Kıl nedir ne demektir? Kıl ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Deri üzerindeki kılların yakından görünümü, vücut kılları
Vücut kılları
  1. Memelilerde, hayvanlarda daha sık, yaygın ve kalın olmak üzere insan vücudunun da birçok yerinde görülen, kökü üst deride olan, ince, sert, genellikle kısa ve renkli tüy.
  2. Keçi tüyü.
  3. Keçi tüyünden yapılmış olan: Kıl çadır. Kıl aba.
  4. (mecazi, argo) (İnsanlar için) Geçimsizlik, huysuzluk ya da başka sevimsiz davranışlarla insanı rahatsız edip huylandıran kimse: "Adam kılın teki. Sen nasıl dayanıyorsun anlamıyorum..." (U. Becerikli)
  5. Bitkilerde görülen, genellikle silindirimsi, içi boş, çok ince uzantılara verilen ad.

Kıl ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "kıl" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Kıl çekmek: Birine dalkavukluk etmek, pohpohlamak: Kıl çekmekte üstüne kimse toktur. (B. Sezgin)
  • Kıl gibi: İpince, incecik: Eşeğin sahibi olan kadın da neden bu eşek böyle zayıflıyor, neden böyle kıl gibi inceliyor deyip dururdu. (Mesneviname)
  • (bir şeyin olmasına) Kıl kadar kalmak: Pek az kalmak, olayazmak: Ölümün iklimine kıl kadar bir aralık kalmıştı. (H. İ. Dinamo)
  • Kıl kapmak: Birisine sinirlenmek, hareketlerinden rahatsız olmak: Daha ilk görüşte, kıl kaptım heriften. (A. Tunç)
  • Kıl olmak: Birisi sinirine dokunmak: Fakat sen dik dik konuştun, kert zort cevaplar verdin, o savcı da sana kıl oldu, sonuçta cezalanmış oldun. (A. Kurt)
  • Kıl payı kalmak: Çok az (kalmak): Yarışı kazanmasına kıl payı kalmıştı.
  • Kıl payı fark: Çok az bir farkla: İyi ile kötü, güzel ve çirkin arasında bazen kıl payı fark vardır. (N. Muallimoğlu)
  • Kıl pranga, kızıl çengi: Giyimine çok özenmiş, çok özenli giyinmiş kimseler için kullanılır: Önümden, temiz pak giyinmiş bir kızla, kıl pranga kızıl çengi bir delikanlı geçiyor. (O. Veli)
  • Kıl şaşmadan: Neredeyse sıfır hata payıyla, büyük bir doğrulukla: Her gün kıl şaşmadan hep aynı saatte ayağa kalkar. (Y. Kemal)
  • Kıldan ince:
    1. Çok ince, ipince: Yapraklarının kıldan ince damarlarını daha kalın bir sapta birleştiren, sonra bütün bu sapları birer dala bağlıyan, bütün bu dalları derece derece daha iri dallara iliştiren, daha sonra bütün bu daha iri dalları tek ve ana bir gövdede düğümliyen ağaç; en sonra toprağın içine dalıp karanlık ve esrarlı bir kök aleminde tekrar kollara ayrılan, halattan ipe, ipten sicime, sicimden ipliğe, her kola gittikçe daha ince başka kollara bölünen, her başka kolu, gözün göremiyeceği ve hesabın tutamıyacağı inceliklere ulaşan, muhite doğru namütenahi dağınık ve çok, merkeze doğru namütenahi toplu ve tek, bir şahsiyet muvazenesinin ne eşsiz örgüsüdür. (N. F. Kısakürek)
    2. Çok hassas, çok dikkat isteyen: Ben aşkın kıldan ince bir köprü üzerinde yürümek olduğunu bilirdim (Y. S. Tan). Bu hak yolu, kıldan ince kılıçtan keskincedir. Kul kusursuz olmaz. Suçları Hak bağışlaya, esirgeye. (C. Gener)
  • Kıldan nem kapmak: Aşırı derecede alınganlık göstermek, buluttan nem kapmak: Kıldan nem kaparlar. Her söz onlar için acı sitemler, imalarla doludur. En hoş lakırdı onlara diken gibi batar. (H. R. Gürpınar)
  • Kılı kıpırdamamak: Umursamamak, aldırmamak: Selam verdikten sonra kendimi tanıttım, ama uzun bir masanın etrafında toplanmış altı-yedi kişinin kılı kıpırdamadı. Yokmuşum gibi yaptılar. (Y. Bahadıroğlu)
  • Kılı kırk yarmak: İncelemede çok titiz olmak: "Kılı kırk yarar" tabiri sanki onun için icat edilmişti. Büyük Millet Meclisi encümenlerinde bir tasarı metnini incelerken ileri sürdüğü itirazlar, bir virgülün yeri için saatlerce süren münakaşaları, onun adalet ölçülerindeki titizliği anlamayanlara göre bir söz şehveti gibi görünürdü. (P. Safa)
  • Kılına dokunmamak: Birine zarar verecek en ufak bir davranışta bile bulunmamak: Bu çocuğun kılına dokunursanız hepinizi pişman ederim.
  • Kılına halel gelmemek: En küçük bir zarara uğramamak: Biz yola çıktıktan sonra Müslüman komşularımızın bir kılına halel gelirse dönüşte bir tanenizi sağ bırakmam. (N. N. Tepedelenlioğlu)
  • Kılını (bile) kıpırdatmamak (oynatmamak): Bir olay karşısında ilgisiz kalmak: Görmedin mi oğlun, sen Moğollarla çarpışırken kılını bile kıpırdatmadı. Böylesinden ne hayır gelir? (İlgili cümle kaynağı: B. Büyükarkın)
  • Boynu kıldan ince olmak (Boynum kıldan ince): Haksız olduğum sonucuna varılırsa verilecek her cezaya razıyım, her şeyi kabul edeceğim: (...) bir semender gibi sakindi: – Boynum kıldan incedir padişahım! dedi (Ö. Seyfettin)
  • Burnundan kıl aldırmaz: Kendisine söz söyletmez, huysuz ve gururlu kimse: — Ah, şu huyundan da bir vazgeçmedi gitti... Burnundan kıl aldırmaz... "Gözünün üstünde kaşın var!" demeğe gelmez... (V. Nureddin)
  • Domuzdan kıl çekmek (koparmak): Sevilmeyen ya da eli sıkı birinden bir şey alabilmek: Domuzdan kıl koparır gibi, ne koparsalar kârdı.
  • Tereyağından kıl çeker gibi:
    1. Güç bir işi kolaylıkla veya beceriyle yaparak: Adamlar hiçbir şeyden kuşkulanmadılar. Tereyağından kıl çeker gibi kolay oldu her şey (M. Atilla). Yetenekliydi. Şu her tür işin altından tereyağından kıl çeker gibi kalkan insanlardandı. (Ş. Yiğit)
    2. Her türlü mecburiyetten, mükellefiyetten ve sorumluluktan kolayca sıyrılarak: Kendince tereyağından kıl çeker gibi, işin içinden sıyrılıyordu. (A. Girgin)

Kıl ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "kıl" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Anlayan bir kıldan nem kapar: Akıllı ve dikkatli insanların en küçük ipuçlarından bile anlam çıkarabileceğini ifade eder.
  • Arap atı kıl çul içinde de olsa belli olur: Değerli ve soylu kimselerin, zor koşullar içinde bulunsalar bile üstün niteliklerini her zaman göstereceklerini ifade eder. Gerçek yetenek ve asalet, dış görünüşle gizlenemez.
  • Atlasa kıl yapışmaz: Gerçekten değerli ve kaliteli olan şeylerin, küçük ve önemsiz şeylerden etkilenmeyeceğini ifade eder. Soylu ve güçlü insanlar da dedikodu ve iftiralarla lekelenmez (atlas: İpekten sık dokunmuş, yüzü parlak, makbul bir kumaş çeşidi).
  • Bir kılın bir örmeye faydası var: Küçük gibi görünen şeylerin bile bir bütünün oluşumuna katkı sağladığını ifade eder. Küçük yardımlar ve katkılar zamanla büyük sonuçlar doğurabilir.
  • Domuzdan bir kıl çekmek kârdır: Cimri, malına düşün kişiler kimseye kolay kolay bir şey vermezler. Böyle kimselerden ufak bir çıkar bile elde etmek çok büyük kazanç sayılır.
  • Domuzdan kıl koparmak hünerdir: Becerikli kişi kimsenin yararlanamadığı bir şeyden bile yararlanmasını bilir.
  • Keçi dağda, kılı sırtında: Gerçekleşmemiş bir şeyin varmış gibi kabul edilmesini ve hayali konuşmalar yapılmasını ifade eder. Keçi henüz dağdayken kılını elde edip giysi yapmak nasıl mümkün değilse, olmayan bir şeyi varmış gibi düşünmek de anlamsızdır.
  • Mermerde kıl bitmez: Doğası gereği mümkün olmayan şeylerin gerçekleşmeyeceğini ifade eder.
  • Yumurtada kıl bitmez*: Verimsiz veya kısır bir ortamda başarılı sonuçlar elde etmenin mümkün olmadığını ifade eder. Kısır bir ortamda başarılı sonuçlar beklemek, genellikle hayal kırıklığıyla sonuçlanır.

Kıl ile ilgili birleşik kelimeler

  • Kılkuyruk: Karışık beyaz, gri ve kara tüylü, ince uzun gövdeli, 51 - 76 cm uzunluğunda, 0,45 - 1,36 kg ağırlığında, uzun sivri kuyruklu iri bir tür yüzücü yaban ördeği.
  • Kıl kuyruk:
    1. Kılıksız, züğürt, sünepe, aciz kimse: Kapıma gelip de seni efendi diye arayanlara niçin "ben efendi değilim, kıl kuyruk bir köpeğim" demiyorsun da gerçekten bir efendiymişsin gibi cevap veriyorsun? (M. Z. Pakalın)
    2. Her şeyi beğenmeyen, aşırı seçici: Biz bu rengi çok kullanırdık eskiden, lisede resim dersinde, kıl kuyruk hocamızın en çok bu rengi sevdiğine hükmederek (B. Başarır)
  • Kılı kılına:
    1. En ince noktasına kadar: Şimdi hesaplayıveririm sana... kılı kılına! (A. Gaydar). Dedikleri kılı kılına doğru.
    2. Ucu ucuna: Her gün kılı kılına yetiştiğimiz okula yarım saat erken vardık (A. Ay). Paramız ancak kılı kılına yetiyor.