![]() |
Gemi dümeni |
- Hava ve deniz taşıtlarının arka tarafında, dışta bulunan, taşıta istenilen yönü vermeye ve taşıtı belirli bir doğrultuda götürmeye yarayan hareketli parça (dikey kanatçık).
- Deniz taşıtlarının dümenini hareket ettiren ve aynı adla anılan direksiyon biçimindeki araç. (Bkz. Resim)
- (argo) Dalavere, hile: Yine bir dümen çeviriyor.
- (mecazi) Yönetim, idare: Dümen kimin elinde?
Dümen ile ilgili birleşik kelimeler
- Dümen bedeni: (denizcilik) Dümenin temel parçası.
- Dümen suyu: Yol alan bir teknenin arkasında suları yarması sonucu deniz üstünde bıraktığı köpüklü iz.
- Dümen yekesi: Dümeni kullanabilmek için, üst ucuna takılan, ağaç ya da demirden yapılmış kumanda aracı.
Dümen ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "dümen" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Dümen çevirmek: (argo) Hileye, düzene başvurmak: Çaldı çırptı nice dümen çevirdi. Tek tek sorulacak hep birer birer. (H. H. Ekiz)
- Dümen kırmak:
- (Tekne) Yön değiştirmek: Gemi, sahile dümen kırdı. (Y. Bahadıroğlu)
- (argo) Caymak, karar değiştirmek: Önce gelirim dedi sonra dümen kırdı.
- Dümen kullanmak: (argo) Bir işi iyi ve kurnazca yönetmek: Orada akaryakıt istasyonu açabilmek için kaç tane dümen kullandı. (B. Sezgin)
- Dümen neferi: Arkadaşları arasında en geride kalan, sonuncu (kişi): Sınıfın dümen neferi olan Salih, hayatın cilvesi olacak, karşıma genel müdür olarak çıkıvermesin mi? (H. F. Gözler)
- (birinin) Dümen suyunda gitmek: Birine bağımlı olmak, her şeyde ona uyarak davranmak: Zora teslimiyetle gerçekleşen ve egemenlerin dümen suyuna girmek şeklinde yaşanan şey yozlaşmaktır, çürümektir. (R. Kaya)
- Dümen tutmak: Teknenin gideceği yolu gözleyerek dümeni yönetmek: Karadeniz'e doğru dümen tuttuk.
- Dümen yapmak: (argo) Dalavereyle başkasını aldatmak: Baksana herif uçtu, Feridun falan bir şeyler saçmalıyor, yukarıda da kartopu atıyorlar üzerime diyordu, dümen mi yapıyor anlamadım... (C. Adıgüzeller)
- Dümenden: (argo) Yalandan, göstermelik olsun diye: Dümenden hasta ayaklarına düşmüş. (B. Sezgin)
- Dümeni eğri:
- (şaka) Yan yan yürüyen.
- Kuyruğunu yana atan at.
- Dümeni elinde tutmak: Yönlendirici durumda olmak: Dümeni elinde tutabilecek olan sadece devlettir. (R. Nazlı)
- Dümeni kırmak: (argo) Çekip gitmek, savuşmak: Yeni umutlara yelken açmış dümeni kırmıştı benden aksi istikamete. (K. Aygün)
- Dümenine bakmak: (argo) Çıkarını gözetmek, yasa dışı yolla da olsa çıkarını sağlamaya çalışmak: Gemisini kurtaran kaptandır. Herkes dümenine bakar. İnsanlar yalnız kendilerini düşünür. (Y. Z. Bahadınlı)
- (birinin) Dümenini bozmak: (argo) Hileli işe engel olmak.
- (bir şeyin) Dümenini elinde tutmak: Yönetmek, istediği yöne doğru götürmek: Hayat dümenini elinde tutan kudret sahibinin önümüze serdiği hikmet sahnelerini ömür boyu unutmamız mümkün değildi. (H. Ertuğrul)
- Dayısı dümende olmak: Kendisine arka çıkan güvendiği kimse işbaşında bulunmak. İşi tıkırında gidenlere de "Dayısı dümende" denilir.
- Gönlünün dümeni bozuk (olmak): Gönül işlerinde kararlı olamamak, isteği her an başka yönde değişmek: Gönlünün dümeni bozuk olduğunu düşünüyordu; bir gün birinden hoşlanıyor, ertesi gün başka birine ilgi duyuyordu.
- Kır dümeni: Değiştir yolunu, uzaklaş bakalım!: Bir kabahattir yapmışsın, bari kır dümeni.
Dümen ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "dümen" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Dümene itaat etmeyen, kayaya itaat eder: Yönetim ve kurallara uymayan kişinin sonunda büyük zorluklarla karşılaşacağını ifade eder. Kendi bildiğini okuyan, yönlendirmelere kulak asmayan kişi, sonunda kaçınılmaz bir felakete sürüklenir.
- Dünya bir gemi, akıl yelkeni, fikir dümeni, kolla kendini, göreyim seni: İşlerini aksatmadan yürütmek isteyen, aklının gücünden, düşünce ve sağduyusunun kılavuzluğundan ayrılmamalıdır.
- Geminin selameti dümencinin elinde: Bir işin başarısının veya bir topluluğun huzurunun, onu yöneten kişinin beceri ve sorumluluğuna bağlı olduğunu ifade eder. Doğru bir liderlik, gidişatı güvenli ve başarılı bir yola taşır.
- Tayfanın akıllısı, geminin dümeninden uzak durur*: Haddini bilen, başına büyük dert açmak istemeyen kimse, büyük sorumluluk isteyen, beceremeyeceği işlere kalkışmaz.
Soru/Yorum Gönder