- Boyutları benzerlerine kıyasla daha kısa olan, büyük karşıtı: Küçük tencere, küçük balkon, küçük ayakkabı vb.
- Daha az yaşlı: Küçük dayı, küçük kardeş vb.
- Niceliği az olan, nicelikçe önemli ölçüde olmayan: Küçük bir para. Küçük bir kalabalık.
- Niteliksiz, sıradan, bayağı: Küçük hesap, küçük adam vb.
- Geri aşamada: Küçük bir görev.
- Minyon.
- Çocuk, yavru: Küçüğün gündeliğini vermeyecek misin? Hey küçük, baksana biraz!
Küçük ile ilgili birleşik kelime ve fiiller
- Küçük bey:
- Zengin ailenin erkek çocuğu.
- (alay) Çıtkırıldım, şımarık genç.
- Yaşlı birinin, kendisinden yaşça küçük olan erkeğe kibarca seslenişi.
- Küçük dil: Damağın arkasında yukardan aşağıya sallanan dile benzer küçük uzantı.
- Küçük gelmek: Ölçüleri uymamak, gerekli ölçüden ufak olmak.
- Küçük görünmek: Gerçek yaşından genç göstermek.
- Küçük hanım:
- Zengin ailenin kız çocuğu.
- (alay) Çıtkırıldım, şımarık kız.
- Yaşlı birinin, kendisinden yaşça genç bir kıza kibarca seslenişi.
- Küçüklü büyüklü: Büyük küçük hepsi bir arada.
Küçük ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "küçük" kelimesi geçen deyimler ve açıklamaları:
- Küçük dağları ben yarattım demek: (deyiminin anlamı) Çok böbürlenmek, büyüklenmek.
- Küçük düşmek: Değeri ya da onuru sarsılmak.
- Küçük düşürmek: Birinin değerini ya da şerefini sarsmak.
- Küçük görmek: Değer vermemek.
- Küçük köyün büyük ağası: Büyüklük taslayan kimse.
- Küçük dilini yutmak: (Korku, şaşkınlık vb. durumlarda) Şaşa kalmak, dona kalmak.
- Küçükle küçük, büyükle büyük olmak: Her yaştaki kişilere karşı dostça, arkadaşça davranmak, onlarla anlaşabilmek.
Soru/Yorum Formu