Yara nedir? Yaralı ne demektir? Yara ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
  1. Vücutta herhangi bir etkiyle oluşan ve az çok tehlikeli olan yarık, kesik: Kurşun yarası. Bıçak yarası. Yüzünde bir yara var.
  2. Bir şeyde, bir dış etkiyle oluşan ve tehlikeli olabilen yarık, hasar: Geminin gövdesinde yara açıldı. Bu yara ağacı kuruttu.
  3. (mecazi) Dert, keder, üzüntü, acı: Yaramı deşmeyin. Yürek yarası.
  4. Vücutta işlemekte olan çıban.


Yara ile ilgili birleşik kelime ve fiiller


  • Yara bere: Yara, ezik, sıyrık, çürük.
  • Yaralı:
    1. Yarası olan, yaralanmış: Yaralı kuş, yaralı gemi vb.
    2. (mecazi) Dertli: Bu ayrılıktan çok yaralıydı Ömer. (Y. Z. Ortaç)
  • Dil yarası: Acı sözün yol açtığı gönül kırıklığı: El yarası çıkar da dil yarası çıkmaz. Çünkü dil yarası gönül yarasıdır. Ne gönlümüzü kıranları unuturuz ne de gönlünü kırdıklarımızca unutuluruz. (Z. Şahin)
  • Yarası olan kanayan bir kalp çizimi
    Gönül yarası
    Gönlü yaralı: Aşkta karşılık görmeyen, aşkını kaybetmiş kimse: Evleneceğim onunla, Allah'ın şerefi ve ırzıyla imtihan ettiği gönlü yaralı bir babadan kızını isteyeceğim. (A. E. Tahun)
  • Gönül yarası: Bir kimseyi ömrü boyunca üzecek olan acı, iç yarası: Kaderde olana çare bulunmaz / Hikmet nedir Yaradan'a sorulmaz / Gönül yarasına neşter vurulmaz / Vurup da azdırma tabip yaramı!


Yara ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "yara" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Yara açmak:
    1. Vücutta veya bir şeyin yüzünde yara oluşmasına sebep olmak: Giyimini kuşamını doğradı, altı parmak derinliğinde yara açtı. (Dede Korkut)
    2. (mecazi) Büyük üzüntü yaratmak: Resûlullah'ın vefatı, ruhunda derin bir yara açtı. (Heyet)
  • Yara almak:
    1. Yaralı duruma gelmek, yaralanmak: Ordusuyla savaşarak çok yara aldı. Otuz küsur yerinden ok yarası ve kılıç darbesi aldı. (M. Ferik)
    2. (mecazi) İtibar kaybetmek: Bu duygu bir kez yara aldı mı, demokrasinin temelleri de sarsılmış demektir. (U. Mumcu)
  • Yara bere içinde olmak: Vücudunda çokça yara, ezik, sıyrık, çürük bulunmak: Elbiseleri yırtılmış, vücudu yara bere içindeydi. (M. Büyükşahin)
  • Yara işlemek:
    1. Yara kapanmayıp irin çıkarmak (akıtmak): Yarası daha işliyordu. Köydeki yaşlı kadınlar ne kadar ilaç kaynattılarsa yaranın işlemesinin önüne geçememişlerdi. (Y. Kemal)
    2. (mecazi) Üzüntü, sıkıntı henüz sona ermemek: Kaç gurbet yaşamıştım; yüreğimin her gözünde onlarca gurbet yarası işliyor. (A. Binyazar)
  • Yara kapanmak:
    1. Yara iyi olup geçmek: Yara neredeyse kapanmış, geride sadece belli belirsiz bir iz kalmıştı. (M. Ü. Menteş)
    2. (mecazi) Üzüntü, sıkıntı sona ermek: Gencin gönlündeki yara da kapanmış gibi oldu. (H. H. Kahveci)
  • Yarasına dokunmak: Üstünde durduğu, duyarlı olduğu bir noktaya dokunmak: Bu sözler, gizli bir yarasına dokunmuş, gözlerinin biraz daha yaşarmasına sebep olmuştu. (Varlık)
  • Yarasını deşmek: (deyiminin anlamı) Birine, en çok üzüntü konusu olan bir iç acısını, bir hayal kırıklığını anımsatmak: Doktor Nâzım, kızın yarasını deştiğini anlamıştı... Sorduğuna pişman olmuştu. Üzgün bir sesle: - Özür dilerim, dedi... (Ş. Y. Şenler)
  • Yarasını sarmak: Derdine derman olmak: Ben kimsesiz olmasaydım kimsesizlerin yarasını sarmak için uğraşan birileri var mı ve ne derece başarılı olabiliyorlar bunların hiçbirini bilemeyecektim. (B. Özbek)
  • Yarasız yere kurt düşürmek: Hiçbir neden yokken sıkıntı, üzüntü verecek ya da başkasını kuşkulandırıp rahatsız edecek işler yapmak: Rahat batar bu kıza, yarasız yere kurt düşürür, sustum çocukluğuna vereyim dedim... (L. Erbil)
  • Yaraya merhem olmak: Bir derdi, üzüntüyü gidermek: Kendimizi sorumlu tutarak karınca kadarınca sorunu çözmeye çalışmak, yaraya merhem olmak bize yakışan değil midir? (İlgili cümle kaynağı: M. Karaburç)
  • Yaraya tuz biber ekmek: Bir derdin acısını çoğaltmak: Durumunu görünce kendisine acıdım, yarasını deşip tuz ekmeyi uygun görmedim. (Şeyh Sadi Şirazi)
  • Yarayı tazelemek: Üzüntüyü, sıkıntıyı, acıyı hatırlatmak, yeniden ortaya çıkarmak: Kimileri geçmiş olsun diyerek yüreğindeki yarayı tazeledi.
  • Ağır yara almak:
    1. Kavgada veya savaşta önemli ölçüde zarar görmek: Cihada devam etti. Ağır yara aldı. Cepheden kaçmadı. (N. Yıldız)
    2. Bir olayda beklenmeyen sıkıntılı ve olumsuz bir duruma düşmek: Türk halkı, bu darbelerden ağır yara aldı, ders aldı. (A. Dilipak)
  • Gönlünü yaralamak: İncitmek, kırmak, üzmek: Kimi amcası, kimi komşusu, kimi akrabası olan bu insafsızların asılsız hakaretleri O'nun tertemiz gönlünü yaraladı. (M. Y. Kandemir)
  • Kanayan yara olmak: Sürekli sıkıntı, üzüntü ve zarar veren bir durumda olmak: Buradan ayrılışları hala kanayan bir yaraydı gönlünde. (E. S. Ciner)
  • Parmağını yaranın üzerine basmak: Asıl derdi ya da bir derdin asıl nedenini göstermek: O günkü uzun ve heyecanlı nutuklar ve münakaşalar arasında, Kasım Hoca kadar parmağını yaranın üstüne basan kimse olmamıştı. (H. C. Yalçın)


Yara ile ilgili atasözleri ve anlamları


İçinde "yara" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Yara sıcakken sarılır*: (atasözünün anlamı) Bir acıyı dindirmek için gereken yardımda geç kalınmamalı.
  • Yaralı çama balta vuran çoktur: Savunmasız ve çaresiz kalmış kişiden herkes kolayca faydalanabilir.
  • Yaralı kuşa kurşun sıkılmaz*: Birinin düşkünlüğünden yararlanarak ondan öç almaya kalkışmak mertlik değildir.
  • Yaramdan ölmedim, sonradan öldüm: Kişiyi düştüğü sıkıntı değil başkalarına muhtaç kalmak yıkar.
  • Yaranın üstüne pamuk konulunca duyulur: Acı çeken kişi acısını hatırlatacak en ufak bir şeyden bile büyük üzüntü duyar.
  • Yarası olan gocunur (gocunsun)*: Bir eleştiri veya sözden rahatsızlık duyan ve tepki veren kişinin genellikle bu konuda bir suçu veya hatası olduğunu ifade eder.
  • Yaraya tuz eker: Acımasız zalim kişiler başkalarına acı çektirmekten zevk duyarlar.
  • Açık yara adam öldürmez: Kişi bir derdi olunca bunu herkesten saklamamalıdır. Aksi halde derdine çare bulması çok güçtür.
  • Açık yaraya tuz ekilmez*: Zaten acı çeken bir kişiye daha fazla acı vermekten veya onu daha fazla üzmekten kaçınılması gerektiğini ifade eder. Zor durumda olan insanlara daha fazla yüklenmek, onların sıkıntılarını artırmak anlamına gelir ve bu insani bir davranış değildir.
  • Al kaşağıyı gir ahıra, yarası (yağırı) olan gocunur (gocunsun)*: Bir yolsuzluğun sorumluları aranırken o işte kusuru bulunan kişi telaşa düşer.
  • Azgın yara onulmaz: Kontrolden çıkmış ve derinleşmiş büyük bir sorundan kurtulmanın çok zor olduğunu; zamanla geçse bile etkisi uzun süre devam edeceğini ifade eder.
  • Bendeki yara eldekine duvar deliği: Kişinin acısını başkası onun kadar bilemez.
  • Bıçak yarası geçer (onulur), dil yarası geçmez (onulmaz)*: Hakaret, ağır söz vb. gönül kırıcı davranışların hiçbir zaman unutulmayacağını anlatan bir atasözü.
  • Çıbanın başını kurcalama, yara edersin: Tehlike gelmesi söz konusu olan konularda fazla meraklı davranma, yoksa böyle davrandığına pişman olabilirsin.
  • Dil küçük yarası büyük: Gönül kırıcı sözlerin kolay kolay unutulmayacağını anlatır.
  • Dil yarası onulmaz: Kişi duyduğu acı ve kırıcı sözleri hayatı boyunca unutamaz (onmak: daha iyi bir duruma gelmek, feraha ermek).
  • Dostun attığı gül onulmaz yara açar: Sevilen birinin veya yakın bir arkadaşın yaptığı küçük bir olumsuzluğun bile derin ve kalıcı bir üzüntü yaratabileceğini ifade eder. Dostlardan gelen incitici davranışların, başkalarından gelebilecek daha büyük kötülüklere göre daha fazla acı verdiğini vurgular.
  • El yarası onulur, dil yarası onulmaz*: El yarası çabukça iyi olur ama kötü sözle açılan gönül yarası kolay kolay kapanmaz.
  • Eldeki yara, yarasıza duvar deliği*: Bir kimsenin acı ve sıkıntısı başkasına dert gibi görünmez.
  • Evinde delik, böğründe yara, var sırlarını ellerde ara: Gizlemesini bilmeyenlerin sırlarını herkes duyar.
  • Her sargı her yaraya göre olmaz/sarılmaz: Her derdin çaresi ayrı ayrıdır. Bir derde iyi gelen çarenin başka bir derde yararı olmaz.
  • Kavgacı köpekte yara eksik olmaz: Sürekli kavga eden veya anlaşmazlık çıkaran kişilerin, bu tutumlarının sonucunda zarar görebileceklerini ve sürekli olarak sorunlarla karşılaşabileceklerini anlatır.
  • Kedi arkasını (gerisini) görmüş "yaram var" demiş*: Hiç derdi olmayan kimse, en olmayacak şeyleri kendisine dert eder.
  • Kılıç yarası gider, dil yarası gitmez (Gider kılıç yarası, gitmez dil yarası): İnsan biriyle kavga edip zarar görse bile tekrar barışıp dost olabilir. Fakat ondan kötü bir söz işitirse bunu kolay kolay unutmaz.
  • Merhametli cerrah, yara sağlatamaz: Doktor, ameliyat olması gereken hastaya canı yanar diye gerekeni yapmazsa o kişinin hastalığını tedavi edemez (sağlatmak: Tedavi etmek).
  • Talihi yâr olanın yâr sarar yarasını: Şansı yaver giden kişinin dostlarından yardım görüp sıkıntılarını kolayca atlatacağını ifade eder.
  • Yaramaz yarasız olmaz: Devamlı sıkıntı çıkaran ve kurallara uymayan haylaz veya saldırgan kişilerin mutlaka bundan zarar göreceklerini ifade eder. Dikkatsiz ve sorumsuz davranışlar, sonunda kişiye sıkıntı getirir.
  • Yiğit odur attan düşe atlana; yiğit odur her yaraya katlana: Felaket zamanında sabırlı, dayanıklı olmak olgun insanların niteliğidir.
  • Yiğit yarasına yiğit katlanır*: Yiğitten gelen ağır saldırıyı ancak yiğit olan kaldırır.
  • Yiğitte yara eksik olmaz: Cesur ve kahraman kişilerin, savaş veya zorlu mücadelelerde çeşitli yaralar almasının kaçınılmaz olduğunu ifade eder. Büyük eylemler ve cesaret, bedel ödemeyi gerektirir.
  • Zaman her yarayı tedavi eder: Zaman geçtikçe pek çok sıkıntının ve acının hafifleyeceğini ve kendinden çözülebileceğini veya ortadan kalkacağını ifade eder.