Taş |
- Bazı kayalardan, kayaçlardan kopan ya da koparılan ve irileri türlü yapı işlerinde kullanılan, sert ve katı madde: Kırma taş, kaldırım taşı, parke taşı vb.
- Kimi işlerde kullanılmak için hazırlanmış taş: Değirmen taşı, binek taşı, kilit taşı vb.
- Mücevherlerde kullanılan yüksek değerli taş: Yüzük taşı, pırlanta taşı, zümrüt taşı vb.
- Dama, domino, satranç gibi oyunlarda kullanılan metal, kemik, tahta ya da taş parçalarından her biri: Üç taş bir dama. Vezir en güçlü taştır. Dokuztaş.
- Birtakım kimya maddelerine de taş adı verilir: Kantaşı, göztaşı, cehennem taşı vb.
- Safrakesesi, böbrek gibi organlarda oluşan çakıl gibi çökeltiler: Böbreğinden taş düşürüyor. Safrakesesinde taş var.
- (mecazi) Birine dokunsun diye kasıtlı söylenen söz: Bu taş da ne oluyor? Bir hata mı ettik?
- Taştan yapılmış: Taş bina, taş köprü vb.
- Bir şeyin simgesi olacak nitelikte, sütun, anıt vb.: Bu ağaç servi olmadan / Bu taşa kitabem yazılmadan (C. S. Tarancı). Dikilitaş.
- (argo) Para.
- Bıçak, orak, tırpan, matkap ucu vb. bilemeye yarayan döner araç: Bıçaklar bilenirken taşa su dökülürdü.
Taş ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "taş" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )- Taş almak: Satrançta, damada vb. rakibin taşını oyun dışı etmek.
- Taş atıp kolu yorulmamak (Taş attın da kolun mu yoruldu?): Bir kazancı hiç emek sarf etmeden sağlamak: Oturduğun yerden para kazandın, hâlâ şikâyet ediyorsun. Taş attın da kolun mu yoruldu? (N. Muallimoğlu)
- Taş atmak: Dolaylı olarak birine dokunacak bir söz söylemek: Bana taş atıyordu sanki. Senin dilin yok demeye getiriyordu sanırım. (M. Atilla)
- Taş bebek gibi: Çok güzel olmakla birlikte donuk ve soğuk (kadın): Taş bir bebek gibi duruyordu. Bakarken çekindi, göz göze gelmemeye çalıştı. Esmer, pürüzsüz teni, hafif makyajı ile ne güzel görünüyordu! (K. Yılmaz)
- Taş çatlasa:
- Her ne yapılsa: Taş çatlasa akşama kadar varamaz.
- En fazla: Çocuk gibi. Taş çatlasa 25 yaşında. (M. Kesmez)
- (Birine) Taş çıkartmak: Yetenekleri bakımından birinden üstün olmak, birini geçmek: Böylesi kadınlar, zor günlerde erkeklere taş çıkartır bir metanete de sahip olurlardı. (S. Başkaya)
- Taş düşürmek: Böbrekte oluşan kum ve taşları vücuttan atmak.
- Taş gibi:
- Çok sert, çok katı: Ve artık o kalb, taş gibi katılaşır. (M. N. Bursalı)
- Çok sağlam: Gelen geçen konu komşu, "taş ev"e baktıkça; "Maşallah taş gibi" diyorlardı... (S. Kaplan)
- Hareketsiz: Yüzü daima taş gibi ifadesizdi.
- Taş kesilmek: Donakalıp sesini çıkaramaz olmak: İlk korkusuyla yerinde taş kesildi, sonra şaşırdı. (K. Arslanoğlu)
- Taş kırdırmak: Böbrek taşlarını çeşitli yollarla parçalara ayırarak vücuttan atmak.
- Taş koymak: (argo) Engelleyecek biçimde davranmak: Burada işime taş koydu. (B. Sezgin)
- Taş mı taşıdın?:
- Çok yorgun görünen kimselere söylenir.
- Birinin yorgunluktan yakınmasına inanılmadığında "Çok ağır bir iş mi gördün?" anlamında söylenir: Neden yorgunsun ki? Taş mı taşıdın sanki? (S. Küçük)
- Taş olmak:
- İşlenen bir günahtan dolayı insanın taşa dönüşeceğini bildiren ve genellikle çocuklara söylenen bir uyarma sözü: Büyüğüne el kaldırırsan elin taş olur. (G. Boralıoğlu)
- Taş gibi kaskatı kesilmek: Gelmeyen sabaha uzar geceler / Yastığım taş olur gözyaşım inci (O. M. Demirci)
- Taş olsa dayanmaz: Çok büyük, dayanılmaz acılar için söylenir: Çocuğun feryatlarına taş olsa dayanmaz da acır vallahi... (A. Nesin)
- Taş sürmek: Satranç, dama vb. oyunlarda taşlardan birini oynatmak.
- Taş taş üstünde bırakmamak: Baştan başa yıkıp yerle bir etmek: Ordusuyla Bağdat'a girer girmez taş üstünde taş, gövde üstünde baş bırakmadı. (D. Gürlek)
- Taş tutmak: (argo) Para sahibi olmak, para biriktirmek, zenginleşmek: Bugünlerde taş tutmuyoruz be abi! (F. Develioğlu)
- Taş yağar, kıyamet koparken: Telaşlı ve tehlikeli zamanları anlatır: Harp yıllarında ortalıkta taş yağar kıyamet koparken... (R. N. Güntekin)
- (Bir yere) Taş yağmak: Büyük bir felâkete maruz kalmak: Belkim taş yağar başımıza, belkim de sütü kurur hayvanların. (A. K. Gözükara)
- Taşa çekmek: Yeni bilenmiş kesici araçların üzerindeki kalıntıları bileği taşına sürerek yok etmek
- Taşa çalmak:
- Yere fırlatmak, fırlatıp atmak, gözden çıkarmak: Büsbütün sabrı tükenen Arif ağa, öcünü tamburdan aldı ve onu şiddetle taşa çaldı. (M. Bayraktaroğlu)
- Taşa vurmak: İbrahim bıçağı taşa çaldı. Taş baştanbaşa yarıldı. (H. Tokak)
- Taşa (taşı) ölçeyim: (halk dilinde) Yara, ağrı ya da kırığın yerini gösterirken "taşı örnek vermiş gibi olayım, böyle bir derdi Allah taşa versin, benden uzak olsun" gibi anlamlarda kullanılır.
- Taşa tutmak:
- Üst üste taş atmak, aralıksız taşlamak: Bu çağrıya yanaşmadılar, Müslümanları taşa tuttular. (A. H. Haksal)
- Sitemde bulunmak, sözle hücum etmek: Ne naneler yiyormuş diye seni taşa tutarlar. (İ. Kaygusuz)
- (teknik) Zımparalamak veya bilemek amacıyla dönen bileği taşına tutmak.
- Taşı başa, başı taşa vurmak: Her çareye başvurarak güç işi başarmaya çalışmak: Onun için burada iken ve elimizde bu ömr-ü aziz, bu sıhhat, bu fırsat var iken, taşı başa başı taşa vurup Rızay-ı İlahi'yi kazanmaya muvaffak olmalıyız... (O. B. Erzurumi)
- Taşı gediğine koymak: Söylenmek istenen bir sözü sırasını bulup tam yerinde söylemek: Nene gene hemen taşı gediğine koydu: – Senin akranların yurt yuva sahibi oluyor!.. (Y. Tezcan)
- Taşı sıksa suyunu çıkarır: Birinin vücutça çok güçlü olduğunu belirtmek üzere söylenen söz: Benim kara oğlan, taşı sıksa suyunu çıkarır, pehlivan gibidir. (Y. A. Meşe)
- Taşı toprağı altın olmak:
- Arazisi çok değerli olmak.
- Her türlü zenginliğe, olanağa, fırsata sahip olmak: İstanbul'un taşı toprağı altındır.
- Taşlar yerine oturmak:
- Her şey yerli yerinde olmak: Fakat hikâyelerini dinledikçe bütün taşlar yerine oturdu.
- Her makama, işin veya görevin gereklerine uygun kişi yerleşmek: Seçim çok uzamadan yapılmalı ve taşlar yerine oturmalı. (S. Eş)
- Her şey netleşmek: Artık tüm taşlar yerine oturdu ve hanımının yalan söylediğini anladı.
- Ağzına taş almış: Söze karışmayıp susanlar için kullanılır: Ağzına taş aldı sanki, bir daha da konuşmadı. Aradan bir yıl geçti, ikinci yıla döndü. (D. Kaya)
- Arabanın tekerine taş koymak: Bir işi zora sokmak, güçlük çıkarmak, yokuşa sürmek: Bu ekmek davası tamam mı? Kimin kimin ekmeğiyle oynamaya, arabasının tekerine taş koymaya hakkı var! (T. Dursun K.)
- Arkadaş değil arka taşı: Zarar veren sözde arkadaşlar için söylenir: Beni çoktan unutmuştu. Arkadaş değil de arka taşıymış.
- Atlama taşı yapmak: Daha iyi bir yere geçmek için bir durumu veya bir kimseyi araç olarak kullanmak: Müdür olabilmek için beni atlama taşı yaptı. (İ. Ayverdi)
- Ayıkla pirincin taşını: İçinden çıkılması zor bir durumu anlatır: Karakola şikâyet etmiş. Şimdi ayıkla pirincin taşını. (M. A. Ertaş)
- Bağrına taş basmak: Derdini kimseye açmaksızın her türlü acıya katlanmak: Ne fedakar ana! Kocasının ölümünden sonra bağrına taş bastı, çocuklarını yetiştirdi. (N. Muallimoğlu)
- Baltayı taşa vurmak (çalmak):
- İş umduğu gibi olmamak, içinden çıkılamaz zor bir duruma düşmek: İsmail ölen eşine sürekli dayak attığından bu eşine de öyle davranacağını zannetmiş, ancak baltayı taşa vurmuştu. İsmail, Şaha'ya vurunca, o da İsmail'e vurmuştu (A. K. Karslı). Fakat işler hiç de umduğu gibi gitmemiş, deyim yerindeyse baltayı taşa vurmuştu. (M. Atilla)
- Birine, istemeden üzecek bir söz söylemek, pot kırmak, çam devirmek, gaf yapmak: Hoşgörülü danışman birden sustu. Feci bir pot kırmış, baltayı taşa vurmuştu (E. Atasü). Birden sessizleşmişlerdi. Kemal baltayı taşa vurmuştu. Utandı. Özür diledi. Leyla hemen, "nereden bilebilirdiniz canım hadi başka bir şey iste, deyip..." (O. Yeşiltuna)
- Başı taşa değmek: Ağır bir durum kendisine ders olmak: İnsanların başı taşa deyince anlar her şeyi. Şuan geçmişte olsaydım, hayata yeni yeşillikler verirdim... (H. Yetkin)
- Başına taş düşmek (yağmak): Felakete uğramak: Ama her başına taş düşen bu taşın benden geldiğine ya inanmış, ya da inandırılmışlardır (M. S. Koçaş). Halkın başına taş yağarsa, bizim başımıza da taş yağar, halka ateş açılırsa, bize de açılır. (M. Öksüz)
- Başını taştan taşa vurmak: Çaresiz kalarak çok pişman olmak: Sonra başını vuracaksın taştan taşa ama iş işten geçmiş olacak... (K. Bilbaşar)
- Bir taşla iki kuş vurmak: Bir davranışla birden çok yararlı sonuca ulaşmak: Şimdi bir taşla iki kuş vurmuş oldum, hem fotoğrafı sana hediye ettim hem de artık bende de bir kopyası var. (Y. Kopan)
- Çeki taşı gibi: Ağır ve kımıldamaz: Hilmi, göğsünün üstünden bir çeki taşı kalkmış gibi hafifledi. (H. E. Adıvar)
- Çirkefe taş atmak: Sataşkan bir kimsenin tepkisine yol açacak bir davranışta bulunmak ya da bir söz söylemek: Fakat çirkefe taş atıp ta üzerine sıçratmamak için lafa karışmadı ve bir şeyler mırıldanarak yanlarına gelip güreşi tutuşturdu. (F. Türkoğlu)
- Dağlara taşlara: Kötü bir durumdan söz edilirken, "hepimizden ırak olsun" anlamında söylenir: "Bu diktiklerimiz kefenimizdir ha! Bilesin bacım," dedi. "Sus! Yere girmeyesice, ağzından yel ala! Bu nasıl sözdür? Tüü tüü, dağlara taşlara." (B. Öner)
- Dalgasına taş atmak (Dalgasını taşlamak): (argo)
- (Birinin) İşini bozmak: Sizin neyinize gerek hükümetin dalgasına taş atmak. (U. Mumcu)
- Keyfini kaçırmak, rahatını bozmak: Kimsenin dalgasına taş atmaz, dokunmadığı adama bile pardon, der... (Hekimoğlu İsmail)
- Dama taşı gibi oynatmak: Bir kimsenin yerini keyfi olarak sık sık değiştirmek, bir yerden bir yere göndermek ya da atamak: Başbakan, partisinin ileri gelenlerini birer dama taşı gibi oynattı. (N. Muallimoğlu)
- Ekmeğini taştan çıkarmak: En zor koşullarda bile geçimini sağlamayı başarmak: Üç beş kuruşa kaçak özel ders verip ufak tefek ticaret yaparak ekmeğini taştan çıkarıyor. (A. Topdağ)
- Elini taşın altına koymak: Bir konuda sorumluluk üstlenmek: Onun yaptığı görevde öyle Keramet mucize değildir. Yardıma muhtaç birini gördüğün zaman, elini taşın altına koyup yardım etmendir. (R. Tunca)
- Eteğindeki taşı dökmek: Bütün bildiklerini açıklamak: Söz tükenmiş, herkes eteğindeki taşı dökmüştü. (A. E. Kavaklı)
- Gerize taş atmak: Edepsiz bir kimseye edepsizliğini göstermeye fırsat vermek: Gerize taş atma üzerine sıçrar. (Atasözü)
- Gözleri fal taşı gibi açılmak: Hayretten gözleri fırlamak: Üstünde yeşil parıltılar belirmeye başlamıştı. Hepimizin gözleri fal taşı gibi açılmış, büyülenmiş gibi tablete bakıyorduk. (Ö. Dut)
- Kafasını (başını) taştan taşa (yerden yere) çarpmak (vurmak): Çaresiz kalarak yaptığına bin pişman olmak. Yaptığının kötü olduğunu büyük bir zarar görerek anlamak: Beni incittiği için kafasını taştan taşa vuruyormuş da, aslında kırmak istememiş, çok sevdiği için tepki göstermiş de, beni çok iyi anlıyormuş, ama bensiz yapamazmış da... (P. Kür)
- Körün taşı:
- Rastlantı sonucu birine zarar veren, hesapta olmayan iş: Çok şükür, düşmanın gözüne körün taşı rast geldi. (F. M. Şakir)
- Beklenmedik bir tesadüfle denk gelmek: Seçici kurul üyesi olarak görevlendirilmem körün taşı gibi rast geldi.
- Orman taşlamak: Bir kimsenin düşüncesini dolaylı olarak öğrenmeye çalışmak: Mücerret bir orman taşlamak için bu sözü derhâl varit olan bir hatıra üzerine söyleyivermişti. (A. Mithat)
- Pabucuna taş kaçmak: Ortaya çıkan durum karşısında tedirgin olmak, rahatını bozacak bir hadise zuhur etmek: Alâettin Efendi'nin pabucuna taş girmişti. İçine bir efiltidir düştü. Koçak Hasan gerçekten gelir de halasına yapılanları öğrenirse bu kendisi için "fatiha" demekti. (B. Eliçin)
- Tekerine taş koymak: Birinin yolunda giden işini aksatan, engelleyen davranışta bulunmak: Zulüm makinasının tekerine taş korum ben! (K. Korcan)
Taş ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "taş" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Taş altına olmasında dağ ardında olsun*: Her ayrılığın sonunda bir kavuşma umudu vardır, ama ölüm ayrılığında yoktur.
- Taş atana sen ekmek at (Taşla gelene aşla çık / Sana taş atana sen aşla dokun): Biri sana kötülük yapmaya kalktığı zaman sen ona sevgi göster, yumuşak davran ve iyilikle karşılık ver; o da utanır bu niyetinden vazgeçer.
- Taş kabağa değse de vay kabağın başına, kabak taşa değse de vay kabağın başına: Güçlülerle çatışan kişi her durumda zararlı çıkar.
- Taş ne kadar ıslanırsa, deli o kadar uslanır*: Her nesnenin, her kişinin değiştirilemeyen bir özelliği vardır.
- Taş ol da baş yar: İnsan, tembellik edip boş boş oturacağına iyi kötü bir iş bulup çalışmalıdır.
- Taş taş üstünde olur, ev ev üstüne olmaz*: Aynı evde oturan iki aile arasında er geç birtakım anlaşmazlıklar çıkar.
- Taş taşa, baş başa (Taşı taşa, başı başa vururlar): Önemli ve büyük işler insanların birbiriyle yardımlaşmasıyla başarılır.
- Taş taşa söylenir (dayanır): Benzer durumda olanların birbirlerini daha iyi anladığını ifade eder. Bu, insanların kendi deneyimlerinden veya benzer koşullardan kaynaklanan anlayış ve dayanışma ile zorlukları birlikte aşabileceğini belirtir.
- Taş ıraktan (uzaktan) gelmez: Kıskançlık, düşmanlık, nankörlük, ihanet vb. gibi olumsuz ve kötü davranışların genellikle bizi tanıyan ve yakın çevremizdeki kişilerden geldiğini vurgular.
- Taş yağmurdan ıslanmaz: Zor şartlarda yetişmiş kişi ufak tefek felaketlerden fazla etkilenmez.
- Taş yerinde ağırdır (Taş düştüğü yerde ağırdır)*: (atasözünün anlamı) İnsanın değeri en iyi kendi çevresinde bilinir.
- Taşa çıkan keçinin ağaca çıkan oğlağı olur*: Küçükler büyüklerden gördüklerini taklit ederler.
- Taşı ısıramazsan öpmek gerek: Zor veya imkansız görünen bir durumla karşılaşıldığında, o durumu kabul etmek ve uyum sağlamak gerektiğini ifade eder.
- Taşı yemişli ağaca atarlar (Meyve veren ağaç taşlanır)*: Bilgili, hünerli, işinde başarılı olan kimseler kıskanılır, eleştirilir ve işlerini yapmaları zorlaştırılır.
- Taşlarsan deliyi, başına kapla çeliği: Deli veya dengesiz bir kişiye zarar vermenin veya onu kışkırtmanın sonucunda kişinin kendisinin büyük tehlikelerle karşı karşıya kalabileceğini ifade eder.
- Taştan kopar, yoktan kopmaz: Katı tutumlu, acımasız kişiden bile çıkar sağlanabilir, fakat yokluk içinde yaşayan kişiden çıkar görmek imkânsızdır.
- Taştan yağ çıkar, ondan çıkmaz: Eli sıkı, cimri insanlardan kimse yardım göremez.
- Ağır taş batman döver*: Ağırbaşlı adamı mat etmek kolay değildir.
- Ağır taş yerinden oynamaz*: Ağırbaşlı insan kimsenin oyuncağı olmaz, onu yıpratmaya kimsenin gücü yetmez.
- Ağzımı yaktı aş olsa, başımı yardı taş olsa: Zarar veren ama onu da beceremeyen insanlar için sonradan söylenen söz.
- Aklına geleni işleme, her ağacı taşlama*: "Sonunu düşünmeksizin aklına eseni yapan, herkese sataşan kimse bu davranışının büyük zararlarını görür" anlamında kullanılan bir söz.
- Akrabaya taş atan onmaz: Yakınlarının kötülüğünü isteyenin işleri rast gitmez.
- Al elmaya taş atan çok olur*: Değerli kimselere çatarak, onlara saldırarak bundan ün ve çıkar sağlamayı amaçlayan insanlar az değildir.
- Allah deveye kanat verseydi damı taşı dağıtırdı: Allah herkese layık gördüğü en uygun şeyleri verir.
- Altın yerde paslanmaz, taş yağmurdan ıslanmaz*: Üstün değerler taşıyan bir kişi ya da nesne, hangi koşullar altında bulunursa bulunsun, değerini iyi niteliğini yitirmez.
- Altının mihengi taş, insanın mihengi iş: Altının saflığı mihenk taşı ile anlaşılırken, insanın değeri de yaptığı işlerle ortaya çıkar. Her şeyin kendi niteliğine uygun bir şekilde değerlendirileceğini ve gerçek değerin ancak bu şekilde anlaşılabileceğini vurgular.
- Analar taş yesin, yarımşardan beş yesin: Yoksulluk içindeki bir anne kendi yemez, çocuklarına yedirir, bu arada İler çocuğunun yiyeceğinden bir parça alarak doymuş olur.
- Ananın dediği dağa taşa, gelinin dediği gele başa: Analar sinirlendikleri zaman bazen kötü bir söz söyleyebilirler. Ama bunu içten söylemedikleri için o söz gerçekleşmez, ortada kalır. Gelin ise içten gelerek beddua eder; bu yüzden gelinin bedduasından Allah konusun.
- Anlamadan bir işe başlarsın, sonra başını taşlarsın: İnsan bilmediği, bir işi yapmaya kalkışırsa sonuçta pişmanlık duyacağı durumlar ortaya çıkabilir.
- Ardından sapan taşı yetişmez*: Çok hızlı hareket eden birinin, onu yakalamak veya yetişmek için yapılan çabaların yetersiz kalacağını ifade eder.
- Arkadan atılan taş topuğa değer: Biriyle yüz yüze karşılaşmaktan korkup arkasından ileri geri konuşarak ona kötülük etmeye kalkışan kişi amacına ulaşamaz.
- Arpa buğday aş olur, altın gümüş taş olur (Arpa bulgur aş imiş, altın gümüş taş imiş): Temel ihtiyaçların, lüks ve süsten daha değerli olduğunu ifade eder. Arpa ve buğday, günlük yaşamda insanı doyuran, yaşamsal öneme sahip gıdalardır; altın ve gümüş ise maddi değeri olan ama hayatta kalmak için gerekli olmayan şeylerdir.
- Asil ile taş taşı, bedasıl ile yeme aşı*: Asil insanla beraber bulunmak her şartta faydalıdır, en iyi şartları önüne getirse bile kötü ve bayağı insandan kaçmak gerekir (bedasıl: Soyu bozuk).
- Aslanla gezen taşa, kurtla gezen leşe konar: Kişinin kiminle vakit geçirdiğine bağlı olarak kaderinin veya hayatının şekilleneceğini ifade eder. İyi ve güçlü insanlarla birlikte olanların daha iyi sonuçlar elde edeceğini, kötü ve zayıf insanlarla birlikte olanların ise olumsuz sonuçlara maruz kalacağını vurgular.
- Ayak almadık taş olmaz, başa gelmedik iş olmaz (Ayak değmeyen taş olmaz, bela görmeyen baş olmaz)*: İnsan yaşadıkça türlü engeller ve güçlüklerle karşılaşabilir.
- Bahtsızın bağına yağmur, ya taş yağar ya dolu*: Talihsiz kişinin bütün işleri ters gider.
- Balığın başı taşa değmezse geri dönmez: Tehlikeli bir işe kalkışan kimse o işten başına bir kaza gelmedikçe vazgeçmez.
- Baltanı taşa çal da, ağaca değme: Bir ağaç büyütmek çok zaman alacağı için, zamanla yok edilen ağaçları tekrar yetiştirmek oldukça zordur.
- Baş başa vermeyince taş yerinden kalkmaz: Kimseye danışmadan, araştırmadan yapılan bir işin üstesinden kolay kolay gelinmez. Başarı için en iyi yol fikir alışverişi ve yardımlaşmadır.
- Baş taşa vurmadıkça akıl başa gelmez: İnsan bir işten zarar görürse bir dahaki sefere daha dikkatli olur.
- "Bee" dediğin hep keçi olsa dağ taş sürü kesilirdi: Bütün söylenenlere inanmamalı, gerçek olup olmadığını araştırmalı; insan daima temkinli davranmalıdır.
- Ben toprağa baş koyduktan (öldükten) sonra taş taş üstünde kalmasın: Bencil insan kendisinin yararlanamadığı şeylerden başkalarının da yararlanmasını istemez.
- Bin kargaya bir sapan taşı yeter: Korkan kimselerden meydana gelmiş bir topluluğu korkutup kaçırmak için küçük bir müdahale yeterlidir.
- Bir değirmene iki taş ister, bir haneye bir baş ister: Bir evde sözü geçen biri, yani aile reisi olmazsa o evde geçimsizlik ve başı boşluk çok olur.
- Bir deli kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramaz*: Kimi zaman bir kişi öyle ters bir iş yapar ki, birçok akıllı bir araya gelerek düşünüp uğraşsa o terslik kolay kolay düzeltilemez.
- Bir koz için taş atılmaz: Küçük ve önemsiz bir şey için büyük bir çaba ya da risk harcamaya değmeyeceğini ifade eder. Uğruna zahmete girilen şeyin değerli olması gerektiğini vurgular.
- Bir taş ile iki kuş vurulmaz: Aynı anda birden fazla işi başarmanın zor olduğunu ifade eder. Bu deyim, dikkat ve çabanın tek bir hedefe odaklanmasının önemini vurgular, çünkü birden fazla amaca ulaşmak genellikle daha zor ve karmaşıktır.
- Bir taş attı, iki kuş vurdu: Tek bir hareket veya eylemle beklenmediği halde birden fazla fayda elde etmeyi ifade eder. Bir çabayla iki ayrı hedefe ulaşmayı ya da iki sorunu aynı anda çözmeyi anlatır.
- Bostansız harman taşsız düvene benzer: Hiçbir yeteneği olmayan, işe yaramaz kişilerin kimseye bir faydası dokunmaz.
- Boş duracağına düşmanınla taş taşı: Hiç bir iş yapmadan yaşayacağına düşman da olsa başkalarının işine yardım et daha iyi.
- Cevizi çift görmeyince taş atılmaz: İnsan, işine yaramayan bir şey için boşuna çaba harcamaz ve masraf etmez.
- Çay kuşu, çay taşı ile vurulur*: Her işin kendine özgü bir yöntemi ve aracı olduğunu ifade eder. Doğru sonuca ulaşmak için uygun araç ve yöntemlerin kullanılması gerektiğini vurgular.
- Çirkefe taş atma, üstüne sıçrar*: Kötülük yapmak, bulaşmak isteyen kimselerle çatışmamalı, onlarla tartışmanın sonucu olarak bize leke düşürecek davranışlardan uzak kalmalı.
- Çocuk büyütmek taş kemirmek: Çocuklar yaptıkları yaramazlıklarla anne babaya güçlükler yaşatır, bunun için sabırlı olmak gerekir.
- Çok taş kaldıran, ya yılana uğrar ya çıyana: Çok fazla veya gereksiz iş yapan kişilerin, gereksiz yere her şeye karışanların veya merak edenlerin başını derde sokabileceğini ifade eder.
- Çömlek taşa dokunsa vay çömleğin haline, taş çömleğe dokunsa yine vay çömleğin haline: Güçsüz, zayıf biri kendinden güçlü biriyle kavga etmeye kalkışırsa en büyük zararı kendisi görür.
- Daldaki elmaya kırk kişi taş atar, kısmet kiminse onun olur: İnsanlar ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, kazanacak şanslı ve bahtlı olandır.
- Dana yediği taşı bilir: Kişinin kendi hataları veya yaşadığı sıkıntılar hakkında en iyi bilgiye sahip olduğunu anlatır.
- Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan*: Karı koca gibi, iş ortağı gibi birlikte yaşayacak, birlikte iş görecek kimseler arasında karşılıklı sevgi bulunmalıdır.
- Değirmen taşının altından diri çıkar*: En zor ve ağır şartlar altında bile hayatta kalmayı ve tüm güçlükleri yenmeyi başaran kişiyi ifade eder.
- Değirmen taşının bir dönmesi el taşının on dönüşüne bedeldir: Üstün yetenekleri olan kişiler diğer kişilerden daha büyük işler başarırlar.
- Değirmen taşsız öğütmez: Değirmenin düzgün çalışabilmesi için öğütücü taşlara ihtiyacı vardır; benzer şekilde, bir işin başarılı olabilmesi için gerekli kaynaklar ve koşullar sağlanmalıdır.
- Delikli taş (boncuk) yerde kalmaz*: Az çok işe yarayan her şeyin isteklisi bulunur.
- Deliye taş anılmaz*: Tehlikeli veya mantıksız davranışlarda bulunabilecek kişilere zarar verebilecek araç veya durumları hatırlatarak onları kışkırtmamanın önemini vurgular.
- Deliye taş atma, başını yarar (başına taş yağdırır)*: Akılsız, dengesiz insanlara sataşmaya kalkan kimseleri, onlardan gelebilecek zararlara karşı uyarmak için söylenir.
- Dertsiz baş, mezara taş olurmuş: Kişi ancak öldükten sonra bütün dertlerden olur
- Dostun attığı taş baş yarmaz*: Dostumuzun bizi hırpalaması gücümüze gitmez. Çünkü bunun iyi niyetle ve iyiliğimiz için yapıldığını biliriz.
- Döner taşım yok, öter kuşum yok: Kişinin sahip olması gerektiği imkânlara sahip olmadığını belirtir.
- Dövme kapısını yüzük taşıyla, döverler kapını balta başıyla: İnsanın yanlış bir davranışı, kendisine daha büyük bir yanlış olarak geri döner.
- El yumruğu yemeyen kendi yumruğunu değirmen taşı sanır*: Başkasının gücü karşısında boyun eğmek zorunda kalacağını anlayamamış kimse, kendi gücünün herkese boyun eğdireceğini sanır.
- Ele attığın taş başını yarar: Haksız yere birisine kötülük eden, zarar vermek isteyen kimse bunun bedelini ileride kendisi öder.
- Elin attığı taş uzak düşer: Başkasının yaptığı bir iş, kıskanç kişiye önemli gibi görünür.
- Elin gözü taşı eritir (Kem göz taşı eritir): Başkalarını çekemeyen kıskanç kişiler kimsenin kendilerinden iyi durumda olmalarını istemezler ve insana nazar değdirip zarar görmesine neden olabilirler.
- Er olan ekmeğini taştan çıkarır*: Azimli bir kimse, en güç koşullarda bile para kazanıp geçimini sağlamanın yolunu bulur.
- Erdiğine erer, ermediğine taş atar*: Amaçlarına ulaşamayan veya beklediği sonucu elde edemeyen kişilerin, bu durumdan rahatsız olup olumsuz davranışlarda bulunabileceğini ifade eder. Başarısızlık durumunda kişilerin, hedeflerine ulaşamadıkları için çevresine zarar verebileceğini veya olumsuz tavırlarda bulunabileceğini vurgular.
- Gafil çobana dağ taş kurt kesilir: Dikkatsiz ve hazırlıksız kişilerin sorunlar ve tehlikelerle karşılaşabileceğini ifade eder. Yani, yeterince dikkat etmeyen veya tedbir almayan biri, her yerden her türlü beklenmedik ve zorlu durumlarla karşılaşabilir.
- Gençlikte taş taşı, kocalıkta ye aşı*: Gençlikte, sağlık ve dinçlik varken en zor işlerde bile çalış, yaşlılıkta rahat edersin.
- Gezen ayağa taş değer*: Gereksiz yere çok gezen kimse, kendisine zarar getirebilecek şeylerle karşılaşabilir.
- Gönül taşla kırılmaz, sesle kırılır: İnsan bazen dayak yediği, kavga ettiği kimseye gücenmez ama birisi ağır bir söz söylediği zaman çok içerler.
- Gurbette taşa yaslanmayan evindeki hasırın kıymetini bilmez: İnsan ayrılıp başka yerlere gidince evinin kıymetini bilir.
- Hangi taş pekse (katıysa) başını ona vur*: Kendi kusuru yüzünden zor bir duruma düşen ve yardım istemek için başkalarına yüklenen bir kimseye öfke yollu söylenir.
- Hangi taşı kaldırsan altından o çıkar*:
- Her işten anlar.
- Karışmadığı iş yok, anladığını sanarak her işe karışır.
- Hayırsız adamdan taş evla: Güvenilmez, işe yaramaz veya zararlı bir kişidense, en azından zarar vermeyen cansız bir şeyin daha değerli olduğunu ifade eder. Kötü niyetli veya faydasız insanlardan uzak durmanın ve onlara güvenmemenin önemini vurgular.
- Her atılan taş yerini bulmaz: Yapılan her girişimin, çabanın veya eylemin başarıya ulaşmayabileceğini ifade eder. Başarı için bazen birçok deneme ve çaba gerekebileceğini anlatır.
- Her taş baş yarmaz*: (atasözünün anlamı) Korkulan her şey tehlikeli değildir.
- Her taşın altına elini sokma, ya yılan çıkar ya çıyan*: Sonunu düşünmeden sana zararı dokunma olasılığı bulunan davranışlarda bulunma.
- Her ürüyen köpeğe taş atılmaz: Bazı insanların düşünceleri sadece lafta kalır, hiçbir zaman gerçekleşemez. Bu tip insanları fazla ciddiye almamak gerekir (ürümek: havlamak).
- İftira dağdan taştan ağırdır: Bir kişiye atılan asılsız suçlamaların ve yalanların ne kadar yıkıcı olduğunu ifade eder. İftira, kişinin onurunu ve itibarını ciddi şekilde etkileyen çok ağır bir yüktür.
- İki taş koysam ocak olur, kime varsam kocam olur: Kadın evlenmek istedikten sonra ne yapar eder evlenecek bir koca bulur.
- İlk atılan taş uzak düşer:
- (taşın hedeften uzağa düşmesine göre) Bir iş veya girişimin başlangıcında yapılan hamlelerin genellikle hedeften sapabileceğini ifade eder. Bir işe başlarken yapılan ilk denemelerin veya çabaların beklenen sonuçları vermeyebileceğini ve tecrübe kazandıkça hedefe daha yakın sonuçlar elde edilebileceğini vurgular.
- (taşın hedef olmaksızın en uzak mesafeye atılmasına göre) Bir işte veya girişimde yapılan ilk adımların genellikle en etkili ve iyi sonuçlar doğurduğunu ifade eder.
- İnsan demirden sert, taştan berk, gülden naziktir: İnsanlar olaylar karşısında değişik tepki ve duygular gösterebilirler.
- İstanbul'un taşı toprağı altındır: İstanbul büyük bir kent olduğundan herkes için iş ve kazanç olanakları sunar.
- İt taştan, bacı kardaştan korkar: Kız çocukları en çok erkek kardeşlerinden çekinirler.
- İti an, taşı eline al*: Saldırgan biriyle karşılaşma olasılığı bulunan kimse kavgaya hazır olmalıdır.
- İtin ayağını taştan mı esirgiyorsun? Yaşadığı güçlüklere alışarak onları umursamayan kişiler, kendilerine sağlanan kolaylıklara değer vermezler.
- İyilik yap taş altına koy: İyiliklerin karşılık beklemeden ve gizli tutulması gerektiğini, iyiliğin kendi başına bir değer olduğunu ve yapılan iyiliğin er geç takdir edileceğini anlatır.
- Kadın vardır çerden çöpten aş eder, kadın vardır, pişmiş aşı taş eder: Her kadın hakkıyla ev hanımlığı yapamaz.
- Kırk koz (ceviz) görmeyince taş atmaz: Bir kişinin zahmete girmeden önce karşılığının çok olmasını beklediğini ifade eder. İnsanların, ancak elde edecekleri şeyin değerli olduğunu gördüklerinde çaba gösterdiklerini anlatır.
- Kışın yaşa yazın taşa oturulmaz:
- Gerek yazın, gerek kışın vücudumuzu soğuktan korumalıyız.
- Her mevsimin ve durumun kendine özgü olan koşullarına uygun davranmalıyız.
- Körün attığı taşı Allah rast getirir: Yeterli bilgi ve deneyimi veya imkanı olmayan, ancak iyi niyetle çalışan kişilerin işlerinin, Allah'ın yardımıyla doğru yöne gitmesini ifade eder.
- Köşe taşı köşede yakışır*: Değerli kimselerin önemli mevkilerde bulunması gerekir. Yetenekli kişilere yeteneklerine uygun görev verilmelidir.
- Köşe taşı yerde kalmaz: Belli meslek sahibi kişiler boşta kalmazlar. Her zaman uygun bir iş bulurlar.
- Küçük taş baş yarar: Zararsız gibi görünen küçük şeyler büyük zararlara yol açabilir.
- Mermer iyi taştan, iyilik iki baştan*: Birbiriyle ilişkileri bulunan iki kişinin iyi geçinebilmeleri için yalnızca birinin iyi olması yetmez.
- Mezar taşı ile övünülmez*: İnsan, atalarıyla değil, ancak kendi değeriyle övünebilir.
- Nadan ile konuşmaktansa arif ile taş taşımak yeğdir: Bilgisiz, beceriksiz kimselerle arkadaşlık etmektense, kültürlü, yetenekli kimselerin yanında çalışıp onlardan bir şeyler öğrenmek daha iyidir.
- Nazar taş çatlatır: Nazardan herkes sakınmalı ve Allah'a sığınmalıdır. Çünkü nazar insana her türlü uğursuzluğu getirebilir.
- Sabır taşı çatladı: Bazı durumların veya olayların, insanların dayanma ve sabretme kapasitesini aşacak kadar zorlayıcı olduğunu ifade eder. Çok büyük sabır gerektiren işlerin, hatta en sabırlı insanları bile zorlayabileceğini ve bazen sabrın tükenebileceğini vurgular.
- Su gider taş kalır, el gider kardaş kalır: Ne olursa olsun insanlar her zaman ailelerinin yanındadırlar.
- Su testisi taşa değerse kırılır, taş testiye değerse yine testi kırılır: Zayıf kişi, girdiği kavgayı her zaman kaybeder.
- Sırça köşkte oturan komşusuna taş atmamalı*: İnsan kendinde herhangi bir kusur varken başkalarını aynı kusurla suçlamamalıdır. Kendini savunacak durumun yoksa komşuna kötülük yapmamalısın, çünkü oda sana kötülükle karşılık verebilir.
- Tabak sevdiği deriyi taştan taşa (yerden yere) çalar*: "Birinin yakınlarına gösterdiği sert davranış onun iyiliği içindir" anlamında kullanılan bir söz.
- Tamah taş yarar, taş baş yarar: Açgözlülük eninde sonunda insanın kendisine zarar verir.
- Tarlanın (bağın) taşlısı, karının saçlısı (kaşlısı)*: Kadının saçlı olanı ile tarlanın taşlı olanı makbuldür.
- Tarlayı taşlı yerden, kızı kardeşli yerden almalı*: Tarlanın taşlı olanı, evlenilecek kızın kardeşli olanı halk arasında daha yeğ tutulur.
- Tilkiyi tavuk ile taşlamışlar da; "gazabını arttır ya Rabbi" demiş: Faydalı bir şeyle zarar vermenin etkili olmadığını, aksine bunun zarar görene hoş gelebileceğini ve daha fazlasını isteyebileceğini ifade eder.
- Ummadığın taş baş yarar*: Küçük veya önemsiz şeyler de çoğu kez büyük etkiler yapabilir.
- Yağmur yağsa yaş görmez (değmez), dolu (kavga) olsa taş görmez (değmez): Öyle güvenli durumu var ki hiçbir tehlike ona zarar vermez.
- Yalnız taş, duvar olmaz* (Bir taşla duvar yapılmaz): İnsan başkalarının yardımı olmadan tek başına önemli ve büyük bir iş başaramaz.
- Yapı taşı, yapıdan kalmaz (Yapı taşı yerde kalmaz)*: Değerli kimse boşta kalmaz, kendisine bir iş verilir.
- Yaralı kuşa taş atılmaz*: Birinin düşkünlüğünden yararlanarak ondan öç almaya kalkışmak mertlik değildir.
- Yemişsiz ağaca taş atmazlar*: Bilgili, hünerli, işinde başarılı olan kimselere genellikle sataşılır.
- Yetim hakkı yedi taşı deler de geçer: Kimsesiz insanların haklarını gasp etmek en büyük günahtır ve mutlaka cezalandırılır.
- Yokluk taştan katıdır: Maddi veya manevi sıkıntıların, taş gibi sert şeylerden bile daha zorlayıcı ve dayanılmaz olabileceğini ifade eder. Yokluğun, kişinin hayatını ciddi şekilde zorlaştırabileceğini ve dayanılması güç bir durum olduğunu anlatır.
- Yuvarlanan taş yosun tutmaz*: (atasözünün anlamı)
- Hareket halindeki her şey canlılığını korur.
- Sık sık yer, yurt değiştiren kimse, mal mülk sahibi olamaz.
- Sürekli olarak iş değiştiren kimse başarı kazanamaz.
- Zengin ölürse mezarına taş dikilir, züğürde çalı nişan ederler: Yoksullar öldüklerinde kendilerine mezar taşı bile diktiremezler
Taş ile ilgili birleşik kelime ve fiiller
- Taş arabası: (argo) Budala, hantal, ağır kanlı kimse: Hadi ordan be yürrrü taş arabası, der geçerdik. (F. Uslu)
- Taş kafa: Anlayışsız kimse: "Unutma taş kafa!" diye bağırdı büyük puta. "Küçük putları sen kırdın. Suçunu saklama!" (M. Y. Kandemir)
- Taş kalpli: Katı kalpli, merhametsiz: O taş kalpli Yahudi, alay edip eğlenerek, kini ve düşmanlığı yüzünden bir kahkaha attı. (Mesnevi)
- Taş ocağı: Yapı taşı, kaldırım taşı vb. çıkarılan yer.
- Taş tekne: Hayvanların su içtiği büyük taş kap, yalak.
- Taş toprak: Moloz.
Soru/Yorum Formu
»