Sel felaketi |
- Sürekli yağmurlardan ya da eriyen karlardan oluşup önüne ne gelirse alıp götüren taşkın su, su taşkını: Yeleleri dalgalı vahşi atlara benzeyen çamurlu sel suları, çürümüş otları, yaprakları, molozları, yağma malı gibi önüne katarak uçurumlardan tepetaklak düşerek, ok hızında akarlar. (O. Şahin)
- (mecazi) Hareket halindeki, kontrol edilmesi veya durdurulması güç büyük kalabalık: Birbirlerini ezen insan seli, cehennem ateşinden kaçan günahkârları andırıyordu. (Ü. Turan)
Sel ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "sel" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Sel basmak: (Bir yer) Sel suları ile dolmak: O sırada bir yağmur bulutu geldi, gökler delinmişçesine yağmur yağdı, her tarafı sel bastı. (Mesnevi-i Manevi Şerhi)
- Sel gibi (akmak):
- (Sıvılar için) Bol ve gür akmak: Sevgili ne zaman düşmanların tarafına doğru gitmek için yanımdan geçecek olsa gözyaşlarım sel gibi akarak ona geçit vermez. (Zâti)
- (Zaman için) Çabuk ve hızla geçmek: Ömrümü eksilten vefasız yıllar sel gibi aktı gitti.
- (İnsan için) Büyük bir kalabalık durumunda yürümek: Sonra, insanların sel gibi aktığı Arafat'tan siz de akın edin, Allah'tan mağfiret dileyin. (Bakara Suresinden)
- (bir yeri) Sel götürmek:
- Çok yağmur yağmak: İstanbul'u sel götürdü. Koca İstanbul'da trenler çalışmadı, otomobiller sulara gömüldü kimse evinden çıkamadı. (Hürriyet)
- (Sel suları) Önüne gelen her şeyi alıp sürüklemek: Sel geldi götürdü evimizi barkımızı, neyimiz var neyimiz yok gitti. (C. Aktaş)
- Sel olup akmak: Gitmek: Yol, sel olup aktı; yolcunun kim olduğunu bilince. Belli ki Yunus dermede, devşirmede; zaman, Yunus'u pişirmede.
- Sel önünden kütük kapmak:
- Kurtarabildiğini kâr saymak: Bunlar birbirine düştü, sel önünden kütük kapmanın kertesi geldi (K. Tahir)
- Bir şeyi, tehlikeleri göze alarak büyük güçlüklerle elde etmek: Bu zamanlarda çalışmak, âdeta sel önünden kütük kapmak gibi bir şeydir. (TBMM)
- Sel seli götürmek: Çok fazla sel olmak: Ya şimdi, ortalık sel seli götürür de, arabayı sürükler denize atarsa? (D. Ceyhun)
- Sele gitmek:
- Sele kapılmak: Tüm erzaklar sele gitti! O kadar yiyecek hiç kimseye kısmet olmadı! Yağmur alıp götürdü... (İ. İlhan)
- (mecazi) Boşuna, gereksiz yere elden çıkmak, telef olmak: Sele gitti çağlarım / Yalnız yalnız ağlarım / Sele gitti çağlarım / Gece gündüz ağlarım (M. Gökdoğan)
- Sele kapılmak:
- Sel sularıyla sürüklenip gitmek: Ne oldu, ne olmadı birden bir sele kapıldı. Sel onu aldı, kayalara çarpa çarpa götürdü. (Y. Kemal)
- Kuvvetli bir cereyanın etkisi altında kalıp kendini kurtaramamak: Nereye varacağını göremediği bir sele kapıldığını anlayıncaya kadar, çoktan iş işten geçmişti. (G. Dinç)
- Seli suyu kalmamış: (Yemek ya da meyve) Suyu azalmış, kuru.
- Sular seller gibi: Bir metni yanlışsız söyleyecek kadar: "Aferin, aferin, Korece'yi çözmüşsün. Sular, seller gibi maşallah!" dedi. (Ö. B. Öztürk)
Sel ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "sel" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Sel ağzı kum tutmaz: Sürekli hareket halinde olan, durulmayan yerlerde kalıcı bir şeyin barınamayacağını ifade eder. Kararsız ve istikrarsız durumlarda sağlam ve güvenilir sonuçlar elde edilemez.
- Sel gider, kum kalır*: Geçici durumlara güvenmek doğru değildir.
- Sel gider kum kalır, kişi ettiğini bulur*: Geçici olaylar ve zorluklar sona erdiğinde geriye sadece kalıcı izlerin veya sonuçların kalacağını ifade eder. İnsan, yaptığı iyilik ya da kötülüklerin karşılığını er ya da geç alır.
- Sel her zaman kütük getirmez: Her zaman kolayca veya çaba harcamadan fırsatlar elde edilemeyeceğini, rastlantıların veya şansın her zaman insanın lehine olmayacağını anlatır.
- Sel ile gelen yel ile gider (Yel gibi gelen sel gibi gider / Sel gibi gelen çay gibi gider)*: Emek harcanmadan sağlanan kazançtan hayır gelmez, nasıl geldiyse öyle harcanır.
- Sel nereye giderse, kütük oraya gider: Güçlü etkiler veya olaylar karşısında zayıf olanların sürükleneceğini ifade eder. Güçlü bir akışa kapılan kişi, kendi iradesi dışında gelişen olayların yönlendirmesiyle hareket eder.
- Selden gelen suya gider*: Kolay ve emeksiz kazanılan şeyler elden kolay çıkar.
- Selin ağzı tutulur, elin ağzı tutulmaz*: Doğal yıkımlara karşı önlem alınır ama söyledikleri yalan yanlış olanı susturmaya kimsenin gücü yetmez.
- Ağaçlı köyü sel basmaz: Ağaçlandırılmış bölgeler, toprak kayması, sel basması gibi doğal afetlerden fazla zarar görmez.
- Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır*: Hayatın her alanında aşırılıklardan kaçınmak gerektiğini ve dengede kalmanın önemini vurgular.
- Allah verirse el getirir, sel getirir, yel getirir*: Bir kimsenin zengin olması kısmetinde varsa, hiç umulmadık yerlerden bu olanağa salip olabilir.
- Ateş ile sel dilsiz düşmandır, haber vermeden gelir (Od ile su, dilsiz yağıdır): Ateş ve selin, insanların hazırlıksız olduğu zamanlarda birdenbire ortaya çıkarak büyük zararlar verebileceğini, insanların her zaman tedbirli olmaları gerektiğini, beklenmedik tehlikeler karşısında hazırlıklı olmalarını hatırlatır.
- Çay kenarında bağ alan sele alıverir, kırkından sonra kız alan ele alıverir: Bir işi o iş için gerekli ortamın bulunmadığı yerde yapmaya kalkışırsan bütün çaban boşa gider. Yaşlandıktan sonra genç kız alırsan sen öldükten sonra başkasıyla evlenmek zorunda kalır.
- Çivisiz tahtayı yel (rüzgar) alır* (Çivisiz tahtayı yel alır, yel almazsa sel alır): Sıkı bir denetim altında bulundurulmayan ya da korunmayanlar kolayca kötü yollara sürüklenebilirler.
- Dağ başına harman yapma, savurursun yel için, sel önüne değirmen yapma öğütürsün sel için*: Yapılan bir işten sonuç alınabilmesi, emeklerin boşa gitmemesi için çalışma yerinin baştan iyi belirlenmesi gerekir.
- Damlaya damlaya göl olur, aka aka sel olur: Küçük birikimlerin zamanla büyük sonuçlar doğuracağını anlatır. Az da olsa sürekli yapılan birikim veya çabalar, zamanla güçlü ve etkili bir duruma dönüşür.
- Derede tarla sel için, tepede harman yel için*: Elden çıkarmak istemediğimiz şeyleri tehlikeye açık durumlardan uzak tutmalıyız.
- Dünyayı sel bassa ördeğe vız gelir*: Bir çok kimse için yıkıma yol açan bir olay, bazı kimseleri ilgilendirmeyebilir, onlar için bir olağanüstülük taşımayabilir.
- Ekin ektim yel aldı, değirmen yaptım sel aldı, oğul yetiştirdim el aldı: Ana baba çocuklarını büyük fedakârlıklarla yetiştirirler. Fakat çocuklar evlenme çağına geldiği zaman baba evinden ayrılmak zorunda kalırlar.
- Erkek sel, kadın göl*: Ev ekonomisinde, tutumlu olan ya da olması gereken erkek değil, kadındır.
- Estiği kadar yağsa, dağı taşı sel alır: Bazı olaylar ilk başlangıçta şiddetli görünebilir fakat zamanla hızı azalır ve daha tehlikesiz hale gelir.
- Her vakit sel kütük getirmez: Hayatta her zaman istenilen veya beklenen büyük fırsatların meydana gelmeyeceğini ve bazen sıradan veya beklenmeyen durumlarla karşılaşabileceğimizi vurgular.
- İyiyi kötüyü el bilir, dereyi tepeyi sel bilir: Kişi kendi hakkında yansız olamaz, kişi hakkında en doğru yargıyı ilişkide olduğu insanlar ve içinde yaşadığı toplum verir.
- Martta tezek kuruya, nisanda seller yürüye*: Çiftçi martın yağışsız, nisanın bol yağmurlu olmasını diler.
- Yel üfürdü, sel götürdü*: Mal birdenbire ve sebepsiz ortadan yok oluverdi.
Soru/Yorum Formu