- İnsanın içine işleyen derin üzüntü ya da acı, keder: Derdimi söylesem bilmem kimlere / Zalimmiş gurbetin kahrı, çok zalim (S. Aslan). Kadıncağız kahrından deliye döndü.
- Yok etme, perişan etme, mahvetme, ezme: Gelse celalinden cefa / Yahut cemalinden vefa, / İkisi de cana safa: / Kahrın da hoş, lütfun da hoş. (Yunus Emre)
- Kahır etmek (Kahretmek):
- Birini perişan etmek, ezmek: Dostları olan müminlere zafer nasip etti ve düşmanlarını da kahretti. (İsmail Hakkı Bursevi)
- Beddua etmek, ilenmek: "Hayatımızı mahvettin. Allah seni kahretsin." diyerek lanet okudu. (H. Bozkurt)
- Kendine dert etmek, içlenmek, çok üzülmek: Boş sözlere kanma dostum / Vefasızları anma dostum / Kaybeden hep sen olursun / Kahredip de yanma dostum (V. Azgı). Bu çocukların hali beni kahrediyor.
- Çok üzmek: Seni sevmiyorum demesi, beni kahretti. (M. Yılmaz)
- Kahır olmak (Kahrolmak):
- Derin üzüntülere düşmek: Çocuk da evden kaçmış. Baba da anne de kahroldu. (M. Işık)
- Ant anlamında kullanılır: Kahrolayım ki yapmadım, diyorum sana!
- Kahrolsun!: "Yok olsun" anlamında nefret bildirir: Kahrolsun hainler! Kahrolsun düşmanlar!
Kahır ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "kahır" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Kahır çekememek: Birinin huysuzluğuna ya da verdiği sıkıntıya katlanamamak: "Ya mahpushaneye atılırsan? Cemal usta bu yaştan sonra kahır çekemezsin!" (T. Akansu)
- Kahır çekmek: Uzun süre sıkıntıya katlanmak: Müslümanlığa bütün varlığıyla bağlı kaldı. Kahır çekti, sustu. Aç kaldı, ses çıkarmadı. Kanaat edip yaşadı... (Y. K. Necef Zade)
- Kahır yüzünden lütfa uğramak: Birine kötülük olsun diye yapılan bir iş, tersine onun iyiliğine yardım etmek: Yurdakul'un "Vur" şiiri okutturulmadığı için, "Ahretlik" şiirini okumak zorunda kalışım, daha çok ilgi çekmeme ve beğenilmeme sebep oldu. Eskilerin deyişiyle, adeta, kahır yüzünden lütfa uğradım. (Türk Dili)
- Kahrı çekilmez: Huysuz ya da pek sıkıntılı: Huyu çirkin olan güzelin kahrı çekilmez. (Hekimoğlu İsmail)
- Kahrına uğramak: Birinden kötülük görmek, birinin öfkesine uğramak: Bizim köy Allah'ın kahrına uğradı. Belki de hepimizin büyük bir suçu vardı. Ne bilelim? Belki de helâle haram kattık, dün, kocalar dedeme öyle diyorlardı. (N. Araz)
- Kahrından ölmek:
- Çok üzülmek: Ağzımı açsam kadın kahrından ölüyor nasıl fark etmeyeyim? (B. Dönmez)
- Aşırı üzüntü, ölümüne neden olmak: Çünkü köpek sahibinin ölümünden sonra yemekten içmekten kesilmiş, adeta matem tutmuş. Çok geçmeden de kahrından ölmüş. (B. Şimşek)
- Kahrını çekmek: Sıkıntı ve üzüntüsüne katlanmak: Siz ki bunca sene onun kahrını çektiniz, yaramazlıklarına tahammül ettiniz. (İ. Enginün)
Kahır ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "kahır" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Kahır çekmeyince lütuf ele girmez: Zorlukların ve acıların yaşamın bir parçası olduğunu ve bazen bu deneyimlerin sonucunda değerli şeyler elde edilebileceğini ifade eder.
- Arı kahrını çekmeyen balın kadrini ne bilir: İşin zorluğunu bilmeyenler, sonuçların değerini de bilmezler.
- Bir dostun bin düşman kadar kahrı olur (Dostun zahmeti düşmanınkinden çok olur): Dostluğun yürüyebilmesi için yeri geldiğinde fedakarlıklar yapılır, sıkıntıya düşülür, ama önemli olan dostluğun devam etmesidir.
- Cihanın kahrını çekenden sor, zehrin acısını içenden: Her derdin acısını ancak onu çeken bilebilir.
- Dumansız baca olmaz, kahırsız koca olmaz*: Dumanı olmayan baca olmadığı gibi, karısına sıkıntı vermeyen koca da olmaz.
Soru/Yorum Gönder