Kök ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0

Kök ile ilgili deyimler ve anlamları

Toprağın altındaki ağaç kökünün bir görüntüsü
Toprak altında ağaç kökü

İçinde "kök" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Kök salmak: Yayılmak, tutunmak, bir yere ayrılmamacasına yerleşmek: Ayrıkotu bu, sırnaşık, arsız yüzsüz bir ot. Tarlaya öyle bir yayılmış, öyle kök salmış, tarlayı öyle bir kaplamış ki, ertesi yıl buğdaya tarlada bir köklük bile yer kalmamış. (A. Nesin)
  • Kök sökmek: Çetin bir iş görürken pek zorlanmak: Okuyana dek kök söktüm. (B. Umar)
  • Kök söktürmek: Bir kimseye bir işte çok zorluk çıkarmak: Onca yokluğa, yoksulluğa rağmen kök söktürdü düşmana Muhtar. "Çöl Aslanı" dediler ona. (A. Emre)
  • Kökten sürme (bitme): Atalarından gelme, onlardan başlamak üzere: Hepimiz aynı kandan, aynı kökten sürme değil miyiz? (O. Şahin). Bunlar, dedi, bilirsin, daldan eğme değil, kökten sürme zengindirler. (M. Özünal)
  • Kökü kazınmak: Bir daha ortaya çıkamayacak biçimde yok olmak: Beğavi der ki: Azab ile onların kökü kazındı, onlardan geriye kimse kalmadı. (İ. H. Bursevi)
  • Kökü kurumak: Yok olmak, ortadan kalkmak: (...) ölene ebter yani kökü kurumuş derlerdi. Gerçekte Efendimize (sav) ebter diyenlerin kökü kurudu. (B. İlham)
  • Kökünden halletmek: Herhangi bir konuyu veya sorunu temelden çözümlemek: İslam dini, bu kötülüğü kökünden halletmiş. İçkiyi yasak etmiş. Kumarı, insan aldatmayı, başka kadınlarla düşüp kalkmayı, domuz etini, yalan söylemeyi hep yasaklamış... (A. Gürbüz)
  • Köküne kibrit suyu: Yerin dibine batsın, ölsün, kahrolsun: "Paranın gözü çıksın arkadaş! Tüm paralı dostlukların köküne kibrit suyu." (O. Koca)
  • Köküne kibrit suyu dökmek: Bir daha ortaya çıkmayacak yolda ezip yok etmek: Sakız adasından gelirdi. Çoktandır köküne kibrit suyu döküldü, adı sanı duyulmaz oldu (S. M. Alus). Artık bu adamların köküne kibrit suyu dökülmesi gereken zaman gelmiştir! (N. F. Kısakürek)
  • Köküne kıran girmek:
    1. Bitmek: Külhanbeylerin de köküne kıran girdi, nerde o eski Adana külhanbeyleri? (B. Habora)
    2. Yok olmak: Köküne kıran giresiceler bitmiyor, tükenmiyorlardı. Bıkmış, usanmış, yılmıştık. (E. Karasu)
  • Kökünü (Kökünden) kazımak: Bir daha üreyemez duruma getirmek, hiçbir kalıntısını bırakmamak, yok etmek: "Öldürmekten kastım onu komple yok etti, kökünü kazıdı, hiç var olmamış gibi..." (E. Tatlıdilli). Peygamberimiz, Cahiliye Araplarının bu konudaki çirkin adetlerini de kökünden kazıdı. Hayvanların da merhamete muhtaç olduklarını öğretti. (M. Paksu)
  • Kökünü kurutmak: Bir daha ortaya çıkamayacak şekilde yok etmek: Kirli sular balıkların kökünü kuruttu. (Y. Kemal)
  • Zıkkımın kökünü ye!: Sunulan yiyeceği beğenmeyenlere söylenen bir söz: Her gün aynı yemek yenmezmiş... Zıkkımın kökünü ye. (Ş. Burcuoğlu)

Kök ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "kök" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Köksüz ağaç kurur: İnsanın geçmişine, kültürüne ve ailesine bağlı kalmadığında zamanla zayıflayıp yok olacağını ifade eder. Kendi köklerinden kopan kişi, hayatta sağlam duramaz.
  • Köksüz ağaç, temelsiz duvara benzer: Sağlam temellere dayanmayan şeylerin uzun ömürlü olamayacağını ifade eder. Kökü olmayan ağaç nasıl ki devrilmeye mahkûmsa, temeli olmayan duvar da en ufak sarsıntıda yıkılır.
  • Ağaç dibinden su içer: İnsanların genellikle kendi köklerine, ailelerine ve kültürel değerlerine bağlı kaldığını ifade eder. Bu bağlamda, bireylerin yaşamlarının temelini oluşturan unsurların önemine vurgu yapar.
  • Ağaç kökünden yıkılır*: Köklü değişiklikler olmadıkça, bir düzen bozulmaz, düzenin yıkılması, temelin yıkılmasıyla olur.
  • Her ağaç kökünden kurur (çürür)*: Bir topluluğun dayandığı temel bozulursa o topluluk bozulur.
  • Kavun karpuz kökeninde büyür: Çocuk ailesinin yanında, kişi doğup büyüdüğü çevrede yetişir, gelişir.
  • Otu çek, köküne bak*: Bir insanın nasıl biri olduğunu anlamak için soyu sopu da araştırılır.
  • Ot kökü üstünde biter: Bireyin kökeninden ve yetiştiği çevreden etkilendiğini ifade eder. Çocuklar, ailelerinden aldıkları terbiyeye ve eğitmenlerinin yönlendirmesine göre şekillenir.
  • Pekmezi küpten (dipten), kadını kökten al*: Her şeyin en iyisini yerinden ve bilinenden almalı. Eş olacak kadının da temiz ve soylu olanını seçmeli.
  • Tilki benim için demem ama üzümsüz bağın kökü kurusun demiş: Kurnaz kişi, kendisinin yararlanacağı şeyi başkaları için gerekliymiş gibi göstermeye çalışır.
  • Üzüm olacak asma kökünden belli olur: Bir şeyin gelecekte nasıl olacağı veya başarısının ne yönde olacağı hakkında ipuçlarının başlangıç aşamasında görünebileceğini ifade eder. Başlangıçtaki işaretler, gelecekteki sonuçlar hakkında fikir verir.
  • Yuvasını yıkmadıkça yılanın kökü kesilmez: Zararlı veya tehlikeli bir şeyin tamamen ortadan kaldırılması için kaynağının yok edilmesi gerekir.
  • Züht-ü takva bir ağaçtır ki, kökü kanaat, meyvesi rahattır: Dindarlık ve Allah'a yakın olma yolunun, kanaatkâr bir yaşam tarzıyla beslendiğini ve bunun sonucunda iç huzur ve rahatlık getirdiğini ifade eder. İnsan, azla yetinmeyi ve dünyaya aşırı bağlanmamayı öğrendiğinde, gerçek mutluluğu ve ruhsal dinginliği yakalar.