![]() |
Toz fırtınası |
- Maddenin gözle zor seçilir derecede ufalanmış parçaları: Altın tozu, demir tozu, kükürt tozu vb.
- Yerden kalkıp başka yüzeylere konan çeşitli maddelerin ince, ufacık tanecikleri: Arabanın üzerinde bir karış toz var. Süpürge çok toz kaldırdı.
- Bir şeyin ufalanmışı: Kömür tozu, çay tozu vb.
- İlaç olarak kullanılan, toz durumunda madde: Diş tozu, yara tozu vb.
- Çok küçük parçalar durumunda olan: Toz biber, toz şeker, toz boya vb.
Toz ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "toz" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Toz almak: Bir yerin tozunu temizlemek: Gülizar temizlik yapıyor, toz alıyordu. (F. Kadri)
- Toz duman içinde kalmak: Hiçbir şey görülmeyecek kadar etrafı toz kaplamak: Sıcak yataklarımızda yatarken derin bir sarsıntıyla toz duman içinde kalmıştık. (E. Ebru)
- Toz etmek: Ezmek, tümüyle ortadan kaldırmak: Bu yer onları değirmeninde öğüttü toz etti, dağıttı. Kemikleri bile çürüyüp dağıldı. (A. Cevdet Paşa)
- Toz kondurmamak: Bir şeyde herhangi bir kusur olduğunu kabul etmemek, kusurdan uzak diye göstermek: Aşkla sevdiği karısına toz kondurmaz, ona asla el kaldırmaz, hatta yüksek sesle bile konuşmazdı. (M. Savaş)
- Toz koparmak:
- Toz kaldırmak: Uzakta bir kaç atlı toz kopararak iri bir tepenin ardında gözden kayboldular. (Türk Edebiyatı)
- Nam salmak: Fena mülkünde çok tozlar koparmış padişahtır bu (...).
- Toz olmak:
- Toz haline gelmek: Kemikleri ezilip büzülüp toz toprak olmuş olsa da Allah ölüleri diriltecek. O her şeye kâdirdir. (M. E. Coşan)
- (argo) Kaçmak, uzaklaşmak, gözden kaybolmak: Hepsi toz oldu. Bir daha kolay kolay buralara geleceklerini pek sanmıyorum. (S. G. Turan)
- Tozdan dumandan ferman okunmamak: Ortalık kimseye söz anlatılamayacak kadar karışık, düzensiz olmak: Ancak, büyük bir çoğunluk ne olup bittiğinin ayırdında değildir; tozdan dumandan ferman okunmamaktadır (A. Kabacalı). At izinin it izine karıştığı, tozdan dumandan ferman okunmadığı bir dönemdedir. (Varlık)
- Tozu dumana katmak:
- Ortalığı karmakarışık etmek: Ortalığı gürültüye boğuyor, tozu dumana katıyor, cennete gidiyoruz diye cehenneme dolmuş kaldırıyor. (A. R. Temel)
- Toz kaldırarak hızla gitmek: Orada tozu dumana katan ve düşman topluluğunun ortasına dalan atlara andolsun ki, insan gerçekten Rabbine karşı pek nankördür. (Adiyat Suresinden)
- Tozunu almak (atmak, silkmek, silkelemek):
- Bir şeyi silerek temizlemek: Çıkıp bir bezle abajurun tozunu aldı. (S. Ali)
- (teklifsiz konuşmada) Dövmek, hırpalamak, vurmak: Geçen gelişinde yine birkaç kişinin tozunu almış. (M. Aklanoğlu)
- Ayağının tozuyla (Ayağının tozunu silmeden): Gelir gelmez, dinlenmeden: İstanbul'a geldi ve ayağının tozuyla padişahın huzuruna kabul edildi (G. Günaydın). Otelin bir odasında henüz ayağının tozunu silmeden uzun bir konuşmaya dalmıştık. (F. Erdinç)
- Davul tozu, minare gölgesi: Gerçekleşmesi imkânsız şeyler için kullanılır: Sakın davul tozu, minare gölgesi sanmayınız. İşin hakikatine bakılırsa zamanımızda para kazanmak pek kolay oldu...
- Dünyayı toz pembe görmek: Her şeyi güzel ve iyi yönleriyle ele almak: Dünyayı toz pembe gören, hiç bitmeyecek sanır. / Vefâsız olduğunu bilmez, oyununa aldanır (E. Mencet). Siz daha gençsiniz, dünyayı toz pembe görüyorsunuz. (N. Yaz)
- Gezip tozmak: Eğlenmek amacıyla çokça gezmek: Zevkinde, safasında, avında, eğlencesinde gezip tozuyordu. (N. F. Kısakürek)
- Un çuvalı gibi tozmak: Hiçbir şeyi yokmuş gibi görünmekle birlikte gene de bir şeyleri, parası vb. bulunmak.
- Üstüne (Üzerine) toz kondurmamak: Bir şeyin veya kimsenin kusurlu olabileceğini kabul etmemek: Her şair de şiirini sever. Ama, Hasan Hüseyin, şiirinin üstüne toz kondurmaz, şiiri için döğüşür. (V. Timuroğlu)
- Vurdukça tozumak: Üzerinde çalışıldıkça, işlendikçe işi artmak: Belalı bir işi yüklenmişim! Vurdukça tozuyor; az kaldı bitiyor derken, yeni yeni zorluklar çıkıyor. (N. Muallimoğlu)
Toz ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "toz" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- El sözü harman tozu: Başkalarının söyledikleri söze fazla değer vermemek gerekir. Her zaman için insan kendi düşünceleriyle hareket etmelidir.
- Halının tozu tükenir, delinin sözü tükenmez: Bilgisiz, kültürsüz kişiler hiçbir şeyden anlamadıkları halde her konuda ileri geri konuşmaktan geri kalmazlar.
- İki karılı evde toz diz boyu olur*: Bir işi iki kişinin birlikte yapmaya çalışmasının düzensizliğe yol açabileceğini ifade eder. Uyumsuz veya birbirine rakip iki kişinin aynı sorumluluğu paylaşması, işlerin karmaşıklaşmasına neden olur.
- Koyunun çıkardığı toz, kurdun gözünden kaçmaz: Çevresinde kötü niyetli kimseler bulunan kişi onlara fırsat yaratmamaya özen göstermelidir.
- Kömürün tozunu kömürcü yakar: Bir satıcının elindeki malı öncelikle ticaret için değerlendirdiğini, ancak işe yaramayan ve satamadığı kısmını kendisi kullanmak zorunda kaldığını ifade eder.
- Lacivert beyaz giyme toz olur, pembe giyme söz olur; kahverengiyle bozdan ayrılma: Kişi kılık kıyafetine özen göstermeli, topluma aykırı, dikkat çekici, uygunsuz şeyler giymemelidir.
- Sokağın tozu, bakkalın tuzu: Bazı şeylerin her zaman ve her koşulda var olacağını ifade eder. Sokaklar nasıl sürekli tozlanıyorsa, bakkallarda da tuz gibi temel ihtiyaç maddeleri her zaman bulunur (?).
- Yar, yıkıldığı gün tozar*: Bir felaket meydana geldiği anda, büyük bir tepki ve panik yaratır. Ondan sonra, durumun eski ağırlığı kalmaz.
Toz ile ilgili birleşik kelimeler
- Toz bulutu: Rüzgarla yerden kalkan küçük toprak parçalarının oluşturduğu bulutsu görünüm.
- Toz duman: Yerden kalkıp havayı kaplayan, duman gibi yoğun toz tabakası: Her yer toz dumandı. Bomba infilak etmiş tüm binalar yerle bir olmuştu. (A. Paksoy)
- Toz fırtınası: (coğrafya)
- Kurak bir bölgede, sıcak ve kuru bir havaya bağlı olarak oluşan yüksek elektrik ve toz yüklü hortum.
- Toz bulutları taşıyan kuvvetli rüzgar.
- Tozkoparan: Sert rüzgar ya da çok rüzgarlı olan yer: Ne dediği anlaşılmıyor ve bir tozkoparan fırtınası içinde göz gözü görmüyordu. (İ. Artuç)
- Toz toprak: Tozdan ve topraktan kirlenmiş durumda, çok tozlu: Yüzleri gözleri kapkara, toz toprak içinde adamlar, iskeleye yanaşmış kocaman iki geminin ambarına yük taşıyorlardı.
Soru/Yorum Gönder