- Bir şeyi kendine ya da başka bir yöne doğru hareket ettirmek: İki tokmaklı guguklu saatin zincirini çekti (S. Faik). El arabasını çekmek. Adamı bir yana çekip konuştuk.
- Sıvıyı içine almak, emmek: Sünger suyu iyi çeker. Duvar nem çekmiş.
- Bir yerden alıp başka bir yere sürüklemek: Kamyonla kum çekmek.
- Bulup toplamak: Piyasadan pirinci çekmek.
- Nefesle içine almak: Bir şeyin dumanını çekmek.
- Üzerinde bulunan bir silahı, saldırmak ya da korkutmak için eline almak: Silah çekmek.
- Atmak, vurmak: Sopa çekmek, şut çekmek vb.
- (Bir kimseyi ya da bir şeyi) Bulunduğu yer ya da durumdan geri almak: Birini işten çekmek. Parasını bankadan çekmek. Bir devlet elçisini çekmek.
- (Güç durumlara) Dayanmak, katlanmak, uğramak: Cefa çekmek, sineye çekmek, zorluk çekmek, eziyet çekmek vb.
- (Tartıda) Ağırlığı olmak: Yaş odun ağır çeker.
- Döşemek: Kablo çekmek, hat çekmek vb.
- Herhangi bir engel kurmak: Duvar çekmek, set çekmek, perde çekmek vb.
- (Kura, niyet, piyango için) Şans denemek amacıyla hazırlanmış kağıtlardan birini almak: Kura çekmek, piyango çekmek vb.
- İmbik yardımıyla elde etmek: Gülyağı çekmek, ispirto çekmek vb.
- Çizgi durumunda uzatmak: Çizgi çekmek, gözüne sürme çekmek, kaşına rastık çekmek vb.
- Aynısını yazmak ya da çizmek: Yazıyı temize çekiyor.
- (dilbilim) Bir eylemin türlü kişi ve zamanlara ya da bir adın ad durumlarına göre aldığı biçimleri çekim kurallarına göre sıralayarak söylemek.
- Taşıma gücü olmak: Bu ip on kilodan çok yük çekmez.
- Öğütmek, un ufak etmek: Kahve çekmek.
- (Protesto, poliçe, çek gibi şeyler için) Düzenleyip yürürlüğe koymak.
- Kendi üzerine çevirtmek, yöneltmek: İlgi çekmek, dikkatleri çekmek vb.
- Hoşa gitmek, sarmak.
- (argo) İçki içmek.
- Yürütmek, sürmek: Dümdüz eve çek! Arabayı sağa çekin.
- (Bir kimse) Ailesinden birine herhangi bir bakımdan benzemek: Belli ki babasına çekmiş (H. Taner).
- (Bir şeyin iç yüzünü anlamak amacıyla) Sıkıştırmak: Sorguya çekmek.
- Bir sözü, davranışı, şu ya da bu anlama almak: Bak sözümü nereye çekti!
- Örtmek, giymek: Yorganı üzerine çek.
- (Dişi hayvanı erkeğe) Aştırmak: Arap aygırını Macar kısrağına çektiler.
- Sürmek, belli bir zaman almak: Bu yol üç saat çeker. Nisan otuz gün çeker.
- Daralıp kısalmak: Pantolon yıkayınca çekti.
- (Söylev için alay yollu) Söylemek: Nutuk çekmek.
- Asmak: Bayrak çekmek.
- Sürmek: Duvara bir kat daha boya çektik.
- Yollamak: Telgraf çekmek.
- (Bir şeyi) Emip dışarıya çıkarmak: Baca iyi çekiyor mu?
- Görüntüyü bir makineyle filme almak: Video çekmek, fotoğraf çekmek vb.
- Demek, söylemek: Yuh çekmek, ah çekmek.
- (Cep telefonu, telsiz vb.) Sinyal alır olmak: Telefon burada çekmez.
Çekmek ile ilgili deyimler
İçinde "çekmek" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Çek arabanı: (deyiminin anlamı) Git buradan! Hadi uzaklaş.
- Çekeceği olmak: Başına sıkıntı verecek çok iş, kötülük gelecek olmak: Bu müdürden çekeceğimiz var.
- Çekip almak: Bir şeyi zor kullanarak elde etmek.
- Çekip çevirmek: Bir düzeni, iyi bir duruma getirmek, yönetmek.
- Çekip gitmek: Bir yerden ayrılıp gitmek, basıp gitmek: Belki de çoktan İstanbul'dan çekip gitti (İlgili cümle kaynağı: S. Faik)
- Çekiver kuyruğunu: (argo) Önemsenmeyen değer verilmeyen bir kimse için "artık ondan hayır bekleme" anlamında kullanılır.
Soru/Yorum Formu