir.
- Kar ekinin yorganıdır*: Kar yağdığında toprak altındaki tohum daha iyi gelişir.
- Kar erir, pislik ayaza çıkar: Pislikleri kapatan durum ortadan kalkınca, kötülükler açığa çıkar.
- Kar kuytuda, para pintide eğleşir*: Her şey, saklanabilen yerde ve saklamasını bilenin yanında bulunur.
- Kâr mı tatlı yâr mı tatlı, evvela kâr sonra yâr: Çıkarcı insanlar kendi menfaatlerini sevdiklerinden bile önde tutarlar.
- Kar ne kadar çok yağsa yaza kalmaz*: Mevsiminde bol olan şey, mevsimi geçince yok olur. Bunun gibi, elverişli bir ortamda çoğalan şeyler, ortam elverişliliğini yitirince yok olur.
- Kar onunçün yağar ki ayak üşüte: Dünyada her şeyin mutlaka bir sebebi vardır.
- Kar susuzluk kandırmaz (gidermez)* (Kavurga karın doyurmaz, kar susuzluk kandırmaz): Avutucu, oyalayıcı şeylerle büyük gereksinmeler karşılanamaz.
- Kar toprağın bereketidir: Kışın kar toprağı korur, dinlendirir, daha verimli yapar.
- Kar toprağın mayasıdır: Kışın yağan kar, toprağı susuz bırakmaz ve daha verimli hale getirir. Dolayısıyla kar toprağı beslemiş olur.
- Kar yağar, bereket artar: Kar toprağı koruyup, nemli tuttuğundan verimini de artırır.
- Kar yağdı izler örtüldü, yağmurlar yağdı yarıklar ӧrtüldü: Her mevsimin yaşam için gerekli bir takım özellikleri mutlaka bulunur.
- Kar yağdığı gün savrulur: Bir sorunu veya durumu zamanında ele almanın önemini vurgular. Kar yağdığı gün nasıl kürünüp temizlenirse, sorunlar da o an müdahale edilirse daha kolay çözülebilir.
- Kar yağınca ya el üşür ya ayak: Kış mevsiminin en önemli özelliği soğuğu ve kar yağışıdır.
- Kar yerin gömleğidir: Kışın yağan karın toprağı koruyucu ve besleyici bir etkisi olduğunu ifade eder. Kar, toprağın üstünü kaplayarak, verimin artmasına ve toprağın korunmasına yardımcı olur.
- Kar yılı, var yılıdır*: Kış bol karlı geçerse, yazın bol ürün alınır.
- Kâr zararın kardeşidir (Ziyan kârın ortağıdır)*: Ticarette kazanç ve zarar birlikte gider. Hep kazanma düşünülmemeli, zarar edilebileceği de göze alınmalıdır.
- Kara bakanın gözleri kamaşır: Uzun süre veya aşırı bir şeye maruz kalmanın kişiyi yoracağı anlamına gelir. Sürekli aynı şeye odaklanmak, zihinsel veya fiziksel olarak yıpratıcı olabilir.
- Kara yaslanma, kar erir; ere yaslanma, er ölür*: İnsan, desteği başkalarında aramaya kalkarsa günün birinde desteksiz kalabilir.
- Karda gezer de izini belli etmez: Bazı insanlar o kadar kurnaz ve çeviktir ki, yaptıkları işi çoğu zaman kimseye sezdirmezler.
- Kardan aslandır, güneş görmeye gelmez: Güçlü gibi görünmesine rağmen gerçekte zayıf veya dayanıksız olan bir kişinin zorluklar karşısında dayanamayacağını anlatır.
- Kârla zarar, bir arada gezer: Ticarette kazanç ve kaybın her zaman bir arada bulunabileceğini ifade eder. Risk almak, bazen kâr getirse de bazen de zararla sonuçlanabilir.
- Abdala "kar yağıyor" demişler, "titremeye hazırım" demiş*: Varlıklılar için sıkıntı olabilecek bir durum, yoksullar için söz konusu bile olmaz.
- Akılsız başa söz kâr etmez, lezzetsiz aşa tuz kâr etmez (Tatsız çorbaya tuz kâr eylemez, akılsız kafaya söz kâr eylemez)*: Aptala vereceğiniz öğütler nasıl onu yola getirmezse, işe yaramayan bir nesneyi, ciddi olmayan çabalarla işe yarar duruma getirmek de o kadar olanaksızdır.
- Al kiraz üstüne kar yağar*: Umulmadık, beklenmedik, olanaksız gibi görünen şeyler de olabilir (kirazın iyice kızardığı sıcak havalarda bile kar yağabilir, hiçbir şey imkansız değildir).
- Alçacık dağlara kar yağsa kış değil mi, kişi kendi halini bilse hoş değil mi?: Her durumda ve her yerde belirli koşulların geçerli olduğunu ve kişinin kendi durumunu, sınırlarını bilmesinin ne kadar önemli olduğunu ifade eder. İnsanın kendini tanımasının ve gerçekçi bir şekilde değerlendirmesinin erdemini vurgular.
- Allah dağına göre kar verir*: "Allahü Teâlâ herkese dayanabileceği ölçüde sıkıntı verir" anlamında söylenen bir atasözü.
- Ar dünyası değil, kâr dünyası*: Kişi para kazanmak için namusuna dokunmadıktan sonra şu veya bu işi yapmaktan utanmamalıdır.
- Ar eden kâr edemez: Geçimini sağlamak için yaptığı işten utanan kişi yeterli kazanç elde edemez.
- Ar gözden, kâr yüzden anlaşılır (Ar gözünden kâr yüzünden bellidir): Birinin içtenlikle davrandığı veya dürüst olduğu durumlarda, bu durumun yüz ifadesinden veya davranışlarından anlaşılabileceğini belirtir. Aynı şekilde, birinin amacının veya niyetinin kişisel kazanç olduğu durumlarda da, bu durumun yüz ifadesinden veya davranışlarından anlaşılabileceğini ifade eder. Ayrıca kazanç getirecek iş daha yolun başında kendini gösterir anlamına da kullanılır.
- Ar yılı değil, kâr yılı*: Bir kimsenin her türlü sıkılmayı bir yana bırakarak yalnız çıkarına baktığı anlatılırken söylenir.
- Arıdan bal almak her kişinin kârı değil*: Herkes her işi yapabilir sanılır ancak bazı işleri sadece bazıları yapabilir.
- Arsıza bir sille, iki sille kâr değil: Utanmak, sıkılmak bilmeyen görgüsüz kimseler birkaç kez uyarmakla yola gelmezler.
- Aşık ona derler ki karda gezip izini belli etmeye: Yürekten seven insan sevgilisine ulaşmaya çalışırken kendini dile düşürmez.
- Babanın kârı evlada miras: İnsanın yaşamı boyunca kazandığı neyi varsa öldüğünde bunların hepsi çocuklarına kalır.
- Baktın kar havası, eve gel kör olası*: Tehlikeli durumlarda, o durumdan uzak kalmanın çaresine bakılmalıdır.
- Balık tutan onmaz, yiyen doymaz, alıp satan kâr eder: Değerli ve faydalı bir şeyin satılmasında aracılık edenler, çoğu zaman o şeyi üretenlerden daha çok kazanç sağlarlar (onmak: Daha iyi bir duruma gelmek, gönül ferahlığına ermek, dertten kurtulmak...).
- Bu sıcağa kar mı dayanır*: Aşırı harcamalarla eldeki imkânlar çok çabuk tükenir.
- Büyük dağa kar yağmadıkça, küçük dağa sıra gelmez: Bir şeyin veya fırsatın önce daha büyük veya önemli kişilere veya şeylere hizmet ettiğini ifade eder. Yani, büyük ve etkili olanın öncelikle yararlanacağı ve ardından diğerlerinin sırayla faydalanabileceği anlamını taşır.
- Cimrinin zararı cömerdin kârından fazla olur: Cömert insan malın iyisini almak için paraya acımaz; malı bozulmadığı için uzun süre kullanır. Cimri insan ise paraya kıyamadığı için ucuz ve kötü mal alır; mal çabuk bozulur ve tekrar tekrar almak zorunda kalır.
- Dağına göre kar yağar:
- Herkesin kazancının ve elde ettiklerinin yaptığı işe, çabasına ve çalışmasına göre belirlendiğini ifade eder. İnsanların emekleri ve yeteneklerine göre ödüllendirildiğini vurgular.
- Herkesin kendi durumuna ve koşullarına uygun zorluklarla veya sorunlarla karşılaşacağını ifade eder.
- Dağların karı erir biter, kösenin sakalı bitmez: Bazı sorunların doğal bir şekilde çözüldüğünü, ancak bazı inatçı sorunların asla düzelmeyeceğini ifade eder.
- Damı çok olanın kârı çok olur: Geniş imkanları olan kimseler daha çok kazanç elde ederler.
- Düşmandan merhamet ummak, akıllı kârı değildir: Düşman olan bir kişiden merhamet ve acıma beklemenin mantıksız olduğunu ifade eder. Zaten düşmanlık besleyen birinin, merhamet gösterecek yapıda olmadığını vurgular.
- Evvelce ar idi şimdi kâr oldu: Namus, doğruluk ve dürüstlük insana iş hayatında da avantaj sağlar.
- Feleğin zoruna oyun kâr etmez: Kaderin veya hayatın zorluklarına karşı ne kadar uğraşsan da, bazen tüm çabaların sonuçsuz kalabileceğini ifade eder. Hayatın zorlukları karşısında oyun veya hile işe yaramaz, bu zorluklara karşı sabır ve dirayet gereklidir.
- Güvendiğimiz dağlar, size de mi yağdı karlar?: İnsanı en güvendiği kimseler bile bazen hayal kırıklığına uğratabilir.
- Hamamda türkü çağırmak, her akıllının kârı değil: Her işin herkes tarafından başarılamayacağını ifade eder. Bazı işler beceri, bilgi veya cesaret gerektirdiğinden, herkesin yapabileceği bir şey değildir (?).
- Her kârın bir de zararı vardır: Her avantajın veya kazancın bir dezavantajı olabileceğini ifade eder. İnsanlar bir şeyden fayda sağlarken, bazen beklenmedik olumsuz sonuçlarla da karşılaşabilirler.
- Her zarar bir kâr öğretir: İnsanın yaşadığı zararlardan ders alarak ileride daha iyi adımlar atabileceğini ifade eder. Zarardan çıkan tecrübe, gelecekte daha bilinçli kararlar verilmesine yardımcı olur.
- Hırsızı kârıyla hesap ederler: Hırsıza çaldığı şeyin değerine göre ceza verirler.
- İyiliğe iyilik her kişinin kârı, kötülüğe iyilik er kişinin kârı*: Herkes iyiliğe iyilikle karşılık verebilir ama kötülüğe iyilikle karşılık vermek ancak olgun ve erdemli kişilerin harcıdır.
- Kadın var kardan soğuk, kadın var kordan sıcak: Kimi kadın sıcak, sevecen ve uyumlu olur. Soğuk kadın ise huysuz, çekilmez ve itici olur.
- Kara kışta karlar, martta yağmaz, nisanda durmazsa değme çiftçinin keyfine*: Kışın kar yağar, martta yağış olmaz, nisanda da çok yağmur yağarsa o yıl bol ürün alınır; çiftçinin yüzü güler.
- Karga öküzün başını kendi kârı için bekler (kendi çıkarı için bitler): Çıkarcı kişiler birine iyilik yapıyorsa mutlaka o işten bir çıkarları vardır.
- Kısa günün kârı (kazancı) az olur*: Kısa süre çalışmayla elde edilen kazanç az olur.
- Kokmuş ete tuz kâr etmez, anlamayana söz kâr etmez: Bozulmuş bir etin tuzla düzelmeyeceği gibi, anlayışsız bir insana ne kadar anlatılsa anlatılsın fayda etmeyeceğini ifade eder.
- Kora kar dayanmaz: Güçlü olanın zayıf olana üstün geleceğini ifade eder. Sert ve etkili bir güç karşısında, zayıf olan dayanamaz ve erir gider.
- Korkak bezirgan ne kâr eder ne ziyan*: Bir iş yaparken cesur olunmalıdır. İşinde çekingen olan, atılım yapamayan kimse belki zarar etmez ama kâr da etmez.
- Korkak tüccar ne kâr eder ne zarar: Korkak tüccar hiç riske girmez, yalnızca zarar etmemeyi düşünür. Sonuçta zarar etmez ama, doğru dürüst kâr da edemez.
- Lezzetsiz çorbaya tuz kâr etmez: Bir şeyin temel eksikliklerini veya sorunlarını yüzeysel değişikliklerin düzeltemeyeceğini ifade eder. Temel bir sorun varsa, üstünkörü çözümler veya eklemeler sorunu çözmez.
- Naümit olma, şeytan kârıdır: Amaçsız, azimsiz insanın yaşamdan bir umudu ve beklentisi olmaz ve çevresine de zararı dokunur.
- Naz maşukun, niyaz aşığın kârıdır: Naz sevilenin ve çoğunlukla kızların, yalvarıp yakarma da sevenin genellikle de erkeklerin işidir, bunun tersi düşünülemez: Güzellin huyu cilvedir nazdır aşığın sanatı ise niyazdır. (Ciziri)
- Rezaletle olan kârdan güzellikle olan zarar yeğdir: Şaibe karışmış bir kazanç hayır vermez. Dürüstçe çalışıp sonunda zarar etmek daha hayırlıdır.
- Ümit kârdan ileridir: İnsanın umutları, hayalleri sonsuzdur. Elde edemeyeceği şeyleri bile kazanacağını umarak kendini teselli eder.
- Zarardan korkan kâr etmez: Kazanç elde etmek isteyen birinin risk almaktan kaçınmaması gerektiğini ifade eder. Başarı ve kazancın, riskleri göze alarak cesur adımlar atmayı gerektirdiğini vurgular.
- Zararın neresinden dönülse kârdır*: Devam etmekte olan zararlı bir işten ne kadar erken vazgeçersek en sonunda uğrayacağımız zararı o kadar azaltmış oluruz.
- Zemheride kar/yağmur yağmadan kan/zehir yağması iyidir: Zemheride yağan yağmur veya kar, çiftçilerin işini engeller ve o yılın ürünü iyi olmaz.
Kar ve kâr ile ilgili birleşik kelimeler
- Kar beyaz: Bembeyaz, çok beyaz: Akasyalar çiçek açtı kar beyaz. (A. Tekin)
- Kar dişi: Saçaklardan sarkan sıralanmış buz çubuklar.
- Kar kış: Zor ve çetin geçen kış günleri: İnadına gidecektim. Kar kış gözüme gözükmüyordu.
- Kar kuyusu: Yazın kullanılmak üzere içinde kar biriktirilip saklanan kuyu.
- Kâr marjı: Ortaklıkların ürünlerini satışta göz önünde tuttukları kâr oranı
- Kâr oranı (haddi): Resmi makamlarca belirlenen en fazla kâr sınırı.
- Kâr payı (hissesi): Özellikle hisse senetleriyle kurulmuş şirketlerde söz konusu olan, kazançtan, bu kazancın dönem dönem dağıtılması sırasında, ortaklara ve paydaşlara kendi payları oranında ayrılan bölüm.
- Kar sınırı: (coğrafya) Dağ ve benzeri yerlerdeki sürekli karların bittiği ya da başladığı yer.
- Kar sıyırması (oyması): Yer şekillerinin oluşumunda karın neden olduğu olayların tümü.
- Kar topu: Elle top biçiminde sıkıştırılmış, eğlence amacıyla karşılıklı atılan kar topağı
- Kâr ve zarar: (ticaret) Bir ekonomik girişimin varlığında belli bir süre içinde oluşan artan ve eksilme. Bu durumda artma kar, eksilme zarardır.
- Kar yağmak: Kar yere düşmek: Dışarıya baktı, kar yağıyordu. Kar günlerdir incecik, uslu uslu yağıyordu. (A. Tunç)
- Kâr zarar hesabı: Bir ekonomik girişimin karını ve zararını gösteren hesap.
Soru ve Yorumlar: 2
Soru/Yorum Formu
»