- Ellerle kavramak: Islak elle prizi tutma.
- Ele geçirmek, yakalamak, avlamak: Balık tutmaya gitmek.
- Anlamak, farkına varmak: Numaramızı tuttu galiba, yandık!
- Yanında bulundurmak, alıkoymak: Çocuğu tutabilir misin? Hemen geleceğim.
- Özgürlüğünden yoksun edip bir yere kapamak: Bugün iki kişiyi daha tuttular.
- Kaplamak, sarmak, doldurmak: Bu resim kaç sütun tutar? Etrafı sis tuttu.
- Almak, üstünde bırakmak: Duvar çiviyi tutmuyor. Formika dolap boya tutar mı?
- Denetimi ve yetkisi altına almak, geçilmesini engellemek: Kavşakları tutmuşlar.
- Desteklemek, korumak: En çok hangi konuşmacıyı tuttun? Filanca partiyi tutuyor.
- Hoşa gidip kullanmak, benimsemek: Mini etek modasını kimse tutar mı dersin?
- Gereğini yapmak, yerine getirmek: Sözünü tutmaz, ona güvenme.
- Uygun gelmek, çelişmez olmak: Bir söylediği öbür söylediğini tutmuyor.
- Hizmetine almak ya da kiralamak: Hizmetçi tutmak. Ev tutmak.
- Şöyle ya da böyle başlamak: Bu işi sıkı tutmalısın.
- İçine girmek, girişmek: Nasıl bir iş tutacaksın? Tuttuğun yol, yol değil.
- (halk dilinde) Kocası olmak: Kız kardeşimi tutar.
- Dokunmak, olumsuz yönde etkilenmek, hasta etmek: Deniz tutmak. Uçak yolculuğu beni tutar.
- Bedduası etkisini göstermek, gerçekleşmek, ilenci yerine gelmek: Bedduası tuttu. Ahı tuttu.
- Musallat olmak: Çocuğu sıtma tutmuş.
- Ulaşmak, varmak: Çoktan anayolu tutmuşlardır.
- Para toplamı -e varmak: Maaşı, yan ödemelerle birlikte 20.000 lira tutuyormuş. Taksi ne kadar tuttu?
- Uğramak: Bahçenin rüzgar tutmayan bir köşesi. Tren Eskişehir'i tutmayacakmış.
- Şöyle ya da böyle bulundurmak: Odayı temiz tutalım. Başını dik tutmak.
- Varsaymak: Tutalım ki senin bunda suçun yok...
- Hedef olarak almak: Adamı taşa tutmuşlar.
- Alacağa (ya da vereceğe) saymak: Bu parayı borcuma tut.
- Yaklaştırıp göstermek: Eti ateşe tutmak. Radyoyu kulağına tutmak.
- Kazanmak, edinmek: Çocuğun yemeğine dikkat et, biraz can tutsun.
- Kullanmak: Bıçak tutmak. Tabanca tutmak.
- Bağlamak: Süt kaymak tutmuş. Başaklar tane tuttu.
- Başlamak: Yine baş ağrısı tuttu.
- Beklenen sonucu vermek: Çocuğun aşısı tuttu mu?
- İş görebilmek: Elim ayağım tutmaz oldu.
- Sürmek, zaman almak: Konuşma ne kadar tutar?
- Kayıt, zabıt, not sözcülerine "etmek" anlamıyla yardımcı eylem olarak katılır: Zabıt tutmak. Not tutmak.
- Giyinmesine yardım etmek: Paltonu ben tutayım.
- Bir cümlede eylemden önce ve eylemin kipinde ya da ortaç durumunda kullanıldığında o eylemin anlattığı işin çok beklenmediği, umulmadığı ya da çok uygun düşmediği halde yapıldığını anlatır: Tuttu evi sattı.
- Şeker, lokum, çikolata gibi şeyler ikram etmek: Misafire şeker tutmak.
- Oyalamak: Kapıda tutmak. Seni fazla tutmayayım, işin vardır.
Tutmak ile ilgili birleşik kelime ve fiiller
- ... tutmak: Bir iş yapacağı ve göreceği o zamana rastlamak: Geleceği tuttu. Arayacağı tuttu.
- Tutmak (aklından tutmak): Bir şey düşünüp peylemek: Herkes (aklından) bir sayı tutsun.
- Tut ki: Varsay ki, öyle düşün ki: Tut ki zenginiz; ne yapardın şimdi?
Tutmak ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "tutmak" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Tut kelin perçeminden: (teklifsiz konuşmada) Çözümü güçlük gösteren bir durum karşısında söylenir. Olmayacak, kazanç sağlamayacak bir şey isteyenlere söylenir: Bir de "hamileyim ben" demez mi? Tut kelin perçeminden (S. Şengil). Bu iş iyice sarpa sardı, tut kelin perçeminden.
- Tuttuğu altın olmak: (deyiminin anlamı) Bir hayır işleyip bir kimsenin duasını alarak refaha, mutluluğa ermek: Ama bazen öyle insanlarla tanışırız ki hani denir ya "Tuttuğu altın oluyor." diye, onlar aynen öyledir. Bu insanlara hayatta sanki hep yeşil ışık yanar; rüzgâr hep onların arkalarından eser. (D. Eren)
- Tuttuğu dal elinde kalmak: Dayandığı güvendiği kimse ya da şey işine yaramaz duruma gelmek: Güvendiği dağlara kar yağmış; tuttuğu dal elinde kalmıştı. Çaresizlik içindeydi. (A. E. Kavaklı)
- Tuttuğunu koparmak: Her istediği işi becermek: Almambet, kargaşa ve karışıklıklara dayanabilecek karakterde, tuttuğunu koparan, tuttuğu yerden kan çıkaran, baktığı insandan canını alan bir alp idi. (İlgili cümle kaynağı: E. Sarı)
Tutmak ile ilgili atasözü ve anlamı
İçinde "tutmak" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
- Tutulmayan uğru, beyden doğru (Tutulmayan hırsız beyden büyüktür): İşlediği suçları yaptığı kötülükleri belli etmeyen kimseler, saygınlıklarını sürdürürler.
Soru/Yorum Formu