Kantar nedir ne demektir? Kantar ile ilgili atasözleri deyimler ve anlamları

Güncellenme: Soru/Yorum: 0
Eski bir el kantarı
Eski el kantarı
  1. Üzerinde ağırlık yokken yatay duran bir kaldıraç koluna dik olarak yerleştirilmiş bir ibrenin, ağırlık konulduğunda sapmasıyla ya da sarmal bir yay üzerine oturtulmuş bir tablanın çökmesiyle ölçüm yapan bir tartı aracı.
  2. Eskiden kullanılan 44 okkalık (58,408 kg) bir ağırlık birimi.
  • Kantar ağası: (tarih) Eskiden çarşı ve pazarlarda tartı araçlarını denetleyen görevli.
  • Kantar kabağı: (botanik) Büyükçe bir kabak türü.
  • Kantar kavunu: (botanik) İri bir kavun türü.
  • Kantar topu (topuzu): Kantarda bir ağırlık tartılırken dengeyi sağlayan, kantar kolu üzerinde hareket ettirilebilen metal küre.
  • Kantarlı: Çok ağır: Bu kantarlı sorumluluğu kendi omuzlarından alabilirdi. (M. Küçüksarp)
  • Kantarlı küfür: Ağır sövgü: Kantarlı küfürleri kendi git kendi mahallende söyle, burada bela arama. (B. Sezgin)

Kantar ile ilgili deyimler ve anlamları

İçinde "kantar" kelimesi geçen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:

  • Kantara çekmek (vurmak):
    1. Ağırlığını kantar ile tartmak: Hoca efendinin, karısının eti kediye yedirdiği zaman, kediyi kantara çekip bir okka geldiğini görünce şaşırıp kaldığını, "Et bu ise, kedi nerde, kedi buysa et nerde?" diye sorduğunu hepiniz biliyorsunuz.
    2. (mecazi) Düşünüp taşınmak: Kendini kantara vurdu. Bu işin üstesinden gelemezse Câvidan'la hayatının zehir olacağını kestirdi. (Y. Karakoyunlu)
    3. (mecazi) Bir kimseyi denemek, sınamak: Ben yazdım sandı. Beni kantara mı vuruyor diye üstelemedim. (A. Z. Kozanoğlu)
  • Kantara gelmek: Tartılabilir bir ağırlıkta olmak: Bazı şeyler var, o kantara gelmez ama manen çok ağırdır. Asıl cevher ondadır. (N. Erbakan)
  • Kantarı belinde: Gözü açık, aldatılamaz: Sen, ona şöyle bir bakıp da hüküm verme; o, ne yaptığını iyi bilen, kantarı belinde bir adam. (N. Muallimoğlu)
  • Kantarı elinde, divit belinde: Aldatılmayan, gözü açık yazıcı.
  • Kantarın topuzunu (topunu) kaçırmak: Ölçüyü kaçırıp aşırılığa düşmek: Bir yığın ucuzluklar yapmış, kantarın topuzunu epey kaçırmış (M. Ün). Bu çocuklar, kantarın topunu kaçırmıştı. Ne yapacakları belli olmazdı. (E. Özsoyman)
  • Kantarlıyı savurmak: Ağır bir biçimde sövmek: Küfür etmemeye yemin ettiğimden beri hepiniz tepeme çıktınız! Ama inan ki yeminimi bozup kantarlıyı savururum, ona göre! (İ. O. Anar)
  • Ne hesaba gelmek ne de kantara: Elle tutulur olmamak, tutarlı ve sağlam görünmemek: Anlattıkların ne hesaba gelir, ne de kantara! (H. Putur)
  • Senin aradığın kantar, Bursa'da kestane (şeftali) tartar: "Uygulanmasını istediğin şeyleri burada gerçekleştirme imkanı yoktur, o imkanlar çoktan yok oldu" anlamında kullanılan bir söz: – Efendim işte size sorduğum hanımlar bunlardı, şimdi ben resmi bu hanımlarla beraber çıkarmak isterim. Kaça mal olursa ödemeye hazırım. – Sen bana baksana oğlum, senin aradığın kantar Bursa'da kestane tartar. Sen şuradan namusun ile defolur gider misin yoksa ben seni gidereyim mi? Haydi bakayım Çelebim, arabanı çek... (Kavuklu Hamdi)

Kantar ile ilgili atasözleri ve anlamları

İçinde "kantar" sözcüğü geçen atasözleri ve açıklamaları:
( * yaygın bilinen )

  • Arşın malı kantar ile satılmaz*: Her nesnenin değeri, ancak niteliğine uygun bir ölçüye vurularak anlaşılabilir.
  • Dökülen darı kantara gelmez: Boşa giden, israf edilen ya da kaybedilen şeylerin artık hesaba katılamayacağını ifade eder (?).
  • Dostluk kantarla, hesap (alışveriş) miskalle (Alışveriş miskalle, dostluk batmanla / Dostluk dağca, hesap kılca)*: Çok yakın dostlar arasında alacak verecek hesabı olursa, bu, bir özveri konusu yapılmamalı; hesap kuruşu kuruşuna görülmelidir.
  • Halka gelince sıyırma kantar, bize gelince tam tartar: Başkalarına ölçüsüzce hoşgörü gösterilirken bize gelince en küçük hatanın veya ayrıntının bile dikkate alındığını anlatır (?). (sıyırma kantar: Kantarın çektiği en son ağırlık)
  • Hastalık kantarla girer, miskalle çıkar*: Hastalık birden ve çok zorlu gelir ama yavaş yavaş iyileşir.
  • Uyku bir kantar, uyudukça artar: Uyumanın bir alışkanlık haline geldiğini ve kişinin ne kadar çok uyursa, o kadar daha fazla uyuma isteği duyacağını ifade eder.