|
Sır |
- Kimseye söylenmemesi, gizli tutulması gereken şey: Sır senin esirindir, söylersen sen onun esiri olursun (Hz. Ali). İki kişinin bildiği sır değildir (Söz). Üç kişi bir sırrı saklayabilir ama ikisi ölüyse (Söz).
- Aklın ermediği iş, anlamak ve anlatmakta aciz kaldığı şey: Kainatın sırları insanoğlunun sınırlı idrakinden çok yüce ve sonsuzdur.
- Bir işin, yoğun bir çalışma ve türlü deneyimler sonucu ulaşılabilen inceliği: Bu işin sırrı nedir?
|
Üst kısmı sırlı çömlek |
Çanak çömlek gibi toprak kaplara dayanıklılık vermek ve dış etkilerden korumak için üzerlerine sürülen, sırça çeşidinden saydam ya da donuk cila. Sır, şeffaf veya opak bir görünüm kazandıran, ürünün parlaklık derecesini artıran ve su geçirmez bir katman oluşturarak kapların kullanım ömrünü uzatan bir kaplamadır. Genellikle kilin üzerine sürülen ve çeşitli mineral karışımlarından oluşan bu ince tabaka, pişirme işlemi sırasında eriyerek cam benzeri bir yüzey oluşturur. Çanakkale çanağıdır, ondan sır çıkmaz (Atasözü).
|
Sırrı dökülmeye başlamış eski bir ayna |
Aynaların arkasında veya kaplama maden eşyanın yüzünde bulunan ince madeni tabaka. Ayna sırrı, cam yüzeyin arka kısmına uygulanan ve ışığı geri yansıtan ince bir metal tabakadır. Geleneksel olarak, bu sır gümüş, cıva veya altın gibi metallerle yapılırdı; günümüzde ise genellikle alüminyum veya gümüş nitrat kullanılır. Aynanın sırrı gitti, hiçbir görüntü vermez oldu. (Y. Ramazanoğlu)
Sır ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "sır" kelimesi geçen deyimler, birleşik kelimeler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Sır açmak: Sırrını başkasına söylemek: Kimseye söylemeyeceğime yemin ettirerek sır açtı bana.
- Sır katibi:
- Bir kimsenin tüm sırlarını açabildiği arkadaşı.
- Osmanlılarda Babıali'yle padişah arasındaki yazışmaları getirip götürmekle görevli kimse: Onun en güvenilir adamları arasına girerek "sır katibi" oldu.
- Sır küpü: Birçok sırrı bildiği halde hiç birini açığa vurmayan kimse: Sır küpüdür, aile sırlarını asla başkalarıyla paylaşmaz. (B. Civelek)
- Sır olup gitmek: Gözden kaybolmak: O günden sonra da sır olup gitti. Ne iş yapardı? Neden memleketini bırakıp geldi? Sonra neden gitti? Nerelere gitti, ne yaptı?..
- Sır tutmak (saklamak): (deyiminin anlamı) Kendisine söylenen gizli bilgiyi hiç kimseye söylememek: Sır tutmakta mahirdi, planlarını gizlemeyi iyi bilirdi. Çıkacağı seferler ve yapacağı faaliyetlerden en yakınlarının dahi haberi olmazdı (E. B. Merdivan). Benim gölgem gibidir. Ketumdur. Gerekmedikçe konuşmaz, sır saklar. (G. Maraş)
- Sır vermek: Bir sırrı açığa vurmak, başkasına söylemek: Yemin et, sana bir sır vereyim...
- Sırlamak:
- (Çanak, çömlek vb. üzerine) Sır (vernik, cila) sürmek: Yosun tutmasın diye içlerini sırlamışlar.
- (tasavvuf) Kapamak, örtmek: Dergâhın kapısını dünyaya sırlamışlar sanki. (F. Duman)
- (tasavvuf) Cenazeyi gömmek, defnetmek: Şehit olduğu yere sırlamışlar. (B. Noyan)
- Sırra ermek: Gizli tutulan veya sır durumunda olan bir şeyi anlamak, kavramak: Şimdi her kim bu sırra erdi ise ona göre davranır... (Şems-i Tebrizi)
- Sırra kadem basmak: Uzun bir süre görünmemek, ortalıktan yok oluvermek: Sanki oralara hiç gelmemiş gibi sırra kadem basmıştı.
- Sırretmek (Sır etmek): (tasavvuf) Kapamak, gizlemek, örtmek: Aşık maşukunu nerde sır etti, / Arifler bilir ki nerde nerede. (R. Yetişen)
- Sırrına ermek: (Bir şeyin veya işin) Sırını, inceliğini kavramak: Ve tasavvuf deryasına dalıp ölmezliğin sırrına erdi... (M. N. Bursalı)
- Sırrolmak (Sır olmak): Bir şey veya kimse akıl almaz bir biçimde ortadan yok olmak: Onu soranlara yalnızca "Sırroldu, sırroldu!" diyordu. (H. Erimez)
- (bir şeye) Akıl sır ermemek: O şeyin gizi, nedenleri anlaşılmamak: Arifler ve Velîlerin işlerine akıl sır ermez. Çünkü onların terslikleri düz, düzlükleri terstir. Zıtlıkları ve tezatları bolcadır fakat görünenin ardında neler aktardıklarını kimse bilmez. (K. Yeşiltaş)
- Ortadan sır olmak: Kaybolmak, arkada iz bırakmadan gitmek: "On yedi yıl ben seni bekledim. On yedi yıl da sen beni bekle" diyerek, ortadan sır oldu. (O. Bayatlı)
- Ser verip sır vermemek: Kendine söylenileni kimseye söylememek, ağzı sıkı olmak: Ne kadar cehd ve gayret sarf edersen et yine de ruhun seninle konuşmaz. Çünkü ruh ser verip sır vermeyen bir sır saklayıcısıdır. (Kuşeyrı̂ risalesi)
Sır ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde veya anlamında "sır" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Sırdaş aramak sırrını yaymak içindir: Kişiler arkadaşlarının sırlarını iyi niyetle de olsa güvendikleri kişilere açabilirler. Böylece sır bir çok kişi tarafından öğrenilmiş olur.
- Sırrını açma dostuna (dostunun dostu vardır) o da söyler dostuna*: (atasözünün anlamı) Eğer insanın kimseye söylememesi gereken bir sırrı varsa bunu iyi saklamalıdır. Bunu çok güvendiği birine söylemek, söylenilen o şahsında güvendiği birine söylemesine yol açabilir.
- Sırrını dostuna, dostunu düşmanına açma: Kişiler kendi sırlarını saklarken dostlarının sırlarını da saklamayı bilmelidir.
- Sırrını düşmanın bilmesin dersen dosta dahi açma: Sırların güvende kalması için en yakın dostlarla bile paylaşılmaması gerektiğini ifade eder. İnsanlar arasındaki ilişkiler zamanla değişebilir ve sırların yayılmasına neden olabilir.
- Sırrını verme sırdaşına, darılır bir gün kakar başına: İnsanlar arasındaki ilişkilerin zamanla bozulabileceğini anlatır. Sırlarını paylaşan kişi, gün gelip bu sırların kendisine karşı kullanılabileceğini unutmamalıdır.
- Adam sözünde durmamış da söz adamda durmuş: İnsan verdiği sözü bazen tutamayabilir. Ama saklanması gereken bir sırı da kimseye söylemez.
- Ağzındaki baklayı çıkartma: Sana verilen sırları koruman ve bunları paylaşmaman gerektiğini belirtir. Boşboğazlık yapmadan, verilen güveni boşa çıkarmadan sırları saklamak önemlidir.
- Akil isen açma sırrını dostuna, dostunun dostu vardır o da söyler dostuna: Kişi önemli sırlarını hiç kimseye söylememelidir. Güvendiği kişinin de, bir güvendiği vardır, gider ona söyler.
- Analı kızlı, sırları gizli: Anne ve kız arasında derin bir bağ olduğunu ve bu bağın, dışarıdan kimsenin bilmediği özel sırlarla dolu olduğunu ifade eder. Anne-kız ilişkisi, samimiyet ve gizlilik üzerine kuruludur, bu yüzden aralarındaki sırlar başkalarına açılmaz.
- Arı sırrı karı sırrı: Kadınlar dedikoduya düşkün oldukları için sır saklamaları daha zordur.
- Dost dosttan sır saklamaz: Gerçek dostlar arasında gizlilik olmayacağını ve dostların birbirlerine her konuda güvenip açık olacaklarını ifade eder. Güven ve sadakat, dostluk ilişkilerinin temel taşlarındandır.
- Dost sırrını dost bilir: Bir insanın en özel ve gizli bilgilerini sadece güven duyduğu, yakın dostlarına emanet edeceğini ifade eder. Gerçek dostlar, sır saklamayı ve güveni boşa çıkarmamayı bilirler.
- Dosta sır verme düşman olur, düşmana kötü söyleme dost olur: İnsan ilişkilerindeki değişkenliğe dikkat çeker. Düşmanlıkların dostluğa, dostlukların ise düşmanlığa dönüşebileceği vurgulanır; bu nedenle, insanların sırlarını paylaşırken veya karşı tarafa zarar verici sözler sarf ederken dikkatli olmaları gerektiğini anlatır.
- Duvarda fare var, farenin kulağı var; öyleyse duvarın kulağı var: Gizli konuşmaların bile bir şekilde duyulabileceğini ve sırların kolayca açığa çıkabileceğini ifade eder. İnsanların konuşmalarına dikkat etmesi gerektiğini, çünkü her an beklenmedik biri tarafından dinlenebileceğini vurgular.
- Evinde delik, böğründe yara, var sırlarını ellerde ara: Gizlemesini bilmeyenlerin sırlarını herkes duyar.
- Her gördüğünü dost sanıp gizli sırrını söyleme: Her tanıdığın kişinin güvenilir ve dost olmadığını, sırların ancak gerçek dostlarla paylaşılması gerektiğini anlatır. İnsanlar, kimlere güvenmesi gerektiğini iyi ayırt etmelidir.
- İnsanın bir sır dostu, bir de sofra dostu vardır: Bütün dostlarımızla her şeyimizi paylaşamayız, özel durumlar için özel dostluklar gerekir.
- Kadına, çocuğa, sarhoşa sırrını açma: Kadınlar dedikodu yapmaya severler, bu nedenle de pek sır tutmazlar. Sarhoş insan da çocuk gibi olur ve her şeyi söyler.
- Kadını (Karıyı) sırdaş eden tellal aramaz: Kadınlar çok zor sır saklarlar; hiç kimseye söylemeseler bile dayanamayıp çok güvendikleri birine mutlaka söylerler. Ve kadınlar arasında iletişim çok hızlıdır.
- Karanlıkta helva yiyenin sırrını Mevla bilir: Hiç kimseye belli etmeden, gizli saklı iş yürütenlerin gerçekte nasıl kimseler olduğunu yalnızca Allah bilir.
- Kesilen baş söylemez: Ölenlerin sırlarını ve gizli bilgilerini yanlarında götürdüğünü ve sırlarının tam anlamıyla bir sırra dönüştüğünü ifade eder.
- Kimseye sırrını söyleme, yerin kulağı var: Başkalarına söylenen sırların bir şekilde yayılıp ortaya çıkabileceğini anlatır. En güvenli sır, hiç kimseyle paylaşılmayan sırdır.
- Ortaya düşen sır, bir daha saklanmaz: Herkes tarafından öğrenilen bir sır, sır olmaktan çıkar.
- Pehlivan okçu / Pehlivan olan sırrını vermez: Bir işin inceliklerini öğrenen bunları bir başkasına anlatmak istemez.
- Ser verip sır vermemeli: Kişiler bir başkasına ait sırları ne olursa olsun saklamalıdırlar.
- Ser verip sır vermeyen serverdir: Canını verme pahasına sırlarını saklayan kişinin gerçek bir ulu ve değerli kişi olduğunu belirtir. Bu kişi, bir sır uğruna her şeyini feda edebilecek kadar cesur ve güvenilirdir (ser: baş, kafa; server: baş, reis, ulu, büyük).
- Yerin kulağı var (her sözü işitir)*: Gizli konuşulan bir sır umulmadık bir yoldan başkalarınca duyulabilir.
Soru/Yorum Formu
»