İyilik |
- İyi olma durumu, salah: İyilik sağlık... Şükür, iyiyiz. Yuvarlanıp gidiyoruz işte... (A. Nesin)
- Karşılık beklenilmeden yapılan yardım, inayet, lütuf, ihsan: Yapılan bütün iyilikler, onu yapana sevgi olarak, minnet olarak, iyilik olarak, sevap olarak... bir şekilde döner. (H. Ekinci)
- İyi olanın durumu, esenlik: "Rabb'imiz, bize dünyada da iyilik, ahirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru" derler. (Bakara Suresinden)
- Yarar, fayda ya da elverişlilik, nimet: Tatile çıkmanın bir de şu iyiliği var...
İyilik ile ilgili deyimler ve anlamları
İçinde "iyilik" kelimesi geçen veya o anlama gelen deyimler, açıklamaları ve örnek cümleler:
- İyilik bilmek: Kendisine yapılan iyiliği unutmamak, takdir etmek: Canımı dişime takıp bu herif için bu kadar didiniyorum da bakınız hiç iyilik biliyor mu? (İnkilâp ve Aka)
- İyilik etmek:
- Başkalarına yararlı işler yapmak, yardım etmek: Herkese iyilik ediyor, çok zaman bu emeğine bir karşılık bile beklemiyormuş. (H. Tanyu)
- (argo) Kötülük yapmak, oyun oynamak, ispiyonlamak: En yakın arkadaşın sana iyilik etmiş, doğru mu? (B. Sezgin)
- İyilik görmek: (deyiminin anlamı) Yardım görmek: Rahmetlinin çok iyiliğini gördüm. İyiler gidiyor yavrum. Önce iyiler gidiyor. Allah, yarattığı ve de sevdiği kula dayanamayıp ilk kez alırmış. Dünya kötüler dünyası... (A. Sayar)
- İyilik sağlık (güzellik): İyi ve sağlıklı olunduğunu anlatmak için kullanılır: — Ne var ne yok? — İyilik sağlık.
- İyilik yapmak:
- Başkalarına yararlı işler yapmak, yardım etmek: Ahlâkı güzel olan iyilik yapar. İyilik yapan insan bunun ödülünü derhal görür, kendisine bir rahatlık, bir huzur gelir. İyi insan çevresinden saygı görür ve sevilir (S. Asımgil). Anne ve babaya saygı gösterir, onlara iyilik yapar. (A. E. Kavaklı)
- (argo) Zabıtaya şikayet etmek: Sana bir iyilik yapmalı! (F. Develioğlu)
- İyiliğe kemlik etmek: İyilik yapan birine kötülükle karşılık vermek: Ona yaptığımız bir iyiliğe kemlik eder mi ki? (K. Nadir). İyiliğe kemlik olagelmiş olagider. (Atasözü)
- İyiliğe yüz tutmak: (Hasta) İyileşmeye başlamak: İki üç gün evvel iyiliğe yüz tutmuştum. Bugün arızalar büsbütün savuştu gibi görünüyor. Allah verse de nüksetmese... (N. F. Kısakürek)
- İyiliği dokunmak: Yararlı olmak, yararını görmek: Bu adamın şimdiye kadar bize ne iyilikleri dokundu. (Y. K. Karaosmanoğlu)
- Altında kalmamak: Karşılığını vermek, gördüğü iyilik veya kötülüğü karşılıksız bırakmamak: Kendisine yapılan iyiliğin altında kalmadı, ilk fırsatta onlara faydalı oldu. (N. Muallimoğlu)
- Başına kakmak: Yapılan bir iyiliği yüzüne vurarak birini üzmek: Sakın halkına ettiğin iyiliği başına kakma, yaptığın işleri mübalağalı gösterme yahut kendilerine olan vaadinden dönme... (İ. Sarı)
- Bir elle verdiğini öbür elle almak: Yapar göründüğü bir iyiliği, sağladığı bir çıkarla ödetmek: Zira alınan vergi miktarı kadar bir harcama yapılırsa hükümet bir elle verdiğini diğer elle geri almış olur. (İ. Ü. Maliye Ens.)
- Çiğ süt emmiş: İyiliğini gördüğü insana kötülük yapan kişiler için kullanılan bir söz: İnsanoğlu çiğ süt emmiş kimse bilmez fendini, her kime iyilik yaptıysan ondan sakın kendini.
- Ettiği hayır, ürküttüğü kurbağaya değmemek: Yol açtığı zarar, yaptığı iyilikten büyük olmak: Bu kadar didinmesi sevinilecek bir sonuç verseydi bari, fakat ne gezer: Ettiği hayır ürküttüğü kurbağaya değmedi. (H. F. Gözler)
- Hakkı ödenmemek: Birinin iyiliklerine, emeklerine karşılık olarak ne yapılsa az olmak: Ana hakkı ödenmez.
- Hayrını görmek: İyiliği dokunmak: Senin şimdiye kadar ne hayrını gördüm, bir de adımız akraba olacak. (M. E. Düzdağ)
- Kaşıkla verip kepçeyle geri almak: Yaptığı bir iyiliğin acısını çıkarırcasına davranmak: Verdiğiniz üç kuruşluk maaşı zamlarla geri aldınız.. Yani kaşıkla verip kepçeyle geri aldınız.. (İ. Sarı)
- Kaşıkla yedirip sapıyla (gözünü) çıkartmak: Yaptığı bir iyiliği hiçe indirecek kötülükte bulunmak: Sinsice güdümlere paydos! Kaşıkla aş yedirip sapıyla göz çıkarmak yok. Herkesin yaşamadan insanca pay almasını sağlamalı. (M. Şeyda)
- Minnet altında kalmamak: Birinin iyiliğine karşı kendini borçlu durumdan kurtarmak için karşılık olarak bir iyilikte bulunmak: Zenginlere şükretmeyi ve şefkati, fakirlere de minnet esirliği altında kalmamak için çalışma azmini aşılar. (Y. V. Yavus)
- Minnet duymak: Birinin iyiliğine karşı kendini ona borçlu saymak: Can borcu olduğunu biliyor, minnet duyuyordu. (Erdem Çocuk)
- Minnettar kalmak: Birinden görülen iyiliğe karşı teşekkür duygusu beslemek: Bana o kadar minnettar kaldı ki, artık ne istesem yapardı. (N. Ökmen)
- Üstüme iyilik sağlık:
- Şaşma, şaşkınlık belirtmek için kullanılan bir söz: Kovmak mı? Üstüme iyilik sağlık, o da nerden çıktı şimdi, hayatımda hasta kovmadım ben, dedim. (P. Sutlas)
- "Allah esirgesin, üstümden uzak olsun" anlamında kullanılan bir iyi dilek sözü: Üstüme iyilik sağlık. Sizin çocukları cinler değiştirmiş! (Ş. Oktürk)
- Yağmur olsa kimsenin tarlasına düşmez (yağmaz): Elinden geldiği hâlde kimseye iyilik etmeyenler için kullanılan bir söz: Güneş olsa kimsenin mendilini kurutmaz. Yağmur olsa kimsenin tarlasına yağmaz. Gün olsa kimsenin üstüne doğmaz. (A. Güriz)
- Yaptığı hayır, ürküttüğü kurbağaya değmemek: Yol açtığı zarar, yaptığı iyilikten büyük olmak: Yaptığı hayır ürküttüğü kurbağaya değmemiş, toplum içinde yer edineyim derken, yandaşlarını zora sokup, bir çuval inciri berbat etmiştir. (O. S. Kocahanoğlu)
İyilik ile ilgili birleşik kelime ve fiiller
- İyilik perisi: Maddi, manevi yardımda bulunan (kimse): O aynı zamanda bir iyilik perisiydi. Kimin ne derdi varsa ona gelir, o da elinden geleni, gelmeyeni yapmak, gelenin derdine derman olmak için her şeyi yapardı. (H. Adıgüzel)
- İyilikbilir: Kendisine yapılan iyiliği unutmayan, takdir eden: İyilikbilir vatandaşlar , yüzüme saygıyla taktirle bakıyorlardı. (H. Üzmez)
- İyilikbilmez: İyiliği istismar eden, nankör: Ağaç dile gelmiş: "Ne iyilikbilmez insanlarsınız siz! Benim altımda oturmuş serinliyor, yorgunluğunuzu gideriyorsunuz, bu iyiliğimi unutup bana kısır diyor, insanın bir işine yaramaz diyorsunuz" demiş. (E. Sarı)
- İyilikle: Tatlı dille, yumuşak davranarak, tatlılıkla: İşte onların, sabredip kötülüğü iyilikle savmaları ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcamaları karşılığında, mükâfatları kendilerine iki kez verilecektir. (Kasas Suresinden)
- İyiliksever: İyilik yapmayı kendisine ülkü edinmiş (kimse): Füsun "iyiliksever" bir kızdı. Yolda gördüğü her sokak kedisini okşayan, her dilenciye sadaka veren, kantin çalışanlarına iyi davranan, küçülen kıyafetlerini evdeki yardımcı kadına veren cinsten bir kızdı. (N. Acu)
Bakınız:
İyi ile ilgili atasözleri
İyi ile ilgili deyimler
İyilik ile ilgili atasözleri
Soru/Yorum Formu
»