Boyun nedir ne demektir? Boyun ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 1
  1. Bir erkeğin boynunun yandan görüntüsü
    Boyun
    Baş ile omuz arasındaki bölge: Boynumu kesse gık demezdim (N. Cumalı). Gerdanı bir kuğunun boynu gibi uzamıştır. (Y. K. Karaosmanoğlu)
  2. Şişe ya da güğüm gibi kapların dar olan üst bölümü.
  3. (coğrafya) Bir engebenin, bir dağın keskin sırtının geçmeye elverişli, alçalan kısmı.
  4. Sorumluluk, üstüne alma, yüklenme: Günahı öyle diyenlerin boynuna (N. Cumalı).
  5. Bir kilitte, anahtarın hareketiyle dili sabit ya da hareketli kılan yaya bağlı hareketli parça.

Boyun ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "boyun" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Boyun borcu: Ödev, vecibe: Allah'a devamlı hamd etmek ve şükretmek yüce bir farz ve boyun borcudur.
  • Boyun bükmek: Acındırıcı davranışta bulunmak: Fatih Sultan Mehmet, hocasının kendisini öğrenci olarak kabul etmeyişine üzüldü, boyun büktü. (M. Uslu)
  • Boyun eğmek: İsteyerek ya da istemeyerek uymak, razı olmak, katlanmak: O, yeryüzünü size boyun eğdiren Yaratıcıdır. (Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır)
  • Boyun kesmek:
    1. Selam vermek için başını eğmek: Atilla'nın karşısına gelince yere diz vurup boyun kesti. (N. Erdem)
    2. Bir kimse veya makamın buyruğunu tutmayı peşinen kabul etmek, kabul ettiğini göstermek: "Duyduk ve uyduk" deyip boyun kesti. (H. B. Kunter)
  • Boyun kırmak:
    1. Saygı duyulan bir kimse karşısında, ayaktayken başı öne eğmek: Osman Gazi el öptü, boyun kırdı, babasından emaneti devraldı. (Z. Aygül)
    2. Boynunu edalı edalı oynatmak, kırıtmak: Gönlüm ona kaynıyor, / İçten içe oynuyor, / Geldi, boyun kırıyor; / Oynaşıp beni yoruyor (A. B. Ercilâsun)
  • Boyun olmak: Kefil olmak: O, bana el tuttu, boyun oldu, kefil oldu... (Dîvânu Lugâti't-Türk)
  • Boyun tutmak: İtaat etmek, buyruğa uymak: Aşık olan miskin olur, hak yoluna teslim olur / Her ne dersen boyun tutar, çare yok gönül yıkmağa (Yunus Emre)
  • Boyun vermek: Buyruk altına girmek, itaat etmek, boyun eğmek: Geldi İbrahim cihanın bağına / Boyun verdi Hakk'ın her buyruğuna (Zârî Dîvânı)
  • Boynu altında kalsın: "Ölsün, gebersin!" anlamında kullanılan bir ilenme sözü: Ebabil kuşları uçuşuyor... Topunuzun boynu altında kalsın... (A. Atalay)
  • Boynu armut sapına dönmek: Çok zayıflamak: Baksanıza şu zavallı kızın haline boynu armut sapına döndü, ağlamadan gözlerinin etrafı halka halka çürüdü. (M. N. Özön)
  • Boynu bükük: Yoksun ve üzgün: Nerede boynu bükük, kanadı kırık birisi varsa Allah'ın rızasını başka yerde arama işte orada... (S. Duman)
  • Boynu eğri (olmak): Herhangi bir nedenle birine karşı direnecek ya da söz söyleyecek durumda olmayan: Garip yiğidin dili kısa, boynu eğri olur. (atasözü)
  • Boynu kıldan ince olmak (Boynum kıldan ince): Haksız olduğum sonucuna varılırsa verilecek her cezaya razıyım, her şeyi kabul edeceğim: (...) bir semender gibi sakindi: – Boynum kıldan incedir padişahım! dedi (Ö. Seyfettin)
  • Boynuna almak: Bir şeyi borç ya da ödev olarak almak: Allahü Teala, emaneti, bu aşk sorumluluğunu kim boynuna alır diye hitap ettiği zaman insanoğlu o yükü boynuna aldı. İnsanoğlu başka varlıkların ona güç yetiremediğini görünce ona talip oldu... (Dinle Neyden - H. K. Yılmaz)
  • Boynuna borç (Boynumun borcu): Bir işi yapmakla ödevli: Onların nafakası boynumuza borçtur. (S. Ali)
  • Boynuna geçirmek: Bir şeyi kendine mal etmek, sahip çıkmak, zimmetine geçirmek: Yolda giderken delik para bulmuş. Almış boynuna geçirmiş. (A. A. Çınar)
  • Boynunda kalmak: Bir sözü iletmediği veya birine ödenecek parayı ödemediği için üzerinde borç kalmak, üzerinde kalmak: Hz. Ömer'in getirdiği mali siyasetle beytülmâl yöneticilerin boynunda kalan ve zimmetlerine verilen bir emanetti. (A. Ağırakça)
  • Boynunu bükmek:
    1. Acındırıcı davranışta bulunmak: Bu sözlerim üzerine boynunu büktü ve hüngür hüngür ağlamaya başladı. O ağlayınca ben de sessizce ağladım... (H. F. Beşik)
    2. Bir durumu, bir işi, ister istemez kabul etmek: "İşi öğrenene kadar beni burada tutacak, sonra kovacak onu da biliyorum. Başımızın çaresine bakacağız ne yapalım," diyerek boynunu büktü. (K. Altan)
    3. Bitki canlılığını yitirmek: (...) ahşap bir bank, sıcaktan boynunu bükmüş çiçekler, parktaki oyuncaklar ve çınar ağacından başka bir şey yoktu. (Tevhid)
  • Boynunu kırmak: (hakaret) Çekip gitmek: "Kır boynunu, gözüme görünme," dedi kapıyı gösterdi (N. Cumalı). Kır boynunu istediğin yere...
  • Boynunu uzatmak: Her şeye razı olmak, her cezayı kabullenmek: Göklerden gelen karara boynunu uzatan bir nesil çıkar. Gözünü budaktan esirgemez, topun, tankın, kurşunun üzerine yürür, korkmadan, çekinmeden... (A. Güleç). Kimi âşık vardır ki, kılıca boynunu uzatır, sevgilinin yolunda öyle ölür. (M. N. Bursalı)
  • Boynunu vurmak: Başını keserek idam etmek: Hz. Ömer de Huzeyfe'nin boynunu vurmak için peygamberden izin ister, ama peygamber izin vermez. (Nazir İbrahim)
  • Günahı boynuna:
    1. Bu işte benim elim yok, sorumluluğu (söz konusu kişinin) olsun: Bundan sonrası senden sorulur, günahı boynuna! (Y. Bener)
    2. İşlendiği kesin olarak bilinmeyen, sadece zannedilen suçlar için: Günahı boynuna, birtakım uygunsuz, meymenetsiz heriflerle geziyormuş.
  • Kadere boyun eğmek: "Yazgısını, talihini kabul etmek" anlamında bir deyim: Kadere büsbütün boyun eğdi; kendini çırpınmadan, isyansız, akıntıya bıraktı. (R. H. Karay)
  • Kaderin buyruğuna boyun eğmek: Başa gelene katlanmak: Kendini uzun uzun müdafaa ettiyse de kalbi sonunda yine onu suçlu çıkardı. Ve neticede kaderin buyruğuna boyun eğdi.
  • Kefeni boynunda olmak:
    1. Her an ölümle burun buruna olduğunu bilerek hareket etmek, ölümü göze almak: Ata binenin kefeni boynunda gerek (İ. Hinçer). Haberi olsa ne olur ki, kefeni boynunda bir eşkıya... (Y. Kemal)
    2. (tarih) Hükümdardan af dileme ve teslim olma alameti: (...) aman vermeyerek kalesini top ile yıktı ve kendisini, kefeni boynunda olduğu halde, aman dilemeye mecbur etti. (Evliya Çelebi)
  • Kır boynunu!: Defol, çekil git!: "Kır boynunu, içeri git, gözüm görmesin!" (K. Bilbaşar)
  • Vebali boynuna: Bir işin günahından sorumlu olmak: Vebali boynuna olsun, eğer bu zanda isen! (M. Akif)

Boyun ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "boyun" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Boynu uzun beyni boş, tut kulağından çifte koş: Saf, akılsız kimselere ne kadar ağır iş verirsen ver itiraz etmeden yaparlar.
  • Başak büyüdükçe boynunu eğer: Alçakgönüllü, hüner sahibi kimseler, bulundukları mevkide yükseldikçe daha da büyük bir tevazu ile davranırlar.
  • Bekarın boynunu bit yer, tutup biriktirdiğini it yer: Bekar bir kişinin hayatının düzensiz olduğunu, parasını verimli kullanamadığını ve kişisel bakımına özen göstermediğini ifade eder. Bekar yaşamı düzensizdir, harcamalar yerini bulmaz, giyim kuşama özen gösterilmez, temiz olunmaz.
  • Belinde bir tek tabancası var, boynu kayıştan görünmez: Kişinin sahip olduğu küçük bir şeyi fazlasıyla abarttığını ve gereğinden fazla gösteriş yaptığını ifade eder. Elindeki imkânlar sınırlı olsa da bunu büyük bir meziyet gibi sunmaya çalışan kişileri tanımlamak için kullanılır.
  • Çingene çingeneye çatmadıkça kasnak boynuna geçmez: Bir insanın ne denli geçimsiz, görgüsüz biri olduğu kendi ayarında birisiyle karşılaştığı zaman belli olur.
  • Davul birinin (falanın) boynunda, tokmak başkasının (filanın) elinde*: Sorumluluğun veya görevin bir kişiye verilmiş olmasına rağmen, asıl kontrolün ve gücün başka birinin elinde olduğunu ifade eder.
  • Deveye "boynun eğri" demişler; "nerem doğru ki?" demiş*: "'İşin şurası yanlış' diyorsunuz da doğru yeri var mı ki?" anlamında söylenen bir atasözü: Hani deveye "boynun eğri" demişler, "nerem doğru ki" demiş. Birinci çarpıklığı aşmadığınız sürece ondan sonrasını tartışmanın manası yok. (S. Demirel)
  • Deveye burç (ot, diken) gerek olursa boynunu uzatır (Burç yiyecek deve boynunu uzatır)*: Kişi kendisine gerekli olan şeyi elde etmek için o yoldaki yorgunluğa katlanmalıdır. İnsan kendisine gerekeni başkasına güvenmek yerine gidip kendi almalıdır.
  • Eğik boynu kılıç kesmez: Yenilgiyi kabul eden ve af dileyen kişinin, bağışlanmayı hak ettiğini ifade eder. Kişinin pişmanlık gösterdiği ve samimiyetle özür dilediği durumlarda, bağışlayıcı olmak gerekir.
  • Eğilen boynu vurmazlar: Alçakgönüllü ve uyumlu davranan insanların genellikle zarar görmeyeceğini ifade eder. İnatçılık yerine boyun eğmeyi bilen kişi, düşmanlıkları ve tehlikeleri bertaraf edebilir.
  • Garip yiğidin dili kısa, boynu eğri olur: Garip, savunmasız insanlar en doğal haklarını bile savunmaktan aciz olurlar.
  • Gelin olmayan kızın vebali amcası (emmisi) oğlunun boynuna: Evlenemeyen kızın evlendirilmesi geleneğe göre kızın amcasının oğluna düşer.
  • Hırsız kedinin boynu kalın olur: Kötü insanların işlerini yapabilmek için genellikle cesur, kararlı ve risk alabilen kişiler olduğunu anlatır.
  • İşleyen eşeğin boynu boncuklu olur: Kişi görevini iyi yaparsa bu hizmetinden dolayı işveren onu ödüllendirir.
  • İşine hor bakan (sanatını hor gören) boynuna torba takar*: İşini küçümseyen kişi işinden olur, dilencilik etmek zorunda kalır.
  • Karışma devletin işine, düşme zenginin içine, boynunu kır, bak kendi işine: Kişi üzerine vazife olmayan işlere kalkışmamalı, kendinden çok zengin kişilerle arkadaşlık etmemeli, durumuna razı olup kendi işiyle uğraşmalıdır.
  • Kaz yürüyüşü yürüyen tavuk boynunu kırar: Bir kimsenin başkasını taklit etmeye çalışırken kendine zarar verebileceğini ifade eder. Herkesin kendi yetenek ve sınırlarına göre hareket etmesi gerektiğini vurgular.
  • Kedinin boynuna ciğer asılmaz*: Bir kimseye, onun en çok sevdiği şey emanet edilemez.
  • Kiraz, "dut yetişmese beni yiyenin boynunu sapıma döndürürdüm" demiş: Besleyici olmayan şeylerin tek seçenek olması durumunda insanları zor durumda bırakacağını ifade eder. Kiraz, zayıf düşüren bir meyve olduğu için dut gibi güçlü bir alternatif olmasa, onu tüketenlerin iyice güçsüzleşeceğini anlatır.
  • Kul olan her şeye boyun eğer: Birinin hizmetinde çalışmaya razı olan doğacak her türlü sıkıntıya da katlanmak zorundadır.
  • Kurda "neden boynun (ensen) kalın?" demişler, "işimi kendim görürüm de ondan" demiş: İşini başkasına inanmayarak kendisi yapan, üzülmez, rahat eder.
  • Parayı domuzun boynuna takmışlar (sonra) da "Domuz Ağa" diye çağırmışlar: Para, itibarı olmayan kişiye itibar kazandırabilir. Parası çok olan kişiye gerçek olmasa bile saygı ve sevgi duyulur.
  • Sıçanın boynuna çıngırak asılsa kısmeti kesilir: Dikkat çekici veya rahatsız edici bir durumun kişinin fırsatlarını engelleyeceğini ifade eder. Sıçanın boynuna çıngırak takılması, onun saklanmasını ve yiyecek bulmasını zorlaştırır, bu da fırsatlarının yok olmasına neden olur.
  • Yılan kendi eğrisini bilmez, deveye "Boynun eğri" der: Kendisinde de bulunan bir kusura aldırış etmez de başkasında görünce eleştirir.

Soru ve Yorumlar: 1

Anonim:
güzel
12/3/13 20:00