Tüyleri alınmadan terbiye edilmiş hayvan derisi: Koyun ya da keçi postuna pösteki adı verilir.Koyun postu (pösteki) - (mecazi) Tarikatlarda şeyhlik makamı: Hacı Bektaş postu.
- (mecazi) (Yermeli bir anlamda) Makam, mevki: Post kavgası. Post peşinde koşmak.
- Kimi deyimlerde "can" anlamında kullanılır: Postunu zor kurtardı.
Post ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "post" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Post elden gitmek:
- Öldürülmek.
- Bulunduğu yüksek makamdan ayrılmak zorunda kalmak: Ne olursa olsun, yeter ki post elden gitmesin diyerek sandalyelerini, koltuklarını sağlamlaştırmak için, milletin gözünün kapalı kalmasına çalıştılar. (Ahmet Cevdet Paşa)
- Post kavgası: İktidarı ya da bir makamı ele geçirme çabası: Tarihteki nice Türk Devletleri post kavgası yüzünden zaaflara duçar olmuş. Kardeşlerin post kavgaları yüzünden binlerce insan can vermiş. (Türk Edebiyatı)
- Post vermek: Can vermek, ölmek: Bir dilim pastırmaya post veren fare gibi, yalnız ellerine geçecek ufacık bir menfaati görürler, farenin kapanı görmediği gibi onlar da hapishaneyi ve idam sehpasını göremezler. (M. Ozak)
- Posta geçmek (oturmak):
- Şeyh olmak, şeyhlik makamına oturmak: Akyazılı Sultan, Otman Baba'dan hilafet alarak posta geçmiş, kendisinden sonra da Demir Baba onun postuna oturmuştu. (M. H. Alşan)
- Yüksek bir konuma geçmek, yüksek bir makamı elde etmek.
- Postu deldirmek: (argo)
- Kurşunla vurulmak, kurşunlanmak: O kabadayı da postu deldirmiş. (B. Sezgin)
- Ölmek: Sen olmasaydın postu deldirmiş ve çoktan cehennemi boylamıştım. (H. Erdem)
- Postu kurtarmak: Öldürülmek tehlikesini atlatmak: Pek kanlı bir kavgadan postu dar kurtarmış...
- Postu sermek (atmak): Bir yerde, gereksiz ya da saygısızca, uzun süre kalmak: Bakıyorum da postu sermiş oturuyorsun. Ne zaman işinin başına dönmeyi düşünüyorsun? (H. Durucan)
- Postu vermek: Canını vermek, ölmek: Anlıyorsun ya, ya bu kafanın içindeki dünya hakikat olacak, ya ben postu vereceğim. (R. N. Güntekin)
- (birinin) Postuna oturmak: Birinin makamı ona kalmak veya makamını ele geçirmek: Şeyhlik postuna oturmak için kalabalık bir mürid ordusuyla birlikte İran'a doğru harekete geçmiş. (M. İpçioğlu)
- Postundan olmak: Bulunduğu makamı yitirmek.
- Postuna saman doldurmak: Bir kimseyi öldürmek: "Dedi seni öldürem, postuna saman dolduram?.. " (D. Akçam). Postuna saman tepip Çamlıbel tepesinden asalım, herkes görsün Köroğlu'nun atını kaçırmanın, kartal yuvasından yumurta almanın karşılığını... (Ü. Kaftancıoğlu)
- Postunu çıkarmak: Derisini yüzmek: Av avlayıp tilki, kurt, samur gibi hayvanların postunu çıkarıp temizlemiş kürk yapıp giymiştir. (A. Torun)
- Postunu sermek: Öldüresiye dövmek: İkisinin de postunu sermiş yere... Eee dünya bu, eden bulur, bunlar da ettiklerini bulmuş... (E. C. Güney)
- Postunu sudan çıkarmak: Durumunu düzeltmek: Ben, yirmi yaşında postunu sudan kurtarmış bir insanım. Canım nasıl isterse öyle yaşarım. (R. N. Güntekin)
- (birine) Pöstekileri saydırmak: İçinden çıkılmaz bir iş yükleyip uğraştırmak: Halil Lütfü'nün gösterdiği, pöstekileri sayma türünden bir işin başındayken soluk soluğa Sait Faik girmişti içeri... (R. Ilgaz)
- (birinin) Pöstekisini sermek: Döverek kımıldayamayacak duruma getirmek.
- Pöstekiyi kurtarmak: Hoş olmayan bir durumdan kurtulmak, beladan yakayı kurtarmak: Pöstekiyi kurtarmak için her şeyi yapmaya kararlıydı.
- (bir yere) Pöstekiyi sermek: Bir yerde uzun müddet kalmak, gitmeye hiç niyeti olmamak: Guermantes Konağı'nın darülaceze manzaralı kelepir odasına Mihmandar Jâle ile Bay Çilingir pöstekiyi sermişler idi. (M. Savaş)
- Ayıyı vurmadan postunu satmak: Henüz ele geçmemiş bir şey üzerinde sanki ele geçmiş gibi hesap ve planlar yapmak: Adam o kadar tez canlı ki, ayıyı vurmadan postunu satmayı düşünüyordu. (H. F. Gözler)
- Bir koyundan iki post çıkarmak: Olması gerekenden daha fazla elde etmek: Böylesi çıkarlarına düşkün olan bu adamlar, bir koyundan iki post çıkarmayı düşünmezler mi? (S. Yaltırım)
- Deli pösteki sayar gibi: Çok karışık, çok parçalı ve bunaltıcı bir işle uğraşırken söylenir: Bunların en bilinenleri kanaviçeye benzeyen, sık dokunmuş bir kumaşın üstüne, deli pösteki sayar gibi binbir emek vererek, renkli ipliklerle ünlü tabloları işlemek ve çerçeveletip duvara asmaktı. (A. Tunç)
- Kuzu postuna bürünmek: Karşısındakini aldatmak için kendini zararsız ve uysal göstermeye çalışmak: Bu şirketler "kuzu postuna bürünmüş kurt" gibi hareket etmektedirler. (M. Aygen)
Post ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "post" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Aslan postunda gönül dostunda*: Her şey yakıştığı görünüm ve ortamında güzeldir.
- Bir abam (postum) var atarım, nerede olsa yatarım*: Tek başına yaşayan bir kimsenin nerede olsa barınıp rahat edebileceğini anlatan söz.
- Bir dostum, bir postum: İnsanın hayatta en çok güvenebileceği şeyin gerçek bir dost ve temel ihtiyaçlarını karşılayacak kadar varlık olduğunu ifade eder. Mal mülk yerine sadık bir dostun ve yeterli geçimin daha değerli olduğu vurgulanır.
- Bir koyundan iki post/deri çıkmaz: Bir şeyden veya bir kimseden verebileceği en yüksek verimi aldıktan sonra ondan tekrar iş beklemek boşunadır.
- Deme dostuna, der dostuna. Bir gün olur tuz basarlar postuna (Söyleme dostuna, o da söyler dostuna. Bir gün olur kül basarlar postuna): Sırlarını başkalarıyla paylaşan kişinin günün birinde bundan zarar görebileceğini ifade eder. Güvenilen dost bile olsa, bazı şeyleri saklı tutmak en doğrusu olabilir.
- Domuz derisinden post olmaz, eski düşman dost olmaz* (Domuzdan post gâvurdan dost olmaz): Haram sayılan domuzun derisi üzerinde ne namaz kılınabilir nede oturulabilir. Eski düşman da ne kadar yakınlık gösterirse göstersin, güvenmemek gerekir, dost olamaz.
- Dost yoluna post olmalı: Arkadaşlara, dostlara yardım için gerekli olan hiçbir şeyden kaçınılmamalıdır, gerekli fedakarlıklar yapılmalıdır.
- Güvenme (inanma) dostuna, saman doldurur postuna*: Dost sandığın birtakım kimseler sana kolaylıkla kötülük edebilirler.
- Hayırsız dost gereksiz post: Faydasız hatta zarar gelebilecek kimselerle arkadaşlık yapılmamalıdır.
- İki aslan bir posta sığmaz*: Aynı yetki veya güce sahip olan iki kişinin aynı yerde veya aynı mevkide uyumlu bir şekilde çalışamayacağını ifade eder.
- İt derisinden post olmaz*: Aşağılık kimse veya şey, yüce ve temiz bir amaca hizmet edemez.
- On derviş bir kilim üzerinde uyur da, iki bey bir posta sığmaz: Genellikle birçok insanın sade ve mütevazı koşullarda bir arada barış içinde yaşayabileceğini, ancak güçlü ve otoriter kişiliklerin aynı çatı altında barınmasının zor olabileceğini ifade eder.
- Tanımayan dostunu, pazara verdi postunu: Dostluk ilişkilerinde dikkatli olmayan ve güvenilir insanları ayırt edemeyen kişilerin, en değerli şeylerini kaybedebileceğini ifade eder. İnsan, dostlarını iyi seçmeli ve sadık olanlarla olmayanları ayırt edebilmelidir.
- Tilki tilkiliğini anlatıncaya kadar post elden gider*: Bir gerçeği anlatabilinceye kadar çoğu kez başa gelmedik şey kalmaz.
Soru/Yorum Gönder