Misafir |
- Bir yere veya birinin evine ziyaret etmek veya kısa bir süre kalmak için gelen kimse, konuk, mihman: Eve gelen misafirleri sevinçle kapıda karşıladılar, buyur ettiler: "Hoş geldiniz, ne iyi ettiniz de geldiniz."
- (tıp) Gözün saydam tabakasında herhangi bir nedenle oluşan beyaz leke: Sofasının, salonunun, odasının bir duvarı gözleri şaşı, misafirli, kör, yüzlerce adam fotoğraflarıyla, öbür duvarı, gene aynı adamların, doğru, parıl parıl, ceylan bakışlı resimle dopdoluydu. (A. S. M. Alus)
Misafir ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "misafir" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
( atasözlerine geç )- Misafir ağırlamak: Konuğa gereken ilgiyi göstermek ve ikramda bulunmak: Bu mahallelerde misafir ağırlamak bir ibadeti yerine getirmek kadar haz verir insanlara. Geleni hoş tutmak, layıkıyla ağırlamak için gönülden çaba sarf ederler... (M. D. Göksu)
- Misafir bastırmak (basmak): Beklenmedik bir zamanda çokça misafir gelmek: Biz böyle oturmuş konuşurken, misafir bastırdı. Amcamın aşağıdaki evinden Emin'anımgiller. Kiracıları. Toplandık. Yer gösterdik. Oturdular... (T. Dursun K.)
- Misafir etmek:
- Konuk olarak karşılayıp yedirip içirmek, yatırmak: Kalacak yeri olmadığını öğrenince onu evinde misafir etti. Tanımadığı bu güzel misafir için kendi elleriyle güzel yemekler hazırladı. (H. Kırkıl)
- Geçici bir süre alıkoyarak ağırlamak: Bir süre sizi burada misafir edeceğiz. Ülkenize iadenizin ne şekilde yapılacağına karar verilene kadar bizimlesiniz. (A. Başçı)
- Misafir gibi oturmak:
- Bulunduğu yerden her an ve herhangi bir biçimde ayrılmaya hazırmış gibi oturmak, üstünkörü oturmak: Ev sahibi gibi değil, bir misafir gibi oturdu ve öylece de kalkıp gitti. (Ayın Tarihi)
- (mecazi) Hiçbir iş yapmamak: Aradan günler geçmesine rağmen besmeleyi bile tekrarlamıyor, Arap harflerini ezberleyemiyor, elifba, Kuran, ilmihal ve hesap kitapla ilgilenmiyor, hocaların deyişiyle "misafir" gibi oturuyordu sınıfta. (M. B. Dede)
- Misafir kalmak: Bir yerde yiyip içmek, yatmak ve konuk olarak ilgi görmek: Hz. Peygamber (asv) kendisine ait hane-i saadetleri inşa edilinceye kadar Ebu Eyyüb El-Ensari Hazretlerinin evinde misafir kaldı. (A. Şensoy)
- Misafir olmak: Bir yerde konuk olarak karşılanıp gerekli ilgiyi, izzet ve ikramı görmek: "Hem Cennet Dede'yi, hem sizi, buradaki herkesi çok sevdim. Hakkınızı helal edin, misafir oldu bu yabancı evinize çok sağ olun.." dedi. (H. A. Öztekin)
- Aydedeye misafir olmak: Gece açıkta yatmak, geceyi açıkta geçirmek: O sulak ormandan çıkmanın yolunu bulur, bir güzel karnımı doyururdum. Sonra içindeki taşlar görünen bir derede yıkanır, gece de aydedeye misafir olurdum. (A. Ural)
- Dağların misafir aldığı mevsim: (şaka yollu) Yaz mevsimi: Vakit yaz vakti demiştik. Dağların tam misafir aldığı sıralar. Türlü çiçekler açmış, çam kokusu nane kokusuna, püren kokusu salep kokusuna, gül kokusu sümbül nergis kokusuna karışmış, mest eden bir koku... (N. Gürsel)
- Kulak misafiri olmak: Yanında, yakınında konuşulan bir şeyi belli etmeden dinlemek: Bir süre sohbetlerine kulak misafiri oldu. Nişanlı olduklarını evlilik hazırlıkları yaptıklarını anladı. (Ç. Öztürk)
Misafir ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "misafir" sözcüğü geçen ya da o anlama gelen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Misafir ev sahibinin kuzusudur:
- Bir misafiri ağırlamak, ona iyi davranmak ve onu en iyi şekilde ağırlamak ev sahibinin görevidir.
- Konuk; yemek, gezmek, eğlenmek, yatmak vb. konularda ev sahibinin çizdiği programa uymak zorundadır.
- Misafir kısmeti ile gelir*: (atasözünün anlamı) Misafir geldiği evde ya ona da yetecek kadar fazla yiyecek bulunur ya da beklenmedik bir yerden o sırada yiyecek geleceğine inanılır.
- Misafir misafiri (dilenci dilenciyi) istemez (sevmez), ev sahibi ikisini de*: Misafir, gittiği yere başka bir misafirin gelmesini istemez. Bazı durumlarda da ev sahibi hiç misafir gelmese de rahatım bozulmasa diye düşünür.
- Misafir misafir üzerine olur, ev ev üzerine olmaz: Birine misafir gittiğimizde onda başka misafir de varsa bir müddet kalabiliriz fakat yatıya kalmaya kalkışırsak ev sahibini zor durumda bırakabiliriz.
- Misafir on kısmetle gelir, birini yer, dokuzunu bırakır*: Misafirin ev sahibine fazla bir yük yüklemeyeceğini, Allah'ın misafirin yediğinden kat kat fazlasını ev sahibine vereceğini anlatır.
- Misafir umduğunu değil, bulduğunu yer*: Misafir, gittiği yerde aklından geçenleri değil, ikram edilenleri yer.
- Misafir üç gün misafirdir (misafirlik üç gündür)*: Geleneğe göre bir yerde, misafirlik süresi olan üç günden çok kalınırsa, misafirliği bırakıp ev sahibine yardımcı olunmalıdır.
- Misafire "git" demezler, altına yatak sermezler: İstenmeyen bir kişi misafir gelmişse onu açıkça kovmak zor olur. Ama bir an evvel gitmesi için fazla ilgilenmemek en iyi yoldur.
- Misafiri horoz olanın, arpa kalmaz ambarında: Aç gözlü bir misafirin veya israf derecesindeki misafirperverliğin ev sahibine masraf getireceğini ve evin kaynaklarını tüketeceğini ifade eder.
- Misafirin akılsızı ev sahibini ağırlar: Aptal kişiler misafir gittikleri yerde ev sahibinin yapması gereken işleri yapmaya kalkışırlar.
- Misafirin ayağı uğurludur: "Misafir, gittiği yerin kısmetini artırır" anlamında söylenen bir atasözü.
- Misafirin gölgesi ağırdır: Misafirin varlığının, ev sahipleri veya diğer insanlar üzerinde olumsuz bir etki veya yük oluşturabileceğini ima eder (?).
- Misafirin iyisi gelir gider kuş gibi, misafirin kötüsü oturur baykuş gibi: İyi misafirin ev sahibini yormadan kısa süre kalıp gittiğini, kötü misafirin ise uzun süre kalarak rahatsızlık verdiğini anlatır.
- Misafirin umduğu ev sahibine iki öğün olur*: Misafir ev sahibinin kendisine çok güzel şeyler ikram etmesini umar ama ev sahibinin durumu buna müsait olmayabilir. Misafirin hayal ettiği yiyeceklerle ev sahibi kendisine iki öğün sofra hazırlayabilir.
- Misafirin yüzsüzü ev sahibini ağırlar (Misafirin şaşkını, hane sahibine ikram eder): Kendisinin ağırlanması gereken yüzsüz konuk, ev sahibine yol gösterir gibi ağırlama işini üzerine alır.
- Ahmak (şaşkın) misafir ev sahibini ağırlar*: Başkalarının görev ve yetkilerine karışmak ahmaklıktır.
- Ayda gelen gül üstüne, günde gelen kül üstüne (Binde bir gelinen yere gül döşerler, her gün gelinen yere kül döşerler): Bir yere misafirliğe gittiğin zaman güler yüz ve şefkatle ağırlarlar. Ama bunu her gün tekrarlarsan artık eskisi gibi hoş karşılanmazsın.
- Balıkla misafir üç günlük oluncaya kadar: Balık nasıl uzun süre durursa kokup insanı rahatsız eder, konuk olduğu yerde uzun süre kalan kimseler ev sahibini rahatsız eder.
- Çağırsalar da gitmesem, çağırmasalarda sitem etsem: Bazı kimseler misafirliğe gitmek için davet beklerler. Davet gelmediği zaman da zaten çağırsalar da gitmezdim diye sitem ederler.
- Çağrılan yere erinme/arınma, çağrılmayan yere görünme*: Davet edilen yere gitmemek nezaket kurallarına yakışmaz. Davet edilmediği yere giden de yüzsüzlük etmiş olur.
- Çağrıldığın yere (gitmeye) ar eyleme, çağrılmadığın yere gidip yerini dar eyleme*: Yapılan daveti reddedip kalabalık etme, çağrılmadığın yere de gidip terslenme.
- Dağlar misafir almaya başladı: İlkbahar mevsiminde olunduğunu ve yazın başladığını/başlamak üzere olduğunu anlatır.
- Davetsiz gelen döşeksiz oturur*: Davet edilmediği yere gideni iyi ağırlamazlar.
- Doğru (habersiz) gelen konuk, Tanrı kazasından beterdir: Misafirlerin beklenmeden aniden gelmesi, ev sahibi açısından önceden planlanmış düzenlemeleri veya hazırlıkları bozabilir ve beklenmedik sorumluluklar getirebilir. Bu nedenle, misafirlerin gelmeden önce haber vermesi ve uygun bir zamanda gelmesi önemlidir.
- Düğünde misafir sonunda borçlu ağırlanır: "Düğün biter, masraf bitmez" anlamında bir atasözü.
- Dünya bir kervansaray, konan göçer: Dünyaya gelen her canlı, dünyada misafir gibidir, sonunda ölüm nedeniyle dünyadan ayrılırlar.
- Ekmeksiz eve misafir gelir/gelirmiş: Bazen istenmeyen şanssızlıkların üst üste gelebileceğini ifade eder. Evde temel ihtiyaçların eksik olduğu sıkıntılı bir anda genellikle bir de misafirin gelerek sıkıntıyı veya mahcubiyeti artırabileceğini ifade eder.
- Eli boşa "ağa uyur" derler; eli doluya "ağa buyur" derler (Kapıya varsan efendi uyur, elde armağan olsa vay efendim buyur)*: Misafir gittiği yere hediyesiz gidene yüz vermezler. Hediye ile gideni ise çok iyi ağırlarlar.
- Eli ile getirir, ağzı ile götürür: Bazı yüzsüz kimseler misafir gittiği yerde, götürdüğü hediyeden herkesten çok kendisi yararlanır.
- Eli sıkı varlıklının konuğu olmaktansa eli açık yoksulun konuğu olmak yeğdir: Zengin fakat cimri kişi kimseye yardım etmez, evine gelen misafire bile ikramdan kaçınır; yoksul fakat eli açık kimse ise, elinden geldiği kadar herkese yardım eder, konuğunu imkanları elverdiğince doyurur, ağırlar.
- Ev sahibi misafirin hizmetkârıdır: Misafiri ağırlamak, onun hizmetini yapmak ev sahibinin görevidir.
- Evini temiz tut, misafir gelir; kendini temiz tut, ölüm gelir: İnsan evini temiz ve düzenli tutarsa gelen misafire mahcup olmaz; günahlardan sakınarak da kendini temiz tutarsa ölünce mahcup olmaz.
- Fakiri bir kahve ile savarsın, ya zengine ne ikram edersin?: Misafir gelen kimse yoksul biriyse onu ağırlamak için fazla masraf gerekmez ama varlıklı biriyse onu hoşnut etmek için epey masraf gerekir.
- Geç gelen misafir ya soğan yer ya sopa (Yatsıdan sonra oturmaya giden ya soğan yer, ya söğen):
- Ziyaret zamanlamasının önemini vurgular ve genellikle kişilere uygun olmayan zamanlarda başkalarının evlerine gitmemeleri gerektiği öğüdünü verir.
- Girdiği her işi herkesten sonra bitiren insanın her şeyin kötüsünü ve azını hak edeceğini ifade eder.
- Gel demesi kolay ama git demesi güçtür*: Bir kimseyi işe almak, bir misafir çağırmak kolaydır ancak bir kimsenin işine son vermek, misafire git demek zordur.
- Gelene "git" denilmez*: Çağrılmadan da olsa gelen misafiri geri çevirmek insana yakışmaz.
- Gelirse hane boş, gelmezse daha hoş: "Misafir gelirse geri çevirecek değilim, işte ev, buyursun gelsin ama gelmezse daha çok memnun olurum” anlamında kullanılan bir atasözü.
- Gelmek iradet, gitmek icazet (iledir): Misafirliğe gitmek istek ve davet ile, misafirlikten ayrılmak ise nezaketle ve ev sahibinden izin alarak olmalıdır.
- Gelmek misafirin, gitmek hane sahibinin elinde: Misafirin ziyaret etmekte serbest olduğunu ancak ne kadar süre kalacaklarının ev sahibine ve onun olanaklarına bağlı olduğunu anlatır.
- Görgüsüzün ekmeği yenir de, misafiri ağırlanmaz: Misafirperverliğin sadece hoşgörü ve cömertlikle ilgili olmadığını, aynı zamanda misafirperverliği hak eden kişilerin saygılı ve nezaketli olması gerektiğini ifade eder. Misafirperverliğin karşılıklı bir ilişki olduğunu ve iki tarafın da saygılı olması gerektiğini hatırlatır.
- Hamam suyu ile misafir ağırlanmaz: Misafirperverliğin yalnızca misafirleri kabul etmekle sınırlı olmadığını, aynı zamanda onların rahatı ve memnuniyeti için özen gösterilmesi gerektiğini ifade eder. Misafirlerin ihtiyaçlarını karşılamak ve onları memnun etmek için çaba sarf edilmesi gerektiğini hatırlatır.
- Kapısını büyük açan, misafire katlanır: Misafirperverliğin ve cömertliğin birçok zorluğu ve sıkıntıyı tolere etmeye hazır olmayı gerektirdiğini vurgular. Misafirleri memnun etmek için bazen kişisel fedakarlıklar yapılması gerekebileceğini ifade eder.
- Komşu komşuya konuk olmaz: Birbiriyle iyi geçinen komşular birbirlerine misafir gittikleri zaman kendi evindelermiş gibi rahat hareket ederler.
- Komşuna seccade/kilim ser, bir ucuna da kendin otur: İnsan, bir komşusu misafirliğe geldiği zaman onu en iyi şekilde ağırlamaya, rahat ettirmeye özen göstermelidir.
- Konuğa hürmet eyle eğerçi kafir olsa da: Gelen misafir kim olursa olsun onu ağırlarken saygıda kusur etmemeliyiz.
- Konağa konuk, hane sahibine soluk: Misafirlerin ev sahipleri üzerinde bir yük oluşturabileceğini, ev sahibinin misafirleri için çaba göstermek zorunda kalabileceğini ve onlara hizmet etmek için zaman ve enerji harcaması gerektiğini vurgular (?).
- Konuğun rızkı ardından gelir: Gelen misafiri en iyi şekilde ağırlarsan, kazancın daha da artar. İnsan misafir geliyor masraf çıkacak diye üzülmemelidir.
- Konuk ev sahibinin devesidir, nerde bağlarsa orda durur: Misafir, gittiği yerde kendi eviymiş gibi davranmaz, bir şey gerekirse onu ev sahibi temin eder.
- Konuk sevenin sofrası boş kalmaz: Misafirperver kimselerin geleni gideni çok, kazancı bol olur.
- Köylü, "misafir kabul etmeyiz" demez, "konacak konak yoktur" der*:
- Misafir kabul etmek istemeyen kişi bunu açıkça söylemez, onun gelmemesi için bir takım bahaneler uydurur.
- Kişi bir işi yapmak istemezse doğrudan doğruya yapmam demez de birtakım gerekçeler ileri sürerek bunu gerçekleştirmenin olanağı bulunmadığını söyler.
- Mağrur olma dünya misafir evidir: Her yaşamın bir sonu vardır. Onun için insanları küçük görmenin bir anlamı olamaz.
- Ölümle misafir ansızın gelir: İnsanın sağlıklı ya da hasta olması, hiç fark etmez; ölümün ne zaman ve nasıl geleceği bilinemez. Bu yüzden devamlı ölüme hazırlıklı olmalıyız. Aynı şekilde çoğu zaman misafir de ansızın gelir ve her an misafir gelecekmiş gibi derli toplu, ikram için hazırlıklı olmalıyız.
- Sık gidersen dostuna, yatar arka üstüne*: Dostlarımıza sık sık misafirliğe gidersek zamanla bize karşı daha soğuk ve saygısız davranırlar.
- Sizde yiyelim içelim, bizde gülüp oynayalım: Cimri ve bencil kişiler, masraf ve zahmet olur diye misafir ağırlamaktan kaçınırlar.
- Sofrana oturanın karnı doysun: Misafirin hoşnut kalmasını istiyorsan ikramda cimrilik etmemelisin.
- Tok ağırlaması güç olur*: Gelen misafir kamı tok gelmişse ona ne ikram edersen et yine de bir şey beğendiremezsin.
- Vakitsiz misafir keseden yer: Beklenmedik veya hazırlıksız olunan zamanlarda gelen misafirlerin, ev sahibi için ekstra masraf ve zahmet oluşturacağını ifade eder. Zamanlama ve hazırlığın önemini vurgular; beklenmedik durumların insanları zor durumda bırakabileceğini anlatır.
Misafir ile ilgili birleşik kelime ve fiiller
- Misafir konağı: Köylerde konukları ağırlamak için yapılmış özel yer: Misafir konağına geçerek içeri girdi. Konak gelen giden tüm misafirlere açıktı. (İ. Bozkurt)
- Misafir odası: Evlerde konukların alındığı oda: Misafir odasına girdiği zaman Tahsin Bey'i kahve içerek Asiye Hanım'la neşeli konuşurken buldu. (P. Safa)
- Misafir profesör: Bir üniversiteye geçici olarak ders vermek üzere gelen profesör: Üniversitesi'nde bir yıllık misafir profesör olarak çalışıp çalışmayacağımı sordu. (T. Akçam)
- Misafir sanatçı: Tiyatro, sinema ya da sahnede asıl sanatçı kadrosunda bulunmamakla birlikte konuk olarak rol alan sanatçı, konuk sanatçı: Ankara Radyosunda Yurttan Seslere misafir sanatçı olarak geldiğinde tanıdım. Daha sonra gelmeye devam etti... (Ü. İmik)
- Misafirhane:
- Misafir kabul edip ağırlamak için ayrılmış veya yapılmış yer: Vali bir ev seçmiş, misafirhane olsun diye. (C. Çetintaş)
- Yolcuların konakladıkları han, kervansaray vb. yer: On bir adet mahalle odası misafirhane vardı. Yolcular buralarda dinlenir yer içer konaklardı. Gelen yolcu Tanrı misafiri kabul edilirdi. Karşılığında Allah'tan bereket beklenirdi. (S. Ulutürk)
- (mecazi) Dünya: Dünya bir misafirhane, insan bir garip misafir! Ecel mihmandar; konar göçer, gelir geçer! (A. Gülcemal)
- Misafirperver: Misafir ağırlamaktan hoşlanan (kimse), konuk sever: Allah Resulü çok misafirperver bir insandı. Bu davranışı yalnız Müslümanlar için değildi. Yahudiler ve müşrikler bile ona konuk olurlardı. (M. E. Beyazat)
- Davetsiz misafir: Çağrılmayan ve beklenmedik zamanda gelen kimse: Önce onu bir tanıyalım. Davetsiz misafir olabilir ama sonuçta misafir... (Altın Çocuk)
- Kulak misafiri: Yanında konuşulanları konuşmaya katılmadan dinleyen kimse: "Anlattıklarınıza," dedim, "istemeyerek kulak misafiri oldum ve etkilendim. İzninizle kendimi tanıtmak, ekibe dahil olmak ve mümkünse sizinle çalışmak isterim." (İ. Algör)
- Tanrı misafiri: Tanınmayan, çağrılmadan kendiliğinden çıkagelen konuk: Anadolu'da "Tanrı misafiri" diye bir tabir vardır. Gelen misafir, gönül hoşluğuyla ve güzelce karşılanır, "onu bize Allah gönderdi" denir, ona çokça ikram edilir, hürmet gösterilir... (H. İ. Kurucan)
Soru ve Yorumlar: 1
Soru/Yorum Formu