- Karşılığı sonra ödenmek üzere (yapılan alışveriş): Sabah kahvaltılıkları, çay, şeker, yağ, salça gibi malzemeleri bakkal Tahir'den veresiye alıyorlardı. Borçlarını ise babasından aldıkları emekli maaşıyla, yani üç aydan üç aya ödüyorlardı. (K. Ekinci)
- (mecazi) Özenmeden, önem vermeden, gönülsüz, gelişigüzel: Veresiye görülen işten hayır mı gelir? (A. Püsküllüoğlu)
Veresiye ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "veresiye" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Veresiye almak: Malı, parasını daha sonra vermek şartıyla almak: Yumurtaları bakkaldan veresiye satın aldım (A. Yakşı). Veresiye mal almış olan beyler ve ileri gelenler borçlarını ödemediler. (H. Dereli)
- Veresiye vermek: Malın parasını daha sonra almak şartıyla satmak: İstediklerini veresiye vermiş "Bunlar sağlam insanlardır borçlarını öderler," diye düşünmüş tereddüt etmemişti (T. Özeke). Babam o kadar çok veresiye verdi ki, şu anda mahvolmuş durumda ve nereye başvuracağını bilmiyor..
Veresiye ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "veresiye" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Veresiye (borca) şarap içen iki kez sarhoş olur*: (atasözünün anlamı) Veresiye alışveriş eden iki kez sarsılır; malı aldığı zaman bir süre borcu ödemenin üzüntüsünü çeker, ödeme zamanı gelince de karşılıksız ödeme yapıyormuş gibi sıkılır.
- Veresiye dediler, alasım geldi, istemeye geldiler, ölesim geldi*: Yersiz ve fazla veresiye alışverişin borcunun ödenmesi zor olabilir.
- Veresiye göbek atılmaz: Borçla elde edilen ya da verilen şeylerin keyfinin çıkarılamayacağını ve ileride ödemede sıkıntı çıkarabileceğini ifade eder (?).
- Veresiye veremem, ardın sıra gelemem, gelirsem de bulamam, bulursam da alamam: Veresiye verilen şeylerin parasının alınmasının zor olacağını ifade eder. Borç verildiğinde, kişinin ardından koşmak, bulmak ve alacağını tahsil etmek zor bir süreç olabilir.
- Veresiye verenin kesesi boş kalır: Sürekli borçla mal veya para veren kişinin sonunda elinde bir şey kalmayacağını ifade eder. Borç ve veresiye vermenin maddi kayıplara yol açabileceği ve dikkatli olunması gerektiği vurgulanır.
- Bezirgan (tüccar) züğürtleyince geçmiş defterleri yoklar: Ticaretle uğraşan kimse paraya sıkıştığı zaman, "Acaba birinde alacağım kalmış mi" diye eski veresiye defterlerini araştırır.
- Borçtan korkma alacaktan kork: Borç almanın değil, borç vereceğin veya veresiye mal vereceğin kişiden alacağını tahsil etmenin daha zor ve endişe verici olduğunu ifade eder.
- İnsanın ahmağı, malını veresiye verendir:
- Bazı insanlar malıyla övünmek için onu başkalarına ödünç vermekten hoşlanırlar. Bu aptallıkları yüzünden de o mal da çabucak yıpranır.
- Veresiye mal satmak akıllıca bir ticaret yöntemi değildir.
- Para tükendi, dükkan kapandı: Peşin mal alıp veresiye satan bir tüccar alacaklarını zamanında toplayamazsa bir süre sonra işi bırakmak zorunda kalır.
- Peşin para, zevkini ara: Veresiye satan kolay ve çok satar, ama peşin satan daha garantili kazanır.
- Verip (de) pişman olmaktan, vermeyip (de) düşman olmak yeğdir (Verip pişman olacağına verme de pişman ol): Borç veya veresiye bir şey verdikten sonra parasını tahsil edemeyip sonradan pişman olmaktansa, vermeyip karşı tarafın düşmanlığını veya kırgınlığını göze almanın daha iyi olduğunu ifade eder. Bazı durumlarda maddi zarar görmektense, ilişkilerde sorun yaşamayı tercih etmek daha akıllıca olabilir.
- Verirsen veresiye, batarsın karasuya* (Verme malını veresiye çıkar gider kara suya): Malını hep veresiye satar da parasını tahsil edemezsen zor duruma düşüp iflas edebilirsin.
Soru/Yorum Formu