Kaymak nedir ne demektir? Kaymak ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0

kaymak (I)

Süt üzerinde oluşan kaymak bir kepçe ile alınırken
Süt kaymağı
  1. Kimi sıvıların ve özellikle sütün yüzünde zar kıvamında toplanan koyuca katman.
  2. Sütü hafif ateşte ve yayvan kaplar içinde tutarak elde edilen koyu ve yağlı öz: Türk mutfağındaki önemli lezzet kaynaklarından biri olan kaymak, en yalın ifadeyle sütün yağının yoğunlaştırılmasıyla elde edilir (E. Sarı). "İnsanların da iyileri, bu kaymak gibi azdır; bunu hiç unutma!" (D. A. Taşçı)
  3. (mecazi) Bir şeyin en iyi ve seçkin bölümü: Tüm emeği siz sarf ediyorsunuz, işin kaymağını başkaları yiyor. (K. Yardımoğlu)
  4. Sade dondurma.

kaymak (II)

  1. Kaygan bir şey üzerinde sürtünerek kolayca yer değiştirmek: Buzda kaymak. Kaydıraktan kaymak.
  2. Yerini değiştirmek: Yıldız kaydı. Toprak kaydı. Tabak elimden kaydı.
  3. (mecazi) "İstemeden bir şey yapmak" anlamıyla bazı deyimlerde geçer: Gözü kaymak. Dili kaymak. Gönlü kaymak. Ayağı kaymak.
  4. Anlamı değişmek: Bazı sözcüklerin zaman içinde anlamı kaymıştır.
  5. (argo) Cinsel münasebette bulunmak.

Kaymak ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "kaymak (I ve II)" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Kaymak bağlamak (tutmak): Sütün veya bir sıvının üzerinde kaymak oluşmak, kaymaklanmak: Sütümüzün halisliğine diyecek yoktur. Soğudu mu bir parmak kaymak tutar. (R. Köknar)
  • Kaymak gibi:
    1. Bembeyaz, pürüzsüz: Ellerin ne kadar da beyaz, yumuşacık. Kaymak gibi!
    2. Tadı güzel ve yumuşak: Sütünü bir görseniz, kaymak gibi. Çok çok iyi bir hayvan doğrusu.
  • Kaymak tabakası (takımı): Bir toplumun, zenginlikleriyle tanınan ayrıcalıklı kişileri: Zekası ve güzelliği sayesinde Avrupa Yüksek Sosyetesinin kaymak tabakası arasında kendine yer sağlayan Tatlı Betüş, bir Arap şeyhiyle evlenerek prenses unvanını bile almıştı. (A. Nesin)
  • Kaymağını yemek (almak): Bir işin kazancından en iyi payı, aslan payını almak: Kaymağını onlar yedi, bize posası kaldı. (N. Muallimoğlu)
  • Ayağı kaymak (sürçmek): Doğru yoldan ayrılmak, kötü yola sapmak: Peygamberimiz (s.a.v) buyuruyor ki; "Ayağı kayan bir Müslüman'ı tutup kaldıranı Allah da kıyamet günü kaldırır." (İmam-ı Gazali)
  • Gönlü kaymak: Sevmeye eğimli olmak: ... güzelliği methedilen kıza Cem'in gönlü kaymış, kız da Cem'i sevmişdi. (N. Tektaş)
  • Gözü kaymak:
    1. İstemeyerek bakıvermek: Sütçü beygirlerinin bozuk kaldırımda bıraktığı şeyleri cıvıldaşarak yiyen serçelere gözü kaydı. (Ö. Seyfettin)
    2. Gözünde hafifçe şaşılık bulunmak, gözü ara sıra hafif şaşılaşmak.
  • Hayatı kaymak: (argo) Her işi ters gitmek, mahvolmak: Işıltılı günlerini çoktan geride bırakmış, hayatı kaymış, şöhreti yitip gitmiş... (P. Kür)
  • Şirazesi kaymak: Mesele, düzeltilmesi zor olacak bir hal almak, düzeninden, çığırından çıkmak: Toplumun şirazesi kaymış azizim; düşene bir tekme de arkadaşları vuruyor. (M. L. Arslan)
  • Yağ gibi (gitmek) kaymak: (Araba, taşıt) Sarsılmadan hızla gitmek: Özel dökülmüş sıcak asfaltın üzerinden otobüs âdeta yağ gibi kayıyordu. (S. Karayağız)
  • Yıldız kaymak (akmak): Kaya gibi büyük kütleli uzay cisimlerinin hızla dünya atmosferine yanarak girmesi ve bu yanmanın neden olduğu kısa süreli ışıma: Ayın arkasından bir yıldız aktı, denize düşer gibi hızla indi (K. Bilbaşar). Derken bir yıldız kaydı, gökyüzüne geniş bir yay çizerek uzaklaştı, söndü.

Kaymak ile ilgili atasözleri ve anlamı

İçinde "kaymak (I ve II)" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Kaymağı seven mandayı yanında taşır*: Çok sevilen bir şeyden yoksun kalmamanın en iyi yolu, onu sürekli el altında bulundurmaktır.
  • Kaymağını yedim, ayranını kim içerse içsin: Kişinin kendi çıkarlarını ve faydalarını ön planda tuttuğunu, başkalarının durumunun veya çıkarlarının kendisini ilgilendirmediğini ifade eder.
  • Bal ile kaymak yenir ama, her keseye göre değil* (Bal ile kaymak isteyen akçesine kıymak gerek): Herkes güzel yemeyi, güzel giymeyi, iyi bir yaşam sürmeyi ister, ama bunu ancak parası olan gerçekleştirebilir.
  • Canı kaymak isteyen mandayı yanında taşır*: Rahatına düşkün kişi onun gerektirdiği güçlüklere katlanmalıdır.
  • Dertli olan dertten anlar, eğri olan yoldan kayar: Dertli olan kişi kendi durumuna düşmüş kimselerin üzüntüsünü iyi bilir. Cahil ve açgözlü kimseler de kötü işler yapmaya kolay alışırlar.
  • Her vakit kedi kaymak yemez: İnsan zor bir işte başarı sağladığı zaman bunu her seferinde tekrarlayamaz. Fırsatçı kimseler, her zaman aynı şekilde şanslı olmayabilirler.
  • Kim ne derse desin, Malik Şah kaymak yesin: Her durumda işleri yürüsün, kazanmaya devam etsin.