Ad nedir ne demektir? Ad ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
  1. Bir şeyi, bir kimseyi anlatmaya, anımsamaya yarayan sözcük: Güllü, köylü adı diye, Doktor'un karısı değiştirmiş kızın güzelim adını. (İlgili cümle kaynağı: A. Nesin)
  2. (dil bilim) Evrendeki bütün canlı ve cansız varlıkları, duyguları, düşünceleri, durumları, olayları, bunların birbiriyle olan ilişkilerini anlatan sözcük türü: İnsan, hayvan, bitki, sevgi, ölüm, kardeşlik birer addır.
  3. (dil) Belirleyici bir öğeden sonra gelen ve bu öğeyle birlikte bir dizim kuran anlambirim.
  4. Herkesçe tanınmış, duyulmuş olma durumu: Adı bütün ülkeye yayıldı.
  5. Ünlü kişi: Fizikte gelmiş geçmiş en büyük ad Einstein'dir.

Ad ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "ad" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Ad almak:
    1. Kendisine ad verilmek: Eski ismine yakın bir ad almış; "istenilen şey, emel" manasına gelen "Maksut" ismi verilmişti kendisine. (S. Başkaya)
    2. Ün kazanmak: Zamanının en bilgili şairleri arasında ad almış bir adamdır. (Ahmet Paşa Divanı)
  • Ad koymak: Çağırmak, anmak için bir canlıya, bir yere, bir şeye ad vermek: Çocuğa Mustafa adını koydular.
  • Ad takmak: Bir kimseye (genellikle hoşuna gitmeyen) bir lakap yakıştırmak: Fakat üstün zekasını pek anlayamayan hastaları ona hemen yeni bir ad takmışlardı: Deli doktor. (C. Uçuk)
  • Ad vermek: Adlandırmak: Dede Korkul gelir: "Bir boğa öldürmüş senin oğlun, adı Boğaç olsun; adını ben verdim, yaşını Allah versin" der. (A. Binyazar)
  • Ad (isim) yapmak: Ün kazanmak: Dönemin İstanbul'unda alanlarında ad yapmış birçok bilginle tanışma fırsatını elde etmiş. (V. Türk)
  • Adı anılmamak: Sözü edilmemek ya da sözü edilmeye değer görülmemek: Nezife'nin bir daha da adı, sanı anılmadı. Öylece gitti. (Ü. Kaftancıoğlu)
  • Adı batası (batasıca): "Yok olası" anlamında bir ilenme sözü: Ruslar gider yakında, adı batası Rum ve Ermeni çeteciler de (N. Bekiroğlu). Adı batasıca yere gitmem.
  • Adı batmak: (Sevilmeyen bir şey ya da bir kimse için) Unutulmak, artık sözü edilmemek: Herifin adı battı galiba, ortalıkta görünmüyor. (A. Püsküllüoğlu)
  • Adı bile okunmamak: Birine hiç önem verilmemek: Nice insanlar arasına katılmış kimseler vardır ki, adı sanı bile okunmaz. (İmam Gazali)
  • Adı (bile) olmamak: Değeri olmamak: Küçük bir şey! Gayet değersiz... Adı bile yok... (K. Nadir)
  • Adı çekilmek: Bir kız ya da kadının ismi çıkmak, hakkında söz söylenmek, dedikodusu yapılmak: Şu kızın Ahmet'le adı çekildi.
  • Adı çıkmak: Kötü bir ün kazanmak: Onun adı çıkmış yoksa fena adam değil.
  • Adı ...'ya çıkmak: Öyle olmadığı halde öyle tanınmak: Adı deliye çıktı çocukcağızın.
  • Adı çıkmış dokuza, inmez sekize: Birinin bir kez ismi çıktıktan sonra, onunla ilgili genel kanının artık düzelemeyeceğini belirtir: Ben hırsız falan değilim. Adım çıkmış dokuza, inmez sekize...
  • Adı deliye çıkmak: Deli olmadığı hâlde deli olarak tanınmak: Yüzüme öyle kurbağa gibi bakma, dedi, adım deliye çıkmış ama deli değilim. (P. Safa)
  • Adı geçmek:
    1. İsmi yazılmak, ondan bahsedilmek: O, dünya tıp tarihine adı geçmiş bir doktorumuzdur.
    2. Anılmak, söz konusu olmak: Yukarıda adı geçen kitap.
  • Adı gibi bilmek: Çok iyi bilmek: Hocasının suçlu olmadığını adı gibi biliyordu (B. Ayrıç). Çocuğun ettiği yeminleri, verdiği sözleri tutmayacağını adı gibi biliyordu. (Kolektif)
  • Adı kalmak: Bir şey ya da bir kimse ortadan çekildikten, öldükten sonra dillerde yalnız ismi dolaşmak: Her şeyin bir tadı vardı / Mutluluğun bir tek adı kaldı (M. Toy). Kala kala Atatürk'ün bir adı kaldı. (A. Nesin)
  • (bir işe) Adı karışmak: Kötü bir işle birinin ilgisi bulunduğu söylenilmek: (...) tutuklanmış, bir takım siyasal olaylara adı karışmış. (O. Türkdoğan)
  • Adı kötüye çıkmak: Ünü kötü olarak yayılmak: İhanet ettiği için tarihte adı kötüye çıkmış biri oldu.
  • Adı olmak:
    1. Yersiz ünü olmak: Kiminin adı var, kiminin tadı var.
    2. Anılacak değeri, önemi olmak: Bir baş soğanın da adı mı olurmuş?
  • Adı sanı olmak: Bilinmek, tanınmak, ünlü olmak: Adı ve sanı olan, adına ve sanına ne lâyıksa öyle davranır. (Edirneli Nazmi)
  • (birinin) Adını ağzına abdestle almak: Bir kişiyi anarken çok saygılı davranmak: Şehitlerimizin adını ağzına abdestle al.
  • Adını ağzına almamak:
    1. Anmamak, söz konusu etmemek, söylememek: İstanbul adını artık ağzına almaz olmuş. (R. N. Güntekin)
    2. Dargınlık, kırgınlık, kızgınlık vb. sebeple bir kimseden söz etmemek: Gururu incinen, hayal kırıklığına uğrayan Deniz; o günden sonra bir daha Murat'ın adını ağzına almadı. (N. Çağlayan)
  • Adını anmamak: Birinden ya da bir şeyden hiç söz etmemek: Kimse bilmedi öldüğünü, kimseler adını anmadı bir daha.
  • Adını bağışlamak: Kendi adını başkasına söylemek (birine adını sorarken saygı göstermek üzere kullanılır): Adınızı bağışlar mısınız?
  • Adını çıkarmak: Kişi hakkında kötü bir niyetle asılsız söylentiler yaymak: 'Deli Kadın' diye adını çıkardılar. (N. Koçak)
  • Adını ...-ye çıkarmak: Bir kişinin sahip olmadığı niteliklerle tanınmasına yol açmak: Bizimkinin adını deliye çıkardılar. Madem öyle, artık biz de ondan "bizim deli" diye bahsedelim. (N. N. Türk)
  • (birinin) Adını kirletmek (lekelemek): Adının kötüye çıkmasına yol açmak: Sokağın da adını kirletti bu karı (A. Kutlu). Köyümüzün adını lekeledi! O it kimdir ki devletin hâkimine karşı geliyor? (R. Çolpan)
  • Adını koymak: Karşılığını ya da fiyatını kararlaştırmak: Bu evi alabilmemiz için adını koyalım.
  • Adını (defterden) silmek: İlişkisini kesmek: Seni yaşamından çıkarmış, adını defterinden silmiş. (S. Asımgil)
  • (birinin) Adını taşımak:
    1. Birinin adıyla anılmak: "Allah Allah" adını taşıyor. Safi otuz beş yıl ders vermiş orada, ders verirken sınıfından sürekli "Allah Allah" sesleri yükseldiği için, öyle kalmış adı. (C. Aktaş)
    2. Sahip olduğu adın sorumluluğunu yüklenmiş olmak.
  • (birinin) Adını vermek: Birinin adını söylemek: Bunlar yaşama yolunda bir engele çarptılar mı hemen dedelerinin adını verirler ve kendilerini güçlükten sıyırıp çıkarırlardı. (İ. O. Anar)
  • Adınla bin yaşa!: Hoş ya da tuhaf bir söz söyleyenler için beğenme ve övgü anlamında kullanılır: – Olaylar benzer ama tevil farklı diyorsun yani? – Hay adınla bin yaşa! (O. F. Ahmet)
  • Altın adını bakır etmek: Kötü bir hareketle temiz olan ününe gölge düşürmek: Tulumbacılık yoluna saptıktan sonra ayyaşlığa vurarak altın adını bakır edenlerden biri de gençliğinde bülbül misali güzel bir sese sahip olan Zil İzzet'dir (R. E. Koçu). Fakat kötü yola sapmamış, uygunsuzlarla düşüp kalmamış, altın adını bakır etmemiş, iffet ve ismetine toz kondurmamıştı...

Ad ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "ad" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Ad bir gök boncuktur: İsim insanı tanımaya yarayan en önemli özelliktir.
  • Ad işler, sen işlemezsin: İnsanın toplumda iyi bir yere gelmesi, bir düzen kurması için namının önemi büyüktür.
  • Adımı güveç koy ama ocak üstüne koyma: Kişinin güçlü veya yetenekli olarak bilinmek istediğini, fakat zor ve yorucu işlerin yüklenmesini istemediğini ifade eder.
  • Adamın adı çıkacağına canı çıksın*: İnsanın haklı veya haksız yere adı bir defalık kötüye çıktı mı ondan sonra yaptıkları hep o gözle değerlendirilir.
  • Adamın adı pisliğe çıkınca canı çıksa iyidir: Bir insan kötü işlerle uğraşıp tanındıktan sonra ileride pişmanlık duysa bile yine herkes ona kötü gözle bakar. Bu da o insana çok ağır gelir.
  • Akın (beyazın) adı (var), karanın (esmerin) tadı (var)*: Beyaz tenli olanlar güzel sayılsa da gerçek güzellik ve şirinlik esmerlerdedir.
  • Akranı ile gezmeyenin, altın adı pul olur: Kişinin yaşıtları veya kendine yakın çevredeki insanlarla zaman geçirmediğinde, toplumda değerinin azalabileceğini ifade eder.
  • "Allah" diyen aldanmaz: Allah'ın adını anarak (besmele çekerek) işine başlayan tersliklerle karşılaşmaz.
  • Allah diyen mahrum kalmaz: Allah adıyla, besmele ile işe başlayan emeğinin karşılığını fazlasıyla alır.
  • Altın adı pul oldu kız adı dul oldu*: Uygunsuz davranışları yüzünden dürüst ve temiz tanınan kişiliği lekelendi.
  • Altından çarık giysen gene adı çarıktır: Bir şeyin özünün değişmeyeceğini, ne kadar değerli hale getirilse de asıl niteliğinin aynı kalacağını ifade eder. Görünümü değiştirilen veya süslenen bir şeyin asıl yapısı değişmez.
  • Arık arınır, ad arınmaz: Fiziksel kirin temizlenebileceğini ancak lekelenen ismin veya itibarın kolay kolay düzelmeyeceğini anlatır. İnsan, adını temiz tutmalı, çünkü bozulan şöhret ve güven bir daha eski haline gelmez.
  • Aslanın adı çıkmış, çakallar baş keser: Haksızlık veya kötülük yapacağı düşünülen kişi yerine bu konuda adı ön plana çıkan kişiler asıl haksızlığı ve kötülüğü yaparlar.
  • Babamın adı Hıdır, elimden gelen budur*: "Gücüm ancak bu kadarını yapmaya yeter" anlamında kullanılan bir atasözü.
  • Çocuk doğmadan adını koymaya kalkışma (Doğmadık oğlana ad komak olmaz): Bir iş gerçekleşmeden onun sonucunu kesinleştirmemek gerektiğini ifade eder.
  • Deve adını satar, eşek odunu: Her şeyin kendine özgü bir değeri ve özelliği olduğunu ifade eder. Deve, kendi adı ve itibarıyla tanınır ve saygı görür, çünkü develer tarih boyunca dayanıklılıkları ve çöl şartlarına uygunlukları ile bilinir. Eşek ise genellikle yük taşıma ve ağır işler yapma konusundaki yeteneği ile tanınır.
  • Er adıyla, deve havuduyla söylenir: Bireylerin ve nesnelerin kendilerine özgü ve tanınmalarını sağlayan belirleyici özellikleri olduğunu hatırlatır. Dürüst, namuslu ve mert kimseler hakkında konuşulurken isimleriyle birlikte özellikleri de söylenir. Fakat işe yaramaz kötü huylu kimselerden bahsedilirken yalnızca kötü yanları konuşulur (havut: deve semeri).
  • Er malına kıymayınca adı çıkmaz: Dürüst, mert ve cesur kimseler doğru bildikleri yolda hiçbir fedakarlıktan kaçınmazlar Böyle olunca onları seven ve onlara hayranlık duyanların sayısı daha da artar.
  • Er ölür adı kalır: Eğer insan sağlığında iyi işler yapıp iyi bir şöhret bırakmışsa, öldükten sonra da o şöhreti onun adını yaşatır.
  • Fatmacığın pazarda adı olmaz: Değersiz veya önemsiz bir şeyin dikkat çekmeyeceğini ya da bir anlam ifade etmeyeceğini anlatır. Küçük ve etkisiz şeylerin büyük ortamda fark edilmesi beklenemez.
  • Geçinmeye gönlü yok ki adını öğrensin: Bir kişinin karşısındakiyle iyi ilişkiler kurmaya niyeti olmadığında adını veya en basit şeylerini bile öğrenmeye zahmet etmeyeceğini anlatır. Samimiyet ve ilgi olmadan sağlıklı bir iletişim kurulamaz.
  • Gurbet, adı bet: İnsanı sevdiklerinden ve sevdiği yurdundan ayrı koyan gurbetin iyi olmadığını anlatır (bet: kötü): Gurbet adı bet derdi rahmetli nenem. Yurduma döndükten sonra, kapı arkası bile gurbet şimdi benim için.. (D. Giritli)
  • İnsanın adı çıkacağına canı çıksın*: İnsanın yok yere kötü tanınması, çok üzücüdür. Bu kötü ün kolay kolay silinmez.
  • İtin adını an, eline ağaç al (İti an çomağı hazırla*): Görgüsüz, geçimsiz, kötü huylu birinden bahsederken her an bir yerden çıkıp gelecekmiş gibi hazırlıklı olunmalıdır.
  • İyi nasihat verilir, iyi ad verilmez*: Bir kimse başkasına iyi öğüt verebilir ama iyi ad, ün veremez, bunu ancak kişinin kendisi kazanabilir.
  • Kedinin kanadı olsaydı serçenin adı kalmazdı*: Saldırganların bir olağanüstü güçleri olsaydı, saldırdıkları varlıkların soyu tükenirdi.
  • Kurdun adı yaman çıkmış, tilki (tilkicik var) vardır baş keser*: Öyle sinsi ve kurnaz kimseler vardır ki, adı zalime çıkmış nicelerine taş çıkartırlar.
  • Kurdun adı yedi, yese de yemese de: Birinin geçmişteki eylemleri veya genel itibarı nedeniyle, belirli bir davranışı yapmasa bile o davranışla ilişkilendirilip suçlanacağını ifade eder.
  • Kurdun adını ağzına alırsan kurt gelir: İnsan bir olaydan ne kadar korkar, çekinirse o olay çoğu zaman başına gelir.
  • Malı kırağı öldürür, kışın adı çıkmıştır: Tarımsal ürünlere asıl zararın kırağı gibi beklenmeyen hava durumlarından geldiğini, ancak kötü şöhretin kışa yüklendiğini anlatır (kırağı: Su buğusunun soğuk havalarda, yerde, bitkiler, ağaçlar ve öteki nesneler üzerinde donmasıyla oluşan ince tabaka). Benzer şekilde, gerçek sorunlar başka olsa da bazen insanlar genellikle yanlış yere suç yüklerler.
  • Malı ongun olanın adı angın olur*: Malından çok ürün alan kişinin adı her yerde anılır (ongun: verimli, bol; angın: ünlü).
  • Merhametin dünyada bir adı kaldı: Merhametin günümüzde sadece adının kaldığını ve gerçek hayatta çok az merhamet edildiğini ifade eder. İnsanların çıkarlarına odaklanması, merhamet duygusunun giderek azalmasına yol açar.
  • Şehirliyi ad yıkar, köylüyü inat: Şehirde yaşayan insanların itibar kaybıyla, köyde yaşayanların ise inatçılıkları yüzünden zarar görebileceğini anlatır. Şehir hayatında isim ve şöhret önemliyken, köy hayatında ise gereksiz yere inatçılık insanı zor duruma düşürebilir.
  • Ustamın adı Hıdır, elimden gelen budur: Gücüm bu kadarını yapmaya yeterlidir. Daha çoğunu ya da iyisini yapmamı beklemeyin.
  • Yiğit ölür adı kalır, alçağın neyi kalır: Dürüst, iyiliksever kişi öldüğü zaman uzun süre kimse onu unutmaz. Kötü kalpli, aşağılık kişi ölse bile buna üzülen olmaz, herkes onu çabuk unutur.

Ad ile ilgili birleşik kelimeler

  • … adı altında: Bir şeyi kendisine siper ederek, onun arkasına sığınarak: Adalet adı altında zulüm, meşrutiyet ve meşveret adı altında istibdat ve mutlakıyet, hamiyet adı altında hasis menfaatler, müsavat adı altında müsavatsızlık, hak adı altında haksızlık her asırda görülmüş ve ... (S. Albayrak)
  • Adı sanı: Bir kimsenin herkesçe bilinen ünü: Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye Babam Hakan'ı, Anam Hatun'u yükseltmiş olan Tanrı, onlara ülke veren Tanrı, Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye, beni hakan tahtına oturttu. (C. Ersen)
  • Adı sanı belirsiz:
    1. Ne olduğu bilinmeyen, adı duyulmamış: Herkes için adı sanı belirsiz bir gelip geçenden başka bir şey değildim...
    2. Soyu sopu belli olmayan: Adı sanı belirsiz halkın şan ve şerefi yoktur... (C. Şahabettin)
  • Adı üstünde: Besbelli, ortada, apaçık: Adı üstünde çocuktu, tabii ki oynayacaktı. (İ. Gezer)
  • (bir şeyin, bir kimsenin) Adına: O şey ya da o kimse yerine, onun hesabına: Birinin adına konuşmak. Kanun adına birini tutuklamak.
  • Adıyla sanıyla: En belirli niteliğiyle: Adıyla sanıyla ona Keskin Efe derler.
  • Kendi adına: Yalnız kendi için, kendi hesabına: Emekli olmuş ve artık kendi adına çalışıyor. (H. Akın)