Kazan nedir ne demektir? Kazan ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Büyük ve eski bir bakır yemek kazanı
Bakır yemek kazanı
  1. Çok miktarda yemek pişirmeye ya da bir şey kaynatmaya yarar büyük ve kulplu tencere: Aşure kazanı. Çamaşır kazanı. Kara Kazan, ocak üstünden hiç inmez; aş pişer, her yanından dolar taşardı. Onca yiyen olur, yine de eksilmez, artardı...
  2. Buhar makinelerinde suyun kaynatıldığı kapalı kap: Vapurun kazanı.
  3. Kalorifer gibi sıcak su donanımını gerçekleştiren döşemelerde suyun ısıtıldığı kapalı kap: Kalorifer kazanı.
  4. Bir kazanın alabileceği ölçüde: İki kazan su.
  5. (askeri terim) Birliğin yemek yönünden bağlı olduğu kazan: Şoförler kazandan yemiyor, bedel alıyorlar.
  6. Baskı makinesinde, kağıdı alıp kalıba değdirerek baskıyı gerçekleştiren büyük silindirik tambur.
  7. Ankara iline bağlı ilçelerden biri, Kahramankazan.


Kazan ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "kazan" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Kazan kaldırmak:
    1. (tarih) (Yeniçeriler) Ayaklanmak: Kazan kaldırmak, yeniçerilerin isyan ettikleri zaman ocaktan büyük kutsal kazanı kaldırıp dışarıya, yol ortasına koymalarından gelir. (A. Mert)
    2. (mecazi) Topluca başkaldırmak: Partinin, ideallerinden saptırıldığını gören bazı üyeler nihayet kazan kaldırdılar. (İlgili cümle kaynağı: N. Muallimoğlu)
  • (bir yerde) Kazan kaynamak: Karışıklık olmak: Gizliden gizliye bir kazan kaynıyordu, başkent İstanbul'da. (A. K. Meram)
  • (bir yer) Kazan (biri) kepçe: (deyiminin anlamı) Birinin bir yeri adım adım dolaştığını anlatır: İstanbul kazan ben kepçe yollara düşmüş sevdiğim kadını aramaya koyulmuştum. (M. C. Uludağ)
  • Kazanı kapalı kaynamak: İç yüzü bilinmemek, gizlilikleri başkasınca bilinmemek: Herkesin kazanı kapalı kaynar, içinde et mi dert mi bilinmez. (R. S. Tatar)
  • Başı kazan gibi olmak: Başında uğultulu bir sersemlik olmak, başı şişmiş olmak: Çalınan alafranga havalardan başı kazan gibi olduğu için... (O. Gündüz)
  • Bir kazanda kaynamak: Pek iyi anlaşmak, uyuşmak, bağdaşmak.
  • Cadı kazanı gibi kaynamak: Dedikodu, kargaşa çok olmak: Grevler, protestolar, silahlı saldırılar git gide sıklaşmaya başlamıştı. Ülke cadı kazanı gibi kaynıyordu. (C. Yılmaz)
  • Dünya kazan ben kepçe: Bir şeyin çok arandığını, her yerin dolaşıldığını anlatır: Dünya kazan ben kepçe aradım her yeri, bulamadım seni. (L. Kaleli)
  • El kazanıyla aş kaynatmak: Başkasının hazırladığı olanakları kendi hesabına kullanarak iş çevirmek: El kazanıyla aş kaynatırsan böyle olurmuş. (A. Karaağaç)
  • Kafası kazan (gibi) olmak:
    1. Çok gürültüden rahatsız olmak: Konuşmalardan, içerdeki, dışardaki gürültülerden kafası kazan gibi olmuştu.
    2. Zihni yorulmak: Velhasıl, düşündükçe Mehmet'in kafası kazan gibi oluyordu. (S. Kocagöz)


Kazan ile ilgili atasözleri ve anlamları


İçinde "kazan" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Kazan karası gider, namus karası gitmez: Maddi kirlerin temizlenebileceğini, ancak insanın namusuna sürülen lekenin asla silinemeyeceğini ifade eder. Namusa yönelik suçlamaların ve lekelemelerin çok daha kalıcı ve onarılamaz olduğunu vurgular.
  • Kazan kaynadığı yerde taşar: Bir olayın etkilerinin en fazla başladığı yere yansıdığını ifade eder. Yani, bir işin ya da durumun sonuçları, en çok o olayın merkezindekileri etkiler.
  • Kazan kaynamayan yerde maymun oynamaz (Kazan kaynar maymun oynar / Kazan nerede kaynarsa, maymun orada oynar)*: Karşılıksız hiçbir iş yapılmayacağını ifade eder.
  • Kazan kaynar suyu yok, çorba kaynar özü yok: Yapılan işlerin veya sunulan şeylerin içi boş, değersiz veya anlamsız olduğunu ifade eder. Görünürde hareket ve çaba olsa da, içerik olarak niteliksiz veya değersiz bir durum söz konusudur.
  • Kazan kazan ver kazana: Çalışıp para kazanmayı ve kazandıklarıyla rızkını temin etmeyi anlatır. İnsan, emeğinin karşılığını ihtiyaçlarına yönlendirmelidir.
  • Kazan kazana dibin kara diyemez/demiş: Kirli işlerle uğraşan kimseler birbirlerini davranışlarından ötürü eleştiremezler; eleştirirlerse yüzsüzlük etmiş olurlar.
  • Kazan üstü kapalı kaynar: İşler ve ilişkiler gizlilik içinde yürütülürse daha sağlıklı sonuçlar alınır. Açığa vurulmayan işler daha az zarar görür.
  • Kazanda kaynayanı içindeki kaşık (kepçe) bilir: Bir olayın veya durumun tüm ayrıntılarını en iyi, o olayın içinde bulunanların bileceğini ifade eder. Dışarıdan bakanlar, işin iç yüzünü tam olarak anlayamazlar.
  • Kazanın doğurduğuna inanan öldüğüne de inanır: Doğru olmadığı kesin olan bir şeye inanan saf kimseler daha imkansız olan şeylere de kolayca inanırlar.
  • Aça kazan astırma, donmuşa öd yaktırma: Zor durumda olan insanlara onların tahammül sınırlarını aşacak taleplerde bulunulmaması gerektiğini ifade eder. Aç bir kişiye yemek hazırlatmak ya da üşüyen birine daha fazla acı çektirmek haksızlık olur, zor durumdakilere anlayış gösterilmelidir.
  • Ağır kazan geç kaynar*:
    1. Kalın kafalı insan bir konuyu zor anlar.
    2. Tembel insanın işi ağırdır.
    3. Ağırbaşlı insan çabuk öfkelenmez.
  • Ağustosta beyni kaynayanın zemheride kazanı kaynar*:
    1. Yazın çalışan kışın rahat eder, gençken çalışan yaşlılıkta rahat eder.
    2. Zamanını iyi ayarlayan insan sıkıntıya düşmez.
  • Ateş olmayınca kazan kaynamaz: Yapılacak iş için gerekli olan şartlarda önemli bir eksik olursa o iş gerçekleşmez.
  • Av kazana yakın gerek: İş veya ticaretin bulunulan bölgede veya memlekette yapılmasının daha verimli olduğunu ifade eder. Uzak yerlere gitmek yerine, yakın çevredeki fırsatları değerlendirmek genellikle daha faydalıdır.
  • Bir baş soğan bir kazanı kokutur*: Kötü bir kişi, kötü bir davranış, kötü bir söz büyük bir topluluğun huzurunu bozmaya yeter.
  • Cennete girse fidan kırar, cehenneme girse kazan deler: Sorun çıkaran kişiler, nerede olursa olsun huzursuzluk yaratır. Uyum sağlamak yerine her ortamda karışıklık ve zarar meydana getirirler.
  • Çalışmayanın kazanı kaynamaz: Çalışmayı sevmeyen kimseler yoksulluk içinde yaşarlar.
  • Deveye "Bir çömlek yapıver" demişler, yedi kazan sütü devirmiş "Çok şükür bir kazasız çıktım" demiş: Beceriksiz, sakar kimseler en basit işi bile her şeyi kırıp dökerek yaparlar. Buna aldırış etmedikleri gibi işi başarıyla bitirdiklerine inanıp sevinirler.
  • Dünya dört kulplu bir kazan, bir kulpundan tut da kazan: Bu dünyada herkes için kazanç yolu vardır. Ancak bunlardan birini izleyip yürümeyi bilmek gerektir.
  • Dünya kazan, biz kepçe: "İsteklerimize ulaşabilmemiz için çok gayret göstermeliyiz" anlamına gelen atasözü.
  • El kazanı ile aş kaynamaz*: Önemli bir iş, başkalarının yardımıyla başarılamaz, iş her an yarıda kalabilir.
  • Gider kazan karası, gitmez yüz karası: Maddi kayıpların ya da hataların telafi edilebileceğini, ancak insanın onuruna ve itibarına sürülen lekenin kolay kolay silinemeyeceğini ifade eder. İtibar ve onurla ilgili yaraların çok daha derin ve kalıcı olduğuna dikkat çeker.
  • Gürültü istemeyen, kazancı (bakırcı) dükkanına girmez (hırkasını başına çeker)* (Gümbürtüden korkan, kazancı dükkanına girmez): Gürültüden rahatsız olan ya da sessizlikten hoşlanan kimseler, gürültülü patırtılı işlerle ilgilenmemeli ya da böyle yerlerde görev almamalı.
  • Herkesin kazanı kaynar, içindeki et midir, dert midir kimse bilmez: Kişilerin özel hayatlarında yaşadıklarını başkaları bilmez.
  • İki baş bir kazanda kaynamaz*: Ayrı ayrı düşünceleri ve kişilikleri bulunan iki kişi bir arada yaşayamaz, bir işi birlikte yapamazlar.
  • İkisini bir kazana koysalar kaynamazlar*: Aralarındaki anlaşmazlık o kadar büyüktür ki onları uzlaştırma çaresi bulunamaz.
  • İşkembeci kazanından diba çıkmaz: Değersiz bir yerden veya kişiden kaliteli bir şey beklenemez. İnsan, bulunduğu ortamın ya da yapısının gerektirdiği şeyleri ortaya koyar.
  • Kara kazanın yanında durana is bulaşır: Kötü ruhlu, ahlaksız, düzenbaz kimselerden uzak durmalıyız, aksi halde işledikleri suçların zararı bize de dokunur.
  • Kaynayan kazan kapak tutmaz*: Patlak vermesi beklenen olay bir noktaya geldikten sonra artık önlenemez.
  • Kazanmayanın kazanı kaynamaz* (Kazanmayınca kazan kaynamaz): Çalışıp kazanmayan kişi, geçimini sağlayamaz, aç kalır.
  • Nazar insanı mezara, hayvanı kazana sokar: Her insanın çevresinde kıskanç ve kötü niyetli birileri mutlaka bulunur. Böyle kimselerin nazarı insana her türlü uğursuzluk getirebilir.
  • Sade sudan zerde olmaz bal kazana girmeyince, hazıra hazine dayanmaz bir taraftan gelmeyince: Elde yeterli imkan olmayınca kaliteli iş üretilemez. Hiç kazanmadan harcayan kişi de ne kadar varlıklı olursa olsun zenginliği uzun sürmez.
  • Yağlı kazan, yağlı kepçe: Zenginlik veya başarı getiren bir kaynağa bağlı olanların bundan faydalandığını ifade eder. Yani, iyi bir fırsat veya k2zanç varsa, ondan etkilenen herkes de bu k2zançtan pay alır (?).


Kazan ile ilgili birleşik kelimeler


  • Kazan dairesi: Gemi veya yapılarda ısıtma sistemlerinin bulunduğu bölüm.
  • Kazan kulpu: Çok rastıklı kara kaş için söylenir.
  • Kazan mevcudu: (askeri terim) Ordu birliklerinde bir günde kazandan yemek yiyecek erlerin toplamı.
  • Kazan-ı Şerif (Kutsal Kazan): (tarih) Yeniçeri ocağına bağlı kişilerce kutsal sayılan, Hacı Bektaşı Veli'nin içinden yemek yediğine inanılan kazan.
  • Kazandibi: Dibi tutturularak hafif yanık kokusu ve tadı verilmiş muhallebi tatlısı.