![]() |
Mide |
- (anatomi) Sindirim sisteminin yemek borusu sonu ile ince bağırsak başlangıcı arasında bulunan, kaslardan oluşan, genişleyebilen bir torba şeklindeki sindirim sistemi organıdır. Mide, içine giren yiyeceklerin asit yardımıyla parçalandığı yerdir.
- Göbek: Azıcık şişmanlamış, mide yapmıştı. (S. İleri)
- (mecazi) İştah, yemek yeme isteği: Adamda amma da mide var!
Mide ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "mide" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Mide bulandırmak:
- Kusacak duruma getirmek: İlk günler ahırlardaki ürik asit buharı nefesimi kesiyor, gözlerimi yakıyor, hayvanların kesif dışkı ve ter kokuları midemi bulandırıyor, nefes almamı zorlaştırıyordu. (A. Çelik)
- (mecazi) Kuşkulandırmak, kuşku uyandırmak: İşin görünmeyen yönüyle ilgili bazı başka ayrıntılar ortaya çıkıp, mide bulandırıyordu (B. Eldem). Burda pürüzlü bir nokta mide bulandırıyordu. (H. İ. Dinamo)
- Mide fesadına uğramak: Sağlıklı olmayan şeyler veya aşırı yemekten midesi bozulmak: Ama yine de mide fesadına uğramış bazı insanlar görülür ki, bunlar kokmuş etleri, kokmuş peynirleri iştahla mideye indirirler. Çok kimseler için değil onu yemek, kokusunu duymak bile midelerini alt üst eder... (H. R. Gürpınar). Kadayıftan sonra, mide fesadına düşmüş gibiydiler. Herkes karnını ve midesini hafifçe, belli etmeden okşuyordu, hazma yardımcı olmak istercesine. (F. Kadri)
- Midesi ağzına gelmek: Öğürmek, çok iğrenmek: Ne var ki o, içki şişesindeki solucanı görür görmez midesi ağzına geldi ve ne yiyip içtiyse oracıkta çıkardı. (İ. O. Anar)
- Midesi almamak:
- Yemeğe karşı isteksiz olmak, iştahı olmamak: Ağzında eviriyor, çeviriyor, yutmağa uğraşıyor, boğazından geçmiyor, midesi almıyor, kusmağa çalışıyor, kimseyi iğrendirmemek için bunu da yapamıyor... (H. R. Gürpınar)
- Göz yumması, hoş görmesi, beğenmesi mümkün olmayacak çirkin bir davranış karşısında rahatı kaçmak: Benim hem aklım hem midem almıyordu olanları. (S. Menekay)
- Midesi bozulmak: Sindirme güçlüğünden dolayı rahatsızlanmak: Akşam çok içmiş. Midesi bozulmuş. Bir bulantı, bir kusma... (H. R. Gürpınar)
- Midesi bulanmak:
- Kusacak gibi olmak, iğrenmek, tiksinmek: Çürümüş et kokusunu fark etti. Midesi bulandı, koku neredeyse dayanılmazdı. (O. Diler)
- (mecazi) Kuşkulanmak, işkillenmek, kuşkuya kapılmak: Bütün bunlar insanın midesini bulandıran söylemler.
- (mecazi) Huzursuz olmak, rahatı kaçıp tedirgin olmak, hoşlanmamak: Bu rahatlık, bolluk, ferahlık havasına esir ticareti, sömürgecilik gibi kokular karışınca insanın midesi bulanıyor. (B. R. Eyuboğlu)
- Midesi ekşimek (kaynamak, yanmak): Yeni yenilmiş yiyeceklerden ötürü midede rahatsızlık duymak: Yine kımızı fazla kaçırmış, midesi iyice ekşimişti. (R. Ateş)
- Midesi ezilmek: Açlık duymak: Karnı oldukça acıkmıştı ve midesi eziliyordu. (Marangozoğlu)
- Midesi kabul etmemek (götürememek): → Midesi kaldırmamak. Verdiğimiz normal ekmeği bile midesi kabul etmemiş, kusmuştu. (O. Şahin)
- Midesi kaldırmamak:
- Hastalık, tiksinme gibi sebeplerle bir şeyi yiyememek, yediği takdirde rahatsız olmak: Yemekten pek tat almıyordu, midesi kaldırmıyordu.
- (Çirkin bir şeyden) Zevki incinmek, tiksinmek: Raporun devamını okumayı midesi kaldırmadı. İçinden, "Bunu yapanlar insan olamaz." diye söylendi. (G. Karahan)
- Midesi kalkmak: Hastalık, tiksinme vb. bir sebeple kusacak gibi olmak, midesi bulanmak: Kurumaya yüz tutmuş kusmuğu gördü. Yeniden midesi kalktı. (U. Becerikli)
- Midesi kazınmak: Açlıktan midesinde eziklik duymak: Akşamdan beri bir şey yememişti. Midesi kazınıyordu. Mutfağa geçip dolaba baktı. (A. N. Devrimci)
- Midesine düşkün: Obur, çok yemek yiyen, yiyip içmeyi seven: Midesine çok düşkün olduğu için giderken yanına nefer olarak Bolulu bir aşçı almış. (İ. Çapa)
- Mideye indirmek:
- Yemek içmek: Kızarmış çıtır çıtır dilimlerin üzerine yağ sürdü, tuzladı ve birer birer mideye indirdi (Y. Demir). Şehre indiği zaman, muhakkak, mideye indirmek için kızartılmış hazır bir hindi alırdı. (S. Atun)
- (mecazi) Haksız yere, kanunsuz olarak para kazanmak: Ten, tahtadan tahtlara oturup hazineyi mideye indirmek ister, can ise, "Her haram lokma bir ateş parçası olup midene dolacak," der. (M. Toptaş)
- Mideye oturmak: Yenilen şey zamanında sindirilmeyip mideye rahatsızlık vermek: Yediği kömbe, değirmen taşı gibi midesine oturmuştu. (Ş. Bulut)
- Mideyi bastırmak: Hafif şeyler yiyerek açlığını gidermek: Boş midesini bastırmak için iki lokma ekmek attı ağzına, üzerine bir bardak su içti. (B. T. Koç)
Mide ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "mide" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Mide almadık aş, ya karın ağrıtır ya baş*: İsteksiz yenen yemek nasıl insana dokunursa, gönülsüz yapılan iş de kötü sonuç verir.
- Mide derdin; perhiz, devanın/dermanın başıdır: Az yemek sağlığın, çok yemek hastalığın nedenidir.
- Miden alırsa domuz eti ye: İnsan karakterinin zayıflığı oranında harama tenezzül eder.
- Az yiyen az uyur, çok yiyen güç uyur: Az yemek yiyen açıklıktan uyuyamaz çok yiyen de midesi dolu olduğu için uyumakta güçlük çeker.
- Erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer*: Kendini bir erkeğe beğendirmek isteyen kadın, ona güzel yemekler hazırlamalıdır.
- Etin çiği et getirir, ekmeğin çiği dert getirir (Çiğ et, et getirir; çiğ ekmek dert getirir): Et fazla pişmeden yenirse lezzetli olur ve vücuda daha faydalı olabilir. Ama ekmek hamur iken yenirse insanın midesine oturur, rahatsız eder.
- Gece uyanıp su içilmez, içilirse dertten geçilmez: Sıcak mideye içilen soğuk su vücudu aniden üşüterek hastalığa yol açabilir.
- Hileli pazar mideyi bozar: Eğer bir işe hile karışmışsa o işten hayır gelmeyeceğini ifade eder.
- Kalbin yolu (Kalbe giden yol) mideden geçer*: Sevgisi kazanılmak istenen kimseye güzel yemekler sunulmalı.
- Sinek küçüktür (ufak) ama mide bulandırır*: Önemsiz gibi görünen aksaklıklar can sıkıcı durumlar yaratır: Hani "sinek küçük, ama mide bulandırır" derler ya, işte öyle bir şeydi içine düşen sıkıntı. (A. E. Göksu)
- Sinek murdar/haram değil ama mide bulandırır: Küçük ve zararsız gibi görünen şeylerin bile rahatsız edici olabileceğini ifade eder. Her ne kadar büyük bir sorun teşkil etmese de, bazı şeylerin insanı huzursuz ettiği, küçük sıkıntıların bile can sıkıcı olabileceği anlatılır.
- Tatlı, dişe düşman; acı, mideye dosttur: Lezzetli şeylerin genellikle zararlı olabileceğini, acı gibi daha az tercih edilen tatların ise sağlık açısından faydalı olabileceğini ifade eder. Tatlı yiyecekler dişlere zarar verebilirken, acı yiyecekler mide sağlığına iyi gelebilir.
- Utanma (İşkilli) pazar, dostluğu (mideyi) bozar: Taraflar birbirine ne denli yakın da olsalar bir alışverişte açıkça konuşup anlaşmaları gerekir, 'ayıp olur' kaygısıyla başta değinilmeyen konular yüzünden sonradan araya soğukluk, kırgınlık girer.
Soru/Yorum Gönder