![]() |
Kuyruk sallamak |
- Hayvanların çoğunda, gövdenin arka tarafında bulunan kaslı ve tüylü uzantı: Düşe kalka kuyruğunu yakalamaya çalışan kedi yavrusunu bir müddet daha izledikten sonra sormuş: - Neden kuyruğunu kovalıyorsun kedicik? (İlgili cümle kaynağı: H. Sevinç)
- Koyunun, eritilerek yağı alınan bir uzantısı: Kuyruk yağı.
- Kuşlarda gövdenin arka yanında bulunan tüy demeti.
- (mecazi) Eşyada, hayvanlardaki kuyruğu andıran bazı uzantılara da bu ad verilir: Uçağın kuyruğu, gelinliğin kuyruğu, piyanonun kuyruğu, uçurtmanın kuyruğu vb.
- (alay) Birinin ardına takılıp hiç ayrılmayan kimse: Kuyruğuyla birlikte geliyor. Adam gidince kuyruğu durur mu?
- Herhangi bir şey için sıra beklenirken, insanların arka arkaya durarak oluşturdukları dizi: Pide kuyruğu, otobüs kuyruğu, kuyruk olmak, kuyruğa girmek vb.
- En geride, sona kalmış kısım: Kervanın kuyruğu, konvoyun kuyruğu vb.
Kuyruk ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "kuyruk" kelimesi geçen deyimler, birleşik kelimeler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Kuyruk acısı: Hınç, alınacak öç: Kimden kazık yemişte artık, kuyruk acısı kalmış?
- Kuyruk çekmek: Boya ya da sürmeyle gözün üzerine gözden daha uzun çizgi çekmek: Gözkapağının üstünü, altını boyamak, kuyruk çekmek, artistlere mahsustu. (Y. Öztuna)
- Kuyruk olmak: Bir şey için itişip kakışmadan düzenli sıraya girmek: Okuldan çıkanlar büfenin önünde kuyruk olmuş. Ayakta döner ekmek, sosisli yiyorlar. (A. Tunç)
- Kuyruk sallamak:
- Yaltaklanmak, dikkatini çekecek şekilde davranmak: Bu yüzden yöneticiler karşısında kuyruk sallıyor, ilişkilerini her zaman iyi tutmak istiyorlardı.
- (mecazi) Karşı cinsi tahrik edecek şekilde davranmak: Baktım Hayriye'nin peşinde. O da gerdan kırıyor ona, kuyruk sallıyor.
- Kuyruk yapmak: Uzun ve peş peşe bir sıra oluşturmak: Ama hala bilet var diye bekleyen en aşağı beş bin kişi güzel bir kuyruk yapmışlar. Bekliyorlar... (B. R. Eyüboğlu)
- Kuyruklu yalan: Abartılmış büyük yalan: Onun için pek çok kuyruklu yalan uydurmakta ve iz bırakması için iftira atmakta çok mahirdirler. (A. Aymaz)
- Kuyruğa girmek: Ayakta arka arkaya durulan diziye girmek: Bilet almak üzere kuyruğa girdi. Havaalanı oldukça kalabalıktı. (Ç. Acar)
- Kuyruğu dik tutmak: Zor ve zayıf anlarında bile güçlü görünmeye çalışmak: "Ölüyor ama halen de kuyruğu dik tutuyor bu kadın. Vay anasına," diye hayretini gizleyemedi. (E. Ş. Can)
- Kuyruğu dikmek:
- (Hayvan) Koşmaya hazırlanmak ya da koşmak: Bir ara kuyruğunu dikti, indirdi. Ardından bir daha kuyruğunu dikti, çayırın öbür ucundaki ormana kadar koştu. (Y. Kemal)
- İnsan bulunduğu yerden uzaklaşmaya başlamak.
- Kuyruğu kapana kısılmak (sıkışmak): Kolay kolay kurtulamayacağı çok zor bir duruma düşmek: Ama kafaları böyle sert kayaya vurunca... değişiverirler. Kuyruğu kapana kısılmış tilki gibi miyaklamağa başlarlar (T. Apaydın). Şimdi kuyruğu kapana sıkışınca, ne yapacağım diye sızlanıp duruyor. (N. Muallimoğlu)
- Kuyruğu kıstırmak: İçinden çıkılamaz bir duruma düşmek: Kuyruğunu kıstırmış kediler gibi dolandığımı görünce de acıdı herhalde. (A. Tunç)
- Kuyruğu titretmek: (argo) Ölmek: Sen o zamana kadar postu çoktan deldirmiş, kuyruğu titretmiş olursun. (H. Pulur)
- (birinin) Kuyruğuna basmak: Hassas bir noktasına dokunup sert bir karşılık vermek zorunda bırakmak, kışkırtmak, tahrik etmek: Birçok kişinin kuyruğuna birden basınca birileri defterlerini dürdü. (Ü. Ercan)
- (birini) Kuyruğuna takmak: O kimseyi beraberinde getirmek: Kardeşini kuyruğuna takıp orada burada dolanmaktan başka bir şey düşünmeyen bu kadının ruh halini, insanlığını, evlat sevgisini yıllarca sorgulayıp durmuştu. (Ş. Kadan)
- (birinin) Kuyruğuna teneke bağlamak:
- Birini aşırı ölçüde alaya almak: Karşı çıktı da n'oldu o öğretmen? Kuyruğuna teneke bağlamadılar mı? (T. Dursun K.)
- Birini, herkesin alay edeceği biçimde kovmak: Onun kuyruğuna bir teneke bağlamadan, rezil rüsva etmeden İstanbul yolunu tutturursam, bana da Kör Halit demesinler. (S. Faik)
- Kuyruğunu kısmak: Korkup pusmak, sinmek: "Ben konuşurken sana laf düşmez! Kapa çeneni!" diye bağırınca kuyruğunu kısıp çekildi kenara. (K. Yalçın)
- (birinin) Kuyruğunu kıstırmak: Birini kımıldayamayacak bir durumda yakalamak, güç bir duruma düşürmek: Ordumuz, âdeta göz açıp kapayıncaya kadar anarşistlerin kuyruğunu kıstırdı. (N. Muallimoğlu)
- Kuyruğunu omuzlayıp gitmek: Çekip gitmek, başını alıp gitmek: Yarın kuyruğunu omuzlayıp dünyanın öteki ucuna kadar gidebilir. (A. Mithat)
- Kuyruğunu tava sapına çevirmek: Haddini bildirmek, gereken dersi vermek, çok fazla dövmek: İyi ki haber verdiniz kumandan bey... Alimallah kuyruğunu tava sapına çeviririm o teresin. (R. N. Güntekin)
- Çekiver kuyruğunu: (argo) "Artık ondan hayır bekleme" anlamında kullanılan bir söz: Yaşamak bu ise eğer, "Allah korkusunu" bilmemek ise çekiver kuyruğunu; ha batakta debelenmişsin ha hayatta yaşayarak... (M. N. Sepetçioğlu)
- Dananın kuyruğu kopmak: Beklenen ya da korkulan sonuç gerçekleşmek: Üçüncü kavgamızda dananın kuyruğu koptu. O zamandan beri bu kızla konuşmuyorum (A. Portakal). İşte tam bu sırada, dananın kuyruğu koptu. Bir anda yüzlerce görevli doldu salona. Birkaç dakika içinde kollarımıza kelepçeler takılıverdi. (E. Yel)
- Eşeğin kuyruğu gibi: Her zaman aynı durumda kalan, hiç değişikliğe uğramayan: Eşeğin kuyruğu gibi ne uzar ne kısalır (atasözü).
- Gözünün kuyruğuyla (ucuyla) bakmak: Belli etmemeye çalışarak yandan bakmak: Gözünün kuyruğuyla küçük müşteriyi süzdü. Muharremdi. Çamaşırcı Boşnak Ayşe'nin oğlu. (H. E. Adıvar)
- İtin kuyruğunda: Pek çok, pek bol.
- Katır kuyruğu gibi kalmak: Bir işte ilerlemeden kalmak: – Eeee, ne var ne yok bakalım? Karım hemen söze bulaştı: – Vallahi ne olsun dayı, dedi, katır kuyruğu gibi ne uzuyoruz, ne de kısalıyoruz... Güldü: – Alın bizden de o kadar... (Ş. Balkı)
- Öküze boyunduruğu kuyruğundan vurmak: Bir işi tersinden, beceriksizce ve acemice yapmak.
- Uyuyan yılanın kuyruğuna basmak: Tehlikeli veya sorunlu bir durumu bilerek veya bilmeyerek tetiklemek: Şimdilik uyuyan yılanın kuyruğuna basmayalım. Esasen Bizans bizden çekiniyor. Şimdilik o öyle dursun. (Y. Bahadıroğlu)
- Yağlı kuyruk: Bol ve kolay kazanç sağlanabilen yer ya da iş yeri: Bir yağlı kuyruk yakalamış, artık bizim gibi ötesini berisini düşünmeğe lüzum görmüyor. (Halkbilgisi)
- Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmek: Uzun sürmüş bir işi bitirmek üzere olmak: Tam manasıyla, yüzüp yüzüp kuyruğuna geldik. Aman orada takılmayalım! (R. Ziyaoğlu)
Kuyruk ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "kuyruk" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Kuyruğunu kessen de domuz, kulağını kessen de domuz: Bir kişinin veya şeyin temel yapısını ya da özünü değiştirmek için yapılan yüzeysel çabaların işe yaramayacağını ifade eder. Görünüşte yapılan değişikliklerin, asıl niteliği veya karakteri değiştiremeyeceğine vurgu yapar.
- Kuyruklu yıldız her zaman doğmaz: Kuyruklu yıldızların gökyüzünde nadir görülen olaylar olması gibi, hayatımızda da bazı fırsatlar veya özel anlar çok seyrek ortaya çıkar.
- Almadığın hayvanın, kuyruğundan tutma*: Niyetli olmadığın bir işte, niyetliymişsin gibi davranma.
- Arık ata kuyruğu da yüktür*: Güçsüz kişi, kimseye yardım edecek durumda değildir.
- Aslan diye yapıştım, tilki kuyruğu buldum: Bir şeyi veya birini güçlü, etkili veya değerli sanarak yaklaşıp, aslında beklenenden çok daha değersiz veya etkisiz olduğunu fark etmek anlamında kullanılır.
- Aslan kuyruğu ile oynamak, kendi başına iş açmaya çabalamaktır: Bilinçsizce veya gereksiz yere tehlikeye girmek anlamında kullanılır; güçlü veya saldırgan bir kişiyle uğraşmanın sonuçlarının ciddi olabileceğini vurgular.
- Aslan yatağında tilki nice kuyruk sallar: Akılı, kurnaz kimseler kendisinden güçlü kimselerin elinden kurnazlığı sayesinde kolayca kurtulur hatta onlarla dalga bile geçerler.
- Aslanın yanında kedi kuyruğu kıpırdamaz: Güçlü veya otoriter bir kişi veya durum karşısında diğerlerinin sessiz kalıp hareketsiz kaldığını ifade eder. Toplumda genellikle güçlü insanların isteklerinin ve kararlarının daha fazla geçerliliği olduğunu ve diğerlerinin bu duruma sessiz kalma eğiliminde olduğunu vurgular.
- Aşk olsun becerene; yağlı kuyruk tutana: Zor işlerin üstesinden gelen veya değerli bir fırsatı yakalayan kişilere hayranlık duyulduğunu ifade eder.
- At sineği gibi kuyruk altında geçinir: Başkalarının gücünden veya imkanlarından faydalanarak yaşayan, kendi emeğiyle bir şey başaramayan kişileri ifade eder.
- Atın kulağını kes yine attır, domuzun kuyruğunu kes yine domuzdur: Bir şeyin ya da birinin temel doğasının değişmeyeceğini, dışsal müdahalelerin veya değişikliklerin asıl özü değiştirmeyeceğini vurgular.
- Ayı inine sığmamış, bir de kuyruğuna kalbur bağlamış: Zaten zor durumda olan bir kişinin, işleri daha da zorlaştıracak ek sorunlar veya yükler edinmesini ifade eder.
- Başına buyruk, arkasına kuyruk: Başına buyruk davranışlar, çoğu zaman kişinin beklemediği sorunlarla ve sıkıntılarla karşılaşmasına yol açar.
- Bir itin kuyruğu ne kadar büyük olsa kendi arkasını örter: Kişinin sahip olduğu imkânlar ne kadar fazla olursa olsun, ancak kendi çıkarlarını koruyabileceğini ifade eder. Başkalarına fayda sağlamak yerine, herkes önce kendi menfaatini düşünür.
- Bostana dadanan eşeğin, kuyruğu kulağı olmaz*: Çalıp çırpmayı huy edinen kişi, her birinde yakayı ele vererek ceza göre göre insanlıktan çıkar.
- Böyle kuşun böyle olur kuyruğu: Bir şeyin ya da bir kişinin durumu, özellikleri veya davranışlarının, kendi doğasına ve yapısına göre olduğunu ifade eder. Kişilerin veya şeylerin kendi niteliklerine ve özelliklerine göre sonuçlar veya davranışlar sergilediğini vurgular.
- Bu bir kuyruklu yıldızdır ki kırk yılda bir doğar: Bazı fırsatlar insanın eline yalnızca bir defa geçer. Onun için bundan en iyi şekilde yararlanmak gerekir.
- Çiftçilik, eşeğin kuyruğuna benzer, ne uzar ne kısalır: Tarımda elde edilen kazanç yılın koşullarına ve ürünlerin verimliliğine bağlı olarak değişse de çiftçi genellikle ne çok zengin olur ne de fakirlik çeker, orta halli bir yaşam sürer.
- Densiz deve kuyruğu, deh! demeden sallanır: Densiz kişi, hiç gereği yokken veya istenmeden kendisini ilgilendirmeyen işlere burnunu sokar.
- Dişi köpek kuyruğunu sallamayınca, erkek köpek ardına düşmez*: Kadın istek göstermez, yüz vermezse erkek onun peşine düşmez.
- Domuzun kuyruğunu kes yine domuz*: Kötü bir şeyi sevimli göstermeye çalışmak boşunadır.
- Dünya bir yağlı kuyruktur; yiyebilene aşk olsun: Dünyada kazanç yolları çoktur. İş becerip yararlanabilenleri övgü ile anmak gerekir.
- Eğreti kuyruk tez kopar*: Bir şeyin geçici ve sağlam olmayan bir temele dayanıyorsa, uzun süre dayanamayacağını ifade eder.
- Elin tuttuğu kuşun kuyruğu kısa olur (kuyruksuz olur): Başkalarının bize sağladığı ya da verdikleri şeylerin genellikle eksik, yetersiz veya beklenenden düşük olabileceğini ifade eder.
- Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme; kimi uzun der, kimi kısa*: Kimseyi ilgilendirmeyen işleri kendi kendine karar verip yapmalısın.
- Eşek eşekten kalırsa ya kulağı, ya kuyruğu: Değersiz kimselerden veya şeylerden kalanların da yine önemsiz olacağını ifade eder (?).
- Eşek kuyruğu gibi ne uzar ne kısalır*: Geliri, işi, durumu hiçbir gelişme göstermez, görevinde hiçbir ilerleme olmaz, şimdiye dek nasıl geldiyse öyle sürüp gider.
- Fare deliğe sığmamış, birde kuyruğuna kabak bağlamış*:
- Kendine ağır gelen bir işi varken, başka bir iş daha üstlenmiş.
- Kendisinin de sığıntı olduğu bir yere başka birini daha getirmiş.
- Garip itin kuyruğu bacağı arasında gerek*: Sığıntı durumunda olan kişi, yabancı bir yerde hiçbir şeye karışmamalı, sessiz, kendi hâlinde yaşamalıdır.
- Gücük, "ya iti soluturum, ya devenin kuyruğuna çıkarım" demiş: Şubat ayında bazen bunaltıcı sıcak olabildiğini, bazen de diz boyu kar yağdığını anlatır (gücük: Şubat ayı).
- Her kuşun kanadına göre olur kuyruğu: Herkesin tutum ve davranışları kendi karakterini yansıtır.
- Hilekar unmaz kuyruğu ele girer: Hilekar kimse er geç açık verir, bu nedenle de başarılı olamaz.
- İnsanın gevşeğinde bıyık, öküzün gevşeğinde kuyruk olmaz: Bıyığın erkekleri daha bir adam gibi gösterdiğini anlatır.
- İt ite buyurur, it de kuyruğuna*: Sorumluluk almak istemeyen kişilerin işi sürekli başkasına devretmeye çalıştıklarını ifade eder. Görevini yerine getirmeyen insanlar, işi başkalarına havale ederek sorumluluktan kaçmaya çalışır.
- İt itin kuyruğuna basmaz*: Kötü veya çıkarcı kişilerin birbirlerine zarar vermekten kaçındıklarını ifade eder. Aynı karakterde olan insanlar genellikle birbirlerini koruyup kollamaya çalışır.
- İt itin kuyruğunu bırakmaz: Kötü insanların birbirleriyle sürekli uğraşmaya devam ettiklerini ifade eder. Düşmanlık veya rekabet içinde olan kişiler, kolay kolay birbirlerinden vazgeçmez.
- İtin kuyruğunu kırk sene kalıba koymuşlar, düzelmemiş, yine eğridir: Doğuştan gelen özelliklerin veya huyların zor değişeceğini anlatır. Kötü olan veya kötü alışkanlıkları olan kişiler, uzun uğraşlar verilse bile, çoğunlukla eski huylarına geri dönerler.
- Kaybolan (zayi olan) koyunun kuyruğu büyük olur*: Elden kaçırılan fırsat gözde büyütülür.
- Keçi geberse de kuyruğunu indirmez*: İnatçı, ölse de inadını bırakmaz.
- Keçi gicikten/kaşıntıdan ölüyor, kuyruğu dik: İnatçı kişi yaptığı işten zarar görse bile yine de hiçbir şey olmamış gibi işine devam eder.
- Keçi kuyruk sallamadan teke yanaşmaz: Erkek kadından yüz bulmazsa, ona yaklaşmaya cesaret edemez (teke: erkek keçi).
- Kedi rüyasında kuyruk görürmüş: İnsanların genellikle kendi çıkarları veya ihtiyaçları doğrultusunda hayal kurduklarını veya özlemlerini gerçekleştirmek istediklerini ifade eder. Kişinin hayal veya isteklerinin, kişisel çıkarları veya temel ihtiyaçları etrafında döndüğünü anlatır.
- Kırkından sonra at olup da kuyruk mu sallayacak*: Vakti geçmiş, artık işe yaramayacak durumda.
- Koç olacak kuzu kuyruğundan bellidir: Bir kişinin veya şeyin gelecekteki potansiyelinin, mevcut hali veya küçük belirtileri üzerinden anlaşılabileceğini ifade eder.
- Köpek nerede ise kuyruğu da orada: Görgüsüz, cahil, işe yaramaz kişi nereye giderse gitsin huyu değişmez.
- Kuzunun kuyruğuna, oğlağın omuzlarına bakarlar: Bir şeyin ya da bir kişinin değerini veya kalitesini değerlendirirken, genellikle belirgin ve dikkat çekici özelliklerine bakıldığını ifade eder.
- Sabanın kuyruğunu tutan aç kalmaz (Sabanın tutağına yapışan el aç kalmaz*): Çiftçilik yapan veya çalışan aç kalmaz.
- Samur sandığımız tilki kuyruğu çıktı: Birinin beklediği veya umduğu şeyin aslında beklentilerinden farklı olduğunu ve hayal kırıklığına uğratıcı olduğunu ifade eder.
- Tilki inine sığmamış, kuyruğuna kabak bağlamış: Kendi gücü ve kapasitesini hesaba katmadan işe kalkışan ve başarısız olanlar bunun kusurunu kendilerinde aramalıdır.
- Tilki tilkiye buyurur, tilki de kuyruğuna: Tembel ve kurnaz insanlar kendilerine veriler bir işi yapmayıp başkasına verirler, o kişi de tembel ise bir başkasına verir.
- Uyuyan yılanın kuyruğuna basma: Tehlikeli bir kişiyi veya sorunlu bir durumu bilerek veya bilmeyerek tetiklememek gerektiğini ifade eder. Uykudaki bir yılan gibi, sakin görünen sorunlar veya kişiler, yanlış bir hareketle büyük bir tehlikeye dönüşebilir.
- Yad köpeğin kuyruğu döşü altında gerek: İnsan yabancısı olduğu bir yerde birtakım taşkın davranışlarda bulunmamalıdır (yad: yabancı, döş: göğüs kemiği, kaburga altı).
- Yılanın kuyruğuna basmazsan dalamaz: Sinirli insanları kızdıracak, hatalı davranışlar yapmazsak, onlar da bize zarar vermezler. Tehlikeli insanlar kışkırtılmamalıdırlar.
- Yüzdün yüzdün kuyruğuna geldin bari bitir: İnsan bazen yorucu ve uzun süren bir işi tam bitmek üzereyken dayanamaz ve bırakmak ister.
- Ziyan olan koyunun kuyruğu yağlı olur: Kaybedilen fırsatların, küçüklüklerine rağmen kişiye çok büyük ve önemliymiş gibi geldiğini ifade eder. Elden kaçan her şeyin, ardından uzun süre konuşulup büyütüldüğü bir durumu anlatır.
Soru/Yorum Gönder