Surat nedir ne demektir? Surat ile ilgili deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Surat asan sarışın ve sarı elbiseli kız çocuğu
Surat asan kız çocuğu
  1. Kafanın, alın, gözler, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölümü, yüz, çehre: Emin olduğum tek şey, ağzım açık bir şekilde alık alık adamın suratına bakıyor olduğumdu. (Z. D. Balcı)
  2. (mecazi) Asık yüzlülük, somurtkanlık: Bu ne surat? Bir derdin mi var?


  • Suratsız:
    1. Somurtkan: Suratsız bakışları daha bir suratsız olmuştu. (A. Yılmaz)
    2. Çirkin: İşte parçalandın ey suratsız put / İnsan sana nasıl bağlamış umut?.. (Hz. Ali)
    3. Aksi, huysuz: Hayli göbekli, kalın dudaklarının üzerindeki incecik bıyıklarıyla homurdanarak inen suratsız adam Sarraf 'ın ofisine girdi. (E. Kılıç)


Surat ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "surat" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:

  • Surat asmak: Kaşlarını çatıp yüzüne küskün bir ifade vermek: "Onu göndermemeliyiz" diye surat asıyordu. (G. Tok)
  • Surat bağlamak: Şişmanlayıp yüzü irileşmek.
  • Surat (suratı) bir karış: Öfkeli ve somurtkan: Bu sabah da uyandığından beri suratı bir karış. Belli ki gece yenilme korkusu ile suratına çöreklenen görüntü halen asılı duruyor. (K. Çevik)
  • Surat düşkünü: Yüzü çirkin.
  • Surat etmek (yapmak): Birine karşı küskün durmak: Ece gereksiz yere surat yapıyordu, ama bir süre sonra durumu kabullenecek... (E. Sancaktar)
  • Surat mahkeme duvarı:
    1. Asık suratlı, kimseye gülmeyen: Annemin çok kullandığı bir deyimle, suratı mahkeme duvarı gibiydi ve bu kadının yanında annem melek kalıyordu. (N. Acu)
    2. Utanmaz, sıkılmaz.
  • Surata bak süngüye davran: Birinin çirkinliğine ya da asık suratına işaret etmek için söylenir.
  • Suratı değişmek: Bir kimseye karşı tavrını sertleştirmek.
  • Suratı kasap süngeriyle silinmiş: Utanması, sıkılması kalmamış: Hıyarağasında ar yok namus yok, yüzü kasap süngeriyle silinmiş, kapıdan kovsan bacadan düşer. (İlgili cümle kaynağı: Ş. Onay)
  • Suratı sirke satmak: Öfkeli ve kızgın olduğu yüzünden anlaşılmak.
  • Suratına bakanın kırk yıl işi rast gitmez: Yüzünden uğursuzluk akıyor.
  • Suratına indirmek: Tokat atmak.
  • Suratından düşen bin parça (olmak): Öfke, küskünlük ya da can sıkıntısı nedeniyle yüzü asık ve somurtkan olmak: Cemile, arkadaşındaki durgunluğu fark etti: – Hayırdır, suratından düşen bin parça. (A. Ü. Çam)
  • Suratını ekşitmek: Yüzünü ekşitmek.