Beyin nedir ne demektir? Beyin ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Havada duran ve önden görünen bir beyin modeli
Beyin
  1. Kafatasının içinde yer alan, birbirine yapışık iki çeyrek küre biçiminde, girintili çıkıntılı, beyazımtırak ve yumuşakça bir sinir kütlesinden oluşan; düşünceyi, hafızayı, duyguları ve aktiviteyi kontrol eden duyum ve bilinç organı.
  2. (mecazi) Akıl, anlayış: Onda beyin filan arama!
  3. (mecazi) Yöneten kimse ya da merkez: O, bu fabrikanın beynidir.
  4. (mecazi) Bilgisi, eğitimi, düşüncesi yüksek olan kimse: Türkiye'nin en güçlü beyinleri, safımızda yer almıştır. (C. Ersen)


Beyin ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "beyin" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Beyin bırakmamak: Zihin yormak, şaşırtmak: Dışarıdaki şahıs halen bağırıp çağırıyordu. Memur "Aman be, her Allah'ın günü nedir bu böyle kafa beyin bırakmadı," diye homurdandı. (B. Aksu)
  • Beyin yıkamak: İnsanı, kendi düşünce ve dünya görüşüne yabancılaştırmak, başka yönde düşünür ve davranır duruma sokmak amacıyla çeşitli yollarla yoğun biçimde etkilemek: Bize somut bilgiler vermek yerine propaganda yapıyor, beyin yıkıyorlardı. (T. S. Halman)
  • Beyin yormak: Bir konu üzerinde yoğunca düşünmek: Geçmişi karıştırmak sadece beyin yorar. Öğütülmüşü bir daha öğütmek gibi olur. Geçen geçti. Geleceği de gelinceye kadar düşünme. (N. Yıldız)
  • Beyni allak bullak olmak: İyi düşünemez olmak, zihni karışmak: Duyduklarıyla ikinci defa şok olmuş ve sarsılmıştı. Beyni allak bullak olmuş bir halde sabaha kadar düşündü. (Mevlana'dan Hikayeler)
  • Beyni atmak: Birdenbire ve çok öfkelenmek, tepesi atmak: Vali Paşa'nın beyni attı ve bütün heybetiyle yerinden fırlayarak: "Bre kâfir, bu ne sözdür? Ben bir Müslüman'ın nikâhlı karısını başkasına nasıl teslim ederim? Bu dine namusa sığar mı? Defol melun!" diye gürledi. (R. E. Koçu)
  • Beyni bulanmak: (deyiminin anlamı)
    1. Sersem duruma gelmek, düşünemez olmak, sersemleşmek: Alkolün etkisiyle beyni yeterince bulanmıştı ama sonunda huzur bulduğu yere yani evine geri dönmüştü. (B. Bozkurt)
    2. Kötü bir şey sezinlemek: "Şimdi kafana çakıldı mı ne demeye geldiği?" Sunguroğlu'nun beyni bulanmıştı. Ali Bey'in söyledikleri kör davula inen tokmak gibi beynine inmişti. (Y. Bahadıroğlu)
  • Beyni durmak: Hiçbir şey düşünememek, donup kalmak: Sanki beyni durmuş, dili tutulmuş gibi tek söz söylemeden, hiçbir şey düşünmeden orada öylece uzun süre kaldı.
  • Beyni karıncalanmak (veya uyuşmak): Zihin yorgunluğundan düşünemez duruma gelmek: Hiçbir şey söyleyecek durumda değilim. Beynim karıncalanıyor. Düşünemiyorum bile. (T. Tufan). Beyni uyuşmuştu, söyleyecek tek bir söz bile bulamıyordu. (E. Eryıldız)
  • Beyni kaynamak: Aşırı sıcaktan sersemlemek, bunalmak: Hava çok sıcaktı. Savaşçıların beyni kaynıyordu. (H. İ. Dinamo)
  • Beyni sıçramak: Aklı başından gitmek: Arabın beyni kafatasından sıçramış, sürüsünü çaldıran bir çoban gibi, haykırıyordu... (F. R. Atay)
  • Beyni sulanmak: Düzgün düşünemez olmak, bunamak: "Şahbaz Hanım zaten yaşlı, beyni sulanmış bir ihtiyar. Ciddiye almaya hiç gerek yok!.." diye mırıldandım. (E. Karasoy)
  • Beyni zonklamak: Yorgunluk, üzüntü vb. sebeplerden dolayı başı çok ağrımak: Başı sancılanıyor, gözleri kararıyor, beyni zonkluyordu. (A. E. Kavaklı)
  • Beyninde şimşekler çakmak:
    1. Kafasında birden bir düşünce doğmak: Beyninde şimşekler çaktı. Defineyi ya başkası çıkarırsa! O zaman ne yapardı? Birden kararını verdi. Bu iş, bu gece bitmeliydi.
    2. Çok üzülmek, sarsılmak: Fakat balıkçının beyninde şimşekler çaktı, yüreğinde volkanlar patladı. Kızın varlığı ve güzelliği balıkçının kalbine oturdu. O günden sonra hep o kızı düşündü, onu bir türlü aklından çıkaramadı. (S. Ulutürk)
  • Beyninden vurulmuşa dönmek: Beklenmedik bir durum karşısında olağanüstü üzüntü ve şaşkınlığa uğramak: Dicle kardeş olduğunu öğrenen Fırat, beyninden vurulmuşa dönmüştü. Bu, nasıl olabilirdi? Deliler gibi sevdiği kız, nasıl olur da kardeşi olabilirdi... (H. Kızılırmak)
  • Beynine girmek: Herhangi bir konuda birisini yönlendirmek, ikna etmek: Yavaş yavaş beynine girmiş, kendisine aşık olduğunu söyleyerek ona istediği düşünceleri bir bir aşılamaya başlamıştı. (M. Kasadar)
  • Beynine girmemek: Anlayamamak, kavrayamamak: Çok fazla fikir dar beynine girmez. Ancak bir kere girdi mi oraya saplanıp kalır...
  • Beynine vurmak: (İçki, güneş gibi şeylerin etkisiyle) Ne yaptığını bilemez duruma gelmek, sersemlemek: Alabildiğine köpürmüş, alkol beynine vurmuş, verip veriştiriyordu... (K. Nadir)
  • Beynini dağıtmak: Öldürmek: "Kavuştur ellerini dedim, başının üstüne; kıpırdarsan beynini dağıtırım!" (Y. Bahadıroğlu)
  • Beynini kemirmek: Rahatsızlık vermek, huzurunu kaçırmak: Aklındaki sorular beynini kemiriyordu (M. N. Tatlı). Birbirinden karamsar düşünceler yorgun beynini kemiriyordu.
  • Beynini kurcalamak: Aklı sürekli bir konu üzerinde takılıp kalmak: Tenhada konuşup üzüntüsünü paylaşmayı, beynini kurcalayan bazı fikirlerini ona açmayı çok istiyordu. (A. C. Sahhar)
  • Kan beynine (başına) sıçramak (çıkmak): Çok sinirlenmek, hiddetlenmek, kontrolü yitirmek: Hz. Hamza'nın kan beynine sıçradı. Büyük bir öfke ile üzerine yürüdü... (H. Kara)


Beyin ile ilgili atasözleri ve anlamları


İçinde "beyin" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:

  • Aç karın boş beyin:
    1. Aç olan bir kişinin zihinsel olarak odaklanamayacağını ve düşünme kapasitesinin azalacağını ifade eder.
    2. Aklını kullanamayan kişinin aç kalacağını belirtir.
  • Ağustosta beyni kaynayanın zemheride kazanı kaynar (Ağustosta beynin kaynasın, kışın da tencere kaynasın): Yazın sıcak günlerinde tarlada çalışan rızkını temin eder ve kış geldiğinde sıkıntı çekmez.
  • Boyu uzun beyni boş, tut kulağından çifte koş: Dış görünüşün ve fiziksel özelliklerin zeka veya beceri ile orantılı olmadığını ifade eder. Dış görünüşe aldanmamak gerektiğini, asıl önemli olanın içsel nitelikler olduğunu vurgular ve dış görünüşün yanıltıcı olabileceğine işaret eder.


Beyin ile ilgili birleşik kelimeler


  • Beyin fırtınası: Kişilerin bir araya gelip herhangi bir konuyla ilgili düşüncelerini tartışmaksızın açıklayarak birbirleriyle fikir alışverişinde bulunmaları: Geceleri uykularını kaçıran bu mesele üzerinde saatlerce beyin fırtınası yapıyorlardı. (N. Sanlı)
  • Beyin göçü: (toplumbilim) Geri kalmış toplumların çok kıt olan yetişkin işgücünün, özellikle yükseköğrenim görmüş olanlarının, sanayi toplumlarına göç etmeleri olgusu ve süreci: Emek göçünden çok beyin göçü söz konusudur çağımızda... Beyni satılığa çıkarılan insan da büyük bir kıvanç duyuyor bundan. (A. Binyazar)
  • Beyin gücü: Bir ülkede ileri düzeyde iyi yetişmiş olan meslek ve bilim adamları ile uzmanların fikir gücü: (...) eğer iktisadi ve kültürel kalkınmasını gerçekleştirecek olan beyin gücünü, ruh gücünü kurmuş ise, o ülkenin yükselmesini durduracak hiçbir kuvvet yoktur. (N. Kösoğlu)
  • Beyin jimnastiği: Bazı zihinsel yetileri çevikleştirmek için yapılan düşünsel alıştırmaların tümü: "Yorucu kitapları okuduktan sonra beyin jimnastiği yapmak, beyni dağıtmak için hafif kitap okur, öyle yatarım" derdi. (G. Sabancı)
  • Beyin takımı: (mecazi) Bir kuruluşu yönetip yönlendirenler: Bugün fabrikanın beyin takımının önünde, çizimlerini görücüye çıkaracaktı. (E. Ş. Can)
  • Beyinsiz: (mecazi) Akılsız, kafasız, düşüncesiz, iyi düşünemeyen, kafası işlemeyen: Beyinsiz kızın kafasına biraz mantık koy. (H. E. Adıvar)
  • Kuş beyinli: Kıt akıllı, akılsız, aptal: Seni kuş beyinli, çekirge akıllı, köftehor seni... Sana bundan âlâ ders olamaz... (E. Behzad)