Kara nedir ne demektir? Kara ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0

kara (I)


  1. Yeryüzünün denizle olmayan bölümü, toprak: Mutlaka bir ayağın karada olmalı. Karada olmalı ki deniz seni yutmasın ve insanlık tarihinden ebediyen silmesin. (D. Saral)


kara (II)


  1. Renklerin en koyusu, kömür rengi: Kara göz. Kara çarşaf. Kara duman.
  2. Esmer: Kara kız. Kara oğlan.
  3. (mecazi) Kötü, uğursuz, sıkıntılı, üzüntü getiren: Kara bahtım kem talihim / Taşa bassam iz olur (Halk Türküsü). Bu anılar, ona zihnini tırmalayan kara kara düşüncelerini unutturur gibi oldu. (S. Kocagöz)
  4. (mecazi) Leke.
  5. (mecazi) Ayıp, kusur.
  6. (mecazi) İftira.


Kara ile ilgili deyimler ve anlamları


İçinde "kara (I ve II)" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Kara bulaştırmak: (Birini) Lekelemeye çalışmak, lekelemek: Misk taşıyan ya sana o kokudan hediye eder ya da ondan sana hoş kokular gelir; kötü arkadaş ise körük çeken insana benzer, körük çeken ya sana kara bulaştırır ya da ondan sana pis dumanlar gelir. (E. Baş)
  • (birine) Kara çalmak: Birine iftira etmek, kara sürmek: "Sizin deli oğlunuz Oğuz'un başına belâ oldu, sizin yüzünüze kara çaldı, el gün içine çıkamaz oldunuz." (Dede Korkut)
  • Kara günlere kalmak: Bir yıkıma uğramak: Bizi bu kara günlere, bu cehennem azaplarına sürükleyen sebepler pek çoktur. (H. B. Çantay)
  • Kara kara düşünmek: Çok üzüntülü düşünceye dalmak; kötümser ve karamsar bir durumda düşünmek: Herkes, çaresizlik içinde kara kara düşünüyordu. O günlerde bizler için çaresiz kalmak ölümden beterdi. (E. Erdoğan)
  • Kara listeye almak: Birini, bir grubu, bir ülkeyi sakıncalı veya zararlı görmek: Soruşturmalarda suçlu bulunanları kara listeye almış.
  • Kara para aklamak: Yasa dışı yollarla elde edilen parayı yasallaştırmak için yatırım yapmak.
  • Kara sürmek: Kara çalmak: Birazcık düşünenler anlarlar ki siz o kurultayda güttüğünüz ereğe ulaşamadığınız için öfkelenmişsiniz, karşınızdakilere bir kara sürmek istiyorsunuz.
  • Kara yasa bürünmek:
    1. Aşırı üzülmek: Kimi oğul, kimi kardeş diye ağladı. O yiğit için derin bir kara yasa bürünüldü. (Dede Korkut)
    2. Derin derin düşünmek.
  • Karalar bağlamak (giymek): Yas tutmak: Esen Hatun karalar bağladı. Kara yerin kara bağrına Gündüz Hanı verdikten sonra çekildi çadırına. (A. Aksoy)
  • Karaları çıkarmak: Yas sona ermek: Taziyesi henüz bitmemişti ve karaları çıkarmak için çok erkendi.
  • Karaya ayak basmak: Denizden karaya çıkmak: Ama Reis de karaya ayak basmıştı. Fransızların çekecekleri vardı. (İ. G. Güvelioğlu)
  • Karaya düşmek:
    1. (Deniz içinde bulunan bir şey) Akıntı ya da dalgayla kıyıya atılmak: Ceylan, karaya düşmüş balık gibi, can çekişiyor, daraldıkça daralıyor ve çırpınıp duruyordu. (Mesnevi-i Manevi Şerhi)
    2. (argo) Tuzağa düşmek.
  • Karaya oturmak: (Gemi) Denizin sığ kısmında saplanıp kalmak: Tekne karaya oturmuştu. Büyük sarsıntının sebebi de oydu. (Y. Gürbüz)
  • Karaya vurmak: Dalgalarla sürüklenip, denizden karaya gelmek: Karaya vurmuş, bir türlü kaldırılmayan tekneler, halatlar, can simitleri, kütükler ve yırtılmış ağlar size bu denizlerin zorlu olduğunu anlatır. (E. Uçar)
  • (birinin) Ak dediğine kara demek: Birisinin sözlerinin karşıtını söylemek: Onun ak dediğine ben kara derdim, benim gündüz dediğime de o gece derdi. (Ş. Aksu)
  • Ak mı kara mı önüne düşünce görürsün (anlarsın): Acele etme, güzel mi çirkin mi, iyi mi kötü mü olduğunu zamanı gelip sonuç alınınca anlarsın: Millî irade tezahür ettiği vakit saçlarımız ak mı, kara mı, önümüze düşer, görürüz. Şimdiden telaşa mahal yoktur. (Ayın tarihi)
  • Akı ak karası kara: Beyaz tenli, kara gözlü, kara saçlı.
  • Akla karayı seçmek: Çok zahmet çekmek: Bu çocuğu yedi yaşına getirene dek akla karayı seçmişti. (M. Makal)
  • Alnına kara sürmek: Bir kimsenin haksız yere kötü tanınmasına yol açmak: İki kızınız var... Onların alnına kara leke sürülmesini istemiyorsanız, iffetli ve namuslu bir kadın olarak hayatınızı yeniden düzene sokun... (C. Ersen)
  • Alnının kara yazısı: Kötü kaderi, kötü talihi: "Hiç düşünme Hasan, senin alnının kara yazısı, ölünceye kadar haydutluktur" dedi ve başını salladı. (Halikarnas Balıkçısı)
  • Aralarına kara çalı gibi girmek: İki kişinin arasına girip dostluklarını bozmak: Ne var ki, aralarına kara bir çalı gibi giren Behzat, onları ayırdı ve topu kapıp, vefasız bir sevgili acımasızlığıyla tekmeyi attı. (K. Konduk)
  • Aralarına kara kedi girmek: İki dost birbirine gücenmek, iki dostun arasına soğukluk girmek: Ama, iki büyük şöhretin aralarına kara kedi girince ikisi de yollarını ayırdı. (Ş. Sılkım)
  • Aralarından kara kedi geçmek: Birbirinden soğumak, aralarına soğukluk girmek: "İmparator da onunla hiç konuşmuyor, neden acaba?" "Aralarından kara kedi geçmiş olsa gerek!" (Y. Bahadıroğlu)
  • Ayağına (ayaklarına) kara su (sular) inmek: Uzun süre ayakta kalarak veya yürüyerek yorulmak: "Pazarlarda dolaşıp da aldım bu malları, ayaklarıma kara sular indi, adım atacak mecalim kalmadı." (C. Aktaş)
  • Bahtı kara olmak: Mutsuz, talihi kötü olmak, işleri hep ters gitmek, talihi yaver gitmemek: Onun da kocadan yana bahtı karaydı, onun da yüreği yangındı. (Y. Bahadıroğlu)
  • Başına karalar bağlamak: Çok kederlenmek, yas tutmak: Genç kızını kaybettikten sonra başına karalar bağlamış, nenem gibi kamburlaşmıştı (E. Alataş). Çektiğin ağlatır her dinleyeni, / Başına karalar bağlıyan Güzel
  • Baştan kara etmek: Batma tehlikesi karşısında, gemi başını karaya vurup oturmak: Sahile kadar girerek baştan kara etti. (E. R. İskit)
  • Baştan kara gitmek: Sonunu düşünmeyerek hesapsız, batarcasına yaşamak: Ben de kendimi kapıp koyuverince, her şey baştan kara gitti. (A. Nesin)
  • Denizdeki balığın karada komisyonculuğunu yapmak: Gerçekte bulunmayan bir konu üzerinde varmış gibi savunuculuğunu yapmak, hayali konularda gereksiz söz söylemek: Denizdeki balığın karada komisyonculuğunu yapıyorlardı. (E. E. Talu)
  • Gözü kara çıkmak: Korkusuz olduğu anlaşılmak: Onca köpeğinden baskın çıktı Temür Ağa'nın! Gözü kara çıktı... (N. Güngör)
  • On parmağında on kara: Herkesi lekelemek huyu olanlar için kullanılır: Bir alçak, on parmağında on kara, kendisi gibi olmayanlara, yani namuslu insanlara saldırıyor. (M. Saydur)
  • Yüz karası olmak: Utanılacak bir durum ortaya çıkmak: Haset, kin ve öfkesine yenik düşerek kardeşi Habil'i öldürdü. Ademoğullarının ilk yüz karası oldu Kabil. (H. Tokak)
  • Yüzünü kara çıkarmak: (Birini) Mahcup duruma düşürmek, utandırmak: "Haydi oğlum! Haydi aslanım! Yüzümü kara çıkarma! Anaların ne kuzular doğurduğunu herkese gösterelim!" (A. Emre)

Kara ile ilgili atasözleri ve anlamları


İçinde "kara (I ve II)" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Kara, gözde olsun, yüzde olmasın*: Kişilerin utanılacak ve onurlarını zedeleyen durumlardan uzak durmaları gerektiğini ifade eder.
  • Kara gün dostu az olur (Kara gün dostu olmaz): Zor ve sıkıntılı zamanlarda gerçek dostların sayısının az olduğunu, çoğu insanın iyi günlerde yanında olmasına rağmen kötü günlerde yanınızda kalacak dostların nadir bulunacağını veya bulunmayacağını ifade eder.
  • Kara gün kararıp kalmaz (durmaz), koç yiğit bunalıp ölmez*: İnsanın sıkıntılı günleri sürüp gitmez, arkasından ferah günlerde gelir.
  • Kara günün ömrü az olur: Zor ve kötü günlerin kalıcı olmadığını, zamanla yerini daha iyi günlere bırakacağını ifade eder. Kötü zamanların geçici olduğuna ve sabredilmesi gerektiğine vurgu yapar.
  • Kara (kötü) haber tez duyulur*: (atasözünün anlamı) Ölüm ya da başka felaketlerle ilgili haberler eşin dostun kulağına çabuk yetişir.
  • Kara kış alemin yüzünü ağarttı: Zorlu kış koşullarının doğayı beyaz bir örtüyle kaplayarak temiz ve parlak bir görünüm verdiğini ifade eder. Aynı zamanda, sıkıntılı dönemlerin ardından gelen temiz ve aydınlık günleri de simgeler.
  • Kara kışta karlar, martta yağmaz, nisanda durmazsa değme çiftçinin keyfine*: Kışın kar yağar, martta yağış olmaz, nisanda da çok yağmur yağarsa o yıl bol ürün alınır; çiftçinin yüzü güler.
  • Kara kız karanlıkta sevilir: Gönül işleri açıktan açığa herkesin gözü önünde yapılmaz.
  • Kara sinekten beyaz ineğin çektiğini Mevla bilir: Kişinin başına gelen sıkıntıların ve zorlukların bazen dışarıdan fark edilmeyecek kadar önemsiz olabileceğini ifade eder. Sadece bu durumları ve zorlukları sadece yaşayanın ve Allah'ın bilebileceğini vurgular.
  • Kara yanına varma, kara bulaşır (Kara kazanın yanında durana is bulaşır): Kötü ruhlu, ahlaksız, düzenbaz kimselerden uzak durmalıyız, aksi halde işledikleri suçların zararı bize de dokunur.
  • Karaca, kuruca, gönlüme görece: Bazı kişiler dış görünüşe değil, iç güzelliğe önem verirler. Arkadaşlarını aynı görüşü paylaşan, kimselerden seçerler.
  • Karada ölüm yok*: Artık hiçbir tehlike yok, bundan sonra herhangi bir sıkıntı ile karşılaşma ihtimali yok.
  • Karaya (esmere) al bağla, geç karşısına ağla: Esmer insanlara al yani kırmızı giysi hiç yakışmaz.
  • Karaya sabun, deliye öğüt neylesin*: Bir şey düzelmeyecek durumdaysa düzeltmek için ne yapılsa yararı olmaz.
  • Adamı adam eden paradır, parasız adamın yüzü karadır: Paranın, bir kişiye toplum içinde saygınlık ve itibar kazandırdığı, parası olmayan bir kişinin ise hor görüleceği ve saygı görmeyeceği düşüncesini ifade eder.
  • Ak akçe kara gün içindir*: Daha önce biriktirilen para sıkıntılı günlerde işe yarar: Düşün bu sözleri niçin demişler / Ak akça kara gün için demişler / Daim ihtiyatlı geçin demişler / Çekme kara günde sefalet kardaş.
  • Ak don kara don geçitte belli olur (Akı karası geçitte belli olur, Ak koyun kara koyun geçitte belli olur)*: Kimin ne olduğu; önemli, zorlu sınamalar sırasında belli olur.
  • Ak gün ağartır, kara gün karartır*: Mutlu bir yaşayış kişiyi dinç, şen, iyimser; mutsuzluksa kötümser yapar.
  • Ak koyunun kara kuzusu da olur*: İyi bir aileden kötü bir adam da çıkabilir.
  • Ak şeker kara şeker, bir damarı soya çeker: İnsanın dış görünüşünden bağımsız olarak, huyu, karakteri ve davranışlarının genetik veya ailevi özelliklerle şekillendiğini ifade eder. Kişi, hangi dış özelliklere sahip olursa olsun, içsel özelliklerinde ailesinden bir iz taşır.
  • Akçesi ak olanın bakma gözünün karalığına (bakma yüzün karasına): Parası çok olanların utanç verici olan davranışlarının çok ayıplanmadığını ifade eder.
  • Akıllı züğürt kara gün görmez: Akıllı ve tedbirli bir insanın, maddi olarak zayıf durumda olsa bile çok zorlu ve sıkıntılı günler yaşamayacağını ifade eder.
  • Akın (beyazın) adı (var), karanın (esmerin) tadı (var)*: Beyaz tenli olanlar güzel sayılsa da gerçek güzellik ve şirinlik esmerlerdedir.
  • Alemin maskarası, dostların yüz karası: Hareketleriyle başkalarına alay konusu olan kişi, ailesine utanç verir.
  • Allah bile kulun karasını (hatasını) yüzüne vurmaz: İnsanlar hata yapabilir. Fakat başkalarını hatalarından dolayı suçlamak ve bu hatayı dillendirmek yerine onu gidermeye çalışmalıdır. Hesap sorucu olmasına rağmen Allahü Teâlâ bile kullarını affederken bizim de başkalarına aynı şekilde yaklaşmamız gerekir.
  • Allah bir peygamber hak, pekmez kara yoğurt ak: Pekmezin kara ve yoğurdun ak oluşu gibi kesin ve bilinen gerçeklere dayanarak Allah'ın birliği ve peygamberlerin doğruluğu gibi kesin bilgilerin doğruluğunu vurgular. Dolayısıyla, bu atasözü, üzerinde konuşulan bir durumun kesinliğini ve doğruluğunu vurgulamak için kullanılır.
  • Analık fenalık, kara yamalık (Analık beyaza kara yamalık)*: Üvey anne (beyaz bir giysinin üzerindeki siyah yama gibi) kötülük simgesidir.
  • Arap Araba "Yüzün kara" demiş: Bazı kimseler kendilerinin de ondan aşağı kalır yanı olmadığı halde karşılarındakinin durumunu ayıplar.
  • Arife günü yalan söyleyenin bayram günü yüzü kara çıkar*: Bir sözün yalan olduğu çabuk anlaşılır ve söyleyen toplum içinde utanılacak bir duruma düşer.
  • Asılsız söz sahibine yüz karası getirir: Yalan söyleyerek insanları kandırmayı huy edinen insan toplum tarafından sevilmez.
  • Bahtı kara olanlar uyurken gülerler: Şanssız kişiler hayatta kolay kolay gülemezler, belki rüyalarında güzel bir olay yaşarlarsa gülerler.
  • Cümlemizin gireceği kara topraktır: Her canlı yaşamının sonunda ölmeye ve toprağa karışmaya mahkumdur.
  • Çarşamba yalan diyenin, perşembe yüzü kara çıkar: Yalan söyleyen insanın yalanı bir gün ortaya çıkar ve rezil olur.
  • Dilencinin yüzü kara, torbası doludur: Görgüsüz, utanmaz kimseler yeterince varlıklı olsalar bile yine de açgözlülük ederler.
  • Dost (İyi dost) kara günde belli olur*: Bir kimseye kara gününde dost kalmak, onun üzüntüsünü paylaşmayı, bazı özverilerde bulunmayı gerektirir; işte buna katlanan, gerçekten dost olduğunu gösterir. Kara günlerde yanınızda olan dostlar, gerçek dostlarınızdır.
  • El el için ağlamaz; başına kara bağlamaz: Başkalarının kendi yaşadıkları sıkıntılar için üzülmesini veya onlara yardım etmesini beklemenin haksızlık olduğunu, kişinin kendi başının çaresine bakması ve kendi sorunlarını çözmeye odaklanması gerektiğini belirtir.
  • Eski dost kara gün bineği: İnsanın başı derde girdiği zaman ona yardım edecek kişi, eskiden tanıdığı güvendiği kişi olacaktır.
  • Evvel gözü kara idin de, şimdi yüzü kara mı oldun?: Çabuk öfkelenen, hırçın kimseler bir gün bu tutumlarının kurbanı olup suç işleyebilirler.
  • Fena insan kömüre benzer, ya yanar, ya kararır: Kötü niyetli kişinin her düşüncesinde bir kötülük vardır. Böyle kimseler her yerde kendilerini belli ederler.
  • Güzel idin hani kaşın karası, zengin idin hani diba parası?: Kişi, eninde sonunda mutlaka ortaya çıkacak şeyler için yalan söylememelidir.
  • Göz kara, kaş kara, sevgiyi onda ara: İnsan birine bağlanmak için önce o kişinin güzelliğine ve çekiciliğine önem verir.
  • Her kara çıkar, yüz karası çıkmaz (Gider kazan karası, gitmez yüz karası / İs karası çıkar, yüz karası çıkmaz): Maddi kayıpların ya da hataların telafi edilebileceğini, ancak insanın onuruna ve itibarına sürülen lekenin kolay kolay silinemeyeceğini ifade eder. İtibar ve onurla ilgili yaraların çok daha derin ve kalıcı olduğuna dikkat çeker.
  • İneğin sarısı, toprağın karası*: Çiftçiler açısından ineğin sarı renkte olanı, toprağın da koyu renklisi makbuldür.
  • İnsan ak üstünde karayı okurken bile yanılır: Bariz ve açık görünen durumlarda dahi insanların hata yapabileceğini ifade eder. En net ve anlaşılır şeylerde bile yanılma payı olduğunu hatırlatarak, her konuda dikkatli olunması gerektiğini vurgular.
  • İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü*: Birisinden bir istekte bulunan kimse bunu utanarak ister, kendisinden bir şey istenen kimse eğer bu isteği karşılamazsa daha çok utanmalıdır.
  • Kadın kısmı kara yazılıdır: Kadın, erkeğe oranla daha çok eziyet çeker, zorluklarda, sıkıntılarda yükün ağırlığını en fazla kadın üstlenir.
  • Kadının yüzünün karası, erkeğin elinin kınası*: Yasa dışı ve geleneğe aykırı ilişkiler kadınlar için yüz karası olduğu halde erkekler bu gibi ilişkilerden övünme payı çıkarırlar.
  • Kağıdın yüzünü ağartan karadır:
    1. Bir insan güzel de olsa yaptıklarıyla değer kazanır.
    2. Yazının değeri, yazılı olduğu mekânı şereflendirir.
  • Kahvenin yüzü kara, amma meydanı pak: Görünüşte kötü ve çirkin olan şeyler değerli ve yararlı bir yapıya sahip olabilirler.
  • Kardeş değil kara taş: Bir kişinin kardeşinin çok kötü ve güvenilmez olduğunu, insana destek ve yardım yerine sıkıntı ve üzüntü verdiğini ifade eder.
  • Karga sabun çalsa da yüzü kara, çalmasa da: Yaptığı kötü işlerle tanınan kişi kendini ne kadar iyi göstermeye çalışsa da toplumun gözünde o yine kötü bir kişidir.
  • Kazan karası gider, namus karası gitmez: Maddi kirlerin temizlenebileceğini, ancak insanın namusuna sürülen lekenin asla silinemeyeceğini ifade eder. Namusa yönelik suçlamaların ve lekelemelerin çok daha kalıcı ve onarılamaz olduğunu vurgular.
  • Kazan kazana dibin kara diyemez/demiş: Kirli işlerle uğraşan kimseler birbirlerini davranışlarından ötürü eleştiremezler; eleştirirlerse yüzsüzlük etmiş olurlar.
  • Kömürcü dükkânına giren yüzü kara çıkar (Kömürcü ile dost olanın eline kara bulaşır): Kötü alışkanlıkların veya olumsuz arkadaşlıkların kişiye zarar verebileceğini ve onların etkisinin kaçınılmaz olduğunu vurgular.
  • Köseyle alay edenin top sakalı kara gerek*: Başkasının eksikleriyle alay eden kişinin kendisinin o yönden kusursuz olması gerekir.
  • Köylünün kahve cezvesi karaca ama sürece*: Köylünün sofrası gösterişli, zengin değildir ama konuklara sürekli açıktır.
  • Manda karadır, ama sütü beyazdır: Kaba ve çirkin görünüşlü şeyler yumuşak ve iyi huylu bir yapıya sahip olabilirler.
  • Ne karanlıkta yat, ne kara düş gör*: Tehlikelere karşı önceden önlem alınırsa ileride olabilecek zararları düşünmekten de kurtulunur.
  • Nefis belası, getirir yüz karası: İnsan nefsine uymada haddi aştığında utanç verici durumlara düşebilir.
  • Oğlanın karası para kesesi, kızın karası can tasası: Erkek evlat hayırsız olursa çalışıp kazanmak yerine sürekli baba parasıyla geçinmek ister. Kız çocuğu da kötü çıkarsa yüz kızartıcı davranışlarıyla ana babasının başına dert açar.
  • Öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kararır: İnsan öfkeye kapılınca ne yaptığını bilmez ve taşkın davranışlarda bulunur. Öfkesi yatışınca da yaptıklarından pişmanlık duyar.
  • Ölüm bir kara devedir ki herkesin kapısına çöker*: Herkes istese de istemese de bir gün mutlaka ölecektir.
  • Ramazanda yalan söyleyenin (oruç yiyenin) bayramda yüzü kara çıkar: Bir sözün yalan olduğu, kısa bir süre sonra anlaşılır.
  • Saçın ak mı kara mı, önüne düşünce görürsün*: İnsanın çok geçmeden görüp anlayacağı kendi durumunu başkalarından sorup öğrenmesine gerek yoktur.
  • Su her şeyi temizler, yalnız yüz karasını temizleyemez: Her türlü kir, leke temizlenir, fakat kişi namusuna bir leke sürdüyse, bu asla unutulmaz.
  • Tencere dibin kara, seninki benden kara (Tencere tencereye "yüzün kara" demiş, çömlek utancından yere geçmiş)*: Bende kusur arıyorsun ama sen benden de betersin: Yanlış yapana yanlış yaparsanız, 'tencere dibin kara, seninki benden kara' diyenler olur. (V. T. Erdoğan)
  • Verirsen veresiye, batarsın kara suya*: Veresiye verdiğinde alanların borçlarını ödememeleri durumunda sen zor durumda kalabilirsin.
  • Yalan, söyleyene yüz karası olur: Yalancı, yalanı açığa çıkartıldığında güç duruma düşer ve herkese rezil olur. Bir daha da sözüne inanan olmaz.
  • Yılanın akına da lanet, karasına da: Kötü huylu kişi kültürlü, soylu biriyse de, cahil işe yaramaz biriyse de böyle kişilerden her zaman uzak durmak gerekir.
  • Yoğurdum karadır diyen olmaz: Kimsenin kendi malını, işini veya davranışını kötülemediğini ifade eder. Herkes, sahip olduğu şeyi en iyi şekilde göstermeye çalışır.


Kara ile ilgili birleşik kelimeler


  • Kara ağızlı: Uğursuz: Bu ayrılığa yol açan kara ağızlı, kara yüreklilere söyle söyleyeceklerini. (B. Adalı)
  • Kara bahtlı: Şanssız, kısmetsiz, talihsiz: – Kızım benim! Kara bahtlı, kara gözlü, kara kızım. Ellerin kırılsın senin Kuşçu Kadir, diye feryat ederek gözyaşları içinde kızını bağrına bastı. (M. Uslu)
  • Kara bela:
    1. Büyük sıkıntı ve güçlük: Kara bela gibi gelir, bilmez misin bu aşk yarasını? (M. M. Çetinkaya)
    2. (şaka) Esmer.
  • Kara cahil: Hiç bilgisi olmayan, çok cahil: Dünya gerçeklerinden söz ederek nasihatlerde bulunur: Kara cahil zararlıdır her an kâmillere uy, Dilin şehâdetle dönsün, kalbin tevhit ile yuy... (Y. Alpkan)
  • Kara cehennem: Yüzü gülmez, asık suratlı esmer: Veli Onbaşı gerçekten kara cehennem suratlı, ters bir herifti. Kızdığı zaman kudurur, gözleri kan çanağına dönerdi. (Ülkü)
  • Kara cümle: (şaka) Aritmetikte dört işlem: Benim kara cümlem kısadır, sen hesapla şunu. (A. Püsküllüoğlu)
  • Kara çalı: İki kişinin arasına girip aralarını bozan kimse: O da aramızda bir kara çalı değil mi? Kurduğumuz şu yuvada dilediğimiz gibi hareket etmek bizim de hakkımız. (A. G. Yıldız)
  • Kara damaklı: İnatçı, aksi: Ben herifi buraya getireyim diyordum halbuysam. Kara damaklı Karami önümüze geçti. Şöyle şöyle, böyle böyle, aklımızı çeldi. (F. Baykurt)
  • Kara gün: Üzüntülü, sıkıntılı zaman: Kara gündür gelir geçer / Gamlanma gönül gamlanma (Karacaoğlan)
  • Kara gün dostu: Sıkıntılı günlerde de dostluğunu sürdüren ve yardımcı olan kişi: Kara gün dostu olan kâmil insanları ara, onların sohbetine devam et, belâ gelip çatmadan onların varlıklarını ganimet bil... (Mesnevi-i Manevi Şerhi)
  • Kara haber: Ölüm ya da felaket haberi: Kanı donmuş, beklenmedik bu kara haber karşısında sarsılmışlardı. (H. Erimez)
  • Kara kaplı (defter):
    1. Öğretmenin öğrencilere not verdiği defter.
    2. Birinin kötülüklerinin kaydedildiği defter: Ayağını denk alsın, bana kara kaplı defteri açtırmasın. (N. Muallimoğlu)
  • Kara kaplı kitap: (şaka) Tanık olarak alınan kitap: Mesele şimdi çatallaştı, bakalım kara kaplı kitap ne diyor? (S. Fidancı)
  • Kara kuru: Esmer ve zayıf: – Leyla Leyla dedikleri sen misin? Pek de kara kuru çirkin bir şeymişsin! (M. Ö. Sezer)
  • Kara liste: Şu ya da bu kimselerde zararlı diye saptanan ve cezalandırılmaları ya da yok edilmeleri düşünülen kişilerin listesi: Adamlarını öldürdüğünüz için seni kara listeye eklemişlerdi. (H. C. Akyüz)
  • Kara maşa: Zayıf, esmer, ufak tefek kız ya da kadın: İçlerinden kara maşa bir kadın uluorta seslendi: – Bu gece bizlere uyku yok, Zemheri Hanım! (M. Savaş)
  • Kara oğlan: Esmer genç: "Var olasın bre kara oğlan!" deyip sırtını sıvazlamıştı. (A. Efe)
  • Kara vapuru: (halk dilinde) Demir yolu taşıtı: Türklerin kara vapuru dediği lokomotif, kükreyerek ve dumanını üfleyerek yol alıyordu. (O. K. Gül)
  • Kara yağız: Karaya yakın koyu esmer: Boylu poslu, kara yağız, yavuz bıyıklı, kara kaşlı, erkek güzeli pehlivanlardı. (M. S. Karayel)
  • Kara yas: Büyük üzüntü: Kırk gün kara yas tutuldu Mustafaların evinde. Ağıtlar yakıldı, ağlandı... (C. Tan)
  • Kara yer: Toprak, mezar: Mavi gökler dağılıp çökmedikçe, kara yer yarılıp bu ülkeyi, bu şehri yutmadıkça, üzerinde yaşadığımız bu uçsuz bucaksız topraklarda halkların mutluluğu için çalışmaya devam edeceğiz.
  • Kara yüz: Utanç verici, yüz kızartıcı durum: Kara yüz, herkesçe suçlanan, horlanan insanın hâlini ifade eder. (Hayali)
  • Karası elinde: Başkalarına iftira atmaktan zevk alan, iftiracı: Karası elinde bir adam işte. (derleme cümle)