Ders nedir ne demektir? Ders ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Bir öğretmen sınıfta öğrencilerine ders verirken
Ders
  1. Öğretmenin öğrencilere verdiği bilgi: Çocuğa verdiği dersler yararlı olur ve çocuk çok güzel okumaya başlar. (Ö. Şahin)
  2. Öğrencilerin öğrenmek zorunda olduğu bilgi: Okulda aldığım dersler sayesinde bu alanlarda daha etkiliyim. (H. Erol)
  3. Bir dersi tamamlamak için konulan süre: Dersten sonra bütün çocuklar koşa koşa oyun alanına gittiler. (H. Demir)
  4. Öğretim, okutma: Yaz tatili de geçti. Okullarda derslere başlandı. (S. Gürtürk)
  5. Öğüt, uyarma, azarlama gibi uslandırıcı davranış: Aferin iyi benzettin. Bu ders ona on yıl gider.
  6. (mecazi) Bir olayın zihinde bıraktığı ve insanın yanlış davranışlardan sakınmasını sağlayan öğretici iz, ibret: Hayatın size öğrettiği dersler sayesinde, şu an olduğunuz kişisiniz. (E. Kerimoğlu)

Ders ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "ders" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Ders almak:
    1. Bir konu üzerinde bir öğrenci yetkili bir kimseden bilgi edinmek: Üniversiteye hazırlık için özel ders alıyordu.
    2. (mecazi) Sonucunda zarar verici olan, olumsuz bir olaydan tecrübe kazanmak: Türk halkı, bu darbelerden ağır yara aldı, ders aldı. (A. Dilipak)
  • Ders (dersi) asmak: Dersten kaçmak, derse gitmemek: Dersi asmış ya da boş dersi olan öğrenciler uzakta gruplar halinde top oynuyorlardı.
  • Ders başı yapmak: Tatil sonrası öğrenciler yeni öğretime başlamak: Okul şenlendi. Öğrencileri ders başı yaptılar. Taş duvarlar anlam kazandı. (N. Sanlı)
  • Ders çalışmak:
    1. Belli bir konuyu öğrenmek üzere kaynakları kullanarak çalışmak: Derslerine de oldukça ısınmıştı, çünkü öğrendikçe zevk alıyor, zevk aldıkça da ders çalışıyordu. (H. Tuncay)
    2. Derste verilen bilgileri iyice öğrenmek için tekrarlamak: Sınava hazırlanıyor, sürekli ders çalışıyordu. (M. Bahadır)
  • Ders görmek: Bir konu üzerinde bir öğrenci yetkili bir kimseden bilgi edinmek: Tahsil hayatında büyük bir talih eser olarak, kendi dallarında tanınmış üstadlarından ders gördü. (N. S. Pekin)
  • Ders olmak: Başa gelen bir olay, ileriki davranışlar için uyarıcı, öğretici, örnek olmak, ibret olmak: Onun akıbeti ötekilere ders olmuştu (Y. Yıldırım). İnönü'ndeki başarısızlık, Yunanlılar için büyük bir ders olmuştu. (B. N. Şimşir)
  • Ders vermek:
    1. Öğretmek, yetiştirmek: Beni sınavlara hazırlamak amacıyla ders veriyordu. Ders başlamadan önce beni güdülemek için kısa bir sohbet açar ve beni konuşturarak rahatlatırdı. (H. Çetin)
    2. Uyarıcı, yol gösterici sözler söylemek ya da davranışlarda bulunmak: Öğretmenimiz o gün bana çok güzel bir ders verdi: Karşımdaki kişinin bakış açısını anlamak için kendimi onun yerine koymam gerekiyordu. (A. Alıcı)
    3. Azarlamak, sert bir karşılıkla yola getirmek: Hatun kişi bize bir ders verdi ki, ne ders... Hepimiz başımızı önümüze eğdik, sükûtla huzura daldık. (B. Civelek)
  • Ders yapmak:
    1. Sınıfta belli bir programa bağlı olarak herhangi bir konuyu işlemek: Sabahları ders yapıyor, öğleden sonra atölyelerde sanat öğrenimi görüyorduk. (K. Yenice)
    2. Sınıfta verilen ödevi daha sonra yapmak: Arkadaşları eve geliyor, beraber ders yapıyorlardı. (Ö. Özcan)
  • Dersini almak: Azarlanmak, cezalandırılmak, birinden haddini bildirecek bir davranış görmek: Tevfik Fikri Bey sınıfa şöyle bir baktı. O kadar. Bu bakışla hayatımızın unutulmaz bir dersini almış olduk. İşlediğimiz suç yüzlerimize vurulmamıştı ama hepimiz utançtan, pişmanlıktan eziliyorduk. (Z. Sarıhan)
  • Dersini vermek: Uyarmak için birine, hoşuna gitmeyecek yola getirici bir davranışta bulunmak: Bana yaptığını kim bilir kaç kişiye daha yapmaya kalkmıştı ki, biri çıkmış, dersini vermişti. (R. Ilgaz)
  • Başı taşa değmek: Ağır bir durum kendisine ders olmak: İnsanların başı taşa deyince anlar her şeyi. Şuan geçmişte olsaydım, hayata yeni yeşillikler verirdim... (H. Yetkin)
  • Durumdan ders çıkarmak: İçinde bulunulan şartları değerlendirerek yanlış adım atmamak: Durumdan ders çıkaran Vezir Sokullu Mehmet Paşa bu geminin benzerini yaptırmakta gecikmez. (E. Işın)
  • İbret almak: Ders almak: "Başkası için ibret olma, sen başkasından ibret al!" Peygamber'in elçisi Hâtıb b. Ebî Beltea'nın Mısır hükümdarı Mukavkıs'a söylediği bu söz, hepimiz için büyük dersler taşıyor. (F. Çınar)
  • Kendine hisse çıkarmak: Ders almak: "Bu ibret dolu hikâyeden kendine hisse çıkar!" dedi. (B. Necatigil)
  • Kıssadan hisse almak (çıkarmak): Anlatılan bir olaydan ders almak: Ruşen Ali kıssadan hisse aldı. "Ulan şu bir parmak it kadar bile olamadık," dedi. (Y. Kemal)
  • Kulağına küpe olmak: Başa gelen bir durumdan alınan dersi hiç unutmamak: Kulağına küpe olsun, bu kadar dik başlı olma. Sonra acısını çeker ve cezanı bulursun. (F. Türkoğlu)
  • Külahını önüne koyup (alıp) düşünmek: Olup bitenlerden ders çıkarmak üzere kendi kendine derin düşüncelere dalmak: Artık herkesin, külahını önüne koyup, kendi hesabına bilanço çıkarıp, ona göre adım atması gerekmez mi?
  • Sütten ağzı yanmak: Bir olaydan gerekli dersi alarak uyanık davranmak: Bir daha evlenmek fikrini aklına bile getirmiyordu Zeynep. Sütten ağzı yanmıştı bir defa. (F. Ç. Kabadayı)

Ders ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde veya anlamında "ders" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Adam yenilmekle marifetli olur, yanılmakla alim: İnsanın hatalarından ve başarısızlıklarından ders alarak daha yetenekli ve bilgili hale geldiğini ifade eder. Yenilgiler ve yanılgılar, kişiyi olgunlaştırır ve tecrübe kazandırır.
  • Bir aldanan bir daha aldanmaz: Kişi aldatıldığı zaman bundan bir ders çıkarmalı ve bir daha aynı hataya düşmemeye çalışmalıdır.
  • Bir düştüğün yerde bir daha düşme: İnsan tecrübesinden ders çıkarmalı, hatasını tekrarlamamaya çalışmalıdır.
  • Edepli, edebi edepsizden öğrenmiş: İnsanın kötü örneklerden ders alarak doğru davranışları öğrendiğini ifade eder. Edepli kişiler, edepsizlerin yanlış davranışlarını görüp onları yapmamayı seçerler.
  • Eğriyi dövmeyince, doğru bulunmaz: İnsanların bazen hatalar yaparak ve bu hatalardan ders çıkararak doğruya ulaşabileceklerini ifade eder. Yanlışlar ve hatalar, doğru yolu bulma sürecinin bir parçasıdır.
  • Eşek bile düştüğü yere bir daha düşmez* (Eşekken eşek, çamura bir kere batar): En aptal kişi bile başına gelenlerden ders alıp aynı hataya tekrar düşmez.
  • Haddini bilmeyene bildirirler*: Çevresindekileri hiçe sayarak yetkili olmadığı konularda yüksekten atanlara sert karşılıklarla gereken dersler verilir.
  • Her düşüş, bir öğreniş*: Kişi her yanlış davranışının acı sonucundan bir ders almalıdır.
  • Her zarar bir kâr öğretir: İnsanın yaşadığı zararlardan ders alarak ileride daha iyi adımlar atabileceğini ifade eder. Zarardan çıkan tecrübe, gelecekte daha bilinçli kararlar verilmesine yardımcı olur.
  • Her zararda bir (de) hayır vardır: Olumsuz durumların bile bazı olumlu sonuçlar doğurabileceğini ifade eder. Kötü görünen olaylar, zamanla bazı hayırlı sonuçlara veya hayat derslerine dönüşebilir.
  • Her ziyan bir öğüttür*: Kişinin, uğradığı her zarardan bir ders alacağını ifade eder.
  • İnsan olan bir kere yanılır: Herkesin hata yapabileceğini, ancak bir insanın aynı hatayı iki kez yapmaması gerektiğini ifade eder. İnsanların hatalarından ders çıkarması ve aynı hatayı tekrarlamaktan kaçınması gerektiğini anlatır.
  • İnsan, yanılmakla alim olur: Hatalardan ders çıkarmanın bilgi ve tecrübe kazandırdığını ifade eder. Yanılmak, öğrenmenin ve gelişmenin bir parçasıdır.
  • Kıssadan hisse almalıdır: Anlatılan bir olay veya hikâyeden ders çıkarmak gerektiğini ifade eder. İnsan, geçmiş deneyimlerden ve başkalarının tecrübelerinden faydalanarak gelecekte aynı hatalara düşmemelidir.
  • Kitabın yenisinden, hocanın eskisinden okumalı: Bilgili ve kültürlü biri olabilmek için hem güncel bilgi ve kaynaklara sahip yeni kitaplar okumak hem de tecrübeli ve deneyimli hocalardan ders almak gerektiğini ifade eder. Bu atasözü, kişinin hem modern bilgilerle donanmasını hem de geçmişin deneyimlerinden faydalanmasını vurgular. Yeni kitaplar, güncel bilgileri ve gelişmeleri sunarken, eski hocalar tecrübeleri ve derin bilgileri ile rehberlik ederler.
  • Kör bile düştüğü çukura bir daha düşmez: İnsanın bir kez hata yaptıktan sonra o hatadan ders çıkarıp aynı yanlışı tekrarlamaması gerektiğini ifade eder. En deneyimsiz kişi bile aynı hataya tekrar düşmemeyi öğrenir; sürekli aynı hatayı yapanlar bundan ders çıkarmamış demektir.
  • (Asıl) Kör odur ki düştüğü çukura bir daha düşe: Aynı hatayı tekrar eden kişinin gerçek anlamda cahil ve kör olduğunu ifade eder. Akıllı insanlar geçmiş hatalarından ders çıkarırken, cahil olanlar aynı yanlışı tekrarlayıp dururlar.
  • Nasihat istersen, komşunun ölümü: İnsanın ders almak ve hayatın geçiciliğini anlamak için çevresindeki acı olaylara bakmasının yeterli olacağını ifade eder. Başkalarının başına gelenler, insana kendi yaşamında nasıl hareket etmesi gerektiği konusunda uyarı niteliğinde olur.
  • Söz biliyorsan söyle ibret alsınlar, bilmiyorsan sus insan (adam) sansınlar: Bilgili ve anlamlı konuşmaların başkalarına ders verebileceğini ifade ederken, bilgisiz veya boş konuşmalardan kaçınılması gerektiğini belirtir. Yani, bilgin varsa konuş ve başkalarına fayda sağla, yoksa sus ki insanlar seni bilge sansın.
  • Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer*: Bir olaydan gerekli dersi alan, sonra uyanık davranır. Başlarına beklenmedik bir durum gelenler, o derece korkulu olmasa da benzer durumlar karşısında çok çekingen davranırlar.