Rüzgar |
Rüzgar (yel) ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "rüzgar ve yel" kelimeleri geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Rüzgar almak: Rüzgar esen bir yerde bulunmak: Bu ev çok rüzgar alıyor.
- Rüzgar avlamak:
- Atı dörtnala koşturarak hızla gitmek.
- Hiçbir şey elde edememek.
- Rüzgar ekip fırtına biçmek: (deyiminin anlamı) Yaptığı bir kötülüğün çok daha kötüsüyle karşılaşmak: Fakat, rüzgar ekenin fırtına biçeceğini unuttular.
- Rüzgar gelecek delikleri tıkamak: İstenmeyen bir durum veya gelişmeye karşı her türlü önlemi almak: Rüzgâr gelecek delikleri kapa, gerisini düşünme. (M. H. Bayrı)
- Rüzgar gibi: Çok hızlı, çok süratli, çabuk: Rüzgâr gibi giden atının eyerini boşaltıp atın karnı altında kayboldu. (E. Subaşı)
- Rüzgar gibi geçmek: Çok hızlı , pek çabuk geçmek: Rüzgâr gibi geçti yıllar, tutunacak dal kalmadı / Bir an mutlu olmak için, çekilmedik dert kalmadı. (M. Belge)
- Rüzgar tutmamak: Rüzgara kapalı bulunmak: Çadırımızı rüzgâr tutmayan bir yere kurmuş ve sağlam bir ocak hazırlamıştık.
- Rüzgardan nem kapmak: En küçük bir şeyden alınmak, çok alıngan olmak: Ali Ekrem Bey'in rüzgârdan nem kapar derecede mütehassis olduğunu bildiği için ses çıkarmıyordu. (T. Olgun)
- Başında kavak yelleri esmek: Toyca, pembe düşler kurmak, gerçekçi olmamak: İnsan âşık olunca değişiyor, dünyaya meydan okuyor, hiçbir şeyi umursamıyor, başında kavak yelleri esiyor... (M. S. Aslankara)
- Burnunun yeli harman savuruyor:
- Çok büyüklenenler ve kibirlenenler için söylenir: Burnunun yeli harman savuran bu yaşlı hanımefendi, davetini tekrarlayarak...
- Çok öfkelenenler için kullanılır: — Burnunun yeli harman savuruyor yahu! (R. Enis)
- Burnunun yeli kırılmak: Öfkesi yok olmak: Mangalda kül bırakmayan Zaloğlu'nun burnunun yeli kırılmış, zavallılaşmıştı. (O. Kemal)
- Hangi rüzgar attı?: Bir yere uzun zaman uğramamışken beklenmedik bir zamanda çıkagelenlere sitem yollu söylenir: "Oooo Ahmet, hangi rüzgar attı seni buralara... Gir içeri, gir içeri," dedi (R. Genel). "Hoş geldin kızım, hangi rüzgar attı seni böyle, de bakalım?" (E. Ş. Can)
- Yel gibi: Çok hızlı bir biçimde, çabucak, hızla: Üç yıldan n'olacak? Yel gibi geçer o zaman... (K. Bilbaşar). O kadar çok ok attılar ki, yel gibi üzerlerine gelen düşman savaşçıları yağmur gibi toprağa yığıldılar. (A. Şimşirgil)
- Yel vermek: Rüzgarı veya havayı herhangi bir şeyin üzerine yöneltmek: Hak Teâlâ bir yel verdi. Tufan oldu. Gemiler dardağan oldu. (A. Bican)
- Yel yeperek yelken kürek: Aceleyle telaşla: Bu haberi alınca yel yeperek yelken kürek hemen koştum, fakat ben yetişinceye kadar olan olmuş... (Halkbilgisi)
- Yele vermek: Savurmak, boşuna harcamak: Varını, yoğunu, adını, sanını yele verdi. (N. F. Kısakürek)
- Yerinde yeller esmek: Artık bulunmamak, yok olmak: Tencerenin kapağını açtığında bir de ne görsün, yemeğin yerinde yeller esiyor. (Y. Ölmez)
Rüzgar (yel) ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "rüzgar ve yel" sözcükleri geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Rüzgar böyle eser, balta böyle keserse vay halimize: Kişi yaptığı işte sürekli engellerle karşılaşırsa zorluklarla mücadele edemez.
- Rüzgar eken fırtına biçer*: (atasözünün anlamı) Başkasının zararına çalışan kimse sonunda kendisi daha büyük zarar görür.
- Rüzgar esmeyince yaprak oynamaz (dal kımıldamaz)* (Yel esmeyince çöp deprenmez): Her olayın bir sebebi olduğunu ve bir şeyin harekete geçmesi için bir etkenin gerektiğini ifade eder (deprenmek: Kımıldamak, hareket etmek, sarsılmak).
- Rüzgar ile başa çıkılmaz: Doğal güçlerin veya güçlü dış etmenlerin karşısında insana pek bir şey yapma şansı vermediğini ifade eder. Bu, bazı durumların veya koşulların kontrol edilmesinin zor olduğunu vurgular.
- Rüzgara göre yelken açmalı: Şartlara uygun hareket etmenin ve değişen koşullara göre strateji belirlemenin önemini vurgular. Başarılı olmak için, ortamın gerekliliklerine göre esnek davranmak gerektiğini ifade eder.
- Rüzgara itimat olunmaz: Sık sık fikir değiştiren insanların ne zaman, nerede, ne yapacakları belli olmaz.
- Rüzgara karşı tükürülmez: Gücümüzün yetmeyeceği bir işte boşuna mücadele etmemeliyiz.
- Rüzgara (karşı) tüküren kendi yüzüne tükürür*: Kendinden güçlüyü horlamaya kalkışan, kendi küçük düşer.
- Rüzgarın ardı yağış, sevincin ardı döğüş: İnsan büyük bir sıkıntı yaşayacağı zaman bunun belirtilerini önceden hisseder. Yaşanan çok büyük sevincin sonunda da çoğu zaman üzüntülü bir durum çıkar.
- Rüzgarın önüne durulmaz: Toplumun kabul ettiği kişilere, değerlere veya kurallara karşı çıkmanın zor ve etkisiz olacağını ifade eder. Bu, güçlü bir akıntıya karşı durmaya çalışmak gibi, bireyin gücünü aşan bir direnişi anlamsız hale getirir.
- Rüzgarın önüne düşmeyen yorulur*: Hayatın akışına ayak uyduramayanların daha çok zorlanacağını ifade eder. Rüzgarı arkasına alarak ilerleyen kişi, daha az çabayla daha fazla yol alır; bu yüzden fırsatları doğru değerlendirmek gerekir.
- Rüzgarlı günde pamuk atılmaz: Kişi uygunsuz zamanda yaptığı işten olumlu sonuç alamaz.
- Rüzgarlı günde rahat yok, kaygılı günde uyku yok: Zorlu ve stresli zamanlarda huzur bulmanın zor olduğunu ifade eder. Tıpkı rüzgârlı bir günde rahat edilemediği gibi, endişeli bir zihne sahipken de uyumak mümkün değildir.
- Rüzgarlı havanın kuytusu, yağmurlu havanın uykusu*: Esintide kuytu yerler seçilir, yağmurlu havada da iyi uyunur.
- Ağaç ucuna yel değer, güzel kişiye söz değer*: Herkesin gözü güzel üstündedir. Güzel, kıskançlıkları üstüne çeker.
- Ağır yongayı yel kaldırmaz*: Ağırbaşlı ve olgun insanların kolayca etkilenmeyeceğini ifade eder. Bu kişiler, dış etkilerden bağımsız olarak kendi duruşlarını korurlar.
- Alçak yerde yatma sel alır, yüksek yerde yatma yel alır*: Hayatın her alanında aşırılıklardan kaçınmak gerektiğini ve dengede kalmanın önemini vurgular.
- Allah verirse el getirir, sel getirir, yel getirir*: Bir kimsenin zengin olması kısmetinde varsa, hiç umulmadık yerlerden bu olanağa salip olabilir.
- Anladık yel değirmeni, ama suyu nereden geliyor?: Dinleyicinin söylenenleri yanlış anladığını veya konuyu yanlış değerlendirdiğini ifade eder. Yel değirmeni suyla değil, rüzgarla çalışır; bu nedenle, suyun kaynağını sormak yersizdir. Bu atasözü, bazen insanların konuyu veya durumu tam anlamadan yorum yaptığını ve detayları doğru şekilde değerlendirmeleri gerektiğini vurgular.
- Çivisiz tahtayı yel (rüzgar) alır* (Çivisiz tahtayı yel alır, yel almazsa sel alır): Sıkı bir denetim altında bulundurulmayan ya da korunmayanlar kolayca kötü yollara sürüklenebilirler.
- Dağ başına harman yapma, savurursun yel için, sel önüne değirmen yapma öğütürsün sel için*: Yapılan bir işten sonuç alınabilmesi, emeklerin boşa gitmemesi için çalışma yerinin baştan iyi belirlenmesi gerekir.
- Derede tarla sel için, tepede harman yel için*: Elden çıkarmak istemediğimiz şeyleri tehlikeye açık durumlardan uzak tutmalıyız.
- Düğünün tadı el ile, harmanın tadı yel ile olur: Düğün kalabalık olursa eğlence daha hoş olur. Mutluluk da paylaşılınca daha güzel olur.
- Ekin ektim yel aldı, değirmen yaptım sel aldı, oğul yetiştirdim el aldı: Ana baba çocuklarını büyük fedakârlıklarla yetiştirirler. Fakat çocuklar evlenme çağına geldiği zaman baba evinden ayrılmak zorunda kalırlar.
- El el ile, değirmen yel ile*: Yalnız yaşanmaz, herkesin diğerlerine ihtiyacı vardır.
- Ele giden yele gider: İnsan elindekini kendisi kullanmayıp ona buna ödünç verirse sonunda o şeyin kullanılacak hali kalmaz.
- Fırsat bir rüzgardır ki bilinmez nerden eser: İnsanın eline ne zaman, nereden, nasıl bir fırsat geçeceği belli olmaz. Hiç ummadığı bir yerden ayağına bir fırsat gelebilir.
- Hasisin dumanını yel, sofrasını el görmez: Cimri, pinti kişi, en değersiz malını bile herkesten gizler (hasis: cimri).
- Her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez*: İnsanın işi her zaman yolunda gitmeyebilir. Onun için elinde fırsat varken bundan olabildiğince yararlanmalıdır.
- Kaçan rüzgar esse kış değil mi, yoksul halin bilse hoş değil mi?: Fırsatlar kaçtıktan sonra yeniden karşılaşılmasının pek mümkün olmadığını ve fakirlerin tutumlu ve kanaatkâr olmayı bilmeleri gerektiğini anlatır (?).
- Kızlar yaşlanınca burnunun yeli iner: Kendini beğenmiş kızlar gençken kendilerini isteyenleri beğenmez, evlenme çağı geçince de evlenecek koca ararlar.
- Mağrur olup deme "yoktur ben gibi", bir muhalif rüzgar eser savurur harman gibi: İnsan gücüne kuvvetine güvenip; "kimse benimle boy ölçüşemez" diye büyük konuşmamalı, öyle bir an gelir, ummadığı bir yenilgiyle karşılaşır.
- Olsa ile bulsayı ekmişler, yel ile yuf bitmiş*: Kuru kuruya sadece dilemekle istediğimiz sonuca varamayız.
- Sel ile gelen yel ile gider*: Dürüst yollardan kazanılmayan şeyler kalıcı olmaz ve kısa zamanda elden gider.
- Tembele "kapını ört" demişler, "yel eser de örter" demiş*: Tembel her işinin kendine kendine olmasını veya bir başkasının yapmasını bekler, öyle ki kapısının örtülmesini bile rüzgârdan umar.
- Yağmur yel ile, düğün el ile: Rüzgarsız yağmur nasıl etkili olmazsa, davetsiz düğününde bir anlamı olmaz. Düğünün şenliği kalabalığıdır.
- Yağmuru yel azdırır: Yağmurla birlikte esen rüzgâr, yağmurun şiddetini artırır, zararlı hâle gelebilir.
- Yeğniyi yel alır, ağır yerinde kalır*: Görgüsüz, kişiliksiz, hoppa insanlar iyi insanların bulunduğu çevrede tutunamazlar. Olgun, iyi huylu insanlar, toplumda her zaman sevilir ve sayılırlar (yeğni: hafif, ciddi olmayan).
- Yel eserken harmanını savur: Kişi eline fırsat geçtiğinde bundan en iyi şekilde yararlanmayı bilmelidir.
- Yel essin, kokusu gelsin: Yapılan hiçbir şeyin gizli kalamayacağını ve eninde sonunda duyulacağını ifade eder. Her eylemin bir etki ve iz bırakacağına dikkat çeker.
- Yel gelen deliği kapamalı: Tehlikenin nereden geleceğini biliyorsan, o noktaya karşı önlemlerini alman gerektiğini ifade eder.
- Yel gibi gelen yel gibi gider: Çabuk parlayan, olur olmaz her şeye sinirlenen kimselerin öfkesi uzun sürmez.
- Yel kayadan ne alır/koparır?*: Güçlü ve sağlam bir karakterin veya yapının, zayıf ve geçici etkilerden zarar görmeyeceğini ifade eder. Kuvvetli bir iradeye sahip olan kişi, dış baskılara karşı dayanıklı olur ve sarsılmaz.
- Yel üfürdü, sel götürdü*: Mal birdenbire ve sebepsiz ortadan yok oluverdi.
Soru/Yorum Formu