![]() |
Fırça |
- Bir şeyin tozunu, kirini gidermekte ya da bir şeye boya, cila sürmekte kullanılan bir arada bağlanmış kıl ya da kıla benzer başka tellerden yapılmış araç: Boya fırçası, elbise fırçası.
- (mecazi) Resim yapma sanatı ya da tarzı: Eski İstanbul evleri onun fırçasında hayat buldu.
- Paylama, azarlama: Gözde düşünceli bakışlarını çevirerek: "Akşam fırçayı yiyeceğiz. Yapacak bir şey yok." dedi. (İlgili cümle kaynağı: N. Gökmen)
![]() |
Fırça ile renk renk boyamak |
- Fırça çalışması: Bir ressamın kendine özgü fırça kullanma tarzı.
- Fırça izleri: Resimde, fırçanın tuval üzerinde bıraktığı iz.
- Fırça vuruşu: Tuvale fırçanın yumuşak, serbest, coşkulu, iri ya da küçük vb. değişik nitelikte sürülmesi.
Fırça ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "fırça" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Fırça çekmek (atmak): (argo) Şiddetle azarlamak, kızmak, paylamak: Kızına bir fırça çekti. "Kızım ne yapıyorsun. El âlem ne der. Adın çıkar..." (H. Mahir). Genel müdür de bana bir güzel fırça attı. (M. A. Akyürek)
- Fırça gibi: Kılları dik, sık ve sert (saç, sakal): Genç adamın fırça gibi siyah, ihtiyarın da yine fırça gibi beyaz bir sakalı vardı.
- Fırça yemek: (argo) Paylanmak, azarlanmak: Ben de sorumlu top çavuşu olarak binbaşıdan hatırı sayılır bir fırça yemiştim. (F. Akkaya)
Fırça ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "fırça" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
- Çuhayı fırçayla, kadifeyi elle: Her şeyin ve herkesin kendi yapısına uygun bir şekilde muamele görmesi gerektiğini ifade eder. Sert ve dayanıklı olana daha sert, nazik ve hassas olana ise daha yumuşak davranılmalıdır.
Soru/Yorum Gönder