Minder nedir ne demektir? Minder ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
  1. Kırmızı kadifeden yanları süslemeli yer minderi
    Yer minderi
    Üstünde oturulan, içine pamuk ya da yün gibi yumuşak malzeme doldurulmuş küçük şilte: Huriye, kenarda duran minderin üzerine çöktü. (E. E. Talu)
  2. Güreş minderi
    Güreş minderi
    (spor) Üzerinde güreş vb. spor oyunları yapılan ve ortasında dokuz metre çapında bir çember bulunan büyük ve kalın şilte: Güreş minderine çıkmışlar, el ense çekiyorlar. (A. Nesin)
  3. (spor) Yer alıştırmalarında ve atlamalarda, yerin ve düşmelerin sertliğini gidermek için kullanılan, ortalama 1,5 × 2 m boyutunda, deri ya da kauçuktan yapılmış şilte.

Minder ile ilgili deyimler ve anlamları

Yuvarlak püsküllü ve yamalı yer minderi
Yer minderi

İçinde "minder" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Minder altı etmek: Bir işi haksız yere örtbas edip unutturmaya çalışmak (→ Hasır altı etmek): İlk mekteplerde din dersleri okutmak için 24 mebusun verdiği lâyiha-ı kanuniyeyi sen maarif encümeninde bir seneden beri ne salâhiyetle minder altı etmişsin ve sen maarif vekili olarak bu salâhiyeti haiz misin? (H. Ayhan)
  • (birini) Minder dışına atmak: Ortadan kaldırmak, silmek, kovmak: Televizyonun yaygınlaşması hafif müziğin arabeski bir ölçüde sürüp minder dışına atmasına yaradı. (C. Süreya)
  • Minder çürütmek:
    1. İşsiz, güçsüz oturmak: "Hiçbir iş yaptığı yok, bütün gün yiyip içip minder çürütüyor," dedi biri (H. Bıçakçı). Gece mum eriten, gündüz minder çürüten tembel soyundan hazır yiyiciler (C. Kudret). Evlerinde oturup koca bekleyerek minder çürüten kızların hikâyelerini de sen yaşayacaksın. (Kolektif)
    2. Bir yerde uzun süre oturmak: Yemem deyen sofra kurutur, oturmam deyen minder çürütür. (A. Aktaş)
    3. Otururken yapılan işlerle uzun yıllar uğraşmak.
  • Minder sermek: Yerleşmek, yerinden kalkmamak, benimsemek: Oda oraya minder serdi. Allah kısmet edince kul mani olamıyor... "Maşallah sen de minderi serdin, rahata kavuştun."
  • Minder tuhafı: Halka komik öyküler anlatan kimse.
  • Minderden kaçmak: Güreşte, zorlu rakibinin karşısına çıkmamak ya da güreşirken minder dışına çıkmak: Çaya, Kurtdereli'nin karşısında çok temkinli güreş tutuyor, sıkıştıkça minderden kaçıyordu. (İ. H. Sevük)
  • Mindere çıkmak:
    1. Güreşmek: Arka arkaya mindere çıkmış olan üç Türk güreşçi beşinci dakika ile altıncı dakika arasında, yine arka arkaya birer galibiyet kazanmış olarak minderden inmiş oldular. (F. Türkoğlu)
    2. Eskiden yazı işlerine bakan resmî kalemlerde, minder üzerinde oturularak iş yapılan bir göreve tayin edilmek: (...) "kitâbet fenninde" yeteri derece de bilgi sahibi olduğuna inanılan şakird ya da mülâzım için bir tören düzenlenir, kendisine iş ile ilgili bir mahlas takılarak kâtipler zümresine dahil olurdu. Bu işlem "mindere çıkmak" olarak adlandırılırdı. (S. G. Akyılmaz)
  • Mindere geçmek: Küçük bir görevden daha yüksek bir göreve atanmak.

Minder ile ilgili atasözleri ve anlamları

Kare ve yamalı yer minderi
Yer minderi

İçinde "minder" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Ana ben gidemem Bender'e, alışmışım kaba döşek mindere: Tembelliği huy edinen kimse, hiç bir işi yapmak istemez.
  • Babadan gören sofra salar, anadan gören minder serer: Erkek çocuk babasından ev geçindirmeyi, kız çocuğu da anasından ev işlerinin nasıl yapıldığını öğrenir.
  • Başkasına minder atan, kendi altına atar: Başkalarına iyi davranan kişi, kendisi de aynı karşılığı onlardan görür.
  • Davetsiz düğüne giden minderini beraber götürür: Bir yere, bir etkinliğe davetsiz olarak katılan kişinin orada pek hoş karşılanmayacağını ve iyi ağırlanmayacağını anlatır.
  • İti mindere çağırmışlar da "Bura benim yerim değil" demiş: Baz kimseler alıştıkları bir şeyin daha değerli olanını bulsalar bile yine de ondan vazgeçemez.
  • Oğlan anası kapı arkası, kız anası minder kabası*: Kimi gelinler kaynanalarını hiç istemez, kendi analarına büyük değer verirler.