Küçük nedir ne demektir? Küçük ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
  1. Boyutları benzerlerine kıyasla daha kısa olan, büyük karşıtı: Küçük tencere, küçük balkon, küçük ayakkabı vb.
  2. Daha az yaşlı: Küçük dayı, küçük kardeş vb.
  3. Niceliği az olan, nicelikçe önemli ölçüde olmayan: Küçük bir para. Küçük bir kalabalık.
  4. Niteliksiz, sıradan, bayağı: Küçük hesap, küçük adam vb.
  5. Geri aşamada: Küçük bir görev.
  6. Minyon.
  7. Çocuk, yavru: Küçüğün gündeliğini vermeyecek misin? Hey küçük, baksana biraz!

Küçük ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "küçük" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Küçük abdesti gelmek: Küçük tuvalet ihtiyacı olmak: Küçük abdestim sıkıştırıyordu. 45 dakika geçti. Yine kimse yoktu. Etrafa bakındım abdest bozacak bir yer yoktu. (Tarih hazinesi)
  • Küçük dağları ben yarattım demek: Çok böbürlenmek, büyüklenmek: Bir köylüye üstten bakan kaba, kibirli, küçük dağları ben yarattım diye bakan idareciden, müdürden, şeften ikrah ederdi... (M. Kızılkaya)
  • Küçük dilini yutmak: (Korku, şaşkınlık vb. durumlarda) Şaşa kalmak, dona kalmak: Öyle bir şaşkınlık içindeydi ki, âdeta küçük dilini yutmuştu. Konuşamazdı, anlatamazdı. Konuşmak şöyle dursun; açık kalan ağzını kapatamıyor, yutkunamıyor, büyümüş gözlerini Hacer'in yüzünden çekip alamıyordu (M. Şeyda). Bu güzellik karşısında küçük dilini yutmuştu. (B. Soykıran)
  • Küçük düşmek: Değeri ya da onuru sarsılmak: Yenilgiye uğramış, dahası ezilmiş, küçük düşmüştü. (C. Akalın)
  • Küçük düşürmek: Birinin değerini ya da şerefini sarsmak: Hz. Abdullah, Mekke'nin sözde büyük liderlerini hiçe saydığını açıkça göstermiş ve hepsini küçük düşürmüştü. (Heyet)
  • Küçük gelmek: Ölçüleri gerekenden küçük olup uymamak: Sonra da bir arkadaşımın hediye ettiği smokini denedim; çok küçük gelmişti, içinde hareket edemiyordum. (Kolektif)
  • Küçük görmek: Değer vermemek, önemsememek, hor bakmak: Zenginliğin getirdiği saltanat ve şatafat içinde yoksulları küçük görüyordu! (V. Karanfil)
  • Küçük köyün büyük ağası: Büyüklük taslayanlar için söylenen bir söz: Hiçbir zaman küçük köyün büyük ağası olmamış, alçak gönüllü, gözü tok ve ağırbaşlı Seyda, daha ilk günden itibaren davranışlarıyla kendisine saygı duymalarını telkin etmişti. (H. Alptekin)
  • Beğenmeyen kızını (küçük kızını) vermesin: Bir durumun beğenilmemesi karşısında, beğenmeyenin umursanmadığını anlatan bir söz: "Adam sen de, kimsenin gözüne girmeye niyetim yok, beğenmeyen kızını vermesin, ben bir can daha kurtardım ya!" deyip başını öte tarafa çevirmiş. (Y. Ölmez)
  • Büyükle büyük küçükle küçük olmak: Her yaş ve durumdaki insanlara dostça, arkadaşça davranmak: Nimet Yengem çok önemliydi. O büyükle büyük, küçükle küçük olurdu. Onunla birlikte olmak ve konuşmak zevkti. (İ. Gezer)
  • Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpmek: Saygı ve sevgi göstermek: Kardeşlerime, soranlara, köylülerime bol selam ederim. Büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim. (V. Sağlam)

Küçük ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "küçük" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Küçük bir delik, koca gemiyi batırır: Küçük ve önemsiz görünen hataların veya sorunların zamanla büyük sorunlara yol açabileceğini ifade eder. Bu, bir şeyin başlangıçta küçük gibi gözükse de büyüdüğünde ciddi sonuçlar doğurabileceğini anlatır.
  • Küçük büyüğe karşı duramaz, atmaca sungura karşı koyamaz: Güç ve otorite sahibi olanın karşısında, daha düşük durumda olanların söz sahibi olamayacaklarını ifade eder. Küçükler büyüklere, zayıflar güçlüye karşı duramaz; her şeyin bir yerli yerine oturduğu bir denge vardır.
  • Küçük büyüğe tabidir: Toplumsal düzende küçüğün, büyüğün rehberliğini kabul etmesi gerektiğini ifade eder. Saygı, hiyerarşi ve terbiye ilişkisi içinde küçükler büyüklerine uyarak huzurlu bir düzen sağlanır.
  • Küçük büyür de deli uslanmaz: Bir kişinin karakterinin veya davranışlarının zamanla değişmeyeceğini, küçükken gösterdiği deli veya asi tavırların büyüdükçe düzelmediğini ifade eder.
  • Küçük deli, büyük deli, beşikteki başını sallar: Çevresindeki herkesin akılsız veya deli olduğunu ima eder. Beşikteki bebek bile başını sallayarak bu akılsızlık veya delilik durumunu sergiler. Bu atasözü, bir topluluğun veya grubun genel olarak mantıksız veya düşüncesiz davranışlar sergilediğini ve içlerinde mantıklı veya sağduyulu bir kişinin bile olmadığını ifade eder.
  • Küçük ölçekle büyük ambar dolmaz: Sınırlı kaynaklarla büyük hedeflere ulaşmanın zor olduğunu ifade eder. Büyüklük ve başarı için yeterli kaynak, emek ve çaba gerekir; sadece küçük adımlarla büyük işler yapılamaz.
  • Küçük suda büyük balık olmaz (avlanmaz): Bir durumun veya ortamın sınırlı olduğunda büyük başarıların elde edilemeyeceğini ifade eder. Bu atasözü, genellikle kısıtlı kaynaklar veya imkanlar içinde büyük hedeflerin gerçekleştirilemeyeceğini ve geniş alanlarda daha fazla fırsat bulunduğunu anlatmak için kullanılır.
  • Küçük taş baş yarar: Zararsız gibi görünen küçük şeyler büyük zararlara yol açabilir.
  • Küçükten kusur, büyükten af: Küçüklerin hata yapmalarının olağan ve kabul edilebilir olduğunu, büyüklerin ise büyüklükleri gereği bu hataları af edeceklerini ifade eder.
  • Küçüktü (çocuktu) kıyamadım, büyüktü tepemedim: Küçükken çocuklar iyi terbiye edilmezlerse büyüdüklerin de kontrol edilmeleri mümkün olmaz.
  • Küçüğe merhamet et, büyüğe itaat: Toplumda hem sevgi hem de saygının dengeli olması gerektiğini ifade eder. Küçükleri korumak ve büyükleri saymak, sağlıklı ve düzenli bir sosyal yaşam için önemlidir.
  • Altın küçük, ama değeri fazla: Boyut veya miktar olarak küçük olan şeylerin, maddi veya manevi değerinin büyük olabileceğini ifade eder.
  • Başı büyük bey olur, ayağı küçük çoban: Her kişinin veya şeyin kendi rolüne ve statüsüne uygun özellikler taşıdığını ifade eder. Yani, yüksek mevki veya yetki sahibi kişiler genellikle daha büyük ve önemli özelliklere sahipken, daha düşük statüdeki kişiler daha küçük ve sınırlı özelliklere sahip olur.
  • Ben ölürsem büyük kıyamet, karı ölürse küçük kıyamet: Kişinin kendi canı en yakınlarından bile önce gelir.
  • Bir senden büyüğün sözünü dinle, bir senden küçüğün: Doğruyu öğrenmek istiyorsan, danışacağın kişilerin büyük ve küçüklüğüne aldırış etme.
  • Borçtan korkan kapısını büyük açmaz (küçük açar)*: Borç almak istemeyen kişi, durumuna uygun yaşamalı, tutumlu davranmalı, savurganlıktan kaçınmalıdır.
  • Burnu büyük olanın aklı küçük olur: Fazla bilgisi ve becerisi olmayan insanlar yaptıkları işi abartarak anlatırlar.
  • Büyüğü döv ki küçüklere ibret olsun: Büyüklerin davranışlarının küçükler üzerinde etkili olduğunu ifade eder. Büyüklere örnek olacak şekilde doğru ve disiplinli bir tutum sergilenirse, küçükler de onları izler ve aynı şekilde davranmaya çalışırlar.
  • Büyüğüm deyi övünme, küçüğüm deyi yerinme: Yaşın veya statünün insanı ne üstün ne de değersiz kılmadığını ifade eder. Kişi, büyük olduğu için övünerek kibirlenmemeli, küçük olduğu için de kendini küçük görmemelidir; herkesin bir değeri vardır.
  • Büyük balık küçük balığı yer/yutar*: Güçlüler gücü yetmeyenleri ezer, onları egemenlikleri altına alırlar.
  • Büyük büyüklüğünü bilmezse, küçük küçüklüğünü bilir mi?: Toplumsal düzenin üst kademesindeki kişilerin sorumluluklarını yerine getirmemesi hâlinde alt kademedekilerden de düzenli davranış beklenemeyeceğini ifade eder. Bir toplumda örnek olması gereken büyükler yanlış yaparsa, küçüklerin doğru davranması beklenemez.
  • Büyük dağa kar yağmadıkça, küçük dağa sıra gelmez: Bir şeyin veya fırsatın önce daha büyük veya önemli kişilere veya şeylere hizmet ettiğini ifade eder. Yani, büyük ve etkili olanın öncelikle yararlanacağı ve ardından diğerlerinin sırayla faydalanabileceği anlamını taşır.
  • Büyük kızın gönlü gelinlik isterse, küçük kızı yontarlar: Büyük kızın evlenme çağı geldiğinde evin masrafları daha çok arttığı için küçük kızın masrafları kısılmak zorunda kalır.
  • Delik büyük, yama küçük: Eldeki imkanların gerekenden çok daha az olduğunu anlatır.
  • Dil küçük yarası büyük: Gönül kırıcı sözlerin kolay kolay unutulmayacağını anlatır.
  • Dilin cirmi (cismi) küçük, cürmü büyük*: Dil küçük bir nesnedir, ama büyük suçlar işleyebilir, söylediği kötü sözlerle kişinin başını derde sokar.
  • Düşmanın büyüğü küçüğü olmaz: Düşman büyük de olsa küçük de olsa, en büyük kötülüğü yapmak ister. Onun için her ikisine de çok dikkatli davranmalıyız.
  • Ere giderken büyük kız, evde oturduğu zaman küçük kız: Kız çocuğu evlenip gelin gidene kadar ana babasının gözüne küçük çocukları gibi görünür.
  • Eşek küçüktür, ama dokuz deveyi yeder (Deve büyüktür amma beşini bir eşek yeder)*: İnsan görünüşte büyük olmakla aklı büyük olmaz, bir akıllı birçok az akıllıyı arkasından sürükler (yedmek: Çekerek peşinden götürmek).
  • Geceleyin yürüyen gündüz sevinir, küçükken evlenen yaşlanınca sevinir: Zorlukları erkenden veya erken yaşta yaşayanların, ileride bu çabalarının karşılığını alacağına işaret eder. Emek ve sabırla erkenden atılan adımlar, zamanla mutluluk ve huzur getirir.
  • Kabahatin büyüğü, küçüğün: Herhangi bir kabahatin soruşturması yapılırken büyükler pek yalan söylemediği için genelde onlar haklı görülür. Böylece suç küçüklerin üstüne kalır.
  • Kardeşin büyüğü baba, küçüğü evlat yerine geçer: Ağabey baba gibi, küçük kardeş öz evlat gibi sevilir.
  • Kendinden küçükten kız al, kendinden büyüğe kız ver (kendinden küçüğe kız verme): Gelinlerin kocalarına karsı saygı duymalarını sağlamanın kolay yolu, erkek ailesinin kız ailesinden yüksek olmasıdır. Kızlar, evlenecekleri erkeğin evinde, babalarının evinde bulduklarından fazlasını bulup mutlu olmalıdır.
  • Öv küçüğü, al büyüğü: Küçük şeyler sözle övülse de asıl tercih ve değer büyük olandan yana olur anlamına gelir. Evlilikle ilgili olarak, tecrübesiz olmasına rağmen genç ve güzel biri ne kadar övülse de, iş ciddiye bindiğinde hayat arkadaşı olarak olgun ve deneyimli biri tercih edilir/edilmelidir.
  • Sabahtan karnını doyuran, küçükken evlenen aldanmamış*: Yapılacak iş için gerekli gücün elde edilebilmesi için sabahleyin karın doyurulmalıdır, çocukların anne, baba ihtiyarlamadan yetiştirilebilmeleri için de evlenmeleri geciktirilmemelidir.
  • Sinek küçüktür ama mide bulandırır*: Önemsiz gibi görünen aksaklıklar can sıkıcı durumlar yaratır: Hani "sinek küçük, ama mide bulandırır" derler ya, işte öyle bir şeydi içine düşen sıkıntı. (A. E. Göksu)
  • Söz büyüğün, su küçüğün: Büyüklerin olduğu yerde küçüklere söz düşmez.
  • Su küçüğün, sofra büyüğün (Söz büyüğün sus küçüğün)*: Küçükler susuzluğa daha dayanıksız olduğu için su hakkı önce küçüğe verilmelidir. İlk söz hakkı ise daima büyüğün olmalıdır. Yanında büyük varken küçüğe söz düşmez.
  • Şahin küçük ama payını ele vermez*: Küçük olmak güçsüz olmak demek değildir, kendilerinden büyük olandan daha güçlü olan küçükler de vardır.
  • Şahin küçük, et yer; deve büyük, ot yer: Dış görünüşün yanıltıcı olabileceğini ve bir varlığın ihtiyaçlarının ya da yeteneklerinin boyutuyla orantılı olmadığını ifade eder. Küçük olan da büyük iş başarabilir, büyük olan ise basit şeylerle yetinebilir.
  • Şahin küçüktür ama koca turnayı havadan indirir*: Cüssesi küçük ama güçlü varlıklar büyük cüsseli nicelerini alt eder.
  • Tavşan ne küçük, kulakları ne büyük:
    1. Bazen çok iyi tanıdığımız kişilerin bile kendilerinden beklenmeyen işler yaptıklarını görebiliriz.
    2. Bazı şeyler çok küçük ve önemsiz görünse de o şeyleri elde etmek için çok masraf etmek gerekebilir.
  • Tehlikenin büyüğü küçüğü olmaz: Tehlikenin her zaman ciddi bir durum olduğunu ve büyüklüğü veya küçüklüğüyle değerlendirilmemesi gerektiğini ifade eder. Her tehlike, ciddiye alınmalı ve önlem alınmalıdır.
  • Uyku küçük ölümdür: Uyuyan kişinin hareket edememesi ve bilinçsiz olması nedeniyle geçici olarak ölüm haline benzer bir durumda olduğunu ifade eder.
  • Üzümünü bol işittiğin bağa, sepetini küçük götür: İnsanların her duyduğu söze hemen inanmamaları gerektiğini, söylenenlerin yalan veya kısmen yalan olabileceğini unutmadan, her zaman temkinli ve tedbirli olmak gerektiğini anlatır.
  • Yerdiğin oğlan (küçük) yer tutar*: Bugün beğenmediğiniz, kendisinde yetenek bulmadığınız çocuğun zamanla bilgisi, görgüsü artar, toplumda önemli bir yeri olur.
  • Yerinden oynayan yetmiş belaya/kazaya uğrar, en küçüğü ölüm: Bir yere yerleşmiş ve orada kendine bir düzen kurmuş kişi istemeden oradan ayrılmak zorunda kalırsa çok büyük güçlükler çeker.
  • Yerine göre küçük büyüğü terbiye eder: Hayatın bazı anlarında genç veya alt konumda olan kişinin, davranışlarıyla daha üstteki kişiye ders verebileceğini ifade eder. Saygı yaşla değil, duruşla kazanılır.
  • Yılanın başı küçükken ezilir*: Büyüyeceği belli olan her tehlike daha en başta önlenmeli, düşman güçlenip büyük zarar verecek duruma gelmeden tedbir alınmalıdır.

Küçük ile ilgili birleşik kelime ve fiiller

  • Küçük bey:
    1. Zengin ailenin erkek çocuğu.
    2. (alay) Çıtkırıldım, şımarık genç.
    3. Yaşlı birinin, kendisinden yaşça küçük olan erkeğe kibarca seslenişi.
  • Küçük dil: Damağın arkasında yukardan aşağıya sallanan dile benzer küçük uzantı.
  • Küçük görünmek: Gerçek yaşından genç göstermek.
  • Küçük hanım:
    1. Zengin ailenin kız çocuğu.
    2. (alay) Çıtkırıldım, şımarık kız.
    3. Yaşlı birinin, kendisinden yaşça genç bir kıza kibarca seslenişi.
  • Küçüklü büyüklü: Büyük küçük hepsi bir arada.