yaş (I)
- Doğuştan beri geçen ve yıl birimiyle ölçülen zaman: Okumanın meyvelerini daha çocuk yaşımda aldım. 11 yaşımda Osmaniye'de gazeteciliğe başladım. 14 yaşımda ilk şiir kitabımı yayımladım. 15 yaşımda Osmaniye'de tek başıma şiir sergisi açtım. 18 yaşıma geldiğimde basılmış 4 kitabım, gazetelerde tefrika edilmiş romanım ve 200'ü aşkın hikayem vardı. (M. Karaburç)
- Hayatın çeşitli evlerinden biri, çağ: Genç yaşta İslam'ı kabul etmişti.
- (gökbilim) Bir gökcisminin oluşmaya başladığı günden bugüne dek geçirdiği zaman süresi: Güneş'in yaşı yaklaşık 4,5 milyar yıldır.
- Yaş basmak: Yaşlanmak.
- Yaş günü: Birinin doğduğu günün yıl dönümü.
- Yaş haddi: Bir görevlinin görevinde kalmasına yasanın izin verdiği en ileri yaş.
- Yaşında: Bir yaşında, yaşını doldurmuş: Çocuk daha yaşında değil.
- Yaşını doldurmak: Bir yaşında olmak, yaşında olmak.
yaş (II)
Göz yaşı |
- Az ıslak, çokça nemli: Yaş bez. Yaş toprak. Çocuğun altı yaş.
- Kurutulmamış: Yaş üzüm. Yaş sebze.
- (Bitkiler için) Canlılığını yitirmemiş: Ağaç yaşken eğilir. (atasözü)
- (argo) Kötü, korkulu durumda: İşler yaş.
- Ağlandığında gözlerden akan berrak sıvı, gözyaşı: Yanaklarına süzülen yaşlar.
Yaş ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "yaş (I, II)" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Yaş akıtmak (dökmek): Ağlamak: Resulullah (sav) bize öyle bir vaazda bulun ki, ondan dolayı kalpler titredi, gözler yaş akıttı. (İmam Nebevi)
- Yaş ilerlemek: Yaşlanmak, ihtiyarlamak: Zaman geçti, yaş ilerledi, çalgıcı ihtiyarladı. Güzelim sesi çirkinleştiği için itibardan düştü. (K. Yusufoğlu)
- Yaş tahtaya (yere) basmak: Girişilen bir işte uyanık davranmamak yüzünden aldanmak: Yılların iş adamıydı ve yaş tahtaya basacak biri de değildi. (M. Özgür)
- (bir iş) Yaş olmak: İşe birtakım oyunlar karışmak, böyle bir işe girişmekte sakıncalar bulunduğu anlaşılmak: En yaşlı olanı, "O iş yaş, öyle bir şeyi hayatta yapamazlar..." diyerek karşı çıktı. (G. Karahan)
- Yaşı benzemesin: Biri, genç yaşta ölmüş birine başka bir bakımdan benzetilirken ömrünün onun gibi kısa olmamasını dilemek için söylenir: "Bu oğlan yaşı benzemesin tıpkı dedesine benziyor" der ve parmaklarıyla üç defa tahtaya vurur. (A. A. Çınar)
- Yaşı ne başı ne? (Yaşın ne başın ne?): (deyiminin anlamı) Genç bir kimsenin yaşının ve görgüsünün konuşulan iş için elverişli olmadığını anlatır: Biraz beklesin, onun daha yaşı ne, başı ne. (N. Muallimoğlu)
- Yaşı yerde (toprakta) sayılası: "Ölsün" anlamına bir ilenme: – Gidinin, yaşı toprakta sayılası herifi! (R. Enis)
- Yaşına başına bakmadan: Yaşına aykırı davranışlarda bulunan kimseler için kullanılır: "Evlilik programına katılmış yaşına başına bakmadan, karı arıyormuş kendine!"
- Yaşını başını almak: Yaşı ilerlemiş olmak: Yaşını başını almış, derli toplu giyimli bir hanımdı. (M. K. Sevinç)
- Yaşını doldurmak: Öngörülen belli bir yaş sınırına ulaşmak: 65 yaşını doldurunca devlet memurluğundan emekliye ayrıldı. (B. Necatigil)
- Yaşını içine akıtmak: Duyduğu acıyı sezdirmemek: Gözlerinin yaşını içine akıta akıta yüreğini dağlamıştı. (Y. Bahadıroğlu)
- Yaşlara boğulmak: Çok ağlamak: Kederlerle dolan gözleri yaşlara boğulmuş, yasın ağırlığı altında beli bükülmüştü. (Hoca Sadeddin)
- Bir yaşına daha girmek: Şaşılacak yeni şeyle karşılaşmak: Otel sahibi garsonlara hizmet ediyor galiba. Aa! Bir yaşıma daha girdim.
- Gözünden (gözlerinden) yaş (yaşlar) boşanmak: Çok ağlamak: Peygambere indirileni duydukları zaman gerçeği anlamalarından dolayı gözlerinden yaşlar boşandığını görürsün. (Maide Suresinden)
- (birinin) Gözünün yaşına bakmamak: Hiç acımamak, sızlanmasına aldırış etmemek: Kurallara uymayanlara gözünün yaşına bakmadan ceza keserlerdi. (Örnek cümle kaynağı: A. Türki)
- Havanın gözü yaşlı: Neredeyse yağmur yağacak: Havanın gözü yaşarınca çeneleri açılan şemsiye bazargâhları ortalığa yayılarak kimi şemsiyesiz görürlerse onun kulağı dibinde bağırmak suretiyle iş görürler. (Ş. Aktaş)
- Kanlı yaş (yaşlar) dökmek: Büyük üzüntüyle ağlamak: Yandı bağrım, kanlı yaşlar döktü gözler, neyleyim. (A. Ş. Ak)
- Ölü gözünden yaş ummak: Hiç olmayacak yerden, mümkün olmayan durumda yardım veya destek beklemek: Bunca yıldır, anamızı onlar ağlatmıyor mu? O zaman hala ne diye ölü gözünden yaş umuyoruz. (A. İlhan)
Yaş ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "yaş (I, II)" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Yaş ağaca balta vuran el onmaz: Yaş ağaç, canlılığı ve zararsızlığı simgelerken; ağaca vurulan balta, bu masumiyete karşı yapılan kötülüğü temsil eder ve bunu yapan kişinin feraha ulaşamayacağını ve bu tür eylemlerin er ya da geç kişiye zarar olarak döneceğini anlatır.
- Yaş kesen, baş keser*: Gereksiz yere ağaç kesmek, insan canına kıymak kadar büyük bir suçtur.
- Yaş kocar, gönül kocamaz*: "Kişi ihtiyarlar ama gönlü hep genç kalır, sevgisi eksilmez" anlamında söylenen bir atasözü.
- Yaş ot yanmaz, elçi ölmez/öldürülmez: 1. Verimli, taze şeylere zarar verilmez. 2. Birinden haber getiren kişiye kötü davranılmaz.
- Yaş yetmiş iş bitmiş*: (atasözünün anlamı) Yetmiş yaşına gelen insandan iş beklenmez.
- Yaşı at pazarında sorarlar*: İnsanların değeri yaşlarıyla ölçülmez. Yaşlarına göre değerleri değişenler hayvanlardır.
- Yaşın arasında (yanında) kuruda yanar: Bir haksızlığa müdahale ederken bazen hiç suçu olmayan insanlarda ceza çekebilir.
- Ağaç yaş (fidan) iken eğilir*: İnsan, ancak küçük yaşta kolay eğitilir. Büyüdükten sonra ona yön ermek zordur.
- Akıl yaşta değil baştadır*: Bir kimsenin sadece yaşı büyümekle aklı artmaz. Yaşlılardan daha akıllı gençler de vardır.
- Aklı başa yaş getirir*: Olgunlaşmanın ve deneyim kazanmanın zamanla, yani büyümeyle ve yaşlanmayla gerçekleştiğini ifade eder. Genç yaşta bazı şeyler anlaşılamasa da, yaş ilerledikçe insanın bilgeliği ve anlayışı artar.
- Alın teriyle sulanmayan tarla göz yaşı ile sulanır: Çiftçi toprağına gerekli özen ve bakımı göstermez, bol bol sulamazsa, ürün alamaz ve üzüntü duyar.
- Baht (akıl) olmayınca başta, ne kuruda biter ne yaşta*: Kişi talihsiz olursa giriştiği hiçbir işten olumlu sonuç alamaz.
- Baş kes yaş kesme*: Ağaç kesmek, insan öldürmek kadar büyük bir suçtur.
- Boşboğazı ateşe atmışlar, odunum yaş (az) demiş*: Çenesi düşükler umulmadık anlarda densizce konuşabilirler.
- En iğrenç yalan göz yaşı şekline girendir: Kendini acındırarak insanları kandırmak insanların zaaflarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak, çok yanlış ve kötü bir şeydir.
- Erkeğin maaşı kadının yaşı sorulmaz: Erkekler kazandıkları paranın miktarının bilinmesini istemezler. Aynı şekilde kadın da yaşlanmaktan korktuğu için yaşının bilinmesini istemez.
- Gönlün pasını göz yaşı siler: "Dert döken insan rahatlar, gözyaşı insanı ferahlatır" anlamlarında söylenen bir atasözü.
- Hilekârın (Haramzadenin) gözü yaşlı olur: Hile ile iş yapan kimseler insanları daha kolay etkilemek için masum ve acıklı tavırlar takınırlar.
- İnsanın aklına, ağanın yaşına değer biçilir: İnsanların akıllarına göre değerlendirilmeleri gerektiğini ifade eder. Tıpkı bir ağanın yaşına göre saygı görmesi gibi, insanların da akılları ve zekaları doğrultusunda itibar ve değer kazanmaları gerektiğini vurgular.
- Kefen alacak adam, gözünün yaşından belli olur (Tabut arayanın gözleri yaşlı olur): Bir kimsenin herhangi bir eyleme girişeceği, o eyleme girişmesini zorunlu kılan durumundan anlaşılır.
- Kırk yaşından evvel hikmet söylemeyen ondan sonra hiç söyleyemez: Gençliğinde bilgi ve kültür sahibi olamayan, yaşlandığında hiç olamaz.
- Kışın gözü yaşlıdır: Kış aylarında kar ve yağmur daha çok yağar.
- Kışın yaşa yazın taşa oturulmaz: 1. Gerek yazın, gerek kışın vücudumuzu soğuktan korumalıyız. 2. Her mevsimin ve durumun kendine özgü olan koşullarına uygun davranmalıyız.
- Kurunun yanında yaş da yanar*: Gerçek suçlular cezalandırılmaya çalışılırken, bu uygulamadan hiç suçu olmayanlar da zarar görebilirler.
- Kurbanın gözü yaşlı olur: Başına bir felaket gelecek kimse bunun sıkıntısını önceden hisseder.
- Lodosun gözü yaşlıdır: Lodos estiğinde genellikle yağmur yağar.
- Öğrenmenin yaşı olmaz: Bilginin ve eğitimin her yaşta edinilebileceğini ifade eder. İnsan, yeterli azim ve istekle her zaman yeni şeyler öğrenebilir.
- Pek yaş olma, sıkılırsın; pek de kuru olma, kırılırsın*: Hiçbir şeyde aşırıya kaçmamak gerekir. Gerektiğinde gerektiği kadar uysal, gerektiği kadar sert olmayı bilmek gereklidir.
- Sac kıvamını bulur hamur tükenir, yaş kıvamını bulur ömür tükenir: Genellikle bir şeyin tam kıvamına geldiği anda, o şeyin sonuna yaklaşıldığını ifade eder. Hayatın son dönemlerinde insanların deneyim ve olgunluğa eriştiğini, ancak bu olgunluğa ulaşana kadar ömrün büyük kısmının geçtiğini ifade eder. Bu, insanın yaşam sürecinde elde ettiği bilgelik ve tecrübelerin, ömrün sonlarına denk geldiğini anlatır.
- Soğanın tatlısı olmaz, en tatlısı yaş döktürür: Bazı şeylerin doğası gereği sert ve acı olduğunu, bu nedenle ne kadar iyi olursa olsun yine de sıkıntı vereceğini ifade eder.
- Söz dediğin yaş deridir, nereye çekersen oraya gider*: Söylenen bir sözün anlamı yorumlanmaya göre değişir.
- Yağmur yağarsa, gelinin gözü yaşlı olur: Her kızın rüyası evleneceği düğün günüdür. Hiç bir gelin bu günde bir aksilik çıkmasından hoşlanmaz, büyük üzüntü duyar.
- Yağmur yağsa yaş görmez (değmez), dolu (kavga) olsa taş görmez (değmez): Öyle güvenli durumu var ki hiçbir tehlike ona zarar vermez.
Soru/Yorum Formu