- Kendi kendine bozulma veya bayatlama özelliği varken bu durumlara uğramamış ya da yeni yapılmış: Taze balık. Taze ekmek. Taze simit.
- (Sebze ve çiçek için) Kuru olmayan, kurutulmamış, yeni hasat edilmiş, yeşil, rengini yitirmemiş: Taze fasulye. Taze soğan. Taze üzüm.
- Dinç, yorulmamış, yıpranmamış: Günün yorgunluğu başlamadan, sinirler gerilip yıpranmadan, heyecan ve başka olayların etkisi altında nasırlaşmadan, taze ruh, taze vücut, taze istek, taze güçle seyirci karşısına çıkıyorduk. (İlgili cümle kaynağı: M. Ertuğrul)
- (mecazi) Yeni, zamanı geçmemiş: ... bize hatırlatan iki taze olay üzerinde duralım.
- (mecazi) Genç kadın: Gedip bu herife "bu taze nikâhlıdır gardaş, var git işine" desin. (B Öner)
Taze ile ilgili atasözü ve deyimler
İçinde "taze" kelimesi geçen atasözü deyim ve açıklamaları:
- Taze ot görmüş eşek gibi sırıtmak: (deyiminin anlamı, argo) Hoş bir durumda bulunmaktan aptallaşmak: Balıkgözlü adam hunharca gülüyor, daha doğrusu kıkırdıyor, vidaları gevşedikçe taze ot görmüş eşek gibi meserretle sırıtıyordu. (M. Savaş)
- Taze bardağın suyu soğuk olur: (atasözünün anlamı) İnsanın yaşamına yeni giren şeyler, kimseler, o kişiye hoş görünür.
Soru/Yorum Formu