Merak |
- Bir şeyi görmek, anlamak ya da öğrenmek için duyulan istek: Gürültü edenlerin kim olduğunu merak ediyordu.
- Bir şeyi edinmek, yapmak, bir şeyle uğraşmak isteği: Öteden beri güzel giyinmeye, güzel konuşmaya merakım vardır. (R. N. Güntekin)
- Heves, düşkünlük: Kedilere, çiçeklere çok merakı var.
- Kaygı, tasa: Oradakiler de son derece merak ve heyecan içindeydiler.
- (eski.) Karasevda.
Merak ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "merak" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Merak getirmek: Karasevdaya tutulmak: Ve âdeta bu ıstırapla merak getirdi. (H. R. Gürpınar)
- (bir şeye) Merak sarmak (sardırmak): Bir şeyi edinmek, yapmak ya da onunla uğraşmak isteğine kapılmak: Adam daha sonra spora merak sardı ve attığı ters taklalarla büyük bir sükse yaptı. (C. Suavi)
- Merak (Merakını) uyandırmak: Merak edilmesine (etmesine) sebep olmak, meraklandırmak: O güne kadar babasıyla ilgili doğru dürüst bir şey anlatmamıştı ve bu durum merak uyandırıyordu. (S. Ergin)
- Meraka düşmek: Kaygıya kapılmak: Bu söz üzerine ben de bir meraka düştüm. Acaba bende de kalp hastalığı var mı? (A. H. Bey)
- Meraka sokmak: Meraklandırmak: "Bu haberiniz," demiş, "beni meraka soktu." (O. V. Kanık)
- Merakı kalkmak:
- Geçmiş bir şeyi hatırlayarak kederlenmek: Şairler diyor ki: "Ey sabah bülbülü, ne car car edersin, aşkı pervaneden öğren." Efendim, bülbül dedim de merakım kalktı... (A. Ağaoğlu)
- Bir şeyi anlama, öğrenme hevesine kapılmak: Okurlarımızın merakı kalkmış olmasın. (S. Birsel)
- Merakına dokunmak (Merakını mucip olmak): İlgisini çekmek: İşte asıl bu haber merakına dokundu (N. Nazım). Bu acayip manzara babamın merakını mucip oldu. – Nazif Bey! Ne ola? diye sordu. (E. E. Talu)
- Merakta bırakmak (koymak): Kuşku içinde bırakmak: — Git ama gecikme, hemen gel, beni merakta bırakma. (H. Mahir)
- Merakta kalmak: Kuşku içinde kalmak, kaygılanmak: "Sultanım! Fakir, merakta kaldık; ne olur anlatınız, neler oldu? Neden bu kalabalık canınıza kastetmek ister. Ne olur, anlatınız!" (M. H. Alşan)
- Meraktan çatlamak: (deyiminin anlamı)
- Çok kuşku ve kaygı duymak: "Ne oldu, iyi misin sen? Neredeydin dostum meraktan çatladım burada." (İlgili cümle kaynağı: A. Öğüt)
- Bir an önce öğrenme istediğinde olmak: Ben burada meraktan çatladım. Bu kadar uzun, ne konuştunuz? (M. Atalar)
- Meraktan ölmek: Çok kaygılanmak: Biricik Şamil'lerine sarıldılar ve nerede kaldığını merakla sordular: – Şamil, oğlum meraktan öldük, neredeydin bunca vakit? (S. Başman)
Merak ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde veya anlamında "merak" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )- Merak dostlardan uzak/ırak: Aşırı meraklı olmanın dostluk ilişkilerine zarar verebileceğini ifade eder. İnsanlar, başkalarının özel hayatına gereksiz yere karışıldığında, dostluklarını sorgulayıp uzaklaşabilirler.
- Merak insanı mezara (kadar) sokar*: Her şeyi öğrenme merakı, bazen insanı birtakım tehlikelerle karşı karşıya getirebilir.
- Adam sormakla alim olur: Bilginin ve öğrenmenin soru sormak ve merak etmekle başladığını ifade eder. İnsanlar, öğrenmek için sürekli sorgulamalı ve araştırmalıdır.
- Bin merak (tasa) bir borç ödemez*: Üzüntüyle, tasayla hiçbir borcun altından kalkılmaz. Borçtan kurtulmanın tek yolu o borcu ödemektir.
- Çıbanın başını kurcalama, yara edersin: Tehlike gelmesi söz konusu olan konularda fazla meraklı davranma, yoksa böyle davrandığına pişman olabilirsin.
- El seyirden usanmaz: Meraklı insanlar başkalarının özel hayatlarını izlemekten zevk duyarlar.
- Her deliğe/taşın altına elini sokma ya yılan çıkar ya çıyan: Sonunda zarar görülüp görülmeyeceği belli olmayan işler konusunda fazla meraklı olup o işle ilgilenmek çok tehlikelidir.
- Su şakırtısı ile akçe şakırtısı merak (tasa) dağıtırmış: Suyun akan sesiyle para sesinin, yani kazanılan gelirin, insanı rahatlattığını anlatır (?).
- Yasak, arzu doğurur: Meraklı bir yapıya sahip olan insanlar yasakların arkasındaki gerçeği öğrenmeye çalışırlar.
Merak ile ilgili birleşik fiiller ve anlamları
- Merak etme!: Şüphe etme, kaygılanma! "Merak etme, bu sıkıntıyı da atlatırız Allah'ın yardımıyla."
- (bir şeyi veya kimseyi) Merak etmek:
- Anlamak ya da öğrenmek istemek: O kadının kim olduğunu merak ediyordu. Sormaya çekindi. (A. Özen)
- Kaygılanmak: "Eve de gelip gitmiyorsun, merak ettik. İnşallah kötü bir şey yoktur." (N. Sönmez)
- Merak olmak: Anlamak ya da öğrenmek istemek: Merak olmayınca ilgi olmuyor, ilgi olmayınca bilgi olmuyor. (Siyer D.)
- Merakına yenilmek: Çok merak etmek: Tekrar merakına yenilip adamın neler yazdığını görmeye çalıştı. (M. Gülsoy)
- Merakını celbetmek: İlgisini çekmek: Bu uçan varlık derin ve esrarengiz bir güçle adamın büsbütün merakını celbetti. (A. Kerem)
- Merakını gidermek: Merakını ortadan kaldırmak: Yine de içi içine sığmayınca merakını gidermek için telefona sarıldı. (B. Işık)
- Merakta olmak: Merak içinde bulunmak: Deli Hüseyin akşamdan beri meraktaydı. Karaca nereye gitmişti? Hiçbir zaman gün aştıktan sonra dışarda kalmazdı. Bu ne işti? (Y. Kemal)
Soru/Yorum Formu