- İnsanın içine işleyen derin üzüntü ya da acı, keder: Derdimi söylesem bilmem kimlere / Zalimmiş gurbetin kahrı, çok zalim (S. Aslan). Kadıncağız kahrından deliye döndü.
- Yok etme, perişan etme, mahvetme, ezme: Gelse celalinden cefa / Yahut cemalinden vefa, / İkisi de cana safa: / Kahrın da hoş, lütfun da hoş. (Yunus Emre)
- Kahır etmek (kahretmek):
- Birini perişan etmek, ezmek.
- Beddua etmek, ilenmek: Kahretsin!
- Kendine dert etmek, içlenmek, çok üzülmek: Bu çocukların hali beni kahrediyor.
- Çok üzmek.
- Kahır olmak (kahrolmak):
- Derin üzüntülere düşmek.
- Ant anlamında kullanılır: Kahrolayım ki yapmadım, diyorum sana!
- Kahrolsun!: "Yok olsun" anlamında nefret bildirir: Kahrolsun hainler! Kahrolsun düşmanlar!
Kahır ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "kahır" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Kahır çekememek: Birinin huysuzluğuna ya da verdiği sıkıntıya katlanamamak.
- Kahır çekmek: Uzun süre sıkıntıya katlanmak.
- Kahır yüzünden lütfa uğramak: Birine kötülük olsun diye yapılan bir iş, tersine onun iyiliğine yardım etmek: Yurdakul'un "Vur" şiiri okutturulmadığı için, "Ahretlik" şiirini okumak zorunda kalışım, daha çok ilgi çekmeme ve beğenilmeme sebep oldu. Eskilerin deyişiyle, adeta, kahır yüzünden lütfa uğradım. (Türk Dili)
- Kahrı çekilmez: (deyiminin anlamı) Huysuz ya da pek sıkıntılı.
- Kahrına uğramak: Birinden kötülük görmek, birinin öfkesine uğramak.
- Kahrından ölmek: Aşırı üzüntü çekmek.
- Kahrını çekmek: Sıkıntı ve üzüntüsüne katlanmak: Siz ki bunca sene onun kahrını çektiniz, yaramazlıklarına tahammül ettiniz. (İ. Enginün)
Soru/Yorum Formu