- Bir şeyin yukarıya, göğe doğru olan yanı: Otobüsün üstü, toprağın üstü vb.
- Bulunma: Anahtar kapının üstünde.
- Bir şeyin dış yüzü, yüzey: Şeftalinin üstü tüylü olur. Yoğurdun üstü kaymak bağlar.
- Giysi: Üstünü kirletmişsin. Üstünü değiştir.
- Birine göre yüksek aşamada (makamda) olan kimse: Üstlerime danışmam gerekiyor.
- "Üst" sözcüğü kimi deyimlerde "boyun borcu" anlamında kullanılır: Üstüne almak, üstünden atmak vb.
- Artan, geriye kalan bölüm: Paranın üstü.
- Birkaç şeyden birbirine göre yukarıda olan: Üst kat, üst dudak, üst çene vb.
- Öte, arka: Pınarın üst yanında.
- Kimi tamlamalarda oluş zamanını bildirir: Akşamüstü, yemek üstü, suçüstü vb.
- Sınıflamalarda, temel olarak alınan tipe göre daha ileri derecede olan: Üst makamlar.
- Yan, beraber: Üstünde silahla yakalanmış.
- Yön, taraf: Düşman Ankara üstüne yürüyor. (K. Tahir)
- Dayanma, üzerinde durma: Tek ayak üstünde durma.
Üst ile ilgili birleşik kelime ve fiiller
- Üste vermek: Bir şeyi başka bir şeyle değiştirirken ona bir şey daha katmak.
- Üstten: Derinleştirmeden, yüzeysel.
- Üstüne almak: (denizcilik) Kürekleri ileriye, sandalın baş tarafına doğru çekmek.
- Üstünü kirletmek:
- Giysilerini kirletmek.
- (mecazi) Donuna etmek.
Üst ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "üst" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Üst baş: Giyim kuşam, giyecekler, giysiler.
- Üst başa geçmek: Baş köşeye kurulup oturmak.
- Üst perdeden konuşmak (atmak): Üstünlük taslayarak büyük, iddialı sözler söylemek.
- Üst üste: Birbiri arkasından, tekrar tekrar.
- Üste çıkmak: Suçlu olduğu halde davacıymış gibi davranmak, başkalarını suçlamak.
- Üste vurmak:
- Artırmak.
- Katmak.
- Üstü başı dökülmek: Perişan bir kılık kıyafette olmak.
- Üstü kapalı (örtülü): Açık ve kesin sözcükler kullanmadan, herkesin anlayamayacağı bir biçimde.
- Üstüme iyilik sağlık: (deyiminin anlamı)
- Allah esirgesin, Allah beni korusun; üstümden uzak olsun.
- Hayret doğrusu, hiç böyle şey olur mu?
- (Bir işin) Üstünde durmak: İlgilenip uğraşmak.
- Üstünde kalmak: Artırmada ya da eksiltmede bir mal kendisine kalmak.
- Üstünden akmak: Bir durumu açıkça belli olmak.
- Üstünden atmak: Bir şeyi görev edinmemek, başından savmak.
- (Giysisi) Üstünden dökülmek: Bol ve biçimsiz olup yakışmamak.
- Üstünden (... kadar zaman) geçmek: Aradan o kadar zaman geçmek.
- Üstüne almak:
- Alınmak.
- Görev edinmek.
- (Birinin) Üstüne atmak (yıkmak): Bir suçu birine yüklemek.
- Üstüne basmak: (teklifsiz konuşmada) Yerinde bir düşünce ileri sürmek.
- (Üzerine) Üstüne bir bardak soğuk su içmek: (alay) Başkalarından alacaklı bulunduğu bir şeyi elde etmekten artık umut kesmek.
- Üstüne düşmek: Bir şeye merak sardırmak, bir şeyle çok uğraşmak; birine çok ilgi göstermek.
- Üstüne geçirmek (geçirtmek):
- Bir şeyin tapusunu kendi adına çıkartmak.
- (Çocuk için) Evlat edinmek.
- (Kadın için) Resmi nikah yaptırmak.
- (Bir şeyin) Üstüne gelmek: Tam bir şey yapılır ya da konuşulurken çıkagelmek.
- (Karısının) Üstüne gül koklamamak: (deyiminin anlamı) Eşinden başka bir kadınla birlikte olmamak.
- Üstüne güneş doğmak: (halk dilinde) Sabahleyin yataktan geç kalkmak.
- Üstüne güneş doğmamak: Güneş doğmadan erkenden kalkmak.
- Üstüne koymak: Katmak.
- Üstüne mal etmemek: Ödev edinmemek, kendisiyle ilgili görmemek.
- Üstüne perde çekmek: İsteyerek gizlemek.
- Üstüne sağlık: Allah sizlere öyle rahatsızlık vermesin.
- (Bir şeyin) Üstüne titremek: Çok sevgi, ilgi, özen göstermek.
- Üstüne toz kondurmamak: Bir şeyin kusurlu olabileceğini kabul etmemek.
- Üstüne tuz biber ekmek: Üzüntüyü, kusuru artıracak duruma neden olmak.
- Üstüne tüy dikmek: → Tüy dikmek.
- (Bir şeyin) Üstüne üstüne gitmek: Çekinmeden, sonucu tehlikeli olabilecek bir şeyle uğraşmak, yılmamak.
- Üstüne varmak:
- Bir şey istemede direnirken baskı yapmak.
- (Kadın) Evli bir erkekle evlenmek.
- Üstüne yaptırmak: Tapulatmak, tapusunu kendi adına çıkartmak.
- Üstüne yatmak (oturmak): Hakkı yokken bir şeyi kendine mal etmek.
- Üstüne yıkmak: Ağır bir işi ya da suçu başkasına yüklemek.
- Üstüne yok (üstüne olmamak): Bundan daha iyisi olmaz, hepsinden iyisi bu.
- (Kendi) Üstüne yormak: Alınmak.
- Üstüne yürümek: Zorlamak ve korkutmak için saldıracak gibi yapmak.
- Üstünüzden ırak: Dilerim, sizler böyle bir felakete uğramayın.
Soru/Yorum Formu