Bülbül ve Gül |
- (zooloji) Ötücü kuşlar takımının sinekkapangiller familyasından olan, sesinin ve ötüşünün güzelliyle tanınan küçük bir kuş türü.
- (mecazi) Sesi çok güzel olan kimse: Duyduğuma göre ses kraliçesi seçilmiş. Gülhane bülbülü diyorlarmış ona. (N. İçözü)
- (edebiyat) Halk ve divan edebiyatlarında, güle aşık olduğu için aşığın simgesi: Bülbül divan edebiyatında, kül rengi tüyleriyle aşığın solgun benzini, gül dikeniyle yaralı göğsü aşığın yaralı gönlünü ve kalbini, sesi, aşk oduyla yanan gönlünden geldiği için aşığın feryadını, aşk yüzünden şaşkına dönmüş olduğu için de aşığın perişanlığını ve çılgınlığını simgeler.
- (tasavvuf ed.) İlahi aşkı arayan tasavvuf ehlini temsil eder: Mutasavvıf veya tasavvufa meyyal şairler, bülbülü daha geniş manalı bir alegori olarak kullanırlar. Bu istimale göre, bülbül, ilahi aşkla yanan can veya ruhun timsalidir ki, bu dünyanın veyahut ten kafesinin içinde, uzak kaldığı ezeli gül bahçesinin hasreti ile feryat eder (İslam Ansiklopedisi). Dini-tasavvufi edebiyatta çiçekler arasında gülün ayrı bir yeri vardır. Çünkü gül Allah'ın ve Allah'ın birliğinin (vahtedin) remzidir. Hak aşıkları gülün bu özelliğinden ve bülbülün gülle olan ilgisinden dolayı kendilerini bülbül yerine koyarlar (N. Albayrak).
Bülbül ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "bülbül" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Bülbül çanağı gibi: Pek ufak (kase): Evet amma ben bu bülbül çanağı ile içmem. Bana şöyle bir kallavi kadeh bulun da. (İ. G. Arcan)
- Bülbül gibi konuşmak (okumak):
- Kolaylıkla konuşmak, okumak: Türkçeyi bülbül gibi konuşuyordu (H. Mercan). O güzel sesiyle bülbül gibi okudu. Alkışlandı.
- İtiraf etmek, bildiği her şeyi anlatmak: Sonunda bülbül gibi konuştu: "Şeytana uydum Ağam..." (Ş. Bulut). Sıkıyı görünce bülbül gibi konuştu beyim.. Hepsi de doğruymuş içime doğanların... (Türk dili)
- Bülbül gibi konuşturmak: İtiraf ettirmek: Az sonra bülbül gibi konuşturacaklar seni. Altın kafese kapatılmış, ötmesini beceremeyen bir bülbül müsün sen? Nasıl ötüleceğini mi öğretecekler? Adamların işleri bu. Bu işin ustası olmuşlar, bilimini yapmışlar... (E. Öz)
- Bülbül gibi söylemek (söyletmek): Hiç bir şey saklamadan bildiklerini söylemek/söyletmek: Hakim tanığı çağırdı, o da bülbül gibi söyledi (A. Nesin). Akşama babamı yemekte bülbül gibi söyletirim (S. Kocagöz).
- Bülbül gibi şakımak: Güzel sesle neşeli neşeli konuşmak veya şarkı söylemek: Oğlan çaldıkça kız bülbül gibi şakıyordu (T. Duran). Güzel güzel sözler söylüyor, bülbül gibi şakıyordu.
- Bülbül kesilmek: Bir etki ya da baskı altında çokça konuşmak, ne biliyorsa söylemeye başlamak: Sorguda bülbül kesilmiş, önüne gelenin adını vermiş, sorulmayan ayrıntıları bile anlatmıştı. (A. İlhan)
- Dut yemiş bülbüle dönmek: Önce çok konuşurken sesi çıkmaz olmak, konuşkanlığını yitirmek: Sabahtan akşama kadar durmadan söyleyen geveze Çalıkuşu, dut yemiş bülbüle dönmüştü. (R. N. Güntekin)
- Gül dalına bülbül konmuş: Yemek yerken çenesine, sakal veya bıyığına bir şey bulaşmış kimseye şaka yollu haber vermek için kullanılan bir söz: Yemek arasında, pilav yenirken bir pirinç tanesi efendinin sakalında kalmış. Uşak efendisine hitapla: "Efendimiz, Gül dalına bülbül kondu." demiş. Efendi anlamış ve pirinci almış.
Bülbül ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "bülbül" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Bülbüle altın kafes zindandır: Lüks ve zenginlik içinde olsa da özgürlükten yoksun olmanın kişinin rahatını bozacağını ifade eder. Bir kişinin ne kadar varlıklı veya konforlu olursa olsun, özgürlüğü kısıtlandığında huzursuzluk yaşar.
- Bülbüle gül demişler, feryat ile ağlamış (Gülü yad ettikçe bülbülün feryadı artar): Sevdiğinden ayrı kalan bir kişinin, sevdiği her aklına geldiğinde daha fazla üzüldüğünü ve ayrılığa isyan ettiğini ifade eder.
- Bülbülle gezen güle, ördekle gezen göle gider: İyi huylu, dürüst kimselerle dostluk eden iyiliği, güzelliği öğrenir; görgüsüz, işe yaramaz kimselerle dostluk eden de ahlaksızlığa, tembelliğe alışır.
- Bülbülle konuşan güle, kargayla konuşan küllüğe (çöplüğe) / (Bülbüle güllük, kargaya küllük yaraşır): İyi huylu kimselerle arkadaşlık yapan iyilik etmeyi, kötü huylu kimselerle arkadaşlık yapan da kötülük yapmayı öğrenir.
- Bülbülü altın kafese koymuşlar, "ah (ille de) vatanım!" demiş*: (atasözünün anlamı) Kişi, gurbette ne denli iyi bir yaşama ortamı bulursa bulsun, yine yurdunu arar, onun özlemini çeker.
- Bülbülün çektiği dili belası*: Düşünülmeden söylediği sözler, yersiz konuşmalar yüzünden insanın başı derde girer.
- Bahar gelmeyince bülbül ötmez: Uygun koşullar sağlanmadan veya istenilen durum gerçekleşmeden, bazı şeylerin ortaya çıkmayacağını ifade eder.
- Dili belasıdır bülbülün kafes: Güzel konuşmanın veya çok konuşmanın başa dert açabileceğini ifade eder. Bülbül, güzel sesiyle dikkat çektiği için kafese kapatılır; insanlar da benzer şekilde sözlerinden dolayı sıkıntı yaşayabilirler.
- Eldeki bülbülden bendeki karga: Başkasına ait değerli bir şeyin kişiye fayda sağlamayacağını, bu yüzden kişinin daha az değerli bile olsa kendine ait şeylerle yetinmesi gerektiğini ifade eder.
- Eşek küle, bülbül güle aşıktır: Kaba ve cahil kimseler, kendileri gibi kişileri beğenirler; kibar ve nazik kişiler de, kendilerine uygun kimseleri seçerler.
- Geçti bülbül geçti gül, ister ağla ister gül (Bülbül sustu soldu gül, şimdiden sonra ister ağla ister gül): Bir fırsatın veya güzel bir zamanın kaçtığını ve artık geri getirilemeyeceğini ifade eder. Geçmişteki fırsatların artık elde edilemeyeceğini, kişinin sadece mevcut durumu kabul etmek zorunda olduğunu ve bu duruma nasıl yaklaşacağının kendi tercihi olduğunu vurgular.
- Gözü görmeyen bülbül, baharın kıymetini bilmez: Bir şeyi veya durumu gerçek anlamda deneyimleyemeyen kişilerin, onun değerini takdir edemeyeceğini ifade eder. Gözlem yeteneği eksik olanlar, bazı şeylerin gerçek kıymetini anlayamaz.
- Gül bülbülden ziyade insan elinden neler çeker: İnsanların sahip olduğu güzelliklere, değerlere ve nimetlere zarar verebileceğini ve bu durumun bazen en iyi olan şeylerde bile yaşanabileceğini vurgular.
- Gülün kadrini bülbül bilir: Bir şeyin veya kişinin gerçek değerini ancak onu çok iyi tanıyan ve sevenin bileceğini ifade eder. Bir şeyi gerçekten takdir etmenin, onu derinden anlayan ve değerini bilen kişiler tarafından mümkün olduğunu vurgular.
- Herkesin serçesi kendine bülbüldür: Herkesin kendi sahip olduğu şeyin değerini daha yüksek gördüğünü anlatır. İnsanlar genellikle kendi malını veya sevdiklerini başkalarınınkinden üstün bulur.
- İki bülbül bir dala konmaz: Yetenekli veya güçlü iki kişinin aynı alanda ya da durumda birlikte var olamayacağını ifade eder. Bir ortamda iki iddialı kişi genellikle birbirine karşı üstünlük kurmaya çalışır.
- Kafes büyük ama içinde bülbülü yok: Geniş ve lüks bir ortamın veya şeyin değerli olmasını sağlayan, değerini artıran ya da değerini fark eden asıl şeyin eksik olduğunu ifade eder.
- Karga bülbül gibi ötmez: Görgüsüz, kaba kimselerden güzel, hoşa giden davranışlar beklenmez.
- Karga gül dalına konmakla bülbül olmaz: Bir kişinin veya nesnenin sadece dış görünüşü veya bulunduğu yer ile niteliklerinin değişmeyeceğini ifade eder. Bir şeyi veya kişiyi değerli ya da özel kılan unsurların yüzeysel özellikler değil, özündeki nitelikler olduğunu vurgular.
- Tek bülbül sesiyle bahar olmaz: Sadece bir güzel şeyin tüm durumu değiştiremeyeceğini ifade eder. Gerçek bir değişim veya başarı için birden fazla olumlu unsurun bir araya gelmesi gerektiğini anlatır.
- Yolu kaybedene köpek sesi bülbülden tatlı gelir: Zor durumda olan bir kişinin, o an için en acil ihtiyacını karşılayacak olan şeyin, normalde en değerli veya güzel bulduğu şeyden bile daha kıymetli olduğunu ifade eder.
Soru/Yorum Formu