- Kendini yaşayışında iyi bulma duygusu ya da durumu, neşe: Bugün keyfi yok. Keyfini bozma! Bu olay keyfimi kaçırdı. Adamın keyfi yerinde.
- Hoş vakit geçirme: O hep kendi keyfini düşünür. Herkes keyfinde.
- Az içki ya da benzeri madde kullanılması sonucu insanda görülen hafif sarhoşluk: Keyif verici maddeler. Keyif olmak.
- Yolsuz ve kural dışı istek: Ben keyfe hizmet etmem. Ne yapalım keyfimizden değil ya! (R. N. Güntekin)
Keyif ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "keyif" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- Keyif çatmak: Keyfetmek, neşelenmek, zevk duyduğu şeylerle birlikte olmak: Villada, havuz kenarında keyif çatıyor, zenginlik içindeler. (A. Şensoy)
- Keyif ehli: Zevkine düşkün, ehlikeyf: Nefis, keyif ehlidir, zevkperesttir, havaîdir, haylazdır, yaramazdır. Saz ister söz ister, çalgı ister tatlı ister, tuzlu ister, turşu ister, kadayıfı bulur kaymak ister, istirahati bulur, şak şak ister, zengin olur makam ister, riyaset ister, izzet ü itibar, kudret u iktidar ister. Başkan olur saray ister, kumaş bulur ipek ister, sıhhat bulur, rahat bulur tantana, saltanat, sanat, bale, orkestra, heykel, anıt ister, nâm u şân ister; sade giyinmez, süs, ziynet, pırlanta, zümrüt, yakut, mücevher ister, köşk bulur yalı ister, yalı bulur yağlı boya tablo, antika eşya ister... (M. E. Coşan)
- Keyif hali: İçkili, çakırkeyif, hafif sarhoşluk durumu: İçkiye tahammülü olduğu için pek sendelemiyorsa da üzerindeki keyif hali gene belli oluyordu. (A. S. M. Alus)
- Keyif sormak: Birine hal hatır sormak: Doktor söze başlamış olmak için, yeniden keyif sordu: Nasılsınız, efendim, iyisiniz ya? Nadir hanım: — Rabbime bin şükür, doktor bey, dedi. (M. Ş. Esendal)
- Keyif sürmek: Sıkıntısız, rahat yaşamak: Her biri bir konakta keyif sürüyor. "Ne kadar zengin olsalar da baba malı tatlıdır..." (A. Tan)
- Keyif vermek: Neşe vermek, sarhoş etmek: Mesela dopamin, bize keyif veren bir hormondur ve bağımlılıklarımızdan keyif almamız bu hormona beynimizin giderek daha fazla ihtiyaç duymasından kaynaklanır. (K. Tuncel)
- Keyfe keder:
- İnsanın canını sıkıp neşesini kaçıran, aldığı zevki azaltan önemsiz şeyler için kullanılır: Damın akması önlenince sırasıyla diğer işler, nasıl olsa yapılırdı. Şimdilik keyfe keder... (M. İ. Şimşek)
- Pek üzerinde durulmayan, önem verilmeyen: Ancak aile oluşturma keyfe keder bir şey değildir. Evlenecekler sorumluluk üstlenir. (M. Çoban)
- (halk dilinde) Keyfine göre, canı istedi diye: Keyfe keder gelmedim buralara. Doğduğu yerde ölmek istemez mi insan? (Ş. Kadan)
- Keyfi bilmek: İsterse yapmak: Gelirse gelsin, gelmezse keyfi bilir. Sofraya oturdular (V. Nureddin). Gelmeyecekmiş, keyfi bilir!
- Keyfi bozuk (yok): Hasta, bitkin, neşesiz: Ona da memnuniyetimi bildirdim. Teşekkürlerimi sundum... Ama biraz keyfi bozuk idi... (Y. B. Bakiler). Gülmeye çalışıyordu ama hiç keyfi yoktu. (B. Büyükarkın)
- Keyfi bozulmak:
- Hastalanmak.
- Canı sıkılmak, neşesi, rahatı kaçmak: Bu sözleri işitince Remzi Çelebi'nin keyfi bozuldu... (V. M. Kocatürk)
- Keyfi gelmek: Neşelenmek: Sandalımızın burnu havada, köpükleri yara yara giderken Ozan Ali'nin keyfi geldi. (N. Karamağaralı)
- Keyfi için: Sadece canı istediği için, istediği olsun diye: Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; / Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem. (M. A. Ersoy)
- Keyfi kaçmak: Neşesi ve huzuru bozulmak, kalmamak: Para deyince Süleyman abinin keyfi kaçtı yine her zaman olduğu gibi... (A. F. Gürses)
- Keyfi olmamak: Neşesiz olmak, kendini iyi hissetmemek: Biraz sevinmedi de değildi aslında, ama yine de keyfi yoktu.
- Keyfi oluncaya kadar: Razı oluncaya dek: "Ağanın keyfi oluncaya kadar fakirin canı çıkar." Atasözü
- Keyfi sıra: Keyfi yerine gelsin diye: Buraya rastgele ya da keyfi sıra gelmiş değildir.
- Keyfi yerinde olmak: Sağlığı, neşesi, mutluluğu bulunmak: Ailece kahvaltı sofrasındaydık, hepimizin keyfi yerindeydi. (N. Sönmez)
- Keyfinden dört köşe olmak: Çok keyiflenmek, çok zevk duymak (→ Zevkten dört köşe olmak): Abim ise keyfinden dört köşe olmuş sırıtmaya devam ediyordu (D. E. Göçmen). Fikret Bey keyfinden dört köşe, "Kardeşim bunu hep beraber kutlamalıyız" diyordu... (B. Faik)
- Keyfine bakmak:
- İyi, rahat zaman geçirmek: Derdi olmadığı için, keyfine bakıyor sadece. (H. İstanbullu)
- Rahatını, keyfini bozmamak: Millet keyfine bakıyor, sen katil peşinde koşuyorsun. Doğru dürüst eve geldiğin yok. Harici görev, araştırma soruşturma... Bıktım senin şu işlerinden. (A. E. Kavaklı)
- Keyfine diyecek yok: Sıkıntısız, neşeli, neşesi yerinde: Parası olduğu zamanlar babasının keyfine diyecek yoktu. (İlgili cümle kaynağı: E. Algan)
- Keyfine gitmek: Hoş zaman geçirecek yollara başvurmak: Mutfağında et suları kaynar, mahzeninde şaraplar bekler, çiftliklerden tereyağları gelir, kümeslerinde hindiler beslenir, parası canının her istediğini almağa ve keyfine giden her işi yapmağa müsaittir. (R. H. Karay)
- Keyfini çıkarmak: Zevkinden bol bol yararlanmak: Yerde sularla oynayan kimi kuşlar da yağmurun keyfini çıkarıyordu. (A. Portakal)
- Keyfini kaçırmak (bozmak): Huzurundan etmek, zevkinden etmek, üzmek: Üst üste yaşanılan aksilikler fazla gelmiş, keyfini kaçırmıştı (H. Alptekin). Zamansızca gelen bu telefon keyfini kaçırmıştı adamın.
- (birinin) Keyfini yapmak: Her türlü istek ve dileği yerine getirmek: Peki, söyle bakayım dün akşam kocan arzunu yerine getirdi mi, keyfini yaptı mı? (İ. Ü. Nasrattınoğlu)
- (biri, başkasının) Keyfinin kâhyası olmamak: Kimsenin kendi işlerine karışmaya hakkı olmamak: Keyfimin kahyası mısın? Canım nereden isterse oradan geliyorum! (Ü. Deniz)
- (bir iş ki) Değme keyfine: Söz konusu işten veya durumdan çok hoşlanıldığını anlatmak için kullanılan bir söz: Çok geçmeden, kadın şirin mi şirin nur topu gibi bir erkek çocuğu doğurmuş. Zahidin değme keyfine! Sevinçten havalara uçmuş. (H. Boztepeli)
- Gel keyfim gel: Yer, iş ve durumdan çok memnun olmayı -kimi kez alaylı bir yolla- anlatan söz: Ayran elden, su gölden, gel keyfim gel! (İ. İlhan)
Keyif ile ilgili atasözleri ve anlamları
İçinde "keyif" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )
- Keyif benim, köy Mehmet Ağanın*:
- Hiçbir şeyi tasa etmiyorum, işlerim yolunda.
- Kim olursa olsun, işime kimsenin karışmasını istemem: Keyif benim, köy Mehmet Ağa'nın. Keyfime Mehmet Ağa bile karışamaz yani. Keyif eşekte olur. Olsun. Keyif yine de keyiftir. (A. Püsküllüoğlu)
- Keyif kılığa bakmaz: İnsanın fakir ya da zengin olmasına bakılmaksızın keyif alacak bir şeyler bulabileceğini ifade eder. Mutluluk ve keyif, maddi durumdan ziyade insanın ruh haline ve hayata bakışına bağlıdır.
- Akşamın işi keyifli, sabahın uykusu tatlıdır: Gün sonunda mesai bitmek üzere olduğu için o anda yapılan işler insanı çok sıkmaz. Uykunun en tatlı zamanı da sabah uykusudur.
- Cebi dolu olanın keyfi yerinde olur: Maddi durumu iyi olan kişinin genellikle daha rahat ve huzurlu bir yaşam sürdüğünü ifade eder. Para, birçok sorunu çözdüğü için kişinin keyfini ve mutluluğunu artırabilir.
- Dilencinin keyfi işlek caddede gelir: Kişinin çıkarına uygun ortamda bulunmaktan memnuniyet duyduğunu ifade eder. İnsanlar, kendilerine en fazla fayda sağlayan yerlerde daha mutlu ve rahat olurlar.
- Dört paralık adamın, sekiz paralık keyfi olur: İnsanın geliri iyiyse iyi yaşar, geliri kötüyse yaşayışı da fazla lüks olamaz, olmamalıdır.
- El için yanma nâra, yak çubuğunu bak keyfine*: Başkalarının derdini kendine sorun yapıp da kendi rahatını ve düzenini bozma.
- Herkesin kendince dört paralık bir keyfi var: Her insanın kendi imkanları doğrultusunda küçük de olsa bir mutluluk kaynağı bulduğunu ifade eder. İnsanlar, maddi durumlarına veya yaşam koşullarına göre kendilerine özel zevkler edinirler.
- Kara kışta karlar, martta yağmaz, nisanda durmazsa değme çiftçinin keyfine*: Kışın kar yağar, martta yağış olmaz, nisanda da çok yağmur yağarsa o yıl bol ürün alınır; çiftçinin yüzü güler.
- Mangal kenarı kış gününün lalezarıdır: Kışın soğuk ve karlı günlerinde mangal etrafında geçirilen zamanın, kışın kendine özgü keyifli bir yanı olduğunu ifade eder. Her mevsimin, insanlar için keyifli ve zevk alınabilecek yönleri vardır.
Soru/Yorum Gönder